/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 151.
    0
    Rezerved
    ···
  2. 152.
    +10
    Aldım defterimi kalemimi elime, aklımdan ne geçerse yazmaya başladım. Eski şehrime, eski sevgilime, geçmişte kalan her şey hakkında bor şeyler yazmaya başladım. Farkında olmadan saatler geçirmiştim orada. Kimler geldi, kimler geçti yanımdan, neler konuştular hiç bilmiyorum. Bir ara bana seslenenler oldu sanırım bir şey istiyor muyum diye ama umursamadım. Ben kendi içimde kaybolmuştum o vakit. Zaman çok hızlı geçiyor, ayrılık zamanı geldi buradan. Zaten buz gibi olmuştu kahvenin yarısı fincanda. Bir dikişte bitirdim onu da ama o da beni bitirdi tadıyla. Yavaş yavaş ancak kalkabildim oturduğum yerden. Hareketsiz o kadar zaman durmuşum ki bir an kemikleştim zannettim, ağrımıştı her yerim. Hesabı ödedim, ayrıldım. Sadece üzerimde ki giysilerim ve bir sırt çantam vardı içinde bir kaç kıyafet olan. Bir de el çantam. Siyah deri bir çanta. Cebime koymaktan haz etmediğim şeyleri koyarım içine. Defterim, kalemim, çakmaklarım falan yani. Kalacak bir yer bulmalıyım. Yani en azından bu geceyi atlatsam yeter bana.
    ···
  3. 153.
    0
    Okurum sonra
    ···
  4. 154.
    0
    Devam bitir artık devam
    ···
    1. 1.
      0
      Gidişattan bende bi haberim dostum. klavye başına geçtiğimde neler yazacağım hakkında bir fikrim olmuyor. tamamen doğaçlama. kısa yada uzun sürer diyemicem nbende bilmiyorum hikaye nereye gidiyor.
      ···
  5. 155.
    0
    Rez bi ara okurum
    ···
  6. 156.
    0
    (bkz: yanlışıkla araba çalan kadın)
    ···
  7. 157.
    0
    Rezalalım
    ···
  8. 158.
    0
    Yazacak bir şey bulamadım
    ···
  9. 159.
    +7
    Hiç bilmediğim bir şehirde yaşamaya başlamak biraz farklı bir heyecan getiriyor açıkçası. Nerede ne ile karşılaşacağını bilemiyor insan. Her sokak, her köşe başı farklı ve yeni şeyler demek oluyor.

    Sanırım aradığım yeri buldum, ufak ufak butik otellerin tabelaları ilerde ışıldamaya başladı. Hava zaten gece oldu ben kendimi kaybettiğim zaman içerisinde. Uyku iyice kendini göstermeye başladı. Zaten lanet kahveden ne bir gram zevk aldım ne de söyledikleri gibi uykumu kaçırdı. Kafamı soğuk suya soksam daha fazla etki gösterirdi. Peh..

    -iyi akşamlar.
    +Buyrun?
    -Bu geceyi geçirebileceğim bir odanız var mı acaba?
    +Maalesef şu anda boş odamız bulunmuyor.
    -Peki.

    Ulan öksüz gibi boynu bükük çıktım otelden iyi mi. Hiç beklemezdim böyle bir şey olacağını. insan ister istemez bulacağını umuyor boş odayı. Neyse, dolaşalım bakalım biraz daha.

    Dolaşalım dolaşalım da, yoruldum artık. Ayaklarım ağrımaya başladı. Bir an önce yatıp uyumak istiyorum.

    -Pardon! Bu çevrede mi yaşıyorsunuz?
    +Pek sayılmaz, buyrun?
    -Geceyi atlatacak bir otel arıyorum ama bu çevre de sanırım pek boş oda bulunmuyor. Yada buralarda daha başka oteller var mı bildiğiniz diye soracaktım.
    +Maalesef.

    Ne yapsam bilemedim şimdi. Cemil abiyi mi arasam. Başın sıkışırsa ara demişti sonuçta ve ben gece yarısına yaklaşan bir saatte sokakta kalmak üzereydim.

