1. 1.
    +4
    16 şubat 1969’da ankara sincan’da dünyaya geldim. doğum günümün bir tesadüf olduğunu sanmıyorum. kanlı pazar’da doğdum.

    bir çoğunuz o günün ne olduğunu bilmeyebilirsiniz. Unutulmuş günler hep. Biz o günlerde olan olayları dinleyerek büyüdük.
    http://tinyurl.com/82l4gub

    taksim’de 6. filoyu protesto eden devrimcilerin, faşistlerle polislerin iş birliğiyle saldırıya uğradığı gün. 2 devrimci öldü 200 devrimci yaralandı benim doğum günümde. bu yüzden nüfus memuru bu günün anısına babamın ismi “ memduh” olsun ısrarlarını görmezden gelip devrim yazmış adımı.
    ···
  1. 2.
    +3
    Babamı ikna etmek kolaydı zaten. insanları çok kıramazdı. O kaba görünüşlü adamdan böyle bir özellik beklemezsiniz yani. neyse babam memduh derdi ama yine de bana. hiçbir zaman memduh gibi olamadım. hep devrim ismi daha yakıştı yaptığım hareketlere. babam da zaten ben uslu dururken memduh, yaramazlık yaptığımda devrim diye çağırırdı beni. sanki devrim ona kötü şeyleri çağrıştırır gibiydi. gerçi biraz da haklı o günün şartlarını düşününce.
    ···
  2. 3.
    0
    çocukluğum da doğduğum yerde sincan’da geçti. babamın gölgesinde bir çocukluğum vardı. babam okula gitmediği, için benim üniversiteye gitmemi çok istiyordu. ona kalsa üniversiteye gidip memleketi kurtaracaktım. hayatımın en ufak anında bile aklımdan memleketi kurtarma girişiminde bulunma düşüncesi bile geçmedi benim. Ne o çocuklu yıllarımda böyle bir hayalim vardı ne de sonraki yıllarımda. Çocukken dünyam gazoz kapaklarıyla oynadığımız oyunlardan ibaretti. Ankara kışın soğuk olduğu için üstelik sadece yazın oynayabiliyorduk gönlümüzce.Ama babam emindi. Ülkeye sahip çıkan, ülkeye çok şey kazandıran bir adam olacaktım. Tabii yine Devrim olarak değil. Bu daha çok Memduh isimli birinin yapacağı bir şeydi onun gözünde.
    ···
  3. 4.
    +2
    babam çorlulu’ydu. okumaya karşı aşırı bir ilgisi olduğu bir gerçek. hayatında hiç okula gitmese de okumayı öğrenmişti. çorlu ile ilgili en çok gurur duyduğu şey ise memduh şevket esendal’dı. okumayı öğrendikten sonra da onun kitaplarını öykülerini okumuş hep. işte bundandı babamın memduh ismindeki ısrarı aslında.
    ···
  4. 5.
    0
    http://ccc.incisozluk.cc/e/73501492/
    ···
  5. 6.
    0
    babam tarlalarda çalışırmış eskiden, ben ilkokula giderken ise belediyede işe başlamıştı bir ara. akşamları ise mahallenin kahvesinde kağıt oynamayı pek severdi ya da işi olmadığı öğleden sonraları. ben de severdim orada kağıt oynamasını. çünkü okul çıkışı oradan geçerken beni çağırır, önlüklü halimi bütün kahveye gösterir ve bana gazoz alırdı. gazozu genelde onun yanında içmezdim. yani o zamanlar öyle uygun düşmezdi. şimdiki baba oğul ilişkileri yoktu. hiçbir zaman git demedi tabii. bu yazılmamış kanun gibiydi. bana gazozumu alırdı. kahvedekilere gururla beni gösterirdi ben gazozumu alır eve giderdim. kışın bu ritüelimiz biraz sekteye uğrardı tabii. kahvede dışarıdaki masalar kapalı olurdu. içeride sobanın başında oynarlardı. ben kahveden içeri hiç girmedim.
    ···
  6. 7.
    0
    babam sürekli kahvede olduğu için babamla çok fazla vakit geçirme fırsatım olmuyordu. akşam evde karşılaşıyorduk. radyosunun başında türk sanat müziği yayınını dinlerken yanına oturtuyordu beni. ödev yapıyormuş gibi davrandığımda yüzündeki mutluluk kendini belli ediyordu. çok çabuk kanan saf bir adamdı. aklım ders çalışmakta olmadığı için genelde ben de kandırmayı tercih ediyordum. yoksa önümdeki sayılardan işlemlerden bir şey anlamıyordum hiç.
    ···
  7. 8.
    0
    babam radyoda türk sanat müziği dinlerken genelde çok sıkılırdım. babam da benim ders çalışmamdan memnun olduğu zamanlar beni ödüllendirmek için plak çaları çalıştırırdı. barış manço ve edip akbayram en sevdiklerimdi. edip akbayramın benim küçüklüğümde çok meşhur bir şarkısı vardı eşkiya bu dünyaya hükümdar olmaz diye. barış manço'nun da sarı çizmeli mehmet ağa şarkısını severdim. sarı çizmelerim vardı. sanırım bu yüzdendi. seneyi tam olarak hatırlayamasam da o yıllarda en sevdiğim şarkılardı.
