/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 76.
    +3
    Henüz ne zaman döneceğimiz hakkında bir fikrimiz yok. Özledim aslında rutin yaptığım şeyleri. Ama yılların üzüntüsünü silene kadar yılmadan devam etmek istiyorum.

    -Pikniğe gidelim mi? Günlerdir hep şehirde, binaların arasındayız. Çimenlere uzanıp sessizliğe dalmayı özledim.
    +Olur. Güzel olur hatta ya, binelim arabamıza, sürelim şehrin dışına. Vardır elbet güzel yerler. Ağaçların gölgesinin vurduğu, kuşların şarkılar söylediği, çiçeklerin süslediği bir yer buluruz mutlaka.

    Ben kendime kelime sihirbazı derdim, Funda da iyi laf yapıyormuş meğer.

    Hiç bir şey yok ama elimizde pikniğe dair. Alışveriş yapmak gerekiyor.

    +Hadi hazırlan alışverişe gidelim. Hazır yemeklerle gitmeyeceğiz herhalde dimi?
    -Tabi ki hayır. Sepeti var, örtüsü var, çatalı-bıçağı-kaşığı var. Çayı var, ocağı var. Neler neler lazım bize bir bilsen ohoo.
    +Hadi o zaman oyalanmayalım

    Bugün gitmeyecektik zaten, sabah erken saatlerce çıkmak lazım yola. Hem bilmediğimiz bir yere gideceğimizden yolun ne kadar süreceğini bilmiyorduk, hem de piknik dediğin öyle hemen yemek yiyip dönmek değildir ki. Erkenden gidersin, yer beğenirsin. Hazırlanırsın, örtüleri serersin yere, yiyeceklerini hazırlar koyarsın ortaya. Oturur bir çay demlersin ilk önce, çayla beraber hafif bir kahvaltı yaparsın. Sonra gezmeye gidersin ağaçların arasında, başka türlü zevk alamazsın ki öyle değil mi sizce de?
    ···
  2. 77.
    +2
    Büyük bir markete geldik şimdi, ikimiz de birer alışveriş arabası aldık. Birimiz yiyecekleri halledecek, diğeri daha teknik şeyleri. Eh, görev dağılımı şimdiden belli oldu dimi? Yiyecekleri Funda, teknik elemanları ben alacaktım. Ayrıldık marketin içinde ama görmeniz lazım. Dışarıdan biri baksa bize zanneder ki özel göreve hazırlanıyoruz. Birimiz tahrip edici maddeleri hazırlarken diğeri teknolojik ekipmanı dizmekle görevlendirilmişti.

    -Sen yiyeceğimiz şeyleri ayarla, canın ne isterse at arabanın içine. Ufak ufak şekerlemeler vardı ya, onlardan da al biraz, yolda giderken iyi oluyor. Bende örtüleri, ocağı ıvırı zıvırı alırım kasada buluşuruz yine.
    +Tamam ben şuradan başlıyorum o zaman. Senin alacağın şeyler daha arkada kalıyor, endamlı endamlı yürü de bi bakayım sana hadi (pis pis sırıtarak)
    -Uyuz (neden güldüm ki ben buna)
    +Muah (bir öpücük attı uzaktan uzaktan, yanına koşasım geldi)

    Eveet, şimdi gelelim işin zorlu kısmına. Neler lazım olabilir. Tabak, bardak, bıçaklar, genel mutfak gereçlerini alalım bakalım ilk önce. Sonuçta ellerimizle yemeyeceğiz dimi? Yani. Peçete ve ıslak mendillerden alayım, kesme tahtası da lazım olacak, nerdeydi onlar... Hah, gel bakalım sen de. Ne kaldı geriye? Üzerine oturabileceğimiz minder tarzı şeyler var mı acaba. Yastık falan.

    -I'm sorry, can you help? (pardon, yardımcı olabilir misiniz?)
    +Yes? (buyrun?)
    -I'm looking for a pillow to sit on. (üzerine oturmak için yastık arıyorum.)
    +for a nature trip? (doğa gezisi için mi?)
    -Yes. (evet.)
    +you can find at the back of aisle two from here. (buradan iki koridor arkada bulabilirsiniz.)
    -Thank you so much (çok teşekkürler)
    +I would ask. (rica ederim)

    Evet, minder tarzı şeylerin yerini de öğrenmiş olduk. Umuyorum ki örtüler de oralardadır. Evet, tahmin ettiğim gibi, tekstil ürünleri buralardaymış. Pofuduk iki yastık, büyük bir örtü bunlar da tamam. Ee, başka? Bize bir ocak lazım, ama bir daha kullanılmayacak nasılsa. Geçenlerde görmüştüm başka bir markette, tek kullanımlık ızgaralar vardı yakacağı falan içine kit halinde. Burada da var mıdır acaba. Gezelim bakalım, hem gözüme çarpan bir şey olursa aklıma gelmeyen onu da alırım.

