-
76.
+2Cemil abi bizi Funda'nın evine bıraktı. Artık havalar iyice soğumuştu, çiçeklerden eser yoktu anlayacağınız. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, rüzgar sağa sola savurmuş tüm bahçede. Çiçekler solmuş, sadece sapları kalmış bir çoğunun. Yağmurlar yağmış, yerlerde çamurlar. Bıraktığım gibi bulamadığım için yüzüm asıldı ister istemez. Rengarenkti buralar giderken, bir de şimdi bakın... Evin kapısını açtı Funda, ilk o bıraktı çantaları yere, sonra bana yardım etti. Yorma kendini, hastasın sen hala dedi. Biraz abartıyor sanki, toparladım kendimi ama farkında değil bunun. Belki de bilerek böyle davranıyor. Rahat etmemi söylüyor, senin de evin burası. Artık her şeyimiz bir. Elbette öyle, ama garipsiyor insan illa ki. Duşa girmem gerektiğini söyledim, kapıya kadar zütürdü beni. Her şeyin yerini gösterdi, bir bornoz çıkarıp getirdi. Yorgunum. Bir bitkinlik var üzerimde. Bu yüzden girmek istedim biraz da, sıcak suyun altında dinlendiğimi hissediyorum. Çıktığımda Funda odasında ki bütün dolapların içini boşaltmıştı. Artık o odanın ikimizin olduğunu, bu yüzden dolaplara da ortak olduğumu söyledi. Yeniden şekillendiriyordu hayatını bana göre. iki kişilik düşünüyordu her şeyi artık.
Yoldan geldin sende, gir hadi duşa dinlenirsin diyerek gönderdim onu da. Salona geçip televizyon izlemeye koyuldum. Gözlerimde bir ağırlık, açık tutmakta zorlanıyorum... -
77.
+2Siren sesleri hala kulaklarımda yankılanıyor. Ellerini tutuyorum sevdiğim adamın, güç bulur belki. O benim ellerimi tuttuğunda bir gecede kendime gelmiştim. Neredeyse bir ay oldu, hala uyanmadı canımın en kıymetlisi. Neyi ekgib yapıyorum ki ben?
-
78.
+2+Elini tutar mısınız onun biraz?
-?..
+Bir yere gitmem gerekiyor, elleri üşümesin, sıcak tutun biraz lütfen...
-Peki.
Hemşireye ilettiğim ricamdır kendisi. içim dolu dolu olduğundan, yalnız kalmak istiyorum bir süre. Çünkü her ne kadar kendimi tutamadığım zamanlar olsa da, yanındayken ağlamak istemiyorum. Merdiven katlarına saklanıyorum günlerdir. Soğuk yerlerde buluyorum kendimi. Duvarları yumruklarken. Umuyorum ki kendine geldiğinde kızmaz bana, ellerim kanlar içinde kalıyor her gece ona ulaşamadığımda. Çıldırmış gibi duvar diplerine oturup bakıyorum boş boş. Onun yanındayken de oluyor böyle.
Eski günleri yâd ediyorum, anılarımızın her biri tekrar tekrar canlanıyor gözlerimin önünde, boğuluyorum, nefes alamıyorum. Ne zaman kötü hissetsem yanına koşuyorum, sarılıyorum, öpüyorum. Kokusunu içime çekmek her geçen gün daha fazla bağlıyor beni ona. Belki o orada yatıyor her şeyden habersiz ama ben ona her saniye daha fazla aşık oluyorum. Bazen diyorum ki, çıkarabilsem de katabilsem canımı canına. Can bulsan benimle.
Akşam oluyor, güneş yine terk etti buraları. Çok ihmal ettim onu, gitmem lazım artık. Yine kızacaklar bana ellerimin halinden dolayı biliyorum. Umurumda değil kimsenin ne söylediği. O da kızacak, sinirlenecek, üzülecek biliyorum. Engel olamıyorum. istemiyorum ben artık nefes almayı... Nefes alacak gücü kendimde bulamıyorum her ne kadar umut içinde yüzsem de... -
79.
+2+Yalnız bırakır mısınız bizi biraz.
-Burada durmamız söylendi biliyorsunuz.
+Biliyorum. Ama bir kaç saatlik. Lütfen... isterseniz hemen girişte bekleyin, bir şey olursa seslenirim.
-Peki.
https://www.youtube.com/watch?v=Umqb9KENgmk
"Geldim sevgilim, yanındayım. Odanın her yanında senin kokun var biliyor musun, içeri girer girmez düzeliyor moralim. Çok az bir zaman kaldı, geliyorlar bizimkiler. Yakında burada olacaklar. Şimdi akşam oldu, güneş henüz battı. Karanlıklarında yalnız kalmanı istemiyorum, koştum geldim hemen. Yanındayım bak. Yine aynı yataktayız, yine ikimiz de zor sığıyoruz, yine ensende nefesim... Saçlarımı bazen ellerine sürüyorum, severdin sen saçlarımla oynamayı. Dizlerinde yatmayı özledim biliyor musun. Ara ara gelip öpmelerini özledim. Herkesi gönderdim odadan, yine yalnız kaldık sevgilim. Perdeleri de kapatıyorum, bak. Işıkları da söndüreceğim birazdan. Yine baş başa, sadece ikimiz kalacağız karanlıkta. Beraber uyuyacağız, sıkı sıkı sarılacağız, Sen gece boyu ara ara uyanacaksın. Uyanacaksın dimi sevgilim? Sonra ben yüzünü okşayacağım, "Korkma!" diyeceğim. Kapatacaksın yine gözlerini. Ben seni izlemeye devam edeceğim. Sakallarını kestiler ama merak etme, hala çok yakışıklısın. Eskisi kadar da güçlü görünüyorsun, değişen hiç bir şey yok yani. Sadece bu sefer sen yoruldun, sen uyuyorsun ben seni bekliyorum yanı başında. En güzel şiirlerini okuyorum bazen, şarkılarını söylüyorum. Seninle beraber söylediğimiz gibi olmasa da, söylüyorum işte. Fotoğraflarımıza bakıyorum, videolarımızı seyrediyorum. Her zaman ki gibi muhteşem gözlerle bakıyorsun bana. Dolu dolu, bir şeyler anlatarak. Kapatıyorum gözlerimi şimdi senin mutluluğuna. Yüzüm yüzüne değiyor biliyorum hissediyorsun. Nefesini yüzümde hissetmeye aşığım sevgilim. Elimi göğsüne koyduğumda nefes alışını hissetmeye aşığım. Seni seviyorum adam. Seni seviyorum... "
Saniyeler geçmesin istiyorum yanına uzanıp gözlerimi her kapattığımda. Sanki evimizde, uykuya dalmışız gibi hissediyorum çünkü ve sabah olmasın istiyorum. Güneş doğduğunda gözlerini açmayacağını bildiğim için. ikimizin gözleri de kapalı kalsın istiyorum. Madem uyanmayacaksın, ben de uyanmayım istiyorum... -
80.
