-
465.
0Senin ben amina koyayim muallak bu kadar iyi hikayeyi bitirmedin pic
-
464.
0Rezerve
-
463.
0vay be 1 sene olmuş neredeyse. merakle beklerdim ilk zamanlar yeni partı atacağın anı, daha sonra bir şeyler oldu ve okuyamadım. fakat boş bir anda tek seferde okuyacağım.
-
462.
0buradayız oglum hikayeyi yarida birakip durma
-
461.
+1Okuyan kimseler yok anlaşılan...
-
460.
+2Funda, bana hep der ki, senin nasıl bir kafan var? Nedir senin böylesine şeyler düşünmeni sağlayan, sana bunca insanın içine oturan şeyler yazdıran. Neyin kafası oğlum bu diye takılır. Derim ki, ben sadece gördüğün benden ibaret değilim. Sen bir insan görüyorsun, bir can, bir Can... Ama aslında öyle olmadığını, kendi içimde bir çok farklı kişiyi birden yaşattığımı anlatırım. Kolay olmadığını, her biri ile devamlı olarak beynimin derinlerinde savaş verdiğini, her zaman mantığımın değil, duygularımın kazandığını anlatırım.
Çoğu zaman, karışık gelen kelimelerime anlam veremez, olsun ben hepsini seviyorum der, sarılır.
Gerçekten de öyledir, her zaman o kadar farklı davranışlar sergilememe rağmen, hiç yadırgamaz, garipsemez ve her halimle sever beni. Şikayet etmez. Arada bir yorgunluk çöker üzerine, yetişemiyorum sana der, çocuk gibi küser gider yanımdan, bu sefer de ben onun peşine düşerim odadan odaya. Oyun oynuyor gibi, çocuklar gibi ben kovalarım, o kadar dip bucak.
Ona göre, sarhoş olacaksa insan, Can gibi olmalıymış. Ne zaman alkol alsa, hali hareketleri daha da çekermiş onu kendine. Çünkü kimse olmayan, kimselerde olmayan, onu hepsinden aykırı kılan çok fazla davranışı varmış. Kendisi anlatıyor bunları, o beni bana anlatıyor, sanki ben de hafızası silinmiş ve kendini bulmaya çalışan biriymiş gibi onu dinliyorum... Hiç usanmadan, yorulmadan... -
459.
+2-Aşkım... Sakallarını neden kestin?
+Sıkıldım. Bunaldım çok, değiştirmek istedim dışa vuran halimi, en azından sakallarımdan kurtularak bir yerlerden başlamış olmak istedim. Beğenmedin mi yoksa?
-Şapşal, saçmalama, tabi ki beğendim ama ne bileyim, en son kazadan sonra ameliyat masasına giderken bu halde görmüştüm seni sakalların kısa halde, yadırgadım diyemem ama içim burkuldu gibi sanki biraz...
+Gelmesin aklına o kara günler, unutmalısın. Ben burada olduğum, sana her akşam sarılıp uyuduğum zaman boyunca aklına o günler gelmesin. Anlaştık mı?
-Denerim...
Şimdiye kadar saçlarımı hiç bağlı görmemişti, hiç. Durmadan saçlarıma bakıyor, dokunuyor, bu haline alışmaya çalışıyordu. Hoşuma da gidiyordu açıkçası, devamlı meraklı meraklı beni izleyişi. Bazen öyle bir bakıyordu ki, aklından ne geçiyorsa, kelimesi kelimesine okuyabiliyordum onu. Bana tek kelime bile söylemeden, bana anlatamadığı binlerce cümleyi anlayabiliyordum.
Gözlerime bakıyor...
Baktıkça içime akıyor...
Dudakları yavaş yavaş yanaklarına doğru gitmeye başlıyor...
Gözleri kısılıyor...
Göz bebekleri ne kadar büyüyebilirse o kadar büyüyor...
Gözlerinin içi gülüyor...
Ve, o gözlerde kendimi görüyorum...
