-
101.
0+Kimse yok mu!? DOKTOR, HEMŞiRE! Biri baksın çabuk! Can... Can'ım... iyisin, Allah'ım... iyisin...
-N... Nerdey... -
102.
0Dayanamadı daha fazla, tekrar kapattı gözlerini. Ama olsun, uyandı ya bir kere daha güzel bir şey olabilir miydi bu dünyada söyler misiniz?
+DOKTOOOOR!
Doktorlar, hemşireler geldi çığlıklarım üzerine. Ellerim fırtınaya esir kalmış bir ağacın yaprakları gibi titriyordu, gözlerimden yaşlar akıyordu onun yüzüne. Üzerine kapaklanmış, ona sarılmıştım. Bırakamadım, ayrılamadım doktorlar geldiğinde bile.
+Uyandı! Seslendi bana! ismimle seslendi, Funda dedi. Uyandı sonunda, döndü tekrar bana sevdiğim adam...
-Hemen gerekli tetkikler yapılsın, yaşamsal değerlerinin en detaylı grafisini istiyorum. Bir hemşire bir doktor 24 saat odada kalıp nöbet tutacak, tekrar uyanırsa kontrolleri yapılsın. Geçmiş olsun Funda hanım, beklediğimiz gelişme geldi sonunda. Bundan sonrasında işimiz çok daha kolay olacak, vücudu kendini gayet yeterli şekilde toparlamış demek ki. Bundan sonrasında eğer gözlerini açarsa size odaklanmasını sağlayın, mümkün oldukça uyanık kalmasını sağlayın. Herhangi bir beyin hasarı söz konusu mu, bunu ancak bilinci açıkken öğrenebiliriz. Doktor bey ve hemşire hanım size eşlik edecekler burada, herhangi bir durumda onlardan yardım alabilirsiniz. Tekrar geçmiş olsun, iyi günler. -
103.
+2Kim bilir bir daha ne zaman açarsın gözlerini. Bugün, 34. gün bu hastanede geçirdiğimiz. Dile kolay. Koskoca 34 gündür seni bekliyorum, uyanmanı, bana bakmanı, sarılmanı...
Hiç bir bekleyiş bu kadar zor olmamıştı, bu kadar acı dolu. Her geçen gün içimde ki umut alevlerinin büyümesini sağladın ama, hiç azalmadı. Güçlü geliyordun bana, yenilmezsin sen...
Saatler geçti, uzun saatler. Ufacık bir kıpırtı bile göstermedin. Sadece nefes alıyorsun. Bildiğim tek şey bu... -
104.
+6+Aşkım... Canımın içi... Tek dayanağım... Evim, yerim, yurdum bildiğim adam... Yanındayım, ellerin ellerimde... Bazen yanına uzanıyorum, hissedeceğini biliyorum. iyi geliyorum sana, sen söylemiştin bunu. iyi ol diye neler vermezdim bir bilsen. Üzülüyorum, hem de çok. içim parçalanıyor sen karşımda yatarken, elimden bir şey gelmiyor. Gücüm kalmıyor bazen, yanına kıvrılıp kapatıyorum gözlerimi, yanına gelebilirim belki diye ama olmuyor, beceremiyorum. Can'ım... Bütün benliğim... Bak yanındayım ben, her nerelerdeysen dön artık ben seni çok özledim. Yabancı yerlerde beni yalnız bırakma. Hem sana bir sürprizim var, yarın akşam Cemil abi, Selim, Seda... Hepsi buraya geliyorlar. Hepsi sana kucaklar dolusu sevgiler getiriyorlar. Cemil abi dedi ki, "ben onu oralara kendine zarar versin diye göndermedim. Bana güçlü olduğunu, kendi ayakları üzerinde durabileceğini kanıtlamaya çalıştı yıllarca, şimdi utanmadan yatıyor mu bir de?" dedi. Geldiğinde seni böyle görürse üzülür be adam. Hem, Selim... Düşünsene ne kadar zaman sana laf çarpıp duracak. Dilinden kurtulabilir misin sence onun? Hadi, onlar gelmeden hazırlanalım sevdiğim, en güzel şekilde karşılayalım onları hı? Ne dersin?
-
105.
+2+Elini tutar mısınız onun biraz?
-?..
+Bir yere gitmem gerekiyor, elleri üşümesin, sıcak tutun biraz lütfen...
-Peki.
Hemşireye ilettiğim ricamdır kendisi. içim dolu dolu olduğundan, yalnız kalmak istiyorum bir süre. Çünkü her ne kadar kendimi tutamadığım zamanlar olsa da, yanındayken ağlamak istemiyorum. Merdiven katlarına saklanıyorum günlerdir. Soğuk yerlerde buluyorum kendimi. Duvarları yumruklarken. Umuyorum ki kendine geldiğinde kızmaz bana, ellerim kanlar içinde kalıyor her gece ona ulaşamadığımda. Çıldırmış gibi duvar diplerine oturup bakıyorum boş boş. Onun yanındayken de oluyor böyle.
