+195
-8
Sevgili hüseyin boltlarım , kendini hep sağlıklı kalacak zanneden polliannalarım ;
Senelerdir anlatmak isteyipde kimsenin bi tak anlamadığı gibindirik bi mevzu var ; kanser/tümör mevzuğu...
Aslında bu gibindirik DNA bozulması olayı her an vücudumuzda olmaktadır. Bu hücreler her saniye vücut tarafından yok edilerek kanser veya tümör oluşumu engellenir. Dolayısıyla kanser-tümör hücreleri bi gib yapamadan ölürler. Fakat bu kansorejen maddeler bağışıklık sitemine ciddi zarar verdiğinden ötürü bir süre sonra “bozulma yaşayan” bağışıklık sistemi bozuk DNA yı “gel panpa DNA” diyerek ederek vücutta çoğaltmaya başlar.
işte bu olay kanser yada tümör olarak hayatımızın orta yerine sıçmakta.
Şimdi ön bilgilendirmeyi geçtiğimize göre şunu o ışıldayan beyinlerinize şunu fısıldayabilirim ; DNA BOZULMASINI IŞIMA/RADYASYON DIŞINDA HiÇ BiRŞEY YAPAMAZ!!!
Yani sizin kansorejen maddeler dediğiniz şeyler aslında direkt olarak kanser yapmamakta , kanseri ciddi manada tetiklemektedir. Örneğin en fazla kansorejen madde içeren şeyler deterjanlardır , sonra şampuan , kozmetik ürünler gelmekte , onun dışında poşetteki besinlerde de var. Zencilerde de sizi kanser edebilecek durumlar söz konusu olabilir. Ama o konu farklı tabii. Dediğim gibi eğer ortamda ışıma/radyasyon yoksa bunlar yüzünden kanser olmanız kazım kartal/tecavüzcü çoşkun/nuri alço ile bir odada kalıp da sağlam çıkmanız gibidir. Yani neredeyse imkansız. Hem 100 - 150 yıl önce nadir hastalık kapsamında olan bu kanser/tümör ne gibim oldu da çağımızın gib tutturanı oldu?
Şimdi bu ışıma/radyasyon nerden gelmekte biliyor musun ibibik? Hafiften aklınız zütünüze kaçmaya başlamıştır umarım ben demeden.
Telefon sinyalleri , GPS sinyalleri , Wireless sinyaller , Tv ve Uydu sinyalleri , Radyo sinyalleri , Elektromagnetik malzemelerin sinyalleri (tv , cep telefonu , notebook vb.) , güneşten gelen radyoaktif ışımalar gibi sinyaller yanısıra DÜNYADA AMACI VE NERDEN GELDiĞi BiLiNMEYEN , iNSAN YAPIMI OLAN 86 ADET GÜÇLÜ SiNYAL DALGALARI vardır.
Şimdi olayın diğer boyutuna el atalım ;
Etrafınızda çok duymuşsunuzdur “karısı/çocuğu/kendisi kanser olunca varını yoğunu sattı gene çare olmadı vefat etti” diyenlerini. Bu bin tıp sektörü kazancının %40’ını kanserli hastalardan sağlamaktadır. Normal bir insanın hayatı boyunca hastalık için harcadığı parayı , kanserli bir hasta 2 ayda harcamaktadır. Bu ciddi gelir kaynağını kimseler yok etmek istemez.(kimselerden kastımı anladın sanırım. Anlamadıysan sigigit la burdan sonrasını okuma zaten kodumun malı)
Şimdi kanser/tümör tedavi yöntemlerine bakalım ;
Kemoterapi : bağışıklık sisteminin baskılanması/devre dışı bırakılmasıdır. Yani zaten bağışıklık sistemi zayıf olan insanın sistemini dahada giberterek iyileştirme çabasına girilmesidir.
Radyasyon/Işıma tedavisi : Bu tedavi yöntemine değinmek bile istemiyorum. Keza değinirsem iyi değdirecem. Zaten ışıma yüzünden bu hale gelen hücreleri “yangına körükle gideim belki söner” mantığıyla dalmaktır bu.
Gördüğünüz üzere bu tedavi yöntemleri sizi daha da çabuk ölüme zütürecektir. Bunların tabii ki mantığı vardır. Uyduramasalar mantığını olmaz zaten. Ama size bir örnek vereyim ; izlediğim BBC’nin NBO’nun yada NationalGeographic firmalarının hazırladığı o milyon dolarlık gibimsonik uzay belgesellerinde bilgilerin %40’ı - %50’si saptırılmıştır. Senelerdir astronomi ile ilgilenen biri olarak bu adamların böyle yapmasının sebebini de açıklayayım ; her bölüm sonunda olayı evrim yada insanın kendi tanrısı olduğu durumuna getirmektedirler. Siz inanmayın ki üstün bir varlığın olduğuna , sağlam bir materyalist olun , çok iyi bir kapitalist olun zütümsüzlerim. Aklınızı yerim sizin.
Türkiye şartlarında bu tip hastalıkların araştırmasını yapamazsın zaten. Çünkü sizi kimse giblemez , hatta çok inat ederseniz al aşağı ederler. Peki olamaz mı olmaz mı? Olabilirler de binlik yaparlarsa olmaz.. KOÇ’un firmaları tehtid edip de koskoca TC hükümetinin kendi arabasını ürettirmeme mevzusuna benziyor bu. Zaten Türkiye’de bulunan/keşfedilen ilaç bile yoktur neredeyse. Bu ilaçların neredeyse hepsi yurtdışı menşeilidir. Yani bizim doktorlarımız arasında iyi olanlar yok mu? Tabii ki var ama onlara öğretilenlerde bahaneler/yalanlar arkasında yaslatılmış şeylerdir. Siz gidip jüpiteri görmediğiniz için görenlerin dediklerine inanmak zorundasınız sevgili gözü görmeden kulağı işitesiceler.