Bana bakarak, beni anlatıyor o bakışlarda. Sanki, doğduğu günden beri beni hayal ediyor, beni düşlerinde canlandırıyor ve bir gün arayıp beni buluyor. Gözlerinde, bana olan hayranlığını buluyorum. Hayranlığı, içinde bitmek bileyen bir alevi körüklüyor ve ben bunu görüyorum. An oluyor, volkan gibi patlıyor hasreti, usulca yaklaşıp deli gibi sarılıyor. An oluyor, çağlıyor durmaksızın kelimelerinden. Bir insan ne kadar sevilebilirse, Funda da beni o kadar seviyor işte. -
458.
+2Bir hikayem var, yazmaktan kalemlerim tükendi. Sayfalara sığmadı kelimelerim, her geçen saatte biri geldi, diğeri dolu dolu uzaklaştı masamdan. Her biri bembeyaz, saf ve temiz yaklaştılar bana, ayrılırken çoğunda yırtıklar, karartılar ve karalanmışlıklar vardı, içim dağlandı onları o halde gördükçe. Ne olursa olsun, bitirmek istedim içimde ne biriktirdim ise, yazdıkça daha da fazla çoğaldı satırlarım zihnimde. Ben bittim, onlar devam etti durdu...
+Funda, ben hazır sayılırım, çıkıyor muyuz? Çok acıktım dün gece de bir şeyler yemedim biliyorsun.
-Bir kaç dakika daha, sonra hemen çıkabiliriz korkma.
+Korkmuyorum, eriyorum, bitiyorum, enerjim yoook...
-Mızmızlanma, gittiğimiz zaman yiyeceğiz işte bir şeyler. (Tabi, söyleyeceklerimden sonra kahvaltı falan aklına gelirse tabi)
Hep beklerim ben Funda'yı, asla söylediği saatte hazır olmaz, olamaz. Bir kıyafeti giyer, oldu bu der, sonra en ufak bir şeyde ondan vazgeçer ve her şeyi tekrardan başka kıyafetlere göre yeniden yapar. Asla erinmez, sıkılmaz. Beni çok kızdırıyor bu durum, defalarca kez dile getirdim ama vazgeçmiyor, bırakamıyor bu huyunu, e ne yapalım dedik, kabullendik biz de. Ama alışamıyorum, orası ayrı tabi. Yarım saat kadar daha bekledikten sonra nihayet karşımda görmüştüm onu. Çıtı pıtı, yine çocuksu heyecanı üzerine yapışmış halde çıktı odadan. Ve ben uzun zaman sonra ilk defa bu şekilde görüyordum onu. Hatırlayın, çiçekler ile bezenmiş elbisesini ve çiçeklerden kendine yaptığı tacı. Hayal ettiniz dimi, gözlerinizin önünde belirdi size anlattığım o gün. Yine aynı şey oluyor, yine ona bakıyorum, yine kelimelerimi dudaklarımdan çıkaramıyorum, yine ne tarafa dönsem de gözlerimi ondan ayıramıyorum. -
457.
+1Uzun zaman sonra, yeniden ayna karşısında kendi suretime bakıyorum. Pis, leş bir insan... Toparlan Can! Yeter bu kadar incinlık... Sana yakışan bu değil, Funda'ya yakışan, onun aşık olduğu adam sen değilsin. Silkelen, ve kendine gel.
Yıllar sonra, ilk defa bu kadar kısa kestim sakallarımı. Resmen yüzümün, çenemin şeklini unutmuşum. Kısacık, kirli sakallı bir Can var aynada bana bakan. Funda'da çok şaşıracak buna, hoşuna gidecek mi, bilemiyorum, göreceğiz. Saçlarımı, Funda'nın tokalarından biri ile bağladım arkadan, ve onun en sevdiği parfüm sardı bedenimi, hiç bir şey. Evet, ben parfüm kullanmıyorum. Çünkü çiçek böcek kokmaktansa, kendin gibi kokmalısın burnuma burcu burcu diyor sevdiğim kadın. Ben de öyle yapıyorum. Ona, onun sevdiği gibi görünüyorum, yaklaşıyorum. Benim sevdiğim adamın yapay olan hiç bir şeye ihtiyacı yok çünkü gece aynı yastığa koyduğumuz zaman başımızı, beni senin kokun mest ediyor ve onunla huzur bulup uyuyorum diye söylüyor. Bu davranışı onunmuş gibi anlatıyorum size ama, sorsanız benim isteğim ve aklımdan geçenler de tam olarak aynı şekilde. Onu sevdiğim, ilk gördüğüm gibi değişmemiş ve saf görmek istiyorum ömrümün son saniyelerine dek. Aşk işte, değişmesin istiyor sevdiğin insan... -
456.