Eski günleri yâd ediyorum, anılarımızın her biri tekrar tekrar canlanıyor gözlerimin önünde, boğuluyorum, nefes alamıyorum. Ne zaman kötü hissetsem yanına koşuyorum, sarılıyorum, öpüyorum. Kokusunu içime çekmek her geçen gün daha fazla bağlıyor beni ona. Belki o orada yatıyor her şeyden habersiz ama ben ona her saniye daha fazla aşık oluyorum. Bazen diyorum ki, çıkarabilsem de katabilsem canımı canına. Can bulsan benimle.
Akşam oluyor, güneş yine terk etti buraları. Çok ihmal ettim onu, gitmem lazım artık. Yine kızacaklar bana ellerimin halinden dolayı biliyorum. Umurumda değil kimsenin ne söylediği. O da kızacak, sinirlenecek, üzülecek biliyorum. Engel olamıyorum. istemiyorum ben artık nefes almayı... Nefes alacak gücü kendimde bulamıyorum her ne kadar umut içinde yüzsem de... -
106.
+2+Yalnız bırakır mısınız bizi biraz.
-Burada durmamız söylendi biliyorsunuz.
+Biliyorum. Ama bir kaç saatlik. Lütfen... isterseniz hemen girişte bekleyin, bir şey olursa seslenirim.
-Peki.
https://www.youtube.com/watch?v=Umqb9KENgmk
"Geldim sevgilim, yanındayım. Odanın her yanında senin kokun var biliyor musun, içeri girer girmez düzeliyor moralim. Çok az bir zaman kaldı, geliyorlar bizimkiler. Yakında burada olacaklar. Şimdi akşam oldu, güneş henüz battı. Karanlıklarında yalnız kalmanı istemiyorum, koştum geldim hemen. Yanındayım bak. Yine aynı yataktayız, yine ikimiz de zor sığıyoruz, yine ensende nefesim... Saçlarımı bazen ellerine sürüyorum, severdin sen saçlarımla oynamayı. Dizlerinde yatmayı özledim biliyor musun. Ara ara gelip öpmelerini özledim. Herkesi gönderdim odadan, yine yalnız kaldık sevgilim. Perdeleri de kapatıyorum, bak. Işıkları da söndüreceğim birazdan. Yine baş başa, sadece ikimiz kalacağız karanlıkta. Beraber uyuyacağız, sıkı sıkı sarılacağız, Sen gece boyu ara ara uyanacaksın. Uyanacaksın dimi sevgilim? Sonra ben yüzünü okşayacağım, "Korkma!" diyeceğim. Kapatacaksın yine gözlerini. Ben seni izlemeye devam edeceğim. Sakallarını kestiler ama merak etme, hala çok yakışıklısın. Eskisi kadar da güçlü görünüyorsun, değişen hiç bir şey yok yani. Sadece bu sefer sen yoruldun, sen uyuyorsun ben seni bekliyorum yanı başında. En güzel şiirlerini okuyorum bazen, şarkılarını söylüyorum. Seninle beraber söylediğimiz gibi olmasa da, söylüyorum işte. Fotoğraflarımıza bakıyorum, videolarımızı seyrediyorum. Her zaman ki gibi muhteşem gözlerle bakıyorsun bana. Dolu dolu, bir şeyler anlatarak. Kapatıyorum gözlerimi şimdi senin mutluluğuna. Yüzüm yüzüne değiyor biliyorum hissediyorsun. Nefesini yüzümde hissetmeye aşığım sevgilim. Elimi göğsüne koyduğumda nefes alışını hissetmeye aşığım. Seni seviyorum adam. Seni seviyorum... "
Saniyeler geçmesin istiyorum yanına uzanıp gözlerimi her kapattığımda. Sanki evimizde, uykuya dalmışız gibi hissediyorum çünkü ve sabah olmasın istiyorum. Güneş doğduğunda gözlerini açmayacağını bildiğim için. ikimizin gözleri de kapalı kalsın istiyorum. Madem uyanmayacaksın, ben de uyanmayım istiyorum... -
107.
+3"Ne kadar oldu? Kaç zamandır burada bu yatağa mahkumum ben? Funda'm, huzurum. Neden ıslak gözlerin? Üzülme. Kıyamam göz yaşlarına... Duyuyorum ben seni, hissediyorum. Göremiyor olabilirim ama hayallerini yaşatıyorum zihnimde. iyiyim. Gerçekten iyiyim... Sen de iyi olmalısın. Vazgeçmedim senden, gitmedim, buradayım hala. Zorlandığını hissediyorum. Ayakta kalmakta bile güçlük çekeceğini biliyorum. Acı çekiyorsun biliyorum. Dayan sevgilim, biraz daha dayan. Yanmıyor canım merak etme. Yanımda sen varken dünyaya göğüs gererim ben, bilirsin. Biz beraber güçlüyüz, yan yana iken... Bazen hissediyorum, boynumu öpüyorsun. Yine gıcıklanıyor içim, sadece belli edemiyorum. Toparlanıyorum sevgilim. Eskisinden de güçlü olacağım inan bana. Seni seviyorum... "
-Funda... (uyumamış mıydın yoksa beni mi bekliyordun da açtın gözlerini hemen)
+Can'ımmmmm... (gözleri dolu dolu oldu anında)
-S... Seni özl... Özledim...
