/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
  1. 1.
    +160 -8
    Siz bu orduyu yenemezsiniz Kanuni Sultan Süleyman Han, haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar olduğundan, ordu mecburen bağların içinden geçiyordu. Hava çok sıcak olduğundan asker susuzluktan kıvranıyordu. Çok güzel üzümleri bulunan, bir bağdan geçerken, askerin biri dayanamayıp, bağdan bir salkım üzüm kopararak biraz olsun susuzluğunu giderdi. Sonra da, asma ağacına, yediği üzümün çok üzerinde bir para bağlayarak, yoluna devam etti. Çok geçmeden mola verildi. Asker, kan ter içinde bir köylünün koşarak geldiğini gördü. Hıristiyan köylü ısrarla Padişah ile görüşmek istiyordu. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna zütürdüler. Kanuni sordu: - Nedir bu hâlin, kan ter içinde kalmışsın, yoksa askerler sana zarar mı verdi? - Ben şikayet için değil memnuniyetimi bildirmek için geldim. Böyle bir askeri, böyle bir komutanı tebrik etmemek insafsızlık olur. - Askerlerim sizi memnun edecek ne yapmışlar? - Askerleriniz bağdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. içini açtığımda para vardı. Dikkatli baktığımda, bir salkım üzümün koparıldığını gördüm. Anladım ki koparılan üzümün parası olarak bırakılmış. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez. Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretti. Hıristiyan köylü, bu askere ne gibi mükafat verecek diye merakla beklemeye başladı. Nihayet asker bulunup, Padişahın huzuruna getirildi. Kanuni, (Niçin izinsiz iş yaparsın? Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın caiz olmadığını bilmiyor musun?) diye askeri azarladı. Sonra da, (Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın) diye emir verdi. Hıristiyan köylü heyecanla Kanuni’ye sordu: - Ben bu askerin mükafatlandırılması için gelmiştim, siz onu niye cezalandırdınız? - Kursağında, haram lokma bulunan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu. işte o zaman kellesini bile zor kurtarırdı...

    Aynı ordu, Belgrat yakınlarında, yine mola vermişti. Askerler, susuzluklarını gidermek, abdest almak için çeşme arıyorlardı. Bir manastırın yakınında çeşme bulup, ihtiyaçlarını giderirken, rahip, birkaç rahibeyi iyice süsleyip, çeşmenin başına gönderdi. Kadınların geldiğini gören askerler, hemen çeşmenin başından çekilip, sırtlarını döndüler, süslü kadınlara yan gözle bile bakmadılar. Bu durumu uzaktan ibretle seyreden rahip, hemen Haçlı kumandanına şunları yazdı: “Siz bu ordu ile nasıl başa çıkabilirsiniz? Bunlar kadına-kıza, mala-mülke önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini feda ederek, Allah yolunda savaşıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Siz onlardaki bu özellikleri ortadan kaldırmadan, onlarla savaşırsanız, canlarınızdan ve mallarınızdan mahrum kalacağınız açıktır. Kendinizi ölüme atmayınız!”

    edit:ilgi görürse Kanuni hakkında hikayeler atabilirim 1 2 tane daha
    edit2:panpalar 2. abdulhamidle devam ediyorum (bkz: sultan 2 abdulhamid ve yavuz sultan selim)
    ···
  1. 2.
    +1
    Rezzzzx
    ···
    1. 1.
      0
      @1 bu hikayeyi bir tarihçi yalanlamıştır. Böyle birşeyin mümkün olmayacağını söylemiştir. ( açıklama yaparak )
      ···
    2. 2.
      -5
      @1 güzel kopyalamışsın orrrrrrrrospu çocu ananı zikem oç çalıntı beyler

      ÇÜĞÜLEYiN BANi ÇÜĞÜLEYiN BANi
      ÇÜĞÜ YEYiNCE 35 SANTiM GÖTÜME GiRMiŞ GiBi HiSSEDiP RAHATLIYORUM.

      ANANIZ ZAAA SÜLALENiZ ZAAA ZAAAAAA

      ZOOOOAAAAA XD

      XDXDXD
      ···
  2. 3.
    -5
    Çalıntı
    ···
    1. 1.
      +1
      Yok kardeş ne çalıntısı bizzat ben gördüm malmısın aq az mantıklı yorum at
      ···
    2. 2.
      0
      Okumadım aq djdjdjdj
      ···
  3. 4.
    +4 -23
    Sultan suleymanla birlikte ananın dıbını yaladım
    ···
    1. 1.
      +1
      Ya yeter artik huur cocuklari biktim ustlerde sizi gormekten
      ···
  4. 5.
    +1 -1
    inandık hadi
    ···
    1. 1.
      0
      zaten kanuni zamanında haçlı ordusu olayları yoktu adamlar bizim imanımızla değil bilimle sanatla uğraşıyordu .