+1+Sevgilim daha ne kadar banyoda kalmayı düşünüyorsun? Bütün gün beraber vakit geçirelim derken, sen banyoda ben evde seni bekleyerek demedin diye umuyorum? Hem kahveler soğuyacak artık gel.
-Of Can bir saniye susmaz mısın sen?
+Susmam. Sustuğum zamanlarda konuşturmak için ne diller döktüğünü hatırla bakalım.
Funda benim suskunluğumdan hiç olmadığı kadar korkuyor. Bir kere sesim kesilirse eğer dünyaya karşı, bir daha uzun zaman ağzımın açılmayacağını biliyor. Susmak demek, karanlıklarda kaybolmak, her şeyi bir kenara fırlatıp kendini tamamen olan biten her şeyden uzaklara sürüklemek demek. Bunu ben de istemiyorum, ben de korkuyorum susmaktan ama bazen gerekmiyor da değil, bilirsiniz. Çünkü kendi kendine konuşmak, içinde saklıyor olduğun ama bilmediğin şeyleri açığa çıkarmak için gereken şeydir sessizliğin ve hiçliğin ortasında gece yarılarına kadar yalnız kalmak. Korkuyorum ama bunların üzerine gitmek istiyorum, bitirmek istiyorum içimde olup biten her kötü şeyi. Susmak, çekip gitmek gibi, her şeyi gerilerde bırakıp. Susmak, herkesin içinde birden bire yok olmak gibi, kimselerin seni bulamayacağını bildiğin yerlere gitmek mesela. Ben, eskiden de gömerdim kendimi karanlıkların içine ve sanki olması gereken şey bu imiş gibi gelirdi, yanlışmış. Funda tuttu ellerimden ve o çıkardı beni yalnız karanlıklarımdan. Gerçekten o çıkardı, bana kalsa geceleri sabahlara kadar kalemlerimin, kağıtlarımın arasında yok olcaktım ve buna ne Selim, ne Cemil abi ne de Seda engel olamayacaktı.
Her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata başlayarak güçlü biriymiş gibi rol yaptığımı biliyorum ama siz bakmayın benim böyle davrandığıma. Ne kadar güçsüz biri olduğumu fark etseniz, bunca zamandır size anlattıklarımın karşısında nasıl ayakta kaldığıma şaşırır kalırsınız.
Bazen, bir kuyuya benziyor hayat. Kör, pis, zehirli bir kuyu. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor. Kimseyi görmüyor gözüm, sevdiklerim yabancılaşıyor. Dostlarımın seslerini tanıyamıyorum, varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık, lanet... Beni bu durumdan her zaman kurtaran insan ise istisnasız Funda oluyor. Her zaman, her boşluğa düştüğümde...
-Caaan, hayatım ben çıktım hadi sen de hazırlan!
+Hemen giriyorum... -
455.
0Dhhdwrgcfefi
-
454.
+1-Can'ımmmm, günaydın sevgilim.Tümünü Göster
+Günaydın günüme neşe katan insan.
-Bugün işe gitmesek mi hı? Ne dersin? Zaten oraları idare edenler var, uzun zaman sonra kendimize biraz vakit ayıralım mı? Ben seni çok özledim Can, yanımda olmana rağmen ben seninle ikimize özel zamanlar geçirmeyi çok özledim. Beraber deli dolu kahvaltı yapmayı, saatlerce göz göze bakışmayı, muhabbetler etmeyi çok özledim. Kırmazsın beni değil mi? Vaktini bana adayabilirsin bugün değil mi?