+Bende... Ben deseni çok özledim sevgilim (öpüyor, yüzümü okşuyor, sanki yıllarca ayrı kalmışız gibi kokluyor beni)
-Ne old...
+Boş ver bunu, önemli değil neler olduğu. Sen nasılsın, ağrın var mı acıyor mı bir yerlerin?
-iyiyim ben merak etm... (kelimeleri telaffuz etmekte bile zorlanıyorum, neler olmuş olabilir ki. hatırladığım tek şey karşıdan gelen bir arabaydı. bizim şeridimizde bize doğru geliyordu)
Gözlerim pencereyi aradı, perdeler kapalıydı ama güneşin doğmadığı belli oluyordu. Henüz yeni yeni aydınlanmak üzereydi sanırım gökyüzü. -
108.
+2+Neredeyiz?
-Venedikteyiz hala.
-Çok oldu mu?
+Biraz...
-Haber vermeseydin kimselere.
+Herkes yolda, geliyorlar bugün.
-Kim?
+Cemil abi, Selim, Seda...
-Sen nasılsın?
+Görmüyor musun bak, bıraktığın gibiyim ben. (senin kadar ağır değildi benim durumum be adam. iyileşti hemen yaralarım, kırıklarım. yatamadım, kalktım geldim hemen yanına. çok kızdılar bana her gün, önemsemedim kimseyi. seninle olduğum için bu kadar çabuk iyileştim ben) -
109.
+2Henüz kimseye haber vermedim. Günler haftalar sonrasında ilk defa gözlerine bakabiliyordum ve bu anın tadını çıkarmak istedim bir süre daha. Elbette ki doktorlara haber vermem gerekiyordu, iyi olduğundan ancak o zaman emin olabilirdim ama biraz daha. Bir kaç dakikacık...Tümünü Göster
Zaman onunlayken sular seller gibi akıp gidiyor ve ben tutamıyorum. Sanki o varken hayat var, yaşam var ve kuşlar ötüyor. O yokken derin, sessiz uzay boşluğundayım. Anlatamam sizlere bu tarifsiz acıyı. Kederlerim son buldu, evet hem de hepsi çünkü artık benimle olduğunu biliyorum. Vazgeçmediğinden adım kadar eminim artık. Yine günün birinde istediğimiz gibi yaşamaya devam edebileceğiz ama biraz daha zamana ihtiyacımız var sadece.
+Doktoru çağırmam lazım sevgilim, onlar da senin iyi olduğunu bilmek istiyorlar
-Peki
Şu zamana kadar onunla ilgilenen ne kadar doktor varsa hepsi doluştular odaya. Kimisi gözlerini kontrol ediyor, kimi reflekslerini. Bazen elimi sıkabiliyor musun deyip gücünü deniyorlar bazense sorularla onun algısını kontrol ediyorlar. Gidişatı güzel, sorun olmadığını anlıyorlar. Daha rahat bir odaya alınmasını istiyorlar, daha fazla güneş alan ışıl ışıl bir oda...
Saatler ilerliyor, ben onu daha fazla sarıp sarmalıyorum. Kapıdan ilk Cemil abi giriyor, ardından Selim, Seda...
Hepsinin gözleri yaşlı ama onu uyanık gördükleri için yüzlerinde gülücükler açıyor. Hiç uyanmamış olarak biliyorlardı şimdiye kadar. En büyük sürpriz bu oldu onlara. Güller açıyor sevdiğim adamın yüzünde onları gördüğü anda, doğrulmaya çalışıyor, gücü yok... Olduğu yere çöküp kalıyor Selim, yakıştıramıyor bu halde olmayı ona. Cemil abi hemen yanına oturuyor yatağın, başını okşuyor baba şefkatiyle. Seda bana sarılıyor, göz yaşları omuzlarıma damlıyor usul usul. Hem sevinçlerin en büyüğü, hem acıların en tarifsizi aynı anda yaşanıyor bu beş insanın arasında. Selim kocaman sarılıyor sevdiğim adama. Seda korkuttun bizi abi deyip gözlerini siliyor. Herkes pervane etrafında, herkes düşünmeden her şeyi yapabilecek durumda, kalkabilmesi için. Selim çantasını açıyor, üzerine örtüyor uzun zamandır görmediği polarını, üşümesin kardeşim diye. Cemil abi omzuna dokunuyor, iyi gördük seni hayta diyerek. Elleri hala ellerimde, sıkı sıkı tutuyorum. Seda ayak ucunda gülümsüyor, abi sensiz oralar çok sessiz diye. Şarkılarını özledim diyor, sesinde ki buğuyu özledim abi... Hep birlikte Can'ın şarkıları söyleniyor tek bir ağızdan. Can hariç herkes ayakta ama görmeniz lazım, dizlerimiz titriyor. Sevinç çığlıkları atmak geliyor içimden, zor bela tutabiliyorum kendimi. Gözlerini özlemişim be adam... Ne zaman çıkacağız buradan diye soruyorsun bana ama inan bende bilmiyorum. Senin kadar bende istiyorum emin ol, buralardan uzaklaşmayı. En mutlu günlerimizde yaşadığımız acıları geride bırakmayı ben de çok istiyorum.
