0
dini açıdan değilde öncelikle felsefi açıdan bakarsak sorun da açıklar var. mesela bir şeyin adil (adaletli) olduğuna, olayın tüm yönlerini bilmeden nasıl karar verebiliriz?
örnek:
1- adam çocuğunu dövüyör. tepkin ne olur?
2- çocuğun, adamın tek mal varlığı olan arabasını çalıp kaza yaptığını öğreniyorsun, tepkin ne olur?
3- çocuğun aslında yakın bir akrabalarını hastaneye yetiştirmek için babasından habersiz arabayı alıp iyilik yaptığını öğreniyorsun tepkin ne olur?
4- çocuğun yardım ettiği akrabasının aslında, adamın başka bir çocuğunu öldürdüğünü öğreniyorsun, tepkin ne olur?
5- yardım edilen akrabanın aslında kendi ailesini korumak için bu masum çocuğu öldürdüğünü öğreniyorsun tepkin ne olur?
...
bu örneği sonsuza kadar uzatırsın ve her bir basamakta adalet anlayışın değişir. 1. basamakta babaya engel olup çocuğu korurum derken ikinciyi öğrendiğinde babaya ufak da olsa hak verirsin. üçüncü basamakta çocuğu çok erdemli görüp hak verirken dördüncü de babanın asıl dövme sebebini anlar ve belki de hiç araya girmezsin... adalet anlayışın bildiklerinle sınırlı olduğu için evrensel bir adalet (adil olma) kavramından bahsedemeyiz.
senin soruna gelecek olursak o problemin içine doğmuş çocuklar için olan adalat anlayışını tüm hayatlara uygularsak meleklerin yaşadığına benzer bir ütopya oluşturmamız gerekir. yani herkesin aynı ve eşit şartların içine doğduğu bir dünya yaratmamız gerekir ki bu yaratılışın en temel prensibine (çeşitlilik) aykırıdır.
mesela:
1- her insanın eşit yakışıklılık ve güzellik derecesinde doğması gerekir ki bunun sonucunda birbirinin aynı insanlar görürüz
2- her insanın eşit mal varlığı seviyesinde doğması gerekir ki bunun sonucunda aynı ve tek düze bir yaşam tarzı görürüz
3- her insanın aynı coğrafya da aynı güzelliklerin içine doğması gerekir ki sonsuz uzay da bile birbirinden farklı noktası olmayan bir dünya olması mümkün değildi. (kutuplar, ekvator v.s)
4- her insanın aynı sağlık durumuyla doğması gerekir ki bunun sonucunda uyum ya da dayanıklılık gibi kavramların oluşamayacağını görürüz...
senin dediğin gibi bir adalet anlayışını temel alırsak varlığın bile olmaması gerekir çünkü ben bir insanken neden bir köpek, köpek olarak dünya da varlığını sürdürüyor? onun da düşünmek ya da varlığını sorgulamak gibi bir amacı olması gerekmez mi?
ya da neden aslanlar ceylanları yerken ceylanlar da aslanları yemiyor? bu adil mi?
bilmiyorum tam olarak anlatabildim mi fakat maddenin en temel özelliklerinden birisi olan farklılaşabilme ve uyum özellikleri sayesinde şu an ki (kusurlu) dünya da kusurlu birer varlık olarak yaşabiliyoruz ve hiçlik yerine varlık var. her şeyin adil, kusursuz ve mükemmel olduğu bir evren net olarak "hiç"liğin tanımıdır.
sorunun inançla bağdaştırdığın kısmına gelirsek. biz maddeye içkin varlıklar olduğumuzdan genel geçer bir adalet algısına sahip olamayız (yukarıda satırlarca açıkladım nedenini) fakat maddeyi aşkın bir varlık yani tüm maddeye ve varoluşa, ona hiç dahil olmadan, tepeden bakabilen (hatta yaratabilen) bir "şey" için aynısını söyleyemeyiz. bir olayın ya da varlığın bizzat kendisinin en ufak bilgisine (hatta varlığını kendisinin bile farkında olmadığı bilgilere) bile sahip bir "şey" (yaratıcı, tanrı ya da buda) madde ile ilgili adil ve evrensel kararlara varabilir.
Tümünü Göster