+O nasıl soru öyle? Senin aklın alıyorm u ki sen benden bir şey isteyeceksin ve ben onu yapmayacağım... Her günüm, her anım, her saniyem sana feda ömrüm boyunca ne zaman istersen ben seninim biliyorsun. Hadi kalkalım, eskiden de yaptığımız gibi simitlerimizi alıp sahile doğru yola çıkalım ne dersin? Yine martılara atalım parçalar koparıp, denizin içine sokalım ayaklarımızı. Kalk haydi, saçın başın incin kalsın, yâd edelim yeniden aşkımızın ilk günlerini.
-Hayır tabi ki. Yani evet ama o söylediklerin bugün olacak şeyler değil, bugün çok ayrı, çok özel bir gün olacak bizim için. Aşkımız için ve ben öyle ev kafasında takılmak istemiyorum bütün gün. Ben duşa giriyorum, sen de kalk çay kahve falan bir şeyler hazırla, kahvaltı için çok güzel bir yere gideceğiz beraber. Hadi bakalım.
içinde ki heyecan, dışına yansıyordu, yine ardımdan dönüp duran bir dolap var bunu hissedebiliyorum ama söz konusu kişi Funda. Ve onun ne planladığını tahmin etmek gibi bir lüksünüz olamaz, ben dahil.
Oflaya oflaya bir şekilde doğruldum yattığım yerden. Yüzüm gözüm şişmiş, ellerim uyuşmuştu artık ve vücudumda enerji adına bir şey yoktu. Aynaya baktım, kendime yabancı geldim. Selim'e akıl verirken ben kendime bakmaz olmuştum, ne hakla o konuşmayı yaptım acaba, kendine bakmıyorsun, saldın derken...
Funda'mın eşsiz sesi ile, naif ezgileri geliyor kulağıma. Özlemişim bu sesi duymayı. Bizim şarkılarımızı söylüyor. Kelimelerinde sadece ikimizin emeği olan, adeta bizim aşkımızı anlatan o şarkıları. Beraber sahnelere çıktığımız günler geliyor gözlerimin önüne ve ben duygu seline kapılıyorum. Çatallaşmaya başlayan sesim ile eşlik ediyorum ona yavaş yavaş. Ezgilerimi, nâmelerimi yeniden canlandırıyorum gibi geliyor. Kaç ay geçti, kaç zaman sustum kaldım karanlıklarda, bilmiyorum. Sadece siyah şeyleri hayal eder olmuşum ki, evimizin çiçekli bahçesinde ki her gün gördüğüm renkleri dahi unutmuşum zihnimin odacıklarında.
Sevda, vahalarda aylarca susuz kalmak gibi senin yanında. O kadar muhtacım ki sana, o kadar ihtiyacım var ki bir damlana, başaramam anlatmayı. Ben, dudaklarım çatlamasına rağmen, halâ senin adını anabiliyorum kavuran güneş altında. Canım yansa dahi, sen oluyorsun yine dualarımda. Senin sevdan öyle bir şey ki, sapsarı kumların arasından bile, bir hayat belirtisi yakalayabiliyorum. Tek damla yağmur yağmamasına rağmen, o çöllerin ortasında bir şekilde kendisine hayat bulan ufacık bir bitki gibi. En zor koşullarımda bile, işte şimdi yolun sonuna geldim dediğim saniyelerimde bile sen bana hayat verecek bir bahane elbet bulabiliyorsun. Ben seni, umutların bittiği yerde seviyorum. Yok oluşa şahit olmama müsaade etmeden, beni tekrar kendine çekebildiğin için... -
453.
0reszzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
-
452.