Müsaade istiyor bizimkiler, biraz dinlensin yiğidim diyerek. Bahçeye çıktıklarını görüyorum. Dağ gibi adam sigarasının külü gibi yere yığılıp kalıyor oracıkta. Selim giriyor koluna, oturuyorlar bir banka. Sadece sen değil adam, herkes yıkıldı o gün. Seni seven herkesin hayatı karanlık... -
110.
+3Öyle böyle iki hafta daha geçirdik hastanede hep beraber. Cemil abi önemsemiyordu işini gücünü, parası batsın dedi kaç kere siz dönün dediğimde. Hep beraber dönecektik oralara, öyle istiyordu. Haklı da, baksanıza elimize yüzümüze bulaştırdık her şeyi.Tümünü Göster
+Aşkım bugün çıkıyoruz.
-Çok sıkıldım artık bence de hemen çıkıp gidelim. Hapiste gibi hissediyorum kendimi, görebildiğim tek yer bahçe, o da kısıtlı zaman boyunca. Gidelim artık hadi.
+Çıkış işlerini Cemil abi halletti zaten, hazırlanmamızı bekliyorlar aşağıda.
Erimiştim resmen. Ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Funda bir saniye ayrılmıyor yanımdan, eskisinden daha fazla ilgileniyor benimle. Aşığım sana kadın. Deli gibi...
Uçuş yasağım var, basınç değişimleri beklenmedik etkiler gösterebilirmiş beynimde. Bir süre daha buralardayız anlayacağınız. Herkes her şeyi geride bırakmış, benimle ilgileniyor. Kendime kızıyorum bunlardan dolayı. Hayatlarını berbat etmiştim ne de olsa. Otel odası hala bizdeymiş, eşyalar içerisinde duruyor olduğu gibi dedi Funda. Oraya gidiyoruz hep beraber. Bizimkiler de oraya yerleşecek. Bir kez daha denesem de abi siz gidin demeyi, çok iyi biliyorum o bakışların anldıbını. Eyvallah dedim, başım gözüm üstüne.
Funda ile beraber sabahları ve akşamları birer saat yürüyüşe çıktık bir hafta boyunca. Hastane zaten fizik tedavi randevuları vermişti, aksatmadık. Hala zorlanıyorum tabi ki, düşündüğümden çok daha fazla kaybetmişim gücümü, kas denen bir şey kalmamış bu kadarcık zamanda. Neyse, dönüşüm muhteşem olacak meraklanmayın.
Akşamları hep beraber yemekler yiyoruz, sinemalara gidiyoruz, her ne kadar bir şeyler geçmiş olsa da başımızdan, hala gezmekten ödün vermiyoruz.
-Sedaaa, sende sayemde buraları gördün hee haha
+Abi deme öyle, sen iyisin diye böyleyiz şimdi. Sen inanıyor musun sensiz tadı çıkar buraların?
^Uğraşma kızla hayta, cıvıl cıvıl neşesi yerinde baksana
-Kanka?
/Efendim kardeşim
-Gel bakalım yamacıma şöyle, destek ol bana biraz
/iste ölürüm sana lan
-Sus sus, bilirim ben seni
+Hepinizi çok seviyorum ben ya.
^Biz de seni seviyoruz Sedacım
Muhteşem bir görüntü yansıyor gözlerime. Herkes mutlu. Gerçekten unutuldu yaşanan her şey. Sevdiğim kadın yanımda, abi bildiğim adam en büyük destekçim. Kardeşim dediğim insanlar da benimle. Söyler misiniz? Böyle bir tablo içerisinde, kim yorgun düşüp terk edebilir ki bu dünyayı? -
111.
+1Toparlanıyoruz...
Sonunda dönüş zamanı geldi. Herkes artık evini özlemiş durumda tıpkı bizim gibi. Herhangi bir sorun teşkil etmiyor artık uçuşum. Havalimanına doğru yola koyulduk, herkese bir neşe hakim. Arabayı Cemil abi kullanıyor, yanında Selim. Seda, Funda ve ben arkadayız. Sonunda göründü havalimanı, her saniye daha da yaklaşıyoruz. Kalbim daha hızlı atmaya başlıyor, heyecanlanıyorum. Ellerim Funda'nın elleri arasında, Seda geçtiğimiz yerleri izliyor. Selim'in dilinde bir şarkıdır mırıldanıyor saatlerdir. Cemil abi bize, orada yokken olanları anlatıyor. Arada gözleri aynadan bize takılıyor, gözlerinin içi gülüyor adeta. Hiç biri aynı kanı taşımayan beş insan, şimdiye kadar karşılaşılmış en güzel aile ortamı... iyi ki varsınız sevdiklerim... -
112.