+2Ellerimiz iki yanda, biz üst üste kaldık öylece oracıkta. Ne ben beklerdim böyle bir şeyi, ne o cesaret edebilmişti şimdiye kadar. Hemen toparlandık, ikimiz de kanepenin iki ucuna oturduk. Yüzlerimiz kızarmıştı. Çok çocukça değil mi sizce de?Tümünü Göster
Ben eşyaları yerleştireyim deyip kaçtı hemen pıtı pıtı. Ardından ben gittim odaya. Beraber katladık tüm kıyafetleri, beraber yerleştirdik. Çantaları kaldırdık yerlerine, şimdilik tamamdı o odanın işi. Duvarlarda ki bütün fotoğrafları topladık, tamamen farklı bir şekilde tekrar yerleştirdik. Ama her bir çerçevede ben vardım. Tatil boyunca çektiğimiz bütün fotoğrafları çıkarttırmam lazımdı. Bende getirdim bir kaç çerçeve ama yetmez, daha fazlası lazımdı hatta bize devasa bir albüm gerekiyordu.
Evi baştan aşağı temizlemeye başladık. Ben pek anlamam zaten, sadece Funda'ya yardım ediyorum. Bez getir Can, suyu değiştir Can, CAAAN DETERJAN NERDEEE. Ne bileyim ben nerde, söyle de getireyim dimi. Ama yook, bulacak Can o istenilen şeyi. Hey Allah'ım. Yorucu ama hoş saatler geçti.
-Hadi gidelim
+Nereye?
-Cafeye tabi nereye olacak.
+Hazırlanayım bekle
-Gerek yok hadi gel çabuk. Montunu giy üşüme yeter.
+Ya dur. Can. Of ne bu acele
-Hadiiiii
+Uyuz musun oğlum sen!?
-Aşığım! Var mı itirazın hatun!?
+Yiaaa, yerim ama seni ben Caaan.
Kedi gibi oldu hemen var ya. Hemen bir yumuşamalara, mırlamalar, cilveler falan ama daha ne bekliyoruz biz!
-Ben gidiyorum, kal sen burada. Bak çıkıyorum, aha da çıktım.
+Geldim geldim beklesene yaa
-Koş hadi koş (nasıl gülüyorum ama göreniz. bir montu giyecekti güya, türlü sakarlıklar yaptı panikten. canım benim)
+Ne bu acele hı, birine bir şey mi oldu
-Saçmalama öyle bir şey olsa gülebilir miyim ben
+Yani, o da doğru.
-Artık bir arabaya ihtiyacımız var farkındasın dimi?
+Evet, evet de, korkuyorum ben...
-Sen kullanırsın (gülerek söyledim)
+OLUR! (havalara uçtu.)
Araba kullanacağı için değil, kendisi sakin kullanıyor arabayı. En azından o durumda güvende olacağımı düşünüyor işte. Ne diyeyim, haklı sonuçta. Aynı şey ona olsa, bende onun üzerine titrerdim. Yine taksiye bindik, ama Funda'nın bilmediği şey cafede ne beklediğiydi. Bugün doğum günü onun, bunu tabi ki biliyor ama bizimkilerin onu beklediğini bilmiyor. Bakın kızacak bana oraya gidince çünkü hazırlanmasına müsaade etmedim. içeri girdik, her yer süslü püslü, bizimkiler ışıl ışıl bir şeyler takmışlar kafalarına gözlerine falan görür görmez beni bir gülme tuttu. Selim'i görmeniz lazımdı, yaldız kaplanmış maymuna benzemişti, resmen kahkaha atmaya başladım.
MUTLU YILLAAAAAR!
Dışarıda tüm cafenin etrafında havaifişekler alev aldı gökyüzüne doğru, içeride konfetiler, maytaplar ışıldadı. Biz üzerimizde eşofmanlar olanları izlerken başımıza yağıyordu patlayan konfetiler. Her yer şıkır şıkır, müzik son ses içimizi kıpırdatıyor. Gökyüzünde yıldızlara yıldız ekliyor fişekler ve ben sevdiğim kadının önünde diz çökmüş şoku atlatmasını bekliyorum... -
81.
+2Herkesin bundan haberi vardı, özellikle planlanmıştı yani bu gece. Acele acele evde çıkışımızdan asla anlamazdı bir şeyler karıştırdığımı. Ne de güzel kaldı öylece tipe bakın (:Tümünü Göster
+N... Ne?..
-Duydun işte, eşim olmanı istiyorum.
+Sen?
-Ben.
+Ben?
-Sen...
+Karı koca mı?
-Evet.