    -Alo? Cemil abi ben Can...
    +Can? Tanıyamadım.
    -Abi bugün misafir olmuştum sana, mekanına. Başın sıkışırsa ara demiştin ama bu kadar çabuk olacağını hiç tahmin etmezdim abi.
    +Buyur kardeşim.
    -Saat geç oldu ve ben hala bir otel bulamadım abi. Tanıdığın bildiğin bir yer varsa adres soracaktım sana o yüzden aradım.
    +Gel bakalım sen mekana, hallederiz bir şekilde...
    -Tamam abi eyvallah.
    ···
  10. 160.
    0
    babuş çok güzel yazıyonda hızlı hızlı atsanda bir solukta okusak (ellerine sağlık bu arada)
    ···
    1. 1.
      +2
      valla dostum, düşünüp düşünüp en uygun şekilde devam ettirmeye çalışıyorum hikayeyi. bazen öyle bir oluyor ki unuttuğum yerler oluyor, geçmiş partları okuyup öyle devam ediyorum yazmaya. o yüzden biraz da geç geliyor partlar ama genel olarak uzun uzun yazmaya çalışıyorum
      ···
    2. 2.
      0
      sen yaz yeterki
      ···
  11. 161.
    +8
    +Can, yorulmadın mı sende?
    -Yoruldum ya yorulmaz mıyım. Uykusuzluk da çöktü üzerime.
    +Hadi gel bana gidelim. Evimi gezdireyim sana, sana dair neler var her şeyi bir bir göstereyim. Hem biraz da kestirirsin olmaz mı? (resmen gel gel diye yalvarıyordu gözleri. o kadar heyecanlıydı işte bunu söylerkem)
    -Hatırlamıyorum evin yolunu diyordun? (ağızdan laf alma çabaları içerisindeyim)
    +insan evini unutur mu hiç. Hele ki o evde sana ait herşey var iken.

    Funda'nın evi şu an bulunduğumuz yere biraz uzak kalıyormuş. O yüzden bir taksi aramaya başladık. Nasıl bir sevdadır ki bu o kadar zaman boyunca benim peşimde nereleri yürüdü acaba. Ben pek ulaşım aracı kullanmayı sevmem, yürürüm neresi olursa. Genelde o kadar uzak yerlere de gitmem bilirsiniz. Sahil kenarı, cafelerin oralar falandır takıldığım yerler am uzaklaştığım da olmuyor değil. Nadiren yani bir otobüs taksi falan kullanırım. Neyse, hatırı sayılır bir zaman sonra eve ulaştık.
    ···
  12. 162.
    +8
    Evi biraz tarif edeyim size. iki katlı bahçeli bir evi var Funda'nın. Her yer çiçeklerle, ağaçlarla bezenmiş halde. Mükemmel görünüyor desem yeridir. Tam onun gülümsemesine yakışır bir görüntü, ilk bakışta.

    Güzel işlemeli rengarenk boyalı bir giriş kapısı var bahçenin. içeri adım attığınızda iki tarafta yeşillikler, çiçekler olan patika tarzı bir yol var sizi eve bağlayan. Etkilendim, yalana gerek yok. Beyaz bir kapısı var evin, tabi ev yine çok güzel renklerle boyanmış. Girer girmez neşe doluyor insan desek yeridir. Cıvıl cıvıl her yer. içeri adım attık, Funda biraz mahçup... Sonuçta ne kadar zamandır kendini bırakmışsa ev biraz incin haliyle. Kıyafetler dağılmış evin içine, her yer kağıtlarla dolu bir şeyler karalanmış şekilde. büyük küçük, renkli renksiz, yüzlerce, hatta binlerce kağıt var diyebilirim. Merak ettim, yerden birini aldım.