+2Saat 14:48...
Venedik Havalimanı...
Uçuş yönü istanbul...
Uçuş saati 16:10...
Bir saatten daha kısa bir zaman var yuvamıza doğru yola çıkmamız için.
Havalimanını geziyoruz ellerimizde çantalarla. Bir şeyler içelim diyor Seda, bir mekana doğru yöneliyoruz. Soğuk bir şeyler içiyor Seda ve Selim. Cemil abi çay söylüyor demli olsun! Gözlerimin içine bakıyor Funda, gülümsüyor. Biliyorum ki ikimiz de aynı şeyi isteyeceğiz.
-+Acı birer kahve alabilir miyiz?
Bir kez daha aynı kelimeler dökülüyor o saniye.
^Bak Cemil abi bak. Düşüncelerini geçtim, aynı anda aynı şeyi bile söylüyor bunlar. Kafa yapınız aynı olur da, cümleleriniz de mi aynı olur be birader!
-+Patavatsız herif
Herkesi bir gülmedir alıp gidiyor o an. Gözlerimizden yaşlar geliyor adeta.
"691 Sefer sayılı istanbul uçağı için son çağrı!"
Apar topar kalkıyoruz yerimizden, çantaları kaptığımız gibi fırlıyoruz ordan. Sonunda uçaktayız. Yine dışarıya dalıyor Funda'nın gözleri. Buğulandığını görüyorum...
Dönüyor bana, elini yüzüme koyuyor şefkat dolu.
+Her şey böyle başladı. En mutlu günlerimden tut ki acıların vücudumu ele geçirmesine kadar. Yine dalmıştım dışarı, bulutlara bakıyordum. Tahmin edemezdim... Ve şimdi her şey son bulmuş bir şekilde daha güzel daha coşkulu bir halde evimize dönüyoruz. Ailemizle birlikte...
Selim takmış kulaklığı dalmış artık ne dinliyorsa pis herif. Cemil abi de Seda'yla sohbet ediyor.
Biz de kendi halimizde uçağın kalkışını beklemeye başladık. Gözlerimi kapadım, Funda'nın nefesini boynumda hissederek... -
113.
+2Saat 17:53...
istanbuldayız...
Koşmak istiyorum evime doğru. Çantalar kalsın burada ben yeter ki terasa çıkıp sigaramı yakayım. Ama ne mümkün, bırakır mı Funda elimi hiç. Bırakmasın da zaten hiç...
Başım ağrıyor biraz. Yorgunluktan mıdır, başka sebebi mi var bilmem. Çıkıyoruz artık, Cemil abi aramış birilerini geldi büyükçe bir araba. Hem biz kalabalığız, hem de o kadar çanta var, iyi oldu yani. Seda'yı bırakıyoruz ilk önce evine, sonra Selim iniyor arabadan. Bizim nereye gideceğimizi soruyor Cemil abi, birbirimize bakıyoruz Funda'ya. Bana demeye yeltendiğim anda lafımı kesiyor Funda. Tarif edeceğim ben abi, bana gidiyoruz, yalnız bırakmam artık onu diyor, beni kastederek. itiraz edemiyorum, çünkü benim de hoşuma gider onunla yaşamak. Hem ekgib kalan zamanlarımız var onca geçen süre içinde. Tamamdır abi ama ilk bana gidelim bir kaç eşya alayım evden.
Yarım saat kadar sonra evde oluyoruz, Funda yanımda geliyor yukarı kadar. Boş sayfası kalmayan defterlerimi alıyorum yanıma, kalemlerimle beraber. Üç beş kıyafet, boş fotoğraf çerçeveleri, kahve fincanım da yerini alıyor başka bir çantada. Ağır ağır çıkıyorum kapıdan, sanki terk ediyorum evimi, öyle bir his. Dönüp dönüp bakıyorum arkama. Bütün gece açık kalan televizyonum, asla toplanmayan kanepem, yerlerde kalem tıraş artıkları...
+Gidelim mi?
-Neden böyle hissediyorum?
+Nasıl?
-Bir daha gelmeyecekmişim gibi...
+Göndermek gibi bir niyetim yok zaten, artık tamamen benimsin, ömrünün sonuna dek benimlesin (gülümseyerek)
-insan evini terk edebilir mi hiç ne diyorsun sen?
+Üç yıl öncesinde bilinmeyene doğru gelirken bıraktın evini. Şimdi geleceğin hakkında planlar yapabileceğin biri var yanında. En azından aydınlık bir yoldasın bu sefer.
