Tesla ölmeden önce Hitler'in emri ile dolaylı yoldan zamanda yolculuk ve simüle evren üzerinde çalışmalar yapmıştı, bunu ilk entrymde yazdığım başlıkta zaten detaylıca ele aldım.

Aslında Tesla'ya göre bir kara delik içine ya da evrenin dışına yolculuk için kuantum fiziğine gerek yok. Çünkü tüm evren enerjinin bir formu ise, enerjiye hükmederek evrene hükmedebilirsiniz.

Bu tek cümlelik fikir, Nikola Tesla'nın hayatını ve çalışmalarını özetleyen fakat başka hiçbir bilim adamı tarafından yanına yaklaşılamayan bir argüman. Teslanın sıkılıp bıraktığı birçok deney ile ilgili notları, şuanda koca bir bilim adamı ordusu deşifre bile edememekte.

Malesef Tesla yaşadığı zamandaki politik karmaşa yüzünden gerekli ilgili göremediği için çalışmalarının çoğu onunla beraber öldü.

Fakat temelde Tesla, enerji uzay dokusuna doğrudan etki ettiği için, enerji üzerindeki değişiklikler, uzayın herhangi bir noktasına solucan deliği açarak, uzayın her noktasının dünyadan gözlemlenebileceğini iddaa etmekteydi. Bu teoriyi henüz 32 yaşında ortaya koymuştu. Şuanki teknolojiden çok uzak bir zamanda 1888 yılında söylemişti. tam 131 yıl sonra, bu cümleyi hala kavramaya çalışıyoruz...

Teorik olarak bir sorum daha olacak.

Evren diyoruz, sonsuz diyoruz. Fakat bir yandan da genişliyor diyoruz. Sonsuz olan şey nasıl genişler?

Demek ki evrenin bir sınırı var. Peki sınırın ötesinde ne var? Dışında neler oluyor. Sınır neye benziyor?

Biz evrenin neresindeyiz ve neden yalnızız, neden başkaları yok?

Peki ya öğrenmeye başladığımız şeyleri nasıl öğrendik. Yeni doğan köpek yavrusu annesinin memesini emmeyi nasıl öğrendi, o sütü yutmayı nasıl öğrendi. Sütü yutarken boğulmamayı nasıl öğrendi.

Yoksa bunlar aynı bilgisayardaki gibi yüklü gelen bazı özellikler mi?

Daha önce anlattığım gibi, ne ışık, ne radyo sinyali hiçbirşey bu karadelikten kaçamıyor. O yüzden gözlemleyemiyoruz.

Karadeliklere yaklaştıkça zamanın durduğunu biliyoruz. Siz bir karadelikten dünyaya baksaydınız, dünyanın yok oluşunu izleyebilirdiniz. Ama dünyadan siz sanki donmuş gibi gözükürdünüz.

Hindistan 2014 yılında Rusya ile gerçekleştirdiği işbirliğinde kuantum bir bilgisayar yapmayı başarmıştı.

Normal bilgisayarlarda 1 bit 1 veya 0 olmak zorundadır. Arka arkaya dizilen 1'ler ve 0'lar bilgisayar tarafından anlaşılabilir bir veriye dönüştürülür. Kuantum bilgisayarda ise bitler aynı anda hem 1 hem de 0 olabilir. Buna süperpozisyon adı verilir. Bu bitlere ise cubit denilir.

iki cubit birbiri ile eşleştiğinde sanki tek bir cubit olarak çalışabilir. Hatta birbirlerine uzaklığı farketmeksizin evrenin farklı ucunda bile olsalar, iki cubit aynı şekilde hareket eder. Rusya şuanda bunu eş zamanlı iletişim için hali hazırda kullanırken, Amerika'da IBM firması daha yeni yeni cubitleri anlamaya başladı.

Amerikan hükümeti eş zamanlı olarak bir proje zaten tasarlıyordu, işte konunun en hoşuma giden kısmı bu. Çünkü Hindistan kuantum bilgisayarı ile bu işi soyunurken Amerika Nikola Tesla öldükten sonra el koyduğu çalışmaları üzerinden yürümeyi kabul etmişti.

Ama bir sorun vardı, Tesla o kadar zekiydi ki, yazdığı notları bile anlamak için şuanda 6 kişilik bir bilim adamı kadrosu hala not defterini defişre etmek için çalışıyor. Sonraki entry'mde ise Tesla modelini açıklayacağım.

Cubitlerden olay ufkunu geçenler öncelikle bir bilinçin direk müdahalesinin söz konusu olduğu verileri simüle etmeye başladılar.