Bir bana baktı, bir karşıda duran bizimkilere. Herkes pür dikkat Funda'nın ağzından çıkan kelimelere odaklanmıştı, ben bu sürede ayağa kalkıp tam karşısında gözlerinin içine bakıyordum.
+Ya EVET, EVEET, EVEEEEET!!!
Kucağıma atlayıp boynuma sarıldı, bacaklarını belime dolayıp. O kadar sıkı sarıldı ki, nefes alamaz oldum. Öpüyor, öpüyor, yüzümün her noktasını defalarca öpüyor. Arada gözyaşlarını koluna silip tekrar devam ediyor buna. Bir süre kaldık öylece kucak kucağa.
O ara benim sahne aldığım arkadaşlar çalmaya başladı. Ekibi görmeniz lazım, müzik aletini alan cafeye dolmuş. Selim'in işi bu belli, başkası uğraşmaz bu kadar adamı toplamaya. Farklı farklı mekanlarda yer aldığım için, müzik icra eden çevrem de bayağı genişti. Ben deyim otuz, siz deyin kırk kişi hepsi birden benim ona yazdığım şarkıyı okuyorlar... Benim ezgilerimi tanıyordu, dikkat kesildi müziğe. Dinledikçe daha önce dinlemediği bir şarkı olduğunu anladı daha da odaklandı. Her kelimesinde bana baktı, her notasında daha çok sarıldı. Dans ettiğimiz her saniyede gözlerinden yaşlar sel oldu aktı. Onu izledikçe, içimde hissettiklerimi düşündükçe benim de doldu gözlerim.
Cemil abinin sesi yankılandı mekanda;
+Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz bu gece. Aslında burada oluşumuzun sebebini Funda hariç hepimiz biliyoruz. Yılar önce bu gün doğmuşsun, iyi ki de doğup buraların yolunu bulmuşsun. Hepimiz seni çok sevdik, çok çabuk kabullendik, ablamız-kardeşimiz-kızımız bildik. Hoş geldin kızım, ailemizin arasına tekrar hoşgeldin. Nice doğum günlerine...
Koşa koşa Cemil abiye sarıldı Funda. Gerçekten çok yoğun duygular yaşıyordu. Sevinci, mutluluğu, heyecanı... Hepsi doruklardaydı eminim.
Selim sözü aldı bu sefer;
+Canımın içi kardeşim, canım kardeşim. Günün birinde ansızı çıkıp geldi buldu bizleri, kol kanat gerdi Cemil abi. Aileyiz diyor ya Cemil abi, hep bunun sayesinde işte. O farkına varmamızı, bu kadar sıkı dostlar olmamızı sağladı. Şimdi diyeceksiniz ki konu Funda, neden Can'ı anlatıyorsun, evet, konu Funda. Biz onu da Can sayesinde tanıdık. Kendi gibi harika bir insanı tanıttı bizlere, aramıza aldı. Bugün hem Funda'nın doğum günü, hem iki kardeşimin en mutlu günlerinin başlangıcı. Allah daim etsin huzurunuzu kardeşlerim benim. Gelin lan buraya ağlatacaksınız beni. (bir yandan ben bir yandan Funda, sarıldık. Sonra Seda sarıldı bize, en son Cemil abi aldı kollarının arasına, yıllardır yaptığı gibi)
Herkes teker teker ilk önce Funda'nın doğum gününü kutluyor, sonra tebrik ediyorlar bizi.
Herkes kendi aleminde eğlencesine daldı, yenildi içildi gece boyu. Tam anlamıyla dağıttık yani. Dışarı çıktım sigara içmek için, biraz da başım ağrıdı açıkçası. Yaktım sigaramı duvarın dibine çömeldim ki Funda hiç ses etmeden geldi aynı şekilde oturdu yanıma.
+Delisin sen...
-Bunu biliyor olduğunu sanıyordum.
+Bu kadarını düşünemezdim.
-Düşünsen bu kadar mutlu edemezdim.
Sigaramdan bir nefes daha aldım, ayağa kalkıp elini tutup kendime çektim. Kalbim yerinden fırlayacak gibi, damarlarıma hücum eden adrenalin kendimi inanılmaz hissettiriyor. Beline dolandı ellerim, gözlerinde ki titremeyi fark ettim. Benim kadar o da heyecandan ölüyordu. Bir önce ki, bir anlık ve aniden gelişen bir şeydi ama bu sefer kendimi dudaklarında kaybediyordum sevdiğim kadının...
ilk defa nefeslerimiz birbirine karıştı, ilk defa bu kadar ısındı bedenlerimiz.
Sabaha kadar eğlendik üzerimizde eşofmanlarla. Bitkin halde evlere dağıldık en son. -
82.
+218 Mayıs 2014
Son provaları yapıyoruz. Düğün salonunu tekrar ziyaret ettik, isteklerimizi tek tek maddeler halinde bir liste yaparak teslim ettik. Her şeyin kusursuz olmasını istiyoruz. -
83.
+2Henüz kimseye haber vermedim. Günler haftalar sonrasında ilk defa gözlerine bakabiliyordum ve bu anın tadını çıkarmak istedim bir süre daha. Elbette ki doktorlara haber vermem gerekiyordu, iyi olduğundan ancak o zaman emin olabilirdim ama biraz daha. Bir kaç dakikacık...Tümünü Göster
Zaman onunlayken sular seller gibi akıp gidiyor ve ben tutamıyorum. Sanki o varken hayat var, yaşam var ve kuşlar ötüyor. O yokken derin, sessiz uzay boşluğundayım. Anlatamam sizlere bu tarifsiz acıyı. Kederlerim son buldu, evet hem de hepsi çünkü artık benimle olduğunu biliyorum. Vazgeçmediğinden adım kadar eminim artık. Yine günün birinde istediğimiz gibi yaşamaya devam edebileceğiz ama biraz daha zamana ihtiyacımız var sadece.