-Haklısın... -
114.
+2Cemil abi bizi Funda'nın evine bıraktı. Artık havalar iyice soğumuştu, çiçeklerden eser yoktu anlayacağınız. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, rüzgar sağa sola savurmuş tüm bahçede. Çiçekler solmuş, sadece sapları kalmış bir çoğunun. Yağmurlar yağmış, yerlerde çamurlar. Bıraktığım gibi bulamadığım için yüzüm asıldı ister istemez. Rengarenkti buralar giderken, bir de şimdi bakın... Evin kapısını açtı Funda, ilk o bıraktı çantaları yere, sonra bana yardım etti. Yorma kendini, hastasın sen hala dedi. Biraz abartıyor sanki, toparladım kendimi ama farkında değil bunun. Belki de bilerek böyle davranıyor. Rahat etmemi söylüyor, senin de evin burası. Artık her şeyimiz bir. Elbette öyle, ama garipsiyor insan illa ki. Duşa girmem gerektiğini söyledim, kapıya kadar zütürdü beni. Her şeyin yerini gösterdi, bir bornoz çıkarıp getirdi. Yorgunum. Bir bitkinlik var üzerimde. Bu yüzden girmek istedim biraz da, sıcak suyun altında dinlendiğimi hissediyorum. Çıktığımda Funda odasında ki bütün dolapların içini boşaltmıştı. Artık o odanın ikimizin olduğunu, bu yüzden dolaplara da ortak olduğumu söyledi. Yeniden şekillendiriyordu hayatını bana göre. iki kişilik düşünüyordu her şeyi artık.
Yoldan geldin sende, gir hadi duşa dinlenirsin diyerek gönderdim onu da. Salona geçip televizyon izlemeye koyuldum. Gözlerimde bir ağırlık, açık tutmakta zorlanıyorum... -
115.
+3Oturduğum yerde uyumuşum, ne kadar sürdü bilmem. Gözlerimi açtığımda Funda dizlerimde uyuyordu, onu izlemeye başladım. Şarkılarımı mırıldanmaya başladım usul usul, en güzellerini seçtim içlerinden. Her birini ona armağan ettim. Gülümsemeye başladı görüyorum. Uyandı ama açmıyor gözlerini devam edeyim diye ama gülümsemesine de engel olamıyor. Gıdıklamaya başladım olduğu yerde, nasıl da kalktı hemen ayağa.
+Ne yapıyorsun sen ya neden bozuyorsun ki!
-Gel buraya sıpa seni
Yakaladığım gibi kanepeye yatırdım, karnına oturdum devam ettim gıdıklamaya. Çırpınıyordu kurtulmak için ama nafile.
-Bak, gördün mü ne kadar da güçlüyüm hala. Kurtulamıyorsun bile benden hahaha
+Tamam gördüm yeter artık bıraaaak!
Ellerimi tuttu en sonunda, gözlerime kenetlendi gözleri. Nasıl çekti birden anlamadım ama yüzümü yüzüne yapıştırdı.
+Seni seviyorum...
Ve ilk öpücük dudaklarımda... -
116.
+2Ellerimiz iki yanda, biz üst üste kaldık öylece oracıkta. Ne ben beklerdim böyle bir şeyi, ne o cesaret edebilmişti şimdiye kadar. Hemen toparlandık, ikimiz de kanepenin iki ucuna oturduk. Yüzlerimiz kızarmıştı. Çok çocukça değil mi sizce de?Tümünü Göster
Ben eşyaları yerleştireyim deyip kaçtı hemen pıtı pıtı. Ardından ben gittim odaya. Beraber katladık tüm kıyafetleri, beraber yerleştirdik. Çantaları kaldırdık yerlerine, şimdilik tamamdı o odanın işi. Duvarlarda ki bütün fotoğrafları topladık, tamamen farklı bir şekilde tekrar yerleştirdik. Ama her bir çerçevede ben vardım. Tatil boyunca çektiğimiz bütün fotoğrafları çıkarttırmam lazımdı. Bende getirdim bir kaç çerçeve ama yetmez, daha fazlası lazımdı hatta bize devasa bir albüm gerekiyordu.
Evi baştan aşağı temizlemeye başladık. Ben pek anlamam zaten, sadece Funda'ya yardım ediyorum. Bez getir Can, suyu değiştir Can, CAAAN DETERJAN NERDEEE. Ne bileyim ben nerde, söyle de getireyim dimi. Ama yook, bulacak Can o istenilen şeyi. Hey Allah'ım. Yorucu ama hoş saatler geçti.
-Hadi gidelim
+Nereye?
-Cafeye tabi nereye olacak.
+Hazırlanayım bekle
-Gerek yok hadi gel çabuk. Montunu giy üşüme yeter.
+Ya dur. Can. Of ne bu acele
-Hadiiiii
+Uyuz musun oğlum sen!?
-Aşığım! Var mı itirazın hatun!?