+2Haydi gidelim el ele lunaparka, eğlenelim sabahlara kadar dert tasa unutulsun, çıksın aklımızdan. Gel gidelim seninle uzaklara, yeniden, korkmadan. Tut elimi, gözlerin gözlerime değsin, sıcaklığını hissedeyim vücudunun bir adım öteden, rüzgar savursun saçlarını yüzümün en uç noktalarına dahi. Funda'm, gözümün nuru. Ne yapayım da yâr olayım sana, hoş geleyim gönlüne. Söyle, razı olman için ne sermeliyim önüne ömür boyu. Her şey çok farklı, her şey. Unuttum diyemem asla, unutamam lâkin ne de güzel alıp zütürdün beni uzaklara bir süre boyunca verdiğin haberle. Ne de güzel yakışır cennet ayaklarının altına öyle.
Annelik...
Eş olmak dahi öylesine senin için yaratılmış ki, öylesine tamamlıyorsun ki bu koca ekgib adamı, bir de evlat bağışlayacaksın bana öyle mi... Anne olacaksın... Babalık nedir bana tattıracaksın...
Sen bir insanın başına gelebilecek en güzel şeysin kadın... Sen, benim yaşayacağım en güzel duyguların tek sahibisin...
Engel olamıyorum kendime. Uzanıyorum çimenler üzerine, dizginlemek istiyorum kendimi ama bu gerçekten mümkün değil. Avaz avaz, sesim yok olana kadar bağırmak istiyorum dünyaya "Biz artık tam bir aile oluyoruz!" diye... -
451.
+1Uzandım yeşilliklerin üzerine, gözlerim bulutları seyrediyor. Hafiften deniz kokusu, serin bir meltem ile sarıyor her yanımı. Uzun zaman oldu, çok uzun zaman... Buralara yalnız başıma gelip her şeyden uzak kalmayalı sanki asırlar oldu. Ve ben bunu ne kadar özlediğimi fark ettim. Ne kadar hasret çektiğimi... Biliyorum ki, ne olursa olsun, asla bu huzur dolu şeyden vazgeçmeyeceğim. Kendimi mutlu hissettiğim, üzerimden yüklerin kalktığını hissettiğim nadir yerlerden birini sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Bir oluyorum toprak ile, bütünleşiyorum. Nereden geldiğimi unutmama engel oluyor. Sakinleşiyorum, gözlerim ağırlaşıyor. Hayallerimin arasında kayboluyorum, gözlerimin önünde istediğim şeylere can veriyor ve kendi kusursuz dünyamı yaratıyorum. Bazen Funda oluyor yanımda, bazen arkadaşlarım bazen hiç kimse ama ben her ne olursa olsun burada boş boş vakit geçirmekten alıkoyamıyorum kendimi. Sigaralarım ardı ardına yanıyor, verdiğim nefesim bir bulut olup gökyüzüne kavuşuyor, diğerlerine karışıyor. Uyumak istiyorum, yorgun gözlerimi dinlendirmek, yorgun olmadığımı hissetmek... Eskiyi özlüyorum, her an, her saniye... Buraları hep beraber arşınladığımız zamanlara geri dönmek istiyorum. Yine yapabiliriz. Bir ekgib, bir fazla. "Biz" var oldukça, önemli olan bu değil mi?
Bir mucize olsun...
Yeşersin yeniden topraktan bir yonca filizi. Bir damla su, bir hüzme ışık ile... Etrafında toplansın yine karıncalar, yuva yapsınlar köklerine... Can bulsun yeniden her şey...
Bir umut...
Bir ışık...
Ufacık bir mucize... ihtiyaç duyduğumuz tek şey, insanlık olarak... -
450.