    Çay lazım, çaydanlık lazım. Çaydanlık bulalım Can. Hey yavrum be, aile babası Can. (triplere bakar mısınız)
    Bu da tamam. Şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor, Funda'yı bulayım bari o bilir neler gerektiğini.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 78.
    +1
    -Hayatım ben bir şeyler aldım ama ekgib var mı bir bak istersen. Örtü, minderler, çaydanlık falan. Temel mutfak gereçlerini dizdim valla, ev mi tutsak ne?
    +Haha, şapşal (gülümseyerek) bunlar yeterli aşkım, zaten tek seferlik şeyler bunlar. Hepsi akşama çöpe gitmiş olacak.
    -Eh yani, haklısın.

    Funda da yiyecekleri almıştı. Poşetleyip arabaya yerleştirdik her şeyi ve otele doğru yola koyulduk. Odaya çıkarmaya gerek yoktu zaten sabah çok erken saatte yola çıkacaktık. Odamıza geldik, duşumuzu aldık, biraz sohbet muhabbet, televizyon falan derken fazla da oyalanmadan uyuduk.
    ···
  4. 79.
    +2
    Ertesi gün...

    Saat sabah 05:00...

    Alarm çalmaya başladı.

    +Can, Can'ım. Uyan hadi birtanem yola çıkmamız lazım.
    -Güneş doğmuş mu?
    +Henüz değil canım.
    -Gitmesek olmaz mı ya uyusak sarılıp (o kadar uykuluyum ki söylediğimi anlamış olması sevindirici)
    +Olmaz, hadi kalk bakalım o kadar hazırlık yaptık. Hem daha alacağımız şeyler de var. içecekler alacağız, su alacağız unutma bak.
    -Pıfff (sabahları uyanma efekti) hıığğğğhh (esneyerek gerilme efekti) Hazırlan hadi o zaman. Bende bir sigara içeyim.
    +içme sabah sabah aç karınla
    -Ben de seni seviyorum hayatım (karşı atak, saldırı savuşturma, defans. ne derseniz artık)

    Funda hazırlanmak için bayoya girdi, ben de bir sigara yakıp balkona çıktım. Hafif bir serinlik vardı ürperdim bir an. Yarıda attım zaten sigarayı da, içemedim aç aç.

    -Aşkım hadi çok sıkıştım!
    +Çıkıyoruuum.

    Kısa sürdü çıkması, zaten baloya gitmiyorduk değil mi. Gündelik bir kıyafet giyip, saçlarını bağlayıp çıkmıştı. Ben de hallettim işimi, eşimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalayıp çıktım. Üzerimi giyindim ve terk ettik odayı.

    Bindik aracımıza, market arıyoruz sabahın 05:30'unda. Lükse bak. Kim ne yapsın bu saatte market açıp derkeen, karşımızda belirdi ışıklı tabela. Neyse ki en azından su alabilecek bir yer vardı. içecekleri şehrin çıkışından alıp fazla ısınmadan bir yer bulabileceğimizi düşünüyorduk.
    Bir büyük, iki de ufak su alıp tamamen yola koyulduk bu sefer. Haydi bakalım, ver elini bilinmezlik...
    ···
  5. 80.
    +2
    Hafif bir müzik açtık, sakin sakin düştük yollara. Haritadan baktığımız üzere istediğimiz gibi bir yer bulunacak tek alternatifimiz vardı. O yöne doğru gitmeye başladık. Şehirden çıkmak üzereydik, sordum Funda'ya içecek bir şeyler alacak mıyız diye, çayın yanında muhabbet eder biz demleniriz dedi. Bak bak laflara bak sen. Almadık yani bir şeyler, durmadan devam ettik yolumuza.

    Bir saat geçti, daha dar bir yoldayız, hava aydınlandı sayılır. Ağaçlar var buralarda ama oturulabilecek tarzda bir yer çarpmadı gözümüze. ilerliyoruz...

    Yol gitgide daralıyor. Bir şerit gidiş, bir şerit geliş olacak kadar daraldı. Pek fazla ağaç kesmemek için sanırsam. Güzel bir düşünce, sonuçta bir orman kolay oluşmuyor.