    ···
  8. 9.
    0
    reserved
    ···
  9. 10.
    0
    annem de gül pebeyi severdi en çok. ona kendi annesini hatırlatırmış o şarkı. neden bilmiyorum. ben o şarkıdan da pek bir şey anlamazdım haliyle. daha ilkokula gidiyordum. neyse.
    ···
  10. 11.
    0
    mahallede benim yaşıtım çocuk olmadığı için hep kendimden yaşça büyüklerle oynadım. oynadım derken fiziksel bir şeyi kastetmiyorum. zihnimde oynadım. hep onların yanındaydım ama hiç oyunlarına gerçekten katılmadım. karşı komşumuz murat ağabey futbol oynardı arkadaşlarıyla. benden 6 yaş büyüklerdi. asla onlarla top oynama fırsatım olmadı. çünkü astım hastasıydım ve azıcık koşunca yere yığılabilirdim. ama onlarla birlikteyken hayalimde hep onlarla top oynardım. eğer gerçekten top oynasam eminim ki çok beceremezdim ama hayalimde her şeyi mükemmel yapıyordum. zaten o zamanlarda şimdiki çocukların imkanı yoktu önümüzde. biz her şeyi kafamızda tasarlardık. çoğu şey zihnimizin ürünüydü. şimdi ilkokul çocuğu bir şey duyduğunda girip internetten yazıp öğrenebiliyor. bizde bu imkan yoktu.
    ···
  11. 12.
    0
    reserved panpa
    ···
  12. 13.
    0
    hatta bir gün cemre düşmüş diye bir laf duymuştum. dokuzuncu doğumgünümden bir kaç hafta sonraydı yanlış hatırlamıyorsam. babama demişti bir arkadaşı, suya cemre düştü artık diye. tarlayla ilgili bir şey konuşuyorlardı. suya cemre düşmüş. ne ola ki bu diye günlerce düşündüm. bizim evin yakınlarında tarlaya su getiren ark benzeri bir yapı vardı. arkadaşlarımla bir gün oraya gittim. suya düşen cemreyi bulmaya. suyun içinde hiçbir şey yoktu. sonra bir arkadaşım çok parlak bir taş buldu suyun içinde. küçücük bir taş. bizim cemremiz o oldu büyüyene kadar. işte hayal gücümüzün yön verdiği bir dünyada yaşıyorduk o zamanlar.
    ···
  13. 14.
    0
    mahalleden biraz daha bahsedeyim. mesela kızlar. mahallede erkekten çok kız vardı aslında. ya da erkekler çok fazla etrafta koşup durdukları ve ben onlara katılamadığım için bana öyle geliyordu. erkeklerdeki gibi kızların da çoğu ya benden 2-3 yaş küçüktü ya da benden 2-3 yaş büyük. ayfer abla, süheyla abla, süheyla abla’nın kardeşi zeynep ama benim için en önemlisi almanya’dan kesin dönüş yapmış olan leman abla’ydı. leman abla demedim ona ben hiç, ilk defa şimdi öyle anlatıyorum. abla deyince garip geldi. en iyisi ben ona leman diyeyim yine.
    ···
  14. 15.
    0
    panpa bunu eksilesene, bi ara okuyacağım.
    ···
  15. 16.
    0
    annesi alman babası türk leman’ın. buraya ben doğduktan 1 yıl sonra gelmişler. leman’ın baba tarafı hep bizim mahalledeydi. halası, amcaları, babaannesi… bizim de hemen çaprazımızda otururlardı. terastan hep onlara baktığımı hatırlarım. çünkü leman’ın odası en rahat oradan görünüyordu. benim odamdan da görünüyordu ama anneme ya da babama yakalanma olasılığım odada daha fazlaydı. hava çok soğuk değilse terasa çıkar oradan lemanı görmeye çalışırdım. çıplak görmeye falan değil. zaten daha ilkokul bebesiyim. ne anlarım çıplak kadından falan.
    ···
  16. 17.
    0
    reserved panpa
    ···
  17. 18.
    0
    teşekkürler panpa eksilediğin için. saçma sapan hikayeler okuyacağınıza gelip bunu okuyun binler, up amk.
    ···
  18. 19.
    0
    hayatıma dönüp baktığımda yakınlaştığım tek karşı cins leman oldu. şimdi de çok arkadaşım var ama işte anlatmak zor. leman gibi bakmadım kimseye. ya da kimseyi o şekilde göremedim. o benim gözümde bir insanın alabileceği en güzel biçimdi. onun dediği her şey doğruydu bana göre. sorgulamazdım bile.
    ···
  19. 20.
    0
    bi tuvalet çay molası vereyim devam edecem de gibiş sokuş ciks hikayesi bekleyerek okuyacak olan varsa bence yol yakınken dönsün...
    ···