+Doktoru çağırmam lazım sevgilim, onlar da senin iyi olduğunu bilmek istiyorlar
-Peki
Şu zamana kadar onunla ilgilenen ne kadar doktor varsa hepsi doluştular odaya. Kimisi gözlerini kontrol ediyor, kimi reflekslerini. Bazen elimi sıkabiliyor musun deyip gücünü deniyorlar bazense sorularla onun algısını kontrol ediyorlar. Gidişatı güzel, sorun olmadığını anlıyorlar. Daha rahat bir odaya alınmasını istiyorlar, daha fazla güneş alan ışıl ışıl bir oda...
Saatler ilerliyor, ben onu daha fazla sarıp sarmalıyorum. Kapıdan ilk Cemil abi giriyor, ardından Selim, Seda...
Hepsinin gözleri yaşlı ama onu uyanık gördükleri için yüzlerinde gülücükler açıyor. Hiç uyanmamış olarak biliyorlardı şimdiye kadar. En büyük sürpriz bu oldu onlara. Güller açıyor sevdiğim adamın yüzünde onları gördüğü anda, doğrulmaya çalışıyor, gücü yok... Olduğu yere çöküp kalıyor Selim, yakıştıramıyor bu halde olmayı ona. Cemil abi hemen yanına oturuyor yatağın, başını okşuyor baba şefkatiyle. Seda bana sarılıyor, göz yaşları omuzlarıma damlıyor usul usul. Hem sevinçlerin en büyüğü, hem acıların en tarifsizi aynı anda yaşanıyor bu beş insanın arasında. Selim kocaman sarılıyor sevdiğim adama. Seda korkuttun bizi abi deyip gözlerini siliyor. Herkes pervane etrafında, herkes düşünmeden her şeyi yapabilecek durumda, kalkabilmesi için. Selim çantasını açıyor, üzerine örtüyor uzun zamandır görmediği polarını, üşümesin kardeşim diye. Cemil abi omzuna dokunuyor, iyi gördük seni hayta diyerek. Elleri hala ellerimde, sıkı sıkı tutuyorum. Seda ayak ucunda gülümsüyor, abi sensiz oralar çok sessiz diye. Şarkılarını özledim diyor, sesinde ki buğuyu özledim abi... Hep birlikte Can'ın şarkıları söyleniyor tek bir ağızdan. Can hariç herkes ayakta ama görmeniz lazım, dizlerimiz titriyor. Sevinç çığlıkları atmak geliyor içimden, zor bela tutabiliyorum kendimi. Gözlerini özlemişim be adam... Ne zaman çıkacağız buradan diye soruyorsun bana ama inan bende bilmiyorum. Senin kadar bende istiyorum emin ol, buralardan uzaklaşmayı. En mutlu günlerimizde yaşadığımız acıları geride bırakmayı ben de çok istiyorum.
Müsaade istiyor bizimkiler, biraz dinlensin yiğidim diyerek. Bahçeye çıktıklarını görüyorum. Dağ gibi adam sigarasının külü gibi yere yığılıp kalıyor oracıkta. Selim giriyor koluna, oturuyorlar bir banka. Sadece sen değil adam, herkes yıkıldı o gün. Seni seven herkesin hayatı karanlık... -
84.
+221 Mayıs 2014
Dostlarımızın güzel bir jesti, düğünümüzde sahne alacaklar. Mutlu ettiler bizi. Son dört gün, kalplerimiz yerine sığmaz oldu artık... -
85.
+2Ocak 2014
Artık işe dönme vakti. Cemil abi cafede bir sahne kurdu artık orada çıkıyorum. Eski arkadaşlardan bir ekip kurduk, onlar çalıyor biz söylüyoruz. Biz evet, sevgilim ve ben. Artık sahneye beraber çıkıyoruz, beraber söylüyoruz şarkılarımızı. Bazen benim şarkılarımdan, bazen beraber yaptıklarımızdan söylüyoruz. Arada türküler uzaklara zütürüyor bizi, bazen hareketlenip kıpır kıpır oluyoruz. Eskisinden çok daha fazla zevk alıyorum böyle olunca. En güzel aşk şarkılarını hep göz göze okuyoruz. Her geçen gün daha da fazla bağlanmaya devam ediyoruz.
Bu arada, tamamen Funda'nın yanına taşındım. Kendi evimi kapattım yani. Terası özleyeceğim ama olsun, denizden daha güzel gözleri izliyorum her akşam. Selim ve Seda birbirlerine açıldılar. Kimse beklemezdi böyle bir şeyi, hepimiz çok şaşırdık ama bir görseniz ne kadar da yakıştılar. Cafe dizaynı sahneden dolayı biraz daha değişti. Cemil abinin işleri eskisinden çok daha iyi. Ahmet abi ile görüşüyoruz arada bir akşamları. Kendi kızı olsa ancak bu kadar sevebilir Funda'yı. Bağrına basıyor adeta. Nikah şahitlerimizden biri Ahmet abi olacak. Diğeri de tabi ki Cemil abi. Gönül koymadı Selim, anlayışla karşıladı. Zaman geçiyor, düğün tarihi yaklaşıyor yavaş yavaş. Bir yandan gündelik hayatları ve gezmeleri bir kenara bırakıp hazırlıklara başlasak iyi olacak aslında. -
86.
+2Nisan 2014
Davetiyeler hazır, tahmin ettiğimizden çok daha güzel olmuşlar. Hemen hepsini sevdiklerimize göndermeye başladık. Cafenin dört bir yanına da astık, isteyenler gelsin diye. Neredeyse herkes orada olacaklarını söylediler, mutluluktan uçuyoruz adeta. Cemil abi desen, istanbul'un en büyük, en güzel salonunu ayarlamış bile. Gittik gezdik hep beraber, mükemmel bir yer.