+Yiaaa, yerim ama seni ben Caaan.
Kedi gibi oldu hemen var ya. Hemen bir yumuşamalara, mırlamalar, cilveler falan ama daha ne bekliyoruz biz!
-Ben gidiyorum, kal sen burada. Bak çıkıyorum, aha da çıktım.
+Geldim geldim beklesene yaa
-Koş hadi koş (nasıl gülüyorum ama göreniz. bir montu giyecekti güya, türlü sakarlıklar yaptı panikten. canım benim)
+Ne bu acele hı, birine bir şey mi oldu
-Saçmalama öyle bir şey olsa gülebilir miyim ben
+Yani, o da doğru.
-Artık bir arabaya ihtiyacımız var farkındasın dimi?
+Evet, evet de, korkuyorum ben...
-Sen kullanırsın (gülerek söyledim)
+OLUR! (havalara uçtu.)
Araba kullanacağı için değil, kendisi sakin kullanıyor arabayı. En azından o durumda güvende olacağımı düşünüyor işte. Ne diyeyim, haklı sonuçta. Aynı şey ona olsa, bende onun üzerine titrerdim. Yine taksiye bindik, ama Funda'nın bilmediği şey cafede ne beklediğiydi. Bugün doğum günü onun, bunu tabi ki biliyor ama bizimkilerin onu beklediğini bilmiyor. Bakın kızacak bana oraya gidince çünkü hazırlanmasına müsaade etmedim. içeri girdik, her yer süslü püslü, bizimkiler ışıl ışıl bir şeyler takmışlar kafalarına gözlerine falan görür görmez beni bir gülme tuttu. Selim'i görmeniz lazımdı, yaldız kaplanmış maymuna benzemişti, resmen kahkaha atmaya başladım.
MUTLU YILLAAAAAR!
Dışarıda tüm cafenin etrafında havaifişekler alev aldı gökyüzüne doğru, içeride konfetiler, maytaplar ışıldadı. Biz üzerimizde eşofmanlar olanları izlerken başımıza yağıyordu patlayan konfetiler. Her yer şıkır şıkır, müzik son ses içimizi kıpırdatıyor. Gökyüzünde yıldızlara yıldız ekliyor fişekler ve ben sevdiğim kadının önünde diz çökmüş şoku atlatmasını bekliyorum... -
117.
+1Canım... Ruhum... Ekgib kalan yanım... Mutluluğum...
Nefeslerini ekle nefesime, en güzel bahçelerin meltemi olsun essin ansızın.
Gözyaşların sadece mutluluktan çağlasın yanaklarında.
Sen, bana eş ol, en güzel şiirlerim canlansın seninle dudaklarımda.
Gel, bana eş ol, ömürlük bir bestenin notaları olalım seninle.
Funda. Funda'm... Seni seviyorum. -
118.
+1BENiMLE EVLENiR MiSiN?
-
119.
+2Herkesin bundan haberi vardı, özellikle planlanmıştı yani bu gece. Acele acele evde çıkışımızdan asla anlamazdı bir şeyler karıştırdığımı. Ne de güzel kaldı öylece tipe bakın (:Tümünü Göster
+N... Ne?..
-Duydun işte, eşim olmanı istiyorum.
+Sen?
-Ben.
+Ben?
-Sen...
+Karı koca mı?
-Evet.
Bir bana baktı, bir karşıda duran bizimkilere. Herkes pür dikkat Funda'nın ağzından çıkan kelimelere odaklanmıştı, ben bu sürede ayağa kalkıp tam karşısında gözlerinin içine bakıyordum.
+Ya EVET, EVEET, EVEEEEET!!!
Kucağıma atlayıp boynuma sarıldı, bacaklarını belime dolayıp. O kadar sıkı sarıldı ki, nefes alamaz oldum. Öpüyor, öpüyor, yüzümün her noktasını defalarca öpüyor. Arada gözyaşlarını koluna silip tekrar devam ediyor buna. Bir süre kaldık öylece kucak kucağa.
O ara benim sahne aldığım arkadaşlar çalmaya başladı. Ekibi görmeniz lazım, müzik aletini alan cafeye dolmuş. Selim'in işi bu belli, başkası uğraşmaz bu kadar adamı toplamaya. Farklı farklı mekanlarda yer aldığım için, müzik icra eden çevrem de bayağı genişti. Ben deyim otuz, siz deyin kırk kişi hepsi birden benim ona yazdığım şarkıyı okuyorlar... Benim ezgilerimi tanıyordu, dikkat kesildi müziğe. Dinledikçe daha önce dinlemediği bir şarkı olduğunu anladı daha da odaklandı. Her kelimesinde bana baktı, her notasında daha çok sarıldı. Dans ettiğimiz her saniyede gözlerinden yaşlar sel oldu aktı. Onu izledikçe, içimde hissettiklerimi düşündükçe benim de doldu gözlerim.