      Dokuzuncu Haçlı Seferi 1271–1272 yapılmıştır ve sonuncusudur istanbul 1453 te fethedildi
      ···
  5. 6.
    +53 -1
    Pek isteyen olmadı ama 2.hikayeyi de
    atayım

    Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanuni" lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye : -Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim. demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz. deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş. 
    ···
    1. 1.
      0
      Kanuninin amina koyayim osmanlinin cokusune sebep olan padisah yavuz sultan selimin en buyuk sinirlarda en zengin bicimde biraktigi osmanliya hic bir ilerleme kaydettirmeyip kaputulasyon vermeye baslayarak zarar veren bi padisah
      ···
  6. 7.
    +1
    Güzel devam et.
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa attım yeni hikaye aticam daha hikaye var rezler artarsa atıcam onlarıda
      ···
  7. 8.
    +44
    Bir panpamız devam demiş

    Kanuni Sultan Süleyman düğünlerde yetenekli kişilerin gösteri yapmasını çok severmiş.
    Yine bir gün, bir düğünde istanbul’a Osmanlı ülkesindeki bütün canbazlar, madrabazlar, ateş üfleyenler vesaire vesaire hepsi doluşmuşlar.
    Kanuni gösterileri zevk ile izlemiş. Birinciye de ihsanlarda bulunacakmış.
    Bir adam varmış, dikiş iğnesini 5 metre uzağa koyuyor, dikiş ipini 5 metre uzaktan atıp iğnenin deliğinden geçiriyormuş.
    Kanuni bunu görünce hayretler içerisinde kalmış:
    -Tesadüfen attı. Böyle bir şey mümkün değil, demiş.
    Adam gösterisini bir daha yapmış. Dikiş ipliği yeniden 5 metre uzaktaki iğneni deliğine girmiş.
    Kanuni şaşkınlık içerisinde:
    -Bir daha yap bakalım, demiş.
    Üçüncü denemeyi ayakta seyreden Kanuni, katıla katıla gülmüş ve şu meşhur emrini vermiş:
    -Bu adama 100 altın verin, 100 de sopa atın.
    Adam şaşkın:
    -Padişahım 100 altını anladık ama neden 100 sopa?
    Kanuni cevabını hemen vermiş:
    -100 altın maharetin için, helal olsun, 100 sopa da boş işler ile uğraştığın için. Bu da bana helal olsun. Bre adam başka işin mi yok? Neye yarayacak bu yaptığın?
    ···
    1. 1.
      0
      Way aq en iyisi buydu
      ···
  8. 9.
    0
    Daha da at
    ···
  9. 10.
    0
    Devam pmp
    ···
  10. 11.
    +1
    Tarihi kazananlar yazar
    ···
  11. 12.
    +5
    Bir kaç panpamız daha gelmiş hemen hazırlıyorum panpalar
    ···
  12. 13.
    +39 -1
    Süleymaniye Camiinin inşaası sırasında bir ermeni usta, yanlış duvar yapması sonucu, Kanuni tarafından cezalandırılır. Ermeni usta, sultandan şikayetçi olur. Kadı, ikisini de huzuruna çağırır. Kanuni ve usta, kadının karşısında ayakta beklemektedirler. Karar açıklanır: "Kısas!" yani Kanuni de aynı şekilde cezalandırılacaktır. Ermeni usta, adalete hayret eder ve:
    -"Madem dininiz bu kadar adil, hem davamdan vazgeçiyorum hem de müslüman oluyorum"
    Davadan sonra Kanuni, kadıya:
    -"Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm"
    Kadı, oturduğu minderin altından bir hançer çıkarır ve :
    -"Sultanım siz de eğer 'ben padişahım' diye kararıma itiraz etseydiniz ben de bu hançeri sizin kalbinize saplardım... " 
    edit:Bazı arkadaşlar bu hikayenin Fatih Sultan Mehmet e ait olduğunu söylemiş doğru olabilir. Onlara da burdan teşekkürler
    ---
    Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir törenle sünnet ettirir. Kısa bir süre sonra da veziri ibrahim Paşa'nın oğlu sünnet olur. Törene Kanuni de davetlidir. Birara Kanuni, vezirine der ki:
    -"Söyle bakalım ibrahim Paşa. Senin tören mi daha muhteşem, benimki mi?"-"Elbette benimki sultanım"
    Kanuni şaşırır. Sebebini sorar. Vezir:-"Benim oğlanın düğününe koskoca cihan padişahı davetliydi ve geldi. Sizinkinde böyle bir davetli var mıydı?" der
    ···
    1. 1.
      +4
      ilk hikaye Fatih Sultan Mehmed'e ait Kanuni'ye değil.
      ···
    2. 2.
      -4
      Yalana bak aq... Neymiş te padişah kadı' nın önünde ayakta beklemiş, kanuni kadı' nın verdiği karara uymasa kadı kanuniyi öldürecekmiş.. Nerde var lan böyle bi padişah modeli.. Milleti uyduruk hikayeler le kandırma burda , Osmanlı sevdalısı kardeşim...