Ben de sevgilimle beraber siparişleri tamamladım sayılır. Verilecek yemekler, dağıtılacak ufak hediyeler derken görseniz, evlerimiz depoya döndü. Her yerde kutular falan var. Sadece bizim değil Selim'in evi de dolu dolu. Ufak ufak çiçekler hazırlattık, masaların üzerine koyulacaklardan hariç. Şekerler dolu keseler hazırlattık, tatlansın ağızlar diye. Düğün pastamızda da çiçekler açtı, kocaman hemde. Kat kat yapıldı, adeta bir gelinliği andırıyor. Bu arada hızla biz de gelinlik ve damatlık bakıyoruz. Selim ve ben takım elbise peşinde, Funda ve Seda bembeyaz gelinlikler deniyorlar.
Bize yardım eden insanlar da çok etrafımızda. Bizi seven insanlar ellerinden gelenleri ardına koymuyorlar sağolsunlar. Yanımızda gelip elimizde ki çantaları taşıyanlar mı dersiniz, mağazasına davet edip alışverişte kolaylıklar sağlayanlar mı dersiniz. Tüm şehir sanki bizim evlenmemiz için bir çaba içerisinde. -
87.
+2Saat 17:53...
istanbuldayız...
Koşmak istiyorum evime doğru. Çantalar kalsın burada ben yeter ki terasa çıkıp sigaramı yakayım. Ama ne mümkün, bırakır mı Funda elimi hiç. Bırakmasın da zaten hiç...
Başım ağrıyor biraz. Yorgunluktan mıdır, başka sebebi mi var bilmem. Çıkıyoruz artık, Cemil abi aramış birilerini geldi büyükçe bir araba. Hem biz kalabalığız, hem de o kadar çanta var, iyi oldu yani. Seda'yı bırakıyoruz ilk önce evine, sonra Selim iniyor arabadan. Bizim nereye gideceğimizi soruyor Cemil abi, birbirimize bakıyoruz Funda'ya. Bana demeye yeltendiğim anda lafımı kesiyor Funda. Tarif edeceğim ben abi, bana gidiyoruz, yalnız bırakmam artık onu diyor, beni kastederek. itiraz edemiyorum, çünkü benim de hoşuma gider onunla yaşamak. Hem ekgib kalan zamanlarımız var onca geçen süre içinde. Tamamdır abi ama ilk bana gidelim bir kaç eşya alayım evden.
Yarım saat kadar sonra evde oluyoruz, Funda yanımda geliyor yukarı kadar. Boş sayfası kalmayan defterlerimi alıyorum yanıma, kalemlerimle beraber. Üç beş kıyafet, boş fotoğraf çerçeveleri, kahve fincanım da yerini alıyor başka bir çantada. Ağır ağır çıkıyorum kapıdan, sanki terk ediyorum evimi, öyle bir his. Dönüp dönüp bakıyorum arkama. Bütün gece açık kalan televizyonum, asla toplanmayan kanepem, yerlerde kalem tıraş artıkları...
+Gidelim mi?
-Neden böyle hissediyorum?
+Nasıl?
-Bir daha gelmeyecekmişim gibi...
+Göndermek gibi bir niyetim yok zaten, artık tamamen benimsin, ömrünün sonuna dek benimlesin (gülümseyerek)
-insan evini terk edebilir mi hiç ne diyorsun sen?
+Üç yıl öncesinde bilinmeyene doğru gelirken bıraktın evini. Şimdi geleceğin hakkında planlar yapabileceğin biri var yanında. En azından aydınlık bir yoldasın bu sefer.
-Haklısın... -
88.
+2iki saatten fazla zaman geçirmiştik tarihi yapıları gezerken. O kadar ihtişamlılar ki anlatamam. Yukarılara bakmaktan zaten boynumuz ağrıdı en sonunda.
Canal Grande - Büyük Kanal
Hani şu filmlerde falan gördüğümüz, binaların arasında teknelerin, deniz taksilerinin gezdiği yer. Kayıklardan bahsetmiyorum çünkü onlar daha dar ara yerlerde gezdiriyorlar insanları. Şimdilik burada bir tura çıkıyoruz ufak bir tekne ile. Dilerseniz grup haline daha büyük olanlara binebiliyorsunuz ama biz kimseyi istemiyorduk yanımızda, sadece biz ve kaptan. Kanal boyu ağır ağır ilerledik, bir yandan etrafı inceledik ve zaten kaptan da bize rehberlik etti. Kanalın sonuna geldik, tekrar karadayız ama asıl olay şimdi başlıyor. Kayıklara binmeye gidiyoruz. Dar sokaklarda, elinde kayığa yön verdiği kürek benzeri şey olan bıyıklı amcaların yanına. Hepsinin sesi nedense birbirine benziyor. Ha, unutmadan, bu amcalar insanları tura çıkardıklarında şarkılar söylerlermiş. italyan ezgileri yankılanıyor kanal boyu... Dım dım rım, rımmm.
Her ne kadar bilmesek de bir süre sonra melodisine eşlik edebiliyoruz nihayetinde (; -
89.
+2Cemil abi anlamıştı zaten neden işe gelmediğimi, ses etmezdi. Daha önceleri defalarca fazla çalışmamdan, yalnızlığımdan şikayet edercesine konuşmalar yapmıştı benimle. Hepsinde de haklısın abi der, konuyu değiştirirdim bir şekilde. Ağır ağır geldi masaya doğru, çekti sandalyeyi, bütün ağırlığı ile oturdu yanımıza.
"Hoş geldin Funda" dedi yüzü gülerek. Gülümsedi Funda Cemil abiye. Ben yine şok, ben yine şok. Alıştım artık her saniye bir şeyler olmasından.
-Sende mi abi?