    "Bugün buraya gelişinin 63. günü Can. Bugün de seninleyken sensizdim. Beraberdik seninle ama uzaktım sana. Yalnızsın bugün de, yanında kimseler yok. Koskoca bir dünyada tek başınasın. Ben de öyleyim ama neden bir türlü karşılaşmadık ki biz. Bu gece ilk defa bir yerde karşına çıktım uzun zaman sonra. Tanımadın beni. Hoş, zaten tanımıyordun. Senin için alelade bir insandım ben en baştan beri. ilk geldiğin gün içtiğin acı kahvede sana ben eşlik ettim ama sen bir şeyler karalamaktan kendini bile görmüyordun ki, yanında oturan beni nasıl göresin. O gecenin sonunda otel ararken bir şeyler sorduğun insan da bendim. Ne zaman bir şeylere ihtiyacın olsa sana yakındım ama yardım edemedim. Seni yalnız bırakmak zorunda kaldım bu koca şehirde. Özür dilerim... "

    Funda'ya döndüm bunu okuduğum an. Yüzünü tekrar tekrar inceledim. Her detayını. Gerçekten de oydu. Gecenin bir yarısı yorgunluktan ve uykusuzluktan ölmek üzereyken yardım istediğim kişi oydu.

    -Peki neden söylemedin bana o otelin yerini?
    +Vicdansızlık diyebilirsin belki ama gitmeni istemedim. Seni izlemek istedim. Neyin peşinde olduğunu bilmek istedim.
    -Yorgundum, peşinde olduğum bir şey olsa dahi o an aklıma bile gelmezdi.
    +Yanlış hatırlıyorsun. O gece ki karşılaşmamızdan sonra telefonda görüştüğün adamın yanına gitmedin. Ağır ağır o yöne gitmeye başlamıştın evet, ama o cafeye girmedin. Bir şey dikkatini çekti ve yolunu değiştirdin. Vapur sesleri. Pek yakın olmasa da sahil oralara, sesler yine de ulaşıyordu. O seslere doğru yöneldin. Sonra martılar, deniz kokusu ve dalgalar karşıladı seni. Ben yine seni izliyordum, tıpkı dün akşam senin beni merak ettiğin gibi merak ederek. Çimenlere oturdun, bir sigara yaktın çok zaman geçmeden yine defter kalem elindeydi. Serin havaya aldırış etmeden uzandın çimenler üzerine, bir yandan yıldızlara bakarken bir şeyler karaladın yine. Uyudun kaldın orada. Defterin kalemin bir yanda, çantaların bir yanda uyudun. Üşüdüğünü gördüm, çekine çekine yaklaştım yanına. Tanımadığım biri olsan da vicdan bu el vermez kimseyi o durumda bırakmaya. Seslendim sana, bir süre uğraştım uyanman için ama nafile. Uyanmadın. Bir şekilde gece boyu sıcak durmanı sağladım. Cemil beyin cafesinde duruyor ya hani, serin akşamlarda sigara molası verdiğin zamanlar üzerine aldığın polar. Sabah uyandığında bu nerden geldi kim örttü bunu diye etrafına bakındığın polar. Üç yıldır, sende bana ait olan tek şey. Neden duruyor o hala sende? Kaldırıp atabilirdin...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 163.
    +9
    Zihnim allak bullak. Nasıl bir durumun içerisine düştüğümü bir türlü idrak edemiyorum ama bu durum tuhaf bir şekilde de hoşuma gidiyor. Düşünsenize, yıllar boyu bir melek size kanat germiş, sizi gözetleyip koruyup kollamaya çalışıyor. Bir yandan da utanıyorum biliyor musunuz? Neden derseniz, o benim için nelerden fedakarlık etmiş ve ben tüm bunlardan bi haber şekilde yaşamış geçmişim. Anlattıkça kalbim resmen içerde krizler geçiriyor...

    -Kimden geldiğini bilmesem de o bir hediyeydi bana. Atmak istemedim. Ne zaman üşüsem o polara sarılırım. Sabah uyandığım sürprizi hatırlarım. Bekledim hep bir gün biri gelir de ister diye ama kimse gelmedi. Gökten indiğini düşünmüşlüğüm bile oldu saçma bir şekilde. Ama her zaman hoşuma gitti biliyor musun? Ne zaman üşüsem ona sarılınca hep bir huzur kaplardı içimi.
    +Defterin son sayfasına ulaşmadın henüz dimi? (nasıl bir gülümseme desem bilemedim. yani umarım ulaşmamışsındır dercesine bir dilek içeren bir gülümseme hayal edin)
    -Hayır?..

    Çantamı aldı, açıp içinden defterimi çıkardı. Son sayfasını açıp okumaya başladı...