Henüz eş cubitlerin simüle verilerinin sadece 1/10000'i çözülebilmiş durumda.

Rus bilimadamlarına göre diğer verilerin yaşadığımız 3 boyutlu evrende çözüme ulaşması zaten imkansız. Çünkü gelen verilerden birçoğu zaten yaşadığımız evrene ait değil.

Öte yandan çok ilginç bir gelişme ise olay ufkunun ötesinde zamandan bağımsız hareket edilebildiği teorisiydi.

Anlatılanlara göre şuanda Hindistan'lı bilim adamları olay ufkunun ötesinden gelen simüle bilgilere karşılık, olay ufkunun ötesine de bilgi aktarabiliyorlar. Buna bağlı olarak zamanda yolculuk madde bazında mümkün olmasa da gözlemci olarak şuanda mümkün.

Fakat bunun sağlanması için yörünge dışına gönderilen uzay aracı ile direk temas sağlanmak zorunda.

Hindistan Kasım ayında 4 rus, 1 hintli astronot taşıyan uzay aracını fıraltmayı dşünüyor. Ama şuanda Amerika bunu açıkca sabote edeceğinin sinyalini vermiş durumda, zira Elon Musk bu projede spaceX ile aktif olarak bulunmak istesede hükümet baskısına dayanamayıp desteğini çekti.

Öncelikle kara delik hakkında şunları söylemem gerekli;

Karadelik teorik olarak bir yıldızın ömrü bittikten sonra içine doğru çöküp devasa kütlesinin çok çükük bir alana kadar sıkışması, oluşan kütle çekimin uzayın dokusunu eğerek adeta bir delik oluşturması durumudur. Güneşin bir futbol topu kadar sıkıştırıldığını düşünürsek, bu bir karadelik oluşturabilir.

Etrafından geçen ışık dahi hertürlü şey bu kütle gücünden kaçamadığı için deliğe düşmekte, ışık bize ulaşmadığı için karadeliği görememekteyiz. Zaten ismi de buradan geliyor.

Şimdi yukarıda anlattığım teoriyi unutmayın.

Fakat bazı teorisyenler, karadeliklerin aslında evrenin başka boyutuna açılan kapı olduğunu iddaa etmekte.
Biz 3 boyutlu bir evrende yaşıyoruz. Örneğin beyaz bir kağıda bir nokta çizin, bu nokta için evren iki boyutlu olacaktır, yani ileri-geri, sağ-sol şekilde hareket etse bile derinlik kavramı yoktur. Siz parmağınızı bu noktaya yaklaştırsanız bile, nokta sizden haberdar olamaz, çünkü derinlik kavramı olmadığı için sizi algılayamaz. Ne kadar yakın olursanız olun, nokta aslında 3 boyutlu evrende yaşasa bile kendisi için evren 2 boyutludur.

işte teorisyenlere göre biz 16 boyutlu evrende yaşamaktayız. Kara delikler ise 4. boyutun, 3. boyut ile kesiştiği noktalardır.

Peki ya Hindistan ve Rusya bu uyduyu neden fırlattı?

Şimdi sık sorulan bir soruya daha cevap vereyim.

Neden bizim düşünmemize engel olmuyorlar, neden insan formunda gelmiyorlar da bize yakalanıyorlar vb..

Biz nasıl şuanda bilgisayar oyununa erişim sağlarken sınırlıysak, yani direk bedenimizi adapte edemiyorsak, bu sınırlar onlar için de geçerli olabilir.

Ya da simüle evrene aykırı davranan olayın hacker kısmında olan, ya da suistimal eden bir grubun erişimi olabilir.

Ya da çok farklı amaca göre hareket ediyor olabilirler. Belki bizim düşünmemizi istiyorlardır, belki bu biz puzzle ya da deneydir. Ve insan oğlunun evrim sürecini tamamlayıp üst bilince nasıl ulaştığını tekrar simüle edip, tarihe ışık tutmak ve tarihte insanların bugün olduğu duruma nasıl gedlğini gözlemlemek isteyen bir grup bilim addıbının dönem ödevi bile olabiliriz..

Kısaca özetlemek gerekirse; Hindistan 2016 Ocak ayında Rusya ile ortak yapım bir uzay aracı fırlattı. Ne fırtlatma ile ilgili ne de aracın ne taşıdığı ile ilgili net bir bilgi yok.

Fakat ilginç bir şekilde Ocak ayında özellikle Yeni Delhi'de bir çok ufo görüntülenme vakası rapor edildi.

Amerika'nın NSA ajansına göre uzay aracı üst yörüngeye yerleşmiş ve diğer uyduların aksine çok ilginç bir yörünge hareketi izlemekteydi. Üzerinde herhangi bir savaş başlığı ya da silah yok, teleskop yok, herhangi bir canlı taşımıyor. Kanat açıklığı 44 metre olan bir güneş paneline benzer panel taşıyor.

Uluslararası uzay istasyonu defalarca bu izinsiz uydunun üzerinde Rusça karakterler yer aldığını savunsa da Rusya bu uydunun varlığını hala red etmekte.

Bilim-kurgu filmi tadında ilerliyorduk ne güzel keşke allien konusuna girmeseydin. iki ihtimal var. Bizden gelişmişlik olarak kat kat önde olabilirler bu durumda gelişmiş bir uygarlık keşfedilemez, keşfeder. Bizim gezegenimizin farklı uygarlıklar tarafından keşfedilip keşfedilmediğini bilmediğimize göre bunlar fantaziden öteye gidemiyor. 2. ihtimal bizden geride bir uygarlık olabilirler. O durumda bizim onları keşfetmemiz gerekir ki ben insanoğlunun Ay'a dahi iniş yapmadığına inanıyorum.

Rahman Suresi 33. ayet

\\\"Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah\'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz\\\"

Simulasyon konusuna gelince. Evren simülasyon olabilir ancak bu yaratılanlar tarafından gerçekleştirilemez. Ancak ve ancak yaratan Allah c.c nin kudretiyle gerçekleşebilir. Gerçek ve ebedi hayat bu simulasyonun son bulmasıyla yani ahiret hayatının başlamasıyla bizler tarafından görülebilecek olabilir. Benim fikrimle örtüşmese dahi araştırman ve aktarmanı takdir ediyorum. Bu başlık için hesap açtım desem yalan olmaz.

Uzaylılar dedik, tesla dedik, cern dedik, kuantum dedik, uzay dedik, elon musk dedik, hitler dedik, amerika dedik birçok şey dedik.

Peki sonuç?

Rusya bilimadamalrını öldürtüp projede yer alan kişi sayısını azalttığı için şuanda olayufku ötesinden gelen bilgiler ile alakalı daha fazla bilgimiz yok.

Fakat tüm bu ufak nüansları bir araya toplarsak, yaşadığımız evreni hiç tanımadığımızı fark ediyoruz.

Örneğin, neden evrendeki en hızlı giden şey ışık? Neden ışık hızına yaklaşınca kütlemiz sonsuz oluyor.

Aynı araba yarışında bir arabanın hızının belirlenmesi gibi değil mi bu?

Olayufkunun ötesinden gelen bilgide bir bilinçin olay ufku ötesinde varlığı kanıtlandı. Şuan iletişimde miyiz bilmiyorum, çünkü bilmemizi istemiyorlar...

Ama Tesla da evrenin bir başlangıç ya da son olmadığını, sadece daha büyük bir yapının bir parçası olduğunu savunmaktaydı.

Günümüzün en dahi girişimcisi Elon Musk, yaşadığımız evrenin simülasyon olma ihtimalinin gerçek olma ihtimalinden daha yüksek olduğunu açıkça söylüyor.

Filmler, çizgi diziler bizi bu gerçeğe hazırlar gibi daha sık şekilde bu konuyu işliyor.

Biz devasa evrende bir dünyalık bir alana kısılacak kadar yaşam alanına sahipsek eğer, bunun mantıklı bir açıklaması olmalı.

dostlar bazılarınız öyle soru soruyor ki özelden sanki uyduyu ben fırlattım.

Ben sadece araştırıyorum, bu işte birebir yer alanlara ulaşıyorum. ve derlediğim bilgileri size yazıyorum.

yorumlamak size kalmış.

Yaşadığımız hayat bize özgür geliyor ama değiliz. Devasa evrenin küçücük bir noktasına hapsolduk. Bugün dünya bi anda yok olsa evrende hiçbir değişikliğe sebep olmaz.

Bir köpek klubede doğup orada yaşarsa tüm dünyası o klübe olur. O klübede özgür olduğunu düşünür. Hatt kendisine dışarıda büyük bir dünya var diyenlere inanmayı red eder. Çünkü onun dünyası o klübedir ve dışını görmediği için hayal dahi edemez.

işte biz de devasa bir evrense bir klübede sıkışıp kaldık.

Dışarıdan izleniyoruz, belki 4. Boyut tam dibimizde ama algılarımız kısıtlandığı için algılayamıyoruz.

Karadelik bi madde. Elle tutulan bir şey . bir geçiş değil. Garip bir fenomen

Evet dostlar biraz ara vermek istiyorum izninizle. Özel mesajlara müsait oldukça cevap yazacağım.

Majid Isfahan'lı ama şuan Tahran'da yaşıyor eğitim için. Önümüzdeki ay Türkiye'ye gelecek. isteyen var ise bana yazabilir, toplanacağız bir yerde 5 kişi olsak yeter. Bir kere daha toplanmıştık 6 kişi 7 saate yakın konuştuk zaman nasıl geçti anlamadık.

Her neyse Majid'in anlattıklarına gelelim. Zaten Amerika'lıların uzaylı denilen dış dünyadan varlıklar ile iletişim halinde olduğu biliniyor.

Fakat sizin de bildiğiniz gibi bu uzaylılar birtek amerikaya inmiyor.

Majid ve ben uzaylıların aslında gelecekte insandan evrilen ırk olduğu konusunda hem fikiriz. Fakat Majid'in teorisine göre, simülasyon evren, bizim alıştığımız gibi elektronik bir ortamdan öte fiziksel iletişimin mümkün olduğu bir evren.

Önceki başlığımda uzaylıların bugları düzeltmek için simülasyona yollanan görevliler olabileceğinden bahsetmiştim ve hiç de amerikanın medyaya sunduğu gibi gözükmediklerini iddaa etmiştim.

Majid'in iddaasına göre Isfahan'da bir kamp alanları bulunmakta. Görgü tanıkları bunların insan formuna benzedikleri kafalarının uzun olduğu, boylarının kısa değil tam tersine 190 cm'den uzun olduğu, kolllarının dizkapaklarına kadar uzadığı, parmakalrının ise 3 değil tam tersi her elde 6 olacak şekilde gözüktüğünü söyledi. Ten renkleri aynı bizim gibi, yüz hatları hakkında pek bir bilgi yok.

Dişilik erkeklik ya da aralarındaki ayrım hakkında bilgi yok. Saçlarının olmadığını ve çıplak gezmediklerini söyledi.

Majid Isfahan'da doğup büyüdüğü için bu bilgileri doğruluğuna güvendiği kişilerden almış. Ve kamp olduğu iddaa edilen bölgedeki karların eridiğini belirtti.

Biraz varoluştan yani ilk andan başlayacağım.

Big bang yani büyük patlama. Herşeyin var olduğu, zamanın bile var olduğu andan başlayalım. Hatta aramızda cesur arkadaşlar varsa bu anın öncesini düşünsünler. Big bang öncesini, yani hiçliği. Aynı olay ufkundaki hiçlik gibi.

Zamanın olmadığı, boyutların olmadığı, evrene ait bildiğimiz hiçbirşeyin olmadığı an.

işte o andan günümüze kadar geçen zamanı 24 saate sığdırdığımızda insanoğlunun ilk ortaya çıktığı zaman tam olarak 23:59:59’uncu saniyeye yani son saniyeye denk geliyor.

Çok ilginç bir durum bu. Şahsım adına düşüncem bu arta kalan sürecin, aynı bir development süreci yani geliştirme süreci olduğu.

Önce hiçbir program yüklü olmayan bir bilgisayar gibi evren yaratıldı, sonra programlar yüklenerek canlı hayatına yer verildi.

Zaten bu yaşadığımız evren bir rüya( simülasyon ) senin dediğin gibi köpek kulübesinde gibiyiz. Allah bize cennet ve cehennemi söylüyor. Bu mekanlar evrende değil. Bu evren zaten simülasyon yaratıcısı da Allah. Bir çok kanıtını kendi sözlerini içerdiği Kur’an-ı Kerim kitabında vermiş. Allah en büyük bilge, en büyük sanatçı, en büyük güç, en büyüktür. Allah’ın katı da bu evrende değil. Yanılmıyorsam annemden mi duymuştum, internette mi bilmiyorum. GALiBA* 10 katman diye bir şey var. Bunlar boyutlar olabilir. Bizim yaşadığımız evren 11 boyut. 11. Boyut oraya geçiş kapısı olabilir mi. Ölüyoruz. 4.boyutta bir insanın coğumundan ölümünü görebiliyoruz. işte ordan mahşere

seni bilmiyoruz

inci sözlüğe einstein gelmiş lan

Akşam devam edeceğim elimdeki bazı belgeleri deşifre edeceğim