      Edit: sözlük hakkaten salaklarla dolmuş. Şu anlatılanlara inanan koyunlar var
      ···
    3. 3.
      0
      kadının zütü yer mi koskoca padişaha hançeri sizin kalbinize saplardım demeye amk abartılı hikaye
      ···
      1. 1.
        +1
        Yalnız kardeş abartılı olabilirde kadı herkes i yargımala yetkisine sahip
        ···
      2. 2.
        0
        yargılayabilir ama padişaha böyle diyemez
        ···
      3. diğerleri 0
    4. 4.
      0
      Panpa bir kaö kaynağa daha baktım kanuni diyor
      ···
    5. 5.
      0
      Bu fatih amk
      ···
    6. 6.
      0
      iyi uydurmussun Fatih in olan hikayeyi kanuniye
      ···
    7. 7.
      0
      aynen panpa
      ···
    8. 8.
      0
      Sallama la bu hikaye Fatih'in
      ···
    9. diğerleri 6
  13. 14.
    +2 -5
    Ozman kanunin amk oçu adam merlik yapmid birakmis parasini amk olu
    ···
  14. 15.
    +9
    Beyler trend olmuşuz sanırım arka numaralarda olsakta eyvallah şukulayan elleriniz dert görmesin
    ···
  15. 16.
    0
    Çaldığı o kadar belli ki başligi da kopyalamis amk
    ···
  16. 17.
    +8
    Beyler zaten kendim yazıyorum demedim bu hikayeler farklı farklı kaynaklardan hepsini bu post hariç tek kaynakta bulursanız nıck 6 nız benden
    ···
  17. 18.
    0
    Devam panpa güzel
    ···
  18. 19.
    +25
    Buyrun beyler takipte kalın ara ara atıcam böyle hikayeler rezler geldikçe devam edicem

    istanbul'da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı'nın avlusunda bulunan Has Oda'nın kapısı açıldı. Başında görkemli bir kavuk taşıyan, uzun boylu genç adam ağır adımlarla arka bahçeye doğru ilerledi. Bu kişi, Osmanlı Devleti'nin kudretli hünkârı Kanûnî'den başkası değildi. işinden vakit bulduğu zamanlarda bir nefes almak için arka bahçeye çıkar, ağaçları ve denizin maviliğini seyrederdi. Deniz, güneş ve ağaçlar o günde çok güzeldi. Fakat ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarını buruşturduğunu gördü. Hemen yanlarına yaklaştı ve dikkatle incelemeye başladı. Az sonra ağaçların rahatsızlıklarının nedenini anlamıştı. Karıncalar sarmıştı güzelim dallarını. Aklına hemen bu ağaçları ilâçlatmak geldi. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birden durakladı. Karıncalarda can taşıyorlardı ama. Onlara zarar vermek doğru olur muydu? Bir türlü işin içinden çıkamayan Kanûnî, sorunun çözümü için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya başladı. Hocası odasında yoktu. Hemen oracıkta bulunan bir kâğıt parçasına kafasını kurcalayan soruyu, hem de çok edebi bir şekilde yazdı ve Hocasının rahlesinin üzerine bırakarak oradan uzaklaştı.
    Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlesi üzerindeki kâğıt parçasını görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin sorusunu yazdığı yerin altına bir şeyler karaladı ve kâğıdı yine rahlenin üzerine bıraktı.
    Kanûnî Sultan Süleyman diğer işlerinden fırsat bulduğu bir an yeniden hocasının odasına uğradı. Hocası odasında yoktu fakat rahlenin üzerine bıraktığı kâğıt parçasında kendi yazısının dışında bir şeyler daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla yazıya doğru eğildi. Okudukları karşısında ibretle tebessüm etti. Kâğıdın üst kısmında Kanûnî'nin hocasına yazdığı soru vardı. Merhametli Hünkâr, hocasına şöyle diyordu:

    Meyve ağaçlarını sarınca karınca
    Günah var mı karıncayı kırınca?
    Hocası Ebussuud Efendi ise bu sorunun altına şu cümleleri eklemişti.

    Yarın Hakkın divanına varınca
    Süleyman'dan hakkın alır karınca
    Evet, gerçekten de hak çok önemliydi. insan olmanın gereği çevreyi devamlı korumak ve onların bizlere birer emanet olduklarının farkında olmaktı. Merhametimiz o kadar büyük olmalıydı ki bir küçücük karınca bile bunun dışında kalmamalıydı. işte bu ahlâk ile ahlâklanan Kanûnî Sultan Süleyman bile bir karınca karşısında duralamış ve onu incitmekten çekinmişti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -1
      Ama oğlunu acımadan boğdurttu
      Hmm ilginç...
      ···
  19. 20.
    +1
    Crtl+c yapiyoduk demi qumqi
    ···