    "Tahmin ettiğim üzere bu şehirde yaşamıyorsun. Yani gece boyu otel aramandan ve meraklı gözlerle etrafı incelemen beni bu düşünceye sürükledi. Beni tanımıyorsun, ki zaten ben de seni tanımam etmem. Ama isterdim seni tanımayı çünkü yazdıklarını okuduğum zaman tüylerim diken diken oldu. Neredeyse hepsini okudum. Özeline girdim biraz özür dilerim ama merak işte insan engel olamıyor bazı şeylere. Bu gece farkında olmadan uyudun kaldın çimenlerin üzerinde ve gerçekten çaresiz görünüyordun. Ben pek sık gelmem bu kıyılara, nadiren denizi izlemeye uğrarım. Soğuk havalardan da pek hoşlanmam, bu yüzdendir hep buraya gelirken yanımda mutlaka sarılacak bir şeyler bulunur. Bu gece sen benden daha fazla üşüyeceksin eminim. Bu tanımadığın bir insandan bir hediyedir sana yabancı bir şehirde ki ilk gecende. Umuyorum ki sıcak tutar. Ben Funda. Hatırlamayacağın bir yabancı... 20.10.2013"
    ···
  14. 164.
    +8
    iki gündür neden şok üzerine şok yaşıyorum ki ben ya. Gerçekten artık kafam çok karışık. Ne hissettiğimi, nasıl hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum.
    ···
  15. 165.
    0
    Mobilemi gectin baskan
    ···
    1. 1.
      0
      yok dostum pc'den yazıyorum neden sordun?
      ···
    2. 2.
      0
      Az attin parri ondan
      ···
  16. 166.
    +8
    -Ben... Ne diyeceğimi bilmiyorum... Gerçekten... Teşekkür ederim...

    Gözlerim dolu dolu aptal aptal suratına baka kaldım. Yavaş yavaş yaklaştı, elimde ki defteri aldı kenara bıraktı. Ellerini belime doladı, vücudunu vücuduma yapıştırdı, başını omzuma yasladı... Sıcacık nefesini boynumda hissediyorum. Tüylerim ürperiyor, duvarlar yok olmaya başlıyor yine. Saçlarının kokusu tüm dünyayı ele geçiriyor, mest oluyor bütün hücrelerim.

    Gözlerim evi inceliyor, o kendine huzur bulurken. Duvarlar, dolapların kapakları, çerçeveler... Kısacası görebileceğiniz her yerde ben varım, benim fotoğraflarım. Her biri farklı zamanlarda çekilmiş, büyüklü küçüklü fotoğraflar.

    ilk öpücük... Ansızın... Boynumda hissettiğim o garip sıcaklık...

    Her yer bembeyaz! Çiçekler, bulutlar, duvarlar!.. Akla hayale sığmayacak kadar parlaklar, göz kamaştırıyorlar! Rüzgarların seslerini duyabiliyorum, kendilerine ait melodilerini.

    "Yanındayım sevdiğim, seninleyim... Kalbimi hızlı hızlı çarptıran adamın yanında... Seninleyim koca adam, yüreği gibi koca adam. Kim bilir ne kadar da güzel sarılırdın bana, huzur dolardım eminim. Duymalısın sevdiğim, şarkılarımı... Belki seslendiremem senin kadar güzel şekilde ama eminim dinlersen sende seversin bestelediğim seni. Kimse bilmesin istedim, duymasınlar içimde ki sesleri. Sarıldığın vakit sana söylesin en güzel şarkılarını yüreğim."

    Hepsini okumak istiyordum o kağıtların. Kim bilir neler vardı onlarda. Ne duygular, ne acılar, karanlıklar...
    ···
  17. 167.
    +8
    -Funda?
    +Can'ımmm... (daha da sıkı sarılarak)
    -Çok iş var burada dimi? (gülerek)
    +Kıyamadım toparlamaya...
    -Yazdığım şeylerde parça parça anlattığım insan hayat buldu. Peki senin aşkını anlattığın insan hala çıkmadı mı karşına ki, hala bekliyorlar burada? (yüzünü kaldırıp kocaman gözlerle bana baktı)

    Hemen toparlandı, kenara koyduk çantalarımızı bir kenardan başladık hemen toparlanmaya. Gerçekten çok iş var gibi görünüyordu ama pis değildi ev. Sadece incintı, kolay olacaktı toparlanmak.