+1Funda ile günlük rutinlerimiz aksamadan devam ediyor. Sabahları uyanıyoruz, evimizi toparlayıp cafeyi açıyor, masaları siliyor, mekânı temizliyor ve hazırlıklara başlıyoruz. Her gün, hiç aksatmadan mutlaka bir kaç dostumuz ziyarete geliyor. Bazen beraber sabahlara kadar muhabbet edip, ertesi günün işlerini diğer elemanlarımıza devrediyoruz. Halâ her yerde kır çiçekleri var, halâ her yeri Seda'nın sevdiği, istediği gibi düzenliyor, onun anılarına sahip çıkmaya çalışıyoruz. Önceleri duvarlarda karikatürler, dünyanın farklı yerlerinden fotoğraflar falan asılı iken, şimdi her yerde aralıksız Seda'nın ve bizim onunla olan fotoğraflarımız asılı. Sanki hep bizim yanımızda gibi hissetmeye çalışıyoruz. Sanki yanımızdan hiç ayrılmamış gibi... Artık Funda konuşuyor o çiçeklerle her sabah, sularını veriyor, bakımlarını yapıyor, topraklarını temizliyor. Sanki o çiçekler de gerçekten kime ait olduklarını biliyor gibi, her geçen gün daha fazla renkleniyorlar.
Uykuluyum... Her gece yarıda bölünüyor uykularım. Gözleriö kıpkırmızı ve şiş. Acı hissediyorum, kapatamıyorum. Ne zaman uykuya dalıyor olsam, bana sesleniyor meleğim. "Kurtar beni abi... " "Abi canım yanıyor... " "Beni bırakmayın nolur, sizden ayrılmak istemiyorum... " "Selim'im... Beni hep sev olur mu... " "Kendinize iyi bakın... "
Henüz, gözlerini kapatmadan önce söylediği son sözler. Her gece, her rüyamda kulaklarımın zarı yırtılırcasına yankılanıyor bu kelimeler kafamın içinde, odamda. Çoğu zaman sıçrayışlarım, Funda'yı da rahatsız ediyor, oda uyanıyor benimle beraber. Ne oldu diyor, anlatıyorum, gözleri doluyor. ilk gün ki sevdası bir nebze bile azalmamış olan kadın, yine o devasa aşkı ile sarılıyor o zaman bana. Ne kadar sıcak, ne kadar şefkât dolu bilemezsiniz. En çok da bu yönüne aşığım karşımda ki kadının. Bir dokunuşu, bir sarılışı artık ne derseniz. Ne şekilde olursa olsun bana ufacık bir teması mest ediyor beni, ne varsa aklımda uçup gidiyor anında. -
449.
+2Selim, günden güne kendini kaybetmeye devam ediyor. Ayda yılda bir uğrar oldu cafeye, her geldiğinde de zaten daha fazla tanınamayacak hale geliyor. Saçı, sakalı tamamen birbirine girmiş, bakımsız, uykusuzluktan gözlerinin altı kapkara bir vaziyette...Tümünü Göster
+Biz seni böyle sevmedik be oğlum, biz seni böyle kabul etmedik kardeş diye nedir bu kendini bırakmışlıklar anlamıyoruz. Kendini bitiriyorsun, bizleri üzüyorsun be. Toparlan artık, kendine gel ki Seda'ye, Cemil abiye bunları yapanların peşine düşelim hep beraber. Benim dayanak olarak görebileceğim tek adam sensin, sırtımı dayayacağım tek insan sensin biliyorsun.
-Beceremiyorum Can. Yaşamayı da ölmeyi de beceremiyorum anlamıyorsun. Yapamıyorum, onun beni bırakıp gidişini kabullenemiyorum. Ne güzelliği gidiyor gözlerimin önünden ne de gözlerinde ki acı dolu son bakışlar. Ben bu zamana kadar onu hiç böylesi korku dolu bakışlarla görmedim. Ölmekten mi, bizi bırakıp gideceğinden mi korkuyordu bilmiyorum. Tek bildiğim şey onsuz nefes almak istemediğim ama o kadar beceriksiz bir insanım ki, sevdiğim kadının peşinden gitmeyi bile beceremiyorum. Sıkıştım buralara. Her yerde, her köşe başında onu görüyorum, başkalarını ona benzetiyorum, yüzüme esen rüzgarda onun kokusunu duyuyorum Can bu ne demek bilmiyorsun...