    Eşlik ediyoruz şarkılara Funda ile, bazen usul usul slow bir şarkı bazen de tüm coşkularımızla avaz avaz bağırarak. Güzel güzel ilerlerken bir saniyeliğine Funda'ya takıldı gözüm, yola odaklanmıştı tamamen. Yüzünden yok olan gülümsemesini fark ettim, gözlerimi yola çevirdim.

    Tek hatırladığı şey, bir fren sesiydi Can'ın...
    ···
  6. 81.
    +2
    +CAAAN!!! HAYIR!!!

    .

    .

    .

    ...

    Zamanın duruşuna şahitlik ediyordum. Yerden kalkan toz zerrelerini gördüm, ağaçlardan düşen tek tük yaprakların havada süzülmelerini, arabanın savruluşunu...
    ···
  7. 82.
    +1
    2 saat kadar öncesi...

    +Aşkım bari bu sefer tak şu kemerini yalvarırım.
    -Yapamıyorum hayatım ısrar etme. Rahat edemiyorum. Boğuluyor gibi hissediyorum. Boğazıma dolanıyor sanki o kemer.
    +Yalvarırım Can, benim için, sevdiğin kadın için bir kerecik olsun tak nolur...
    -Tamam, ama daralırsam çıkarırım geri anlaştık mı?
    +Sen hele bir tak da, düşünürüz gerisini. Bilmiyoruz yolları aşkım korkuyorum, nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyoruz. Bu kadar ısrar etmem normalde bilirsin.
    -Tamam tamam, bak taktııım (şlak!)
    +Seni seviyorum
    -Bende...
    ···
  8. 83.
    +1
    ilk defa taktığı emniyet kemeri, bu defa onu bana bağışladı...

    Evet... Ben Funda... Can'ın, Can'ımın, en değerlimin sizlere anlatmalara doyamadığı Funda...
    ···
  9. 84.
    +4
    +Can! Can aç gözlerini nolur. Bir kerecik aç. Bana bak. CAAAN!!! Aşkım. Hadi bak ben yanındayım. Güçlüsün sen sana bir şey olmaz, hadi bitanem. Kalk daha şarkımız bitmedi. Kalk nolur. Can. CAAANNNNNNNN!!!

    (Diyalogları türkçe yazıyorum beyler, ingilizceyle uğraşasım yok. kendi yazdığım hikayede kendim ağlıyorum aq)

    -iyi misiniz? (Çabuk olun acele edin burada kanamalı iki hasta var birinin bilinci açık görünüyor diğeri baygın acele edin!)
    -Hanımefendi beni duyabiliyor musunuz? Konuşabilecek durumda mısınız?(arkadaşlar daha hızlı hadi!)
    +Yaşıyor dimi? iyi mi o. iyi dimi? Ölmedi dimi? Ölmesin. Yarım bırakmasın beni. Ekgib kalırım ben. insan Can'sız yaşar mı hiç. Canımı yakmasın.
    -Lütfen gözlerinizle ışığı takip edin!
    -Hanımefendi! Bana bakar mısınız! (kurtarma ekibi hemen buraya gelsin. araç içinde sıkışmış durumdalar. ÇABUK!!)