+Ne lan bende mi hayta. Ne kadar kalacaktın yalnız başına?
-Nereye kadar giderse kalacaktım abi. Biliyorsun beni.
+Yok efendim, bilmiyorum. Bilmezlikten geliyorum, itiraz mı ediyorsun?
-Of abi demek isterdim de, iyi ki diyebiliyorum abi. Teşekkür ederim. Her şey için. Hepinize teşekkür ederim ailem. (dedim ve sarıldım herkese sıkı sıkı)
Herkes resmen bu anı bekliyormuş gibi bakıyordu bize. Benim hiç bir şeyden haberim yokmuş. Sadece benim haberim yokmuş. Senaryosunu kendim yazdığım hayatımda, daha büyük bir sahnenin başrol oyunsucu olmuşum habersiz. Gözlerim dolu dolu, nefesim daralıyor. Boğazıma düğümlenen bir şeyler var ve gitmiyor. Bir sevdiğim kadına bakıyorum, bir ailem bildiğim insanlara. Ulan ne de güzel bir tablo bu be. Vallahi bak... -
90.
+2^Vaaay. Vay ki ne vay hemde.
-Sus lan patavatsız.
^Yenge hanım hoş geldiniz efendim buyrun en güzel masamızı sizleri için ayırdık, bir arzunuz var ise emrinize amadeyim efendim. (Funda kahkahalarla gülüyor)
-Seliiim!
+Kızma çocuğa ya, belli ki o da şaşırdı
-Bırak ya ne şaşırması bilerek yapıyor.
^Yengecim bir şeyler ister misiniz hemen yapayım getireyim zira şu görüntü dünyanın sonunun geldiğini kanıtlıyor sevap kazanmam lazım (Funda daha da fazla gülmeye başladı)
-Oğlum bi gitsene lan sen. Çay may bir şeyler getir işte yeter ki git pis herif.
Ben Selim'in yaptığını patavatsızlık olarak görüp utanırken, Funda bunu çok hoş karşıladı ve gayette eğlendi. Oturdu Selim yanımıza, bir bana bir Funda'ya bakıyordu devamlı.
^Kanka be
-Ne var Selim daha ne yapacaksın acaba
^Yok ya, bir şey yapmayacağım. itiraf etmem gereken bir şey var hazır yeri gelmişken.
Yeri gelmişken derken? Ulan ilk defa görüyorsun kızı neyin yeriymiş bu.
-Ne itirafı?
^Ben Funda'yı tanıyorum kanka. Uzun zaman oldu hemde.
-Anlamadım?..
^Salak mısın oğlum sen!? iki yıla yaklaştı dimi Funda?
+Sayılır
^Aynen aynen, oldu herhalde o kadar. Neyse. Hep sen gittikten sonra gelir, otururdu Funda saatlerce. Her gün, sadece bir fincan kahve içer giderdi. içtikçe de yüzü severek içmediğini ele verirdi. Senin geçen gece ki yaptığın gibi gitsem mi gitmesem mi diye düşünmedim ben, merakımı gidip anlattım direkt.
-Ee?
^Anlatmak istemedi tabi, sana söylerim her şeyi diye. Israr ettim, ama bayağı ısrar yani. Hayatımın en büyük sözünü verdim valla anlatmam diye kanka bakma öyle. Velhasıl kelam, her şeyi anlattı bana. Buraya ayak bastığın ilk günden o güne kadar olan her şeyi.
Funda olayın başrolü olmasına rağmen o da dinliyordu Selim'i ama bir yandan da utanıyordu farkındayım. Başı öne eğikti çünkü.
^Dedim ben yardım ederim sana, ne istersen anlatabilirim. istersen senden bahsedebilirim dedim ama kesinlikle karşı çıktı. -
91.
+2+Ben?..
-Harika görünüyorsun...
Gözlerimi alamıyorum. Lafın gelişi değil, gerçekten başımı başka yöne çevirsem de gözlerim onda kalıyor.
+Harika görünmeme sebep oluyorsun.
-Ne diyeceğ...
+Söylenecek bir şey yok, görmek istediğini görüyorsun.
Elinden tutup kendi etrafında döndürdüm bir kez. Saçları yüzüme yüzüme savruldu, başında ki tacı bir meleğin haresi gibi görünüyordu.
-Çıkalım mı?
Cafeye doğru yola koyulduk tekrardan ama beni görmeniz lazım. Her zaman onun beni izlediği gibi ben ona odaklandım. Gözlerimi kırpmak bile istemiyorum düşünün artık.
+Can.
-...
+Caaan.
-...
Taksinin ücretini o ödemiş, araçtan inmişiz, cafenin kapısına gelmişiz ve ben hala kendimde değilim. Selim'in sesiyle irkildim. -
92.
+2-Ne yapıyorsun sen orda?Tümünü Göster
+Seni anlıyorum.
-Hı?
+Neden çoğu gece gelip buraya oturduğunu anlıyorum. Muhteşem görünüyor.
Ağır ağır yanına gittim, duvarın kenarına oturdum ona doğru. izlediği manzara ile arasına girdim.
+Dur!
-Noldu?
+Sus sus, hareket etme sakın!
-Ya noldu?
+Sussana ya sen bi! (kız ciddi)
-...
Yaklaşık on dakika boyunca izledi beni öylece. Tek kelime etmedi, mümkün oldukça az kırptı gözlerini. Bütün ilgisi odağı bendeydi. Bozmadım bende, dediği gibi sustum. Hiç de oynamadım yerimden, ben de onu izledim. Işıl ışıl parlıyordu gözleri o karanlıkta. Gözlerini kapattı sonra, dudakları yanaklarına doğru yükselmeye başladı, dişleri ortaya çıktı. Çok içten gülüyordu ama ne düşünüyordu çok merak ettim. Ne geçiyordu gözlerinin önünden şu an acaba...
