Hatırlıyorum bundan 3-4 yıl önce lise yıllarımdayken nasıl babamdan dayak yediğimi. Yolda arkadaşlarla yürüyorduk her zamanki gibi. Mutluyduk lan günümüz güzel geçiyordu. Hala görüşürüm aynı arkadaşlarla. Birbirimize güvenirdik kopyalar verirdik. Birbirimiz için ödev yapardık deli gibi. Yanımda olsalar beni savunurlardı eminim. Gülerek ilerliyorduk. Herkes evine gitmek için farklı yollara sapmıştı. Aslında çok da tenha bi cadde değildi be. Babam elindeki yumruğa güvenip benden karnemi istedi. Verirmiyim ulan ben hiç çalışmadan aldığım zayıflarla dolu karnemi. Yanında yumruğu olmasına rağmen korkmadım lan. Yapıştım yakasına sen kimden karne istiyosun lan dedim. Tabi tek derdi karneyi alıp beni dövmek. Vurdu yumruğu yüzüme. Olayın sıcaklığıyla çok fazla bişey hissetmedim. Garip bir ses geldi çenem kırılırken. Koşmaya başladım kovaladı beni biraz. inanır mısınız o kadar kişi görmesine rağmen hiç biri durmadı yardım etmedi. Sonra o kovalamayı bırakınca oturdum yere. Kanıyodu burnum. Kırılma hissi gelmişti. ister istemez korkmak istemesende korkarsın. Sen korkmasanda bedenin korkar aslında. Ağlarsın. Binbir düşünce geçer kafandan. Pişmanlık ve korkuyla karışık garip bir his kaplar içini. Bedenin ürker. Bi ders çalışma hissi ve gibtir etme karışımı gibi bişey hissedersin. Gittikçe daha çok acımaya başlar. En son hatırladığım annem ambulans arıyordu. Uyandığımda çoktan sanayide işe başlamıştım. Ustam başımı okşadı. O gün çok şey öğrendim aslında. Babamın ne kadar acımasız olduğunu.
(bkz:
bıçaklanmak nasıl bi his)