    "Gitmezsin dimi be? Gitmezsin... Bırakır mısın beni bunca yaşananlardan sonra be adam. Kendini de beni de eksiltip gider misin hiç uzaklara? Ölme be adam, ölme. Beni sensizliğe gömüp de gitme be. Yalnız bırakma beni bir kez daha. Can'ımı alıp da gitme benden nolur. Aç hadi gözlerini, gülümse bana yine. Gözlerine bakayım derin derin. Gitme adam! GiTME! Razıyım bak, istersen bakma yüzüme ama bir hareket et be. Ufacık. Elini oynat mesela, göreyim ben onu. inan ağlamayacağım, söz. Akıtmayacağım yanaklarıma gözyaşlarımı ama sen yeter ki ölme be adam ölme lanet olası ölme!"
    ···
  10. 85.
    +2
    Siren sesleri hala kulaklarımda yankılanıyor. Ellerini tutuyorum sevdiğim adamın, güç bulur belki. O benim ellerimi tuttuğunda bir gecede kendime gelmiştim. Neredeyse bir ay oldu, hala uyanmadı canımın en kıymetlisi. Neyi ekgib yapıyorum ki ben?
    ···
  11. 86.
    0
    Defalarca girdi o soğuk odaya, defalarda yaralar açtılar başında. Saçlarını kestiler, sakallarını kestiler. Ağzından, burnundan hortumlar soktular. ilaçlar verdiler ama hala gittiği yerden dönmedi sevdiğim adam.
    ···
  12. 87.
    +3
    Neyse ki hala benimle. Belki gözlerime bakıp gülümseyemiyor, bana şarkılar söyleyemiyor ama benimle. Bir umut alevidir ki içimde, azalmaktansa her geçen gün daha da büyüyor. Onu izledikçe gözlerimden yaşlar süzülüyor yanaklarına. Kıyamıyorum, dokunamıyorum yüzüne. Ellerim titriyor ellerini tutarken. Onu ne kadar sevdiğimi fısıldıyorum kulağına eğilip. Duyuyor beni biliyorum, sadece uyuyor. Hem, bende uyuyorum. Uyuyunca gücünü topluyor insan. Onun çok daha fazla güç toplamaya ihtiyacı var çünkü onun kalbi kocaman...
    ···
  13. 88.
    +1
    Bazen gidip bir kahve alıyorum, oturuyorum karşısına o gün neler yaptığımı anlatıyorum heyecanla. Kalk be adam, sensiz zehir gibi bunun tadı...
    ···
  14. 89.
    0
    Cemil abi, Selim, Seda. Onlar da yakında burada olacaklar. Uzun sürdü işlemleri halletmeleri, o yüzden geç kaldılar yoksa hemen yola çıkacaklardı onlara haber verdiğimde. Belki onların geldiğini hisseder de, daha iyi hisseder kendisini. Daha çabuk toparlanır.
    ···
  15. 90.
    +1
    Sorma, ne haldeyim. Sorma kederdeyim. Sorma, yangınlardayım zaman zaman...
    ···
  16. 91.
    +1
    Geceler gündüzleri kovalıyor, günler onları takip ediyor. Her geçen gün daha da fazla yanıyor canım. Kaç gün oldu uyumayalı hatırlamıyorum. Kaçıncı zehir bu boğazımdan geçen...
    ···
  17. 92.
    +1
    Ağlamaktan gözlerimin altları şişti, bir görseniz nefes alan bir cesetten farksızım ben de. Çok geç olmuştu saat, dayanamadım daha fazla, uyumuşum...

    -Funda...
    ···
  18. 93.
    0
    Gözlerimi zar zor araladığımı hatırlıyorum, hala yanıyordu gözlerim. Can'ın yanına kıvrılıp uyumuşum, ne ara geldim yanına, ne ara sarıldım hatırlamıyorum...

    -Funda...
    ···
  19. 94.
    0
    +Kimse yok mu!? DOKTOR, HEMŞiRE! Biri baksın çabuk! Can... Can'ım... iyisin, Allah'ım... iyisin...

    -N... Nerdey...
    ···
  20. 95.
    0
    Dayanamadı daha fazla, tekrar kapattı gözlerini. Ama olsun, uyandı ya bir kere daha güzel bir şey olabilir miydi bu dünyada söyler misiniz?

    +DOKTOOOOR!

    Doktorlar, hemşireler geldi çığlıklarım üzerine. Ellerim fırtınaya esir kalmış bir ağacın yaprakları gibi titriyordu, gözlerimden yaşlar akıyordu onun yüzüne. Üzerine kapaklanmış, ona sarılmıştım. Bırakamadım, ayrılamadım doktorlar geldiğinde bile.

    +Uyandı! Seslendi bana! ismimle seslendi, Funda dedi. Uyandı sonunda, döndü tekrar bana sevdiğim adam...
    -Hemen gerekli tetkikler yapılsın, yaşamsal değerlerinin en detaylı grafisini istiyorum. Bir hemşire bir doktor 24 saat odada kalıp nöbet tutacak, tekrar uyanırsa kontrolleri yapılsın. Geçmiş olsun Funda hanım, beklediğimiz gelişme geldi sonunda. Bundan sonrasında işimiz çok daha kolay olacak, vücudu kendini gayet yeterli şekilde toparlamış demek ki. Bundan sonrasında eğer gözlerini açarsa size odaklanmasını sağlayın, mümkün oldukça uyanık kalmasını sağlayın. Herhangi bir beyin hasarı söz konusu mu, bunu ancak bilinci açıkken öğrenebiliriz. Doktor bey ve hemşire hanım size eşlik edecekler burada, herhangi bir durumda onlardan yardım alabilirsiniz. Tekrar geçmiş olsun, iyi günler.
    ···