    "Ben artık kahve içmek istemiyorum Can. Çok acı. içimi yakıyor... "

    "Çok neşeliydin bugün, sanırım yeni bir arkadaş edindin çalıştığın yerde. Muhabbetiniz bayağı koyu görünüyordu."

    "Of Can of, nasıl unutursun sen ya. Kaç defa söylemediler mi sana iş yerinde ki arkadaşların üşütürsün ceketini al diye. Hastaymışsın, göremedim seni bugün. Ulaşamıyorum da sana. Nasılsın bilmiyorum. Of!"

    "Hemen arkanda ki bankta oturuyorum. Sen izledikçe denizi ben dalgaların oluyorum. Yıldızlar olup yüzüne vuruyorum ışıl ışıl. Karanlık olup hapsediyorum seni içime."

    "Görebileceğin en güzel gün bugün olabilir. Her yer neşeli insanlarla dolmuş. Parklar, bahçeler... işte olmaktansa gelip insanları izleyebilirdin bugün ama kendin kaybettin."

    "Elinde kadehin, yalnızsın. Kim bilir neye dertlendin, neler geldi aklına. Uzun uzun dalıp gidiyor gözlerin uzaklara, neyi bekliyorsun? Gemiler gelir yanaşırlar, yine hareketsizsin. Martılar çığlıklar atar etrafında, kulaklarını kapatırsın. Neye bozuksun, neden üzgünsün bugün? Hiç görmedim seni bir şeyler yazarken uzun zamandır. Kim çaldı mutluluğunu?"

    Aslında evi toparlamak üzere anlaşmıştık ama o iş yaparken ben onun yazdıkları arasında buldum kendimi ve engel olamıyorum kendime. Hepsini okumak istiyorum bir çırpıda. Tüm fotoğraflarıma bakmak istiyorum. Bir yandan da onu tanımak istiyorum çünkü ona dair bildiğim tek şey tamamen benimle yaşadığı ve adı. içimi heyecanlandıran kıza karşı bildiğim tek şey bunlar.

    -Funda.
    +Efendiiiim (neşesi yerinde)
    -Gelir misin?

    (koşa koşa geldi, sokuldu hemen dibime)

    +Geldim (gülümsedi, resmen bir şeker verilmiş çocuk gibi)
    -Her şeyi biliyorsun dimi? Bana dair ne varsa hepsini en ince ayrıntısına kadar biliyorsun.
    +Senin, kendinle alakalı bilmediğin şeyler de dahil (göğsünü gururla kabartarak)
    -Bana kendini tanıtabilir misin bu kadar iyi şekilde. Yani, bende içimde bir Funda yaşatabilir miyim?
    +Sadece gözlerini kapat. Hiç konuşma olur mu ama sakın.

    Kapadım gözlerimi ve bekledim. Ne olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Yani bir şey mi hayal etmeliydim, bir şey mi düşünmeliydim yoksa öylede beklemeli miydim bilmiyorum.

    Funda bu sırada bir şeylerle uğraşıyordu ama ne olduğunu da merak ediyordum hatta meraktan ölüyordum. Sonra bir müzik çalmaya başladı. Bu benim şarkılarımdan biri, benim notalarım. Bir kadın. Uzakta. Bana bakıyor çünkü bu benim yıllardır istediğim kılığa soktuğum insan. Benim yarattığım hayallerimde ki kadın. ilk defa yaklaşıyor bana, şimdiye kadar hep uzaklarda görmüştüm onu. Anlatmıştım ya size, ben o an ne istersem o da o şekilde davranıyor diye. Hani bazen çocuksu bazen tartışmışız gibi. Evet evet, yüzü yok demiştim. Çünkü yarattığım hayal gerçek olamayacak kadar iyi bir insanın görüntüsüydü. Beynimin bana bir oyunu mu yoksa deliriyor muyum bilmiyorum ama şimdiye kadar Funda ile karşılaştığım her yer gözlerimin önünde beliriyor. Ölüyor muyum lan yoksa!? Hayatım film şeridine döndü bir anda. Bulanık bir şeyler var. Hayal içerisinde hayal meyal hatırlamaya çalıştığım bir şeyler. Olamaz! Bu sahilde uyuduğum gece! Konuşmuş benimle, tıpkı defterime yazdığı gibi. Umursamadan dönmüş uyumuşum ben işe bakar mısın.

