-
26.
+16 -1Okuyan arkadaşlar, hikayeyi benim yazarken kendi içimde yaşadığım gibi, siz de okurken zihninizde yaşarsanız o zaman gerçek zevki alırsınız hikayeden. Gerekirse bir entry'yi tekrar tekrar okuyun o duyguyu alana kadar. Şimdiye kadar attığım her partı, Leyla ile Mecnun müziğini dinlerken yazdım. Gerçekten harika bir etki bırakıyor insanın üzerinde. Okurken dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim çünkü müziğin durgun ritmi, yaşanan olayların ne seyirde ilerlediğini idrak etmenize yardımcı olacak. Hepinize iyi okumalar dilerim dostlarım. Akşam görüşmek üzere...
-
-
1.
0Abi yüreğine sağlık okumaktan en çok zevk aldığım hikayelerden birisi efsane yazmışsın
-
1.
-
27.
+15Sahilden ayrılmam lazım artık çünkü buralarda sadece cafeler var ve ben gerçek bir yemek yemek istiyorum çünkü bütün günümü zaten aparatif şeyler atıştırarak geçiriyorum. Ara sokaklara dalalım bakalım, yeni mekanlar var mı.
Bir dakika ya, şuralarda ufak bir yer olacaktı sanki bir kere denk gelmiştim. Güzel çorbası ve ocakbaşı vardı. Ulan ne yerim şimdi be kurt gibi de açım ki...
Nerdeydi buu, şu sokakta mıydı acaba ya.
-Pardon bakar mısınız?
+Buyrun?
-S.. Sen? Haha, şaka gibi değil mi ya. Yıldız Tilbe dinlemeye devam mı? Yoksa bu sefer de ben mi sırra kalem basıp akılda soru işaretleri bırakayım?..
+Kahven çok güzeldi, teşekkür etmek için bakındım ama sanırım o kadar dalmışım ki çıktığını fark edemedim. Arkadaşına iletmiştim, sen gelinde söylesin diye ama kısmette yüz yüze söylemek varmış. (iki saate yakın cafede oturup kahve fincanına dalmasını izlememe rağmen, gülüşüne ilk defa denk gelmiştim bu anda)
-Rica ederim, afiyet olsun. Eğer gerçekten hoşuna gitti ise ne zaman istersen aynı yerde bulabilirsin beni (tabi aklıma yine kahve içtiği zaman ki durgunluğuna dair sorular gelmeye başladı ama ben yine de gülümsedim ona karşı)
+Tabi ki geleceğimden emin olabilirsin de, sen bir şey soracaktın galiba biraz önce.
-Aa evet, sahilde dolaşmaktan yemek yemeyi unuttum da. Buralarda ufak bir yer vardı, bir kere denk gelmiştim ama tam yerini hatırlayamadım orayı arıyorum. Biliyor musun yerini?
+Bir kahve daha yaparsan seni oraya zütürebilirim (çok şahane bir gülümseme daha)
Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler ama benim kahvemin hatırı bu sefer çok kısa sürdü anlaşılan. Evet, insanlarla kolay anlaşan biriyim bunu size daha önce söylemiştim. Bu sefer ki muhabbet başlangıcı bir ