-
1.
+2Şu yalan dünyaya gedim geleli
Tas tas içtim ağuları sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sümbüllü bağ iken
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
Farımaz da deli gönül farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere bey iken
Karacoğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada var iken -
2.
+2ilk incicilerden. incici önder...
ccc karacaoğlan ccc -
3.
+1babama takmış olduğum lakap..
-
4.
+1seni bi gibersem tanırsın burdaki tanımcıları
-
5.
+1Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz
Gayri dünya bana aralandı gel -
6.
0kaldır nikabını görem yüzünü
aç başını yaradan'ı seversen
siyah zülfünü mah yüzün üstüne
tel tel eyle yaradan'ı seversen
vakıt tamam çilelerin doldu mu
el değdi de gonca gülüm soldu mu
seni benden ayırsınlar oldu mu
doğru söyle yaradan'ı seversen
şeker vardır damağında dişinde
lam elif yazılı siyah kaşında
hamaylin olayım sakla döşünde
as boynuna yaradan'ı seversen
karac'oğlan der ki girme kanıma
gözlerin de ok atıyor canıma
bensiz gitme o dilberin yanına
gidek bile yaradan'ı seversen -
7.
0KARACAOĞLAN: (17.yy) Din dışı konularda yazmış, yaşama sevinci, insan ve doğa sevgisini dile getirmiştir. Âşık edebiyatının duygu yönünden en zengin ve güçlü şairidir.. Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız Karacaoğlan’ın XVI ya da XVII . yüzyılda Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayıp dolaştığı sanılmaktadır. Şair Toroslar’da, Türkmen boyları arasında yetişmiş; göçebe bir şair olarak Anadolu içinde ve dışında gezmiştir. Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi temaları işlemiştir;özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı kazanmıştır.
-
8.
0"güzel sevme derler, nasıl sevmeyim?
sevsem öldürürler, sevmesem öldüm" -
9.
0sevda sevda derler behey yarenler,
görmeyene bir acayip hal olur.
varıp bir kız on yaşına girince,
açılmadık bir tomurcuk gül olur.
on birinde mah yüzüne bakılır,
on ikide kızın kahrı çekilir,
on üçünde ak gül olur açılır,
on dördünde her bir yeri bal olur.
on beşinde sevda düşer başına,
on altıda eller girer düşüne,
on yedide gezer kendi başına,
çok sallanma zülüflerin tel olur.
on sekizde gayet yüksekten uçar,
on dokuzda gözlerinden kan saçar,
yirmisinde sevdiğinden vazgeçer,
son deminde bir kötüye kul olur.
karac'oğlan der ki: bakalım yüze,
mevlâm hub yaratmış o benler yüze,
çokça heves etmiş kocamış kıza,
naz etmesin bilmez küsgen gül olur. -
10.
0değirmenden geldim beygirim yüklü
şu kızı görenin del'olur aklı
on beş yaşında da, kırk beş bölüklü
bir kız bana emmi dedi, neyleyim
birem birem toplayayım odunu
bilem dedim, bilemedim adını
albıstan yanaklı, kürtler kadını
bir kız bana emmi dedi, neyleyim
bizim ilde üzüm olur alc'olur
sızılaşır boz kurtları aç olur
bir yiğide emmi demek, güç olur
bir kız bana emmi dedi, neyleyim
karac'oğlan der ki, n'olup n'olayım
akan sularınan ben de geleyim
sakal seni cımbızınan yolayım
bir kız bana emmi dedi, neyleyim -
11.
0Bitti m'ola Şam ilinin hurması
Gitti m'ola ala gözün sürmesi
Hama'nın Humus'un telli turnası
Turna yarin selam saldı gel diye
Bitti m'ola Şam ilinin gülleri
Aştı m'ola siyecinden dalları
Şu sefil Yakub'un şirin dilleri
Turna yarin selam saldı gel diye
Bir ağaçta biter kırk yanal alma
Birinden gayriye elini sunma
Irak yakın diye eğlenip kalma
Turna yarin selam saldı gel diye
Aşına da Karac'oğlan aşına
Yeni girmiş on üç on dört yaşına
Irak değil ak pınarın başına
Turna yarin selam saldı gel diye -
12.
0ben meylimi üç güzele düşürdüm
biri şemsi, biri kamer, ille elif
onların aşkıyla aklım şaşırdım
biri şemsi, biri kamer, ille elif
onların aşkıyle aklım şaşırdım
hangisinden yad eyleyim gönlümü
birinin evleri kaya başında
birinin evleri alnım duşunda
biri yeni değmiş onbeş yaşında
biri şemsi, biri kamer, ille elif
birinin parmağı dopdolu yüzük
birinin kolunda sırça bilezik
büyüğünü sevsem küçüğe yazık
biri şemsi, biri kamer, ille elif
turna gelir, yüce dağı yol eder
ördek gelir, çayır çimen göl eder
üç güzel oturmuş bana el eder
biri şemsi, biri kamer, ille elif -
13.
0efsane halk ozanlarından.
-
14.
0Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
insan bir ekin misali
Seni eken biçer bir gün
Ağalar içmesi hoştur,
O da züğürtlere güçtür.
Can kafeste duran kuştur,
Elbet uçar gider bir gün.
Âşıklar der: Ne olacak?
Bu dünya mamur olacak.
Osmanlı Halep alacak,
Dağı taşa katar bir gün.
Yerimi serin bucağa,
Suyumu koyun ocağa,
Kafamı alın kucağa,
Garip anam ağlar bir gün.
Yer üstünde yeşil yaprak,
Yer altında kefen yırtmak.
Yastığımız kara toprak,
O da bizi atar bir gün.
Bindirirler cansız ata,
indirirler tuta tuta,
Dünyadan yol var ahrete,
Yelgin gider salın bir gün.
Karac'oğlan, naaşıma,
Çok işler geldi başıma.
Mezarımın baş taşına,
Baykuş konar, öter bir gün. -
15.
0sübyancıdır
-
16.
0Bizden daha abazadır kendileri
-
17.
0ferman padişahınsa dağlar bizimdir.
-
18.
0Söyleyim ben sana sözün doğrusu
Soyunup koynuna girmeye geldim -
19.
0Türk halk şairi. Etkileyici bir dil ve duygu evreni kurduğu şiirleriyle Türk halk şiiri geleneğinde çığır açmıştır.Tümünü Göster
1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü sanılmaktadır. Yaşamı üstüne kesin bilgi yoktur. Bugüne değin yapılan inceleme ve araştırmalara göre 17.yy'da yaşamıştır. Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. Gaziantep'in Barak Türkmenleri de, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Batı Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür. Bir menkıbeye göre de Belgradlı olduğu söylenir. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.
Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kazanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. iki kız kardeşini de yanında zütürdüğünü, Bursa'ya, hatta istanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü. Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de sanılıyor. Yaşdıbının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi.
Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir. Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır. Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür. En son bulgulara göre ise mezarının içel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu sanılmaktadır.
Karacaoğlan Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır. Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir. Anadolu halkının 17.yy'da çektiği acılar, göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz.
Şiirlerindeki insana dönüklüğünün özünde belirgin olan tema doğa ve aşktır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, ölüm ise şiirinin bu bütünselliği içinde beliren başka temalardır. Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özelliği göze çarpar. Düşten çok gerçeğe yaslanır. Çıkış noktası yaşanmışlıktır. Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir. Yaşama sevincinin kaynağı güzele, sevgiliye ve doğaya olan tutkunluğudur. Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir. Lirik söyleyişinin özünde, halkının duyuş ve düşünüş özellikleri görülür.
Göçebe yaşdıbının vazgeçilmez bir parçası olan doğa, onun şirinin başlıca temalarından biridir. Yaşadığı, gezip gördüğü yörelerin doğasını görkemli bir biçimde dile getirir. Dost, kardeş bildiği, sevgilisiyle eş gördüğü, iç içe yaşadığı bu doğa, onun için sadece bir mekan olmaktan ötedir. Şiirinin başka önemli bir teması olan aşkın varoluşu, doğadaki benzetmelerle güzelleşir. Onunla yaşanan sevinç, onun getirdiği acı doğa ile paylaşılır. Sevgili, şiirinde doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. Şiirlerinde yer yer sıla özlemi ve ölüm temasına da rastlanır. Sevdiğinden, ilinden, obasından ayrı düşüşü özlemle dile getirir, yakınır. Ölüm de, ayrılık ve yoksullukla eş tuttuğu bir derttir.