Elini tuttum, buz gibi olmuştu.
-Üşümüşsün kalk hadi inelim artık.
Funda hayaller dünyasına ulaşmıştı bile, şapşal şapşal gülerek geldi peşimden. Üzerimi değiştirdim bende her ne kadar geç olsa da, salona geçtim.
-Saat geç oldu artık, istersen kal burda. (direkt olarak kal diyemem, ne düşüneceği hakkında bir fikrim yok) rahat edemem dersen bırakayım seni eve, dönerim ben geri.
+Saçmalama tabi ki kalıyorum. Burası da diğer evim benim artık, kovamazsın da beni (sinsi sinsi gülüyordu var ya pislik)
-Eh, geç bakalım o zaman hadi. Keyfine bak yeni evinde.
+Sana mı sorcam be (kıkır kıkır gülüyor da bana çaktırmıyor)
Ben hep salonda yatarım, kanepenin üzerinde. Açarım televizyonu, izlerken izlerken uyuyup kalırım oracıkta. Ses olmazsa, ışık olmazsa uyuyamam. Yatağımı falan da toplamam, zaten bir ben yaşıyorum evde, kim gelecek de görecek ki. Hafiften düzeltirim çıkar giderim evden. Tabi, yalnızlık da bir yere kadar dimi. Eninde sonunda biri tanık oldu incinlığıma. Hiç şikayet etmedi, hiç iğrenir gözle bakmadı. Zaten iğrenilecek bir şey yok evde, sadece incin biraz da tozlu eşyaların üzeri. Ama onun evine kıyasla bir erkek eviydi sonuçta, başka bir kız gelmiş olsa eminim ki hoşlanmazdı evin bu halinden. Açtım televizyonu, sesi hafiften açık, maksat ortamda sessizlik olmasın.
Geçtim kanepeye, kenarına yaslanarak oturdum, o da yanıma geldi kıvrıldı yine dizlerime. Ben televizyona o bana odaklandı. Ellerim yine saçlarına gitti, o ise yine mırıldayan bir kedi.
+Sana sarılıp uyumak istiyorum bu gece...
-...
+Bakma öyle, en iyi tanıdığın yabancıyım sadece.
-Deli yatarım
+Ahtapot gibi yapışırım hareket edemezsin
-Gece sıçrayarak çok uyanırım
+Öperim, okşarım yüzünü uyuturum yine
-Sığmayız buraya ikimiz (eskidende hiç açmazdım ben kanepeyi uyurken. eski şehrimde ki evimde yani. bunda da hiç açmamıştım hatta açılabildiğini merak dahi etmemiştim)
+Açarsak sığarız, sığmazsak üst üste yatarız
-Sarılacaksın yani
+Kaçışın yok
-Pekala (öpücük)
Açtı kanepeyi, kocaman oldu. Kapadı ışıkları, sokuldu yanıma, geçti arkama. Ensemde hissettim nefesini, ürperdim. Sonra kolları sarmaladı beni. Isındım. Bedenimden ziyade ruhum ısındı. Kapadım gözlerimi en sonunda bende, uyumaya çalıştım ama kalbim yine fazla mesai yapıyordu. yavaşlamadı ki gözüme uyku girsin.
Döndüm durdum sağa sola. Bir ara yüzüm Funda'nın yüzüne yapıştı adeta. Pencereden giren hafif ışıkla onu izlerken sakinleştim, ancak daldım uykuya... -
93.
+2Funda, bana hep der ki, senin nasıl bir kafan var? Nedir senin böylesine şeyler düşünmeni sağlayan, sana bunca insanın içine oturan şeyler yazdıran. Neyin kafası oğlum bu diye takılır. Derim ki, ben sadece gördüğün benden ibaret değilim. Sen bir insan görüyorsun, bir can, bir Can... Ama aslında öyle olmadığını, kendi içimde bir çok farklı kişiyi birden yaşattığımı anlatırım. Kolay olmadığını, her biri ile devamlı olarak beynimin derinlerinde savaş verdiğini, her zaman mantığımın değil, duygularımın kazandığını anlatırım.
Çoğu zaman, karışık gelen kelimelerime anlam veremez, olsun ben hepsini seviyorum der, sarılır.
Gerçekten de öyledir, her zaman o kadar farklı davranışlar sergilememe rağmen, hiç yadırgamaz, garipsemez ve her halimle sever beni. Şikayet etmez. Arada bir yorgunluk çöker üzerine, yetişemiyorum sana der, çocuk gibi küser gider yanımdan, bu sefer de ben onun peşine düşerim odadan odaya. Oyun oynuyor gibi, çocuklar gibi ben kovalarım, o kadar dip bucak.
Ona göre, sarhoş olacaksa insan, Can gibi olmalıymış. Ne zaman alkol alsa, hali hareketleri daha da çekermiş onu kendine. Çünkü kimse olmayan, kimselerde olmayan, onu hepsinden aykırı kılan çok fazla davranışı varmış. Kendisi anlatıyor bunları, o beni bana anlatıyor, sanki ben de hafızası silinmiş ve kendini bulmaya çalışan biriymiş gibi onu dinliyorum... Hiç usanmadan, yorulmadan... -
94.
+2Dııııt - Dıııt - ...Tümünü Göster
•
Dominos?
-Merhaba, iki orta boy pizza sipariş etmek istiyorum. (-Nasıl yersin? +Nasıl istersen) ince hamurlu iki orta bol malzemos lütfen. Yanında içecek... (sipariş detaylarını bilirsiniz, bitmesi için iki taraf da içinden dua eder)
Yemeklerimizle beraber içeçekler, ekstralar ve tatlılar da söylendi ve beklemeye başladık. Bu zaman içerisinde evi gezdirdi bana Funda. Fotoğraflarımı gösterdi, hangi tarihte nerede çektiğini falan. Hepsi çok güzeldi, hepsine farklı farklı anılar yüklemişti.