+Bilmiyorum kardeşim. Ne ben, ne de başka kimseler de bilmesin istiyorum. Keşke sen de öğrenmeseydin bu hislerin nasıl olduğunu ama inan elimden gelse kendimi feda ederim o geri gelsin diye. O hepimizden daha fazla hak ediyordu yaşamayı, güle oynaya hayatına devam etmeyi ama buraya kadarmış be oğlum. Onun sınavı buraya kadarmış, sıra bizde. isyanın, kendini derdest etmenin ne faydası var bana söyler misin bunu? Senin kendine bu şekilde davrandığını görmüyor mu sanıyorsun sen? Sen sanıyor musun ki o bu haline üzülmüyor gittiği yerde. Hadi bizi üzmen senin için bir şey ifade etmiyor, Seda'yı da mı düşünmüyorsun hiç? Ayıp değil mi lan o kıza! Böyle mi sevdin sen o kızı!
Sözlerimi bitirmem, yüzümün orta yerinde bir yumruk hissetmeme neden olmuştu. Yaptığım şey onun Seda'ya karşı hissettiği aşkı sorgulamak gibi görünse de, acı verici ve onu öfkelendirici konuşmam, aklının başına gelmesini sağlayacaktı. Buna emindim. Çıkıp gitti yanımızdan, tek kelime dahi söylemeden dönüp arkasını gitti. Çok kızdı, çok öfkelendi biliyorum ama başka bir çarem yoktu. Affedecek, yine gelecek buraya, bilmem bugün bilmem aylar sonra ama gelecek adım gibi eminim. Pişman olacak yaptıklarından, elinden ne geliyorsa daha fazlasını dökecek ortaya. Çünkü onu tanıyorum. Çünkü o benim kardeşim... -
448.
0abiii devam mı ediyor bu bakıp bakıp yeri geldiği mutluluktan yeri geldiği üzüntüden ağladığım bu hikaye?
-
-
1.
0Dönüyorum kardeşim, kaldığı yerden devam. Haber salın kim varsa buralarda.
-
1.
-
447.
0Rezerve
-
446.
+2Yine zehir acısı kahve, yine boğazımdan geçmek bilmeyen ölüm tadı... Biz, her şeyi düzeltmeye, güzelleştirmeye çalışırken her şey çok daha kötü olmak için çaba gösteriyordu adeta. Nereye kadar? Daha nereye gelecekti bu acı dolu günlerin devamı... Avazım çıktığı kadar, ses tellerimi parçalayana kadar bağırmak istiyordum yeter diye!
"Can abi, hiç mi fark etmedin bunca zaman etrafında dönüp durduğu halde. Ne bileyim, sanki biliyordun da, görmek istemiyordun onu. Abi dile kolay ya, üç koca sene boyunca peşinden her gün geldi o kız buralara. Biz biliyorduk, bir şekilde öğrendik, fark ettik ama sen nasıl göremedin o kızı be abi... "
"Bugün, Funda abla buradaydı, sen yoktun. Görmeliydin, nasıl da düştü yüzü bir anda, seni göremeyince. Onun yüzünde ki hüzün, Selim'i de beni de kapladı resmen. Çok güzel şeylerden habersizsin abim."
"Neden seninle bu kadar ilgilendiğini sordum bugün, arkandan iş çeviriyor gibiyim abi afedersin ama elbet bir gün her şeyi öğreneceksin, o gün kızma bize olur mu?"
Seda... Özledim seni kardeşim... Biz günden güne eriyoruz buralarda, destek olacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz ama her geçen gün daha da güçsüzleşiyoruz birbirimizi kaybettikçe... Canım, biricik kardeşim... Eğer ki görüyorsan bizleri, ola ki duyuyorsan seslerimizi, sakın üzülme oralarda olur mu... Selim kabullenemedi senin onu bırakıp gidişini. Biliriz, sen de istemezdin bizi ardında bırakıp gitmeyi, zorladılar seni, mecbur bıraktılar, biliyorum...
"Abi bizi bırakıp gidecektin öyle mi!? Beni yani bir de hı!? Biricik kız kardeşini öyle mi?"
Her kelimen, her cümlen hala bugün ki gibi aklımda be deli kız.
başlık yok! burası bom boş!