    +Beni senden daha iyi tanıyan biri daha yok bu dünyada. Her şarkında anlattığın insan oldum ben. Her kelimende kurduğun hayallerini, ben gerçek yaptım. Beni tanımak istiyorsan kendi içine bak Can. Ben ordayım. Ama benim hakkımda bilmediğin bir tek şey var onu da sana göstericem birazdan zaten.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 168.
    +3
    Inci de hala guzel hikayeler olduğunu görmek güzel
    ···
  19. 169.
    +11
    Ben size Funda benim şarkı söylediğimi bilmiyor demiştim ama biliyormuş. Her gecenin seslerinden tut ki videolarına kadar hepsinin olduğunu söyledi bana.

    Bana, beni sen yarattın diyor ama eğer öyle olsaydı neler yapabileceğini bilmez miydim. Ben yine şok.

    +Gelsene (elimden tutup bir odaya çekiştirdi beni)

    Daha ne kadar şaşırabilirim derseniz, iyi dinleyin.
    Girdiğimiz oda onun odasıymış. Ev onun zaten de, geceleri uyuduğu odaymış. Yatağının karşısında benim fotoğrafım. Bütün duvar hemde. Öyle ufak ufak fotoğraflar zannetmeyin, bir duvar boyu benim bir fotoğrafım var. Tek bir fotoğraf.

    +Bunu ben çizdim (yine o kendinden emin gururlu bakış)
    -Efendim!? (yok abi şaşır şaşır usandım ya. bırakıyorum şaşırmayı artık)
    +Evet, ben çizdim. Yavaş yavaş, seni tanıdıkça işledim suretini duvara. Beğenmedin mi???
    -...

    Siz olsanız size de aynısı olurdu şimdi itiraf edin. Nutkum tutuldu bir anda. Yapabildiğim tek şey sıkıca sarılıp havaya kaldırmak oldu Funda'yı.

    -Seni seviyorum...
    +!?... (benim şimdiye kadar ki şaşırmalarımı toplayıp onun yüzünde hayal edin)

    Tabi bende yine o meşhur yüz kızarması boy gösterdi.

    Gözleri dolu dolu oldu bana bakarken...
    ···
  20. 170.
    +6
    O iki kelime ağzımdan çıktığı anda sarılmayı bırakmış, o şokun etkisiyle bir kaç adım uzaklaşmıştı benden.

    Yaklaştı...

    Yaklaştı..

    Burnumun ucuna kadar geldi.

    Okkalı bir tokat yedim ağzımın orta yerine.

    -Neydi bu şimdi?..
    +Öyle birden söylenir mi geri zekalı (kalp atışlarını uzaktan duyabiliyordum)

    Nefes nefese kaldı bir anda, ellerinin titremeye başladığını görebiliyordum. Elleri terlemişti anında, yüzümü avuçlarının arasına aldığında fark ettim. Kendine doğru çekti yüzümü ve yanağımla dudağım arasına bir öpücük kondurdu. Bir insan anında kıpkırmızı olabilir mi? Bir saniye sürmedi utanıp kızarması. Beni görseniz nasıl mutluyum nasıl salak salak gülüyorum.

    +Özür dilerim.
    -Ne için?
    +Tokat attım ya.
    -Acımadı merak etme.
    +Al o zaman (bu sefer ki daha şiddetliydi) Bir daha öyle ansızı söyleme, öleyim mi heyecandan bunu mu istiyorsun?

    Yüzümü sanki canım yanmış gibi bir hale sokup gözlerimi sulandırdım.

    +Yaa, kıyamam gel buraya. (bir öpücük daha(çakallık))

    -Tek mi yaşıyorsun burada sen. Yani bir arkadaş, annen baban yok mu?
    ···