Biz evi gezmeye dalmışken kapı çaldı.
•
Pizzalarınız efendim, trafikten dolayı biraz geciktim afedersiniz.
-Teşekkür ederim, sorun değil. Ne kadar?
•
XX.XX TL efendim
-Buyrun, tekrar teşekkürler kolay gelsin
•
Afiyet olsun, iyi günler
-iyi günler
-Fundaaa, masa hazırdır umarım çok acıktım ben.
+Masa yok, unut masayı. Bu gece benimsin ve dibinden bir saniye ayrılmak istemiyorum. Film açıyorum şimdi, oturduğumuz yerden izlerken yeriz.
-Harika!
Gerçekten de aramızdan su sızmıyordu. içime girecek kadar yakınımda duruyordu her saniye. Sanki yıllarda aramızda olan mesafelerin acısını çıkarıyordu. Ben filmi izliyordum pizzamı yerken, o beni izliyordu. Bazen gülümsüyordu fark ediyordum, bazense gözleri dalıp gidiyordu bakışlarında. Utanmasın diye ona pek bakmıyordum ama görebiliyordum yüz ifadelerini. Film falan hikaye aslında, göz ucuyla ben de ona bakıyordum. Çok yavaş yiyordu yemeğini. Yemeğe ayıracağı zamana bile kıyamayıp beni izliyordu. Hoşuma gidiyordu bu hareketi. içim gıcıklanıyordu.
+Biliyor musun? Ben seni çok seviyorum (kocaman gözlerini bana dikmiş ağzında lokmasını çiğnerken dolu dolu söyledi bunu bana)
-Emin olabiliyorum, bana da öğretiyorsun sevmeyi zaten.
+Ve çok özledim seni
-Yanındayım zaten
+Ama sarılmadım kaç dakikadır (bir panikle sıkı sıkı sarıldı, her yer içeçek oldu çünkü elimde ki bardağa çarpmıştı)
Önemsemedi. Bakmadı bile döküldüğüne. ikimiz de ıslandık, ikimiz de battık. Güldüm birden, hiç yoktan bir kahkaha geldi suretime. ilk önce baktı neye gülüyorum diye ama ortada bir şey yoktu, o da güldü. O da bana katıldı kahkahalarda. Sormadı hiç neye gülüyorsun diye, merak da etmediğine eminim. Anlıyorum artık, benimle olan her şey ona güzel geliyordu.
Yemek aklımızdan uçtu gitti zaten yine, film falan hak getire. Kendi kendine dönüp duruyor televizyonda. Bakakaldım gözlerine. O karnımı ağrıtan kahkahaların arasında birden odaklandım ve öylece kaldım. Çok güzel bakıyordu be. Yıllarca sigaramı içerek izlediğim deniz bile böylesine güzel bir görüntü sergilememişti gözlerime. Dakikalarca kırpamadım gözlerimi. Yanmaya başladıklarını hissediyordum ama bu durumdan kendimi alıkoyamıyordum. Kendimi anlatıyorum size ama o da aynısını yapıyordu. O da umursamadan her şeyi bana bakıyordu. Dedim ya, o kahkahaların arasında birden donup kaldık birbirimize bakarken.
Aşk...
Yeni yeni hatırlamaya başladığım bir duygu.
Aşk...
Zamana ihtiyaç duymadan insanı ele geçiren bir duygu.
Aşk en çok da;
Karşında ki insanla birbirinizi en iyi tanıdığınız zamanlarda doruklara çıkan bir duygu.
Bir şey yapmak için bir sebep aramanıza gerek kalmıyor. Gözleriniz bir kez denk gelsin yeter. Dünyaları anlatabilirsiniz o bir saniyelik bakışmada. -
95.
+2Funda...
Yeni yeni tanıdığım ve yanımda olmasından mutluluk duymaya başladığım kadın...
-Uyan bakalım güzellik, biraz daha burada bu şekilde uyursak her yerimiz tutulacak heykel gibi kalacağız valla (yumuşak ve narin bir ses tonuyla uyandırdım onu)
+Lütfen kalalım böyle, ben bu anı çok bekledim lütfen... (gerçekten kalkmamak istiyordu. hem ses tonundan hem ısrarcı sarılışından belliydi)
-Hadi amaa, bir şeyler yiyelim ben acıktım (romantizmi bozan öküz vatandaş)
Aniden kalktı, gözlerini avdu ve bana dikti bakışlarını.
+Sen mi hazırlıyorsun!? (soruyu yöneltme şekli tamamen benim yapmamı ister şekildeydi)
-Ne yemek istiyorsun bakalım?
Ben pek yemek yapmayı bilmem ki. Evde kaldığım zamanlarda hemen alelade aparatif bir şeyler yaparım sadece o kadar. Keşke istemeseydi bunu benden...
+Neler yapabiliyorsun bakalım?
-Gerçeği bilmek istiyor musun?
+Hiç bir şey dimi? Biliyordum (gülerek)
-Hızlı öğrenirim (göz kırptım, öğretmenim olabilirsin anlamında)
+O zaman kalk bakalım hadi (yavaşça kalktı, gerçekten de her yeri tutulmaya başlamıştı ki bayağı bir gerilmek durumunda kaldı) inan şikayetçi değilim (ağrılarından bahsediyor)
-Evet hocam, mutfağa giriş derslerinde bugün hangi konuyu işliyoruz?
+Pizzaaa!
-Dışarıdan mı söyleyeceğiz?
+Ben de bilmem ki yemek yapmayı (kahkaha atarak söyledi ama onun da mahçubiyeti okunuyordu yüzünden)
-Hemen arıyorum, adresi sen söylersin.
başlık yok! burası bom boş!