Cemil abinin sesi yankılandı mekanda;
+Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz bu gece. Aslında burada oluşumuzun sebebini Funda hariç hepimiz biliyoruz. Yılar önce bu gün doğmuşsun, iyi ki de doğup buraların yolunu bulmuşsun. Hepimiz seni çok sevdik, çok çabuk kabullendik, ablamız-kardeşimiz-kızımız bildik. Hoş geldin kızım, ailemizin arasına tekrar hoşgeldin. Nice doğum günlerine...
Koşa koşa Cemil abiye sarıldı Funda. Gerçekten çok yoğun duygular yaşıyordu. Sevinci, mutluluğu, heyecanı... Hepsi doruklardaydı eminim.
Selim sözü aldı bu sefer;
+Canımın içi kardeşim, canım kardeşim. Günün birinde ansızı çıkıp geldi buldu bizleri, kol kanat gerdi Cemil abi. Aileyiz diyor ya Cemil abi, hep bunun sayesinde işte. O farkına varmamızı, bu kadar sıkı dostlar olmamızı sağladı. Şimdi diyeceksiniz ki konu Funda, neden Can'ı anlatıyorsun, evet, konu Funda. Biz onu da Can sayesinde tanıdık. Kendi gibi harika bir insanı tanıttı bizlere, aramıza aldı. Bugün hem Funda'nın doğum günü, hem iki kardeşimin en mutlu günlerinin başlangıcı. Allah daim etsin huzurunuzu kardeşlerim benim. Gelin lan buraya ağlatacaksınız beni. (bir yandan ben bir yandan Funda, sarıldık. Sonra Seda sarıldı bize, en son Cemil abi aldı kollarının arasına, yıllardır yaptığı gibi)
Herkes teker teker ilk önce Funda'nın doğum gününü kutluyor, sonra tebrik ediyorlar bizi.
Herkes kendi aleminde eğlencesine daldı, yenildi içildi gece boyu. Tam anlamıyla dağıttık yani. Dışarı çıktım sigara içmek için, biraz da başım ağrıdı açıkçası. Yaktım sigaramı duvarın dibine çömeldim ki Funda hiç ses etmeden geldi aynı şekilde oturdu yanıma.
+Delisin sen...
-Bunu biliyor olduğunu sanıyordum.
+Bu kadarını düşünemezdim.
-Düşünsen bu kadar mutlu edemezdim.
Sigaramdan bir nefes daha aldım, ayağa kalkıp elini tutup kendime çektim. Kalbim yerinden fırlayacak gibi, damarlarıma hücum eden adrenalin kendimi inanılmaz hissettiriyor. Beline dolandı ellerim, gözlerinde ki titremeyi fark ettim. Benim kadar o da heyecandan ölüyordu. Bir önce ki, bir anlık ve aniden gelişen bir şeydi ama bu sefer kendimi dudaklarında kaybediyordum sevdiğim kadının...
ilk defa nefeslerimiz birbirine karıştı, ilk defa bu kadar ısındı bedenlerimiz.
Sabaha kadar eğlendik üzerimizde eşofmanlarla. Bitkin halde evlere dağıldık en son. -
120.
+2Ocak 2014
Artık işe dönme vakti. Cemil abi cafede bir sahne kurdu artık orada çıkıyorum. Eski arkadaşlardan bir ekip kurduk, onlar çalıyor biz söylüyoruz. Biz evet, sevgilim ve ben. Artık sahneye beraber çıkıyoruz, beraber söylüyoruz şarkılarımızı. Bazen benim şarkılarımdan, bazen beraber yaptıklarımızdan söylüyoruz. Arada türküler uzaklara zütürüyor bizi, bazen hareketlenip kıpır kıpır oluyoruz. Eskisinden çok daha fazla zevk alıyorum böyle olunca. En güzel aşk şarkılarını hep göz göze okuyoruz. Her geçen gün daha da fazla bağlanmaya devam ediyoruz.
Bu arada, tamamen Funda'nın yanına taşındım. Kendi evimi kapattım yani. Terası özleyeceğim ama olsun, denizden daha güzel gözleri izliyorum her akşam. Selim ve Seda birbirlerine açıldılar. Kimse beklemezdi böyle bir şeyi, hepimiz çok şaşırdık ama bir görseniz ne kadar da yakıştılar. Cafe dizaynı sahneden dolayı biraz daha değişti. Cemil abinin işleri eskisinden çok daha iyi. Ahmet abi ile görüşüyoruz arada bir akşamları. Kendi kızı olsa ancak bu kadar sevebilir Funda'yı. Bağrına basıyor adeta. Nikah şahitlerimizden biri Ahmet abi olacak. Diğeri de tabi ki Cemil abi. Gönül koymadı Selim, anlayışla karşıladı. Zaman geçiyor, düğün tarihi yaklaşıyor yavaş yavaş. Bir yandan gündelik hayatları ve gezmeleri bir kenara bırakıp hazırlıklara başlasak iyi olacak aslında.
başlık yok! burası bom boş!