Peki ne yapacaz bu durumda geleceğin ümit vadeden kanserlileri?
Öncelikle deterjan , şampuan , diş macunu , kozmetikler gibi (pahalıları daha az kansorejen içeriyor zannetmeyin. Asıl onlar en şerefsiz itleri) gibi şeyleri alıp güzel bir seronomi ile çöpe yollayın. O kadar vardiğiniz para züte gelecek. Çekinmeden alayabilirsiniz bile çok zorunuza giderse. Söz küfretmicem. içten bi olay la bi kere. Ama dalga geçebilirim ona söz veremem. Neyse. Bu binimsi maddeler direk kanser etmese bile çok ciddi kansere zemin hazırlamaktadır.
Bunun dışında radyoaktif ışıma/elektromagnetik dalga geçirmeyen kumaşlardan kendinize özel penye ve şapka yaptırabilirsiniz. Bunlar genelde gümüş alaşımlı olduğu için pahalıdır ama emin olun kanser yada tümörle karşılaştığınızda çektiğiniz o acının 1 saniyesini çekmemek için zencilere bile verirsiniz , bu durumda paranın lafı olmaz , lafını eden de adam olmaz , bin olur , şerefsiz olur daha niceleri olur.
Valla ben evimi aynı zamanda faraday kafesi olarak yapacam ilerde. Evde telefon bile çekmeyecek , siz yaparmısınız bilmem ama en sağlam önlem bu aslında.
Isırgan otu tohumu / saf bal (marketlerdeki ballara bakın , son kullanma yada raf ömrü , açıldıktan sonra bozulma ömrü vb. varsa o saf bal değildir , arayın kasenin arkasındaki numarayı "kimi yiyon la sen pekekent" deyin. fiyatı önemli değil isterse kilosu 1 trilyon olsun. Çünkü bal bozulmayan tek yiyecektir. 100bin sene geçse gene bozulmaz) ve çörekotu karıştırarak içebilirsiniz.
Neden bu malzemeler peki amk sen nerden biliyorsun diyenleri duyar gibi oldum şimdiden. Öncelikle sizin o “duyan” kulaklarınızın arkasını deve hörgüçüyle okşarım diyerek açıklıyorum ; Karadenizde çernobile kadar normal boyutlarında , yani 20-30 cm olan ısırgan otu , santral patlamasından sonra 3-4 metreye kadar boyu çıktı , halende bu durumda. Kendim orda yaşıyorum zaten amk. her sene fındık zamanı zütüme zütüme giriyor sırganlar. Ben bilmiyorum ne var ne yok bu otta ama bi tak olduğu kesin. radyasyon ve ışımadan ötürü oluşan bozukluklara tepki veriyor o zütünü yakan ot. Onun dışında saf bal bağışıklık sitemi için en iyisidir zaten bunu kime sorsan söyler.
Bu arada bunları doktora söylerseniz “yok öyle birşey! O kadar biliyorsanız buyrun kendiniz doktorluk yapın! Biz bilmiyoruz sanki neyin ne olduğunu bana işimi mi öğretiyorsun!” diyecektir azının orta yerine antilop bacağı soktuğum.
Bende bağışıklık sistemi hastalığı olan alopecia universalis geçirmiş biri olarak şunu diyebilirim ki ; benim hastalığımında çözümü yoktur. Yapısal olarak kanserin tam tersi kodumun hastalığı. Hani kanserde vücutta olmaması gereken hücreleri vücut çoğaltıyor ya , benimkinde de dost hücre olan “kıl” hücrelerini vücudun her yerinde düşman olarak kabul edip yok ediyor. Diğer bağışıklık sistemi hastalıkları gibi bunun da çözümü yok. Yani iki saattir dediğim kanser , aids gibi. Ben kaçak olarak tıp fakültesinde dermatoloji derslerine girdim , senelerce kendim mücadele ettim. Türkiyenin en iyi doktorları bile “artık geri dönüşü olmaz kesinlikle , bununla yaşamayı öğren” deyip beni pgibologa yönlendirdiklerinde "bigibtir git amk malı. sen beni daha tanımıosun" diyerekten bu son safhasına geldiğim hastalığı kendi çözümlerimle yendim ve bu konuda birçok kişiye de yardımcı oldum.
Ama bunu bir doktora dediğimde “öyle birşey olsa bizde bulurduk” demesi veya “bi sende işe yaradı diye herkeste yaramaz” deyip beni geri püskürtme çabası , iyileştirdiğim insanları göstermemle yedirememezlik ve kibir ile bir olup beni kovmaya kadar ilerleyenler binler olmuştur.
Dolayısıyla bunları yapmak zorunda kalırsanız eğer (Allah hepinizi böyle şeylerden korusun) sakın bir doktora bunları yapıyorum demeyin. Sizi rencide eder , bağırır çağırır laf eder. Hepinize sağlıklı bir ömür diliyorum.
edit : yukarıda kendi hastalığımla ilgili insanlara yardımcı olurken kesinlikle para almadım , aranızda bu hastalıktan muzdarip olan varsa gene yardımcı olmayı isterim. işte bunlar hep sevap.