Doğa temasının yanı sıra şirinin asıl odak noktasını oluşturan aşk/sevgili kavrdıbını, âşık şiirinin geleneksel kalıpları dışında bir söyleyişle ele alır. Onun için sevgili, düşlenen, bin bir hayal ile var edilen, ulaşılmazlığın umutsuzluğuyla adına türküler yakılan bir varlık değildir; doğa ve insan ilişkileri içindedir. Onu, yaşamdan ve bu ilişkilerden soyutlamadan verir. -
20.
0ilk kez onun şiirinde sevgililerin adları söylenir: Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice... Karacaoğlan bunların kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omuzunda suya giderken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur. Gönlü bir güzel ile eylenmez, bir kişiye bağlanmaz. Uçarılık, onun duygu dünyasının şiirsel söyleyişine yansıyan en belirgin yanıdır. Erotizm, şiirine sevmek ve sevişmek olgusuyla yansır. Kanlı-canlı sevgili, cinsellik motifleriyle daha da belirginleşir, şiirinde etkileyici bir biçimde yer eder. Onun sevgiye ve kadına bakış açısı, âşık şiirine yenilik getirir ve bu gelenek içinde etkileyici bir özellik taşır. Tanrı kavramı ve din teması şiirinde önemlice bir yer tutmasa bile, bu konudaki yaklaşımıyla da kendi şiir geleneğine yine değişik bir bakış açısı getirmiş ve sonraki kuşaklar üzerinde etkileyici yönlendirici olmuştur.Tümünü Göster
Karacaoğlan yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın etkisinden uzak kalmıştır. Güneydoğu Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır. Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar. Bu sözcüklerin bir çoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanır.
Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokca başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir.
Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur. Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur.
Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede, Kul Mehmet'ten etkilenmiş, şiirleriyle Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık ismail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri gibi çağdaşı şairleri olduğu kadar 18.yy ve şairlerinden Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran'ı, 19.yy şairlerinden de Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem'î ve Yeşilabdal'ı etkilemiştir. Daha sonra da gerek Meşrutiyet, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, halk edebiyatı geleneğinden yararlanan şairlerden R.T. Bölükbaşı, F.N. Çamlıbel, K.B. Çağlar, A.K. Tecer ve C. Külebi, Karacaoğlan'dan esinlenmişlerdir.
Şiirleri 1920'den beri araştırılan, derlenip yayımlanan Karacaoğlan'ın bugüne değin, yazılı kaynaklara beş yüzün üzerinde şiiri geçmiştir.
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
(Karacaoğlan)
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen zütür
Benim yük zütürür dermanım mı var
Karac'oğlan der ki ismim öğerler
Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hakk'dan özge sevdiğim mi var
(Karacaoğlan)
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 24 12 2024
-
mematinin yoklugunda tip okuyan
-
vinovatt li ya selam nabeer
-
2 3 yıldır avmlere gitmiyorum
-
böyle sözlüğü gibim sokum
-
morinho ukalalığı
-
bu sozlugun en sadık yazarları
-
ne zaman misafir ve çocukları bize gelse
-
the vikings beni takip etmeyi bıraktı
-
yılbaşının kutlanılmasına izin vermeyeceğiz
-
kaptan kirk maasin kac olacak
-
ben kaypagim aga
-
derin derin düşünmek yerine
-
yüzde 25 zam yapıldıysa benim en az
-
bütün dünya duysun şuan da evdeyim
-
koltukta poşet vardı kendi kendine düştü
-
özbek bir eleman gelir
-
kondüktör patlamış
-
vikings 600 bin denen vileda paspası
-
atatürk de yılbaşı kutlardı
-
ocakta çalıştığım projenin geleceği belli olacak
-
kadınlara nası ilgi duyuyorsunuz
-
yeni yıldan şahsi beklentim
-
tecavüzün milim uzağındayım
-
wow girl olarak memem
-
bu ülkede ezelden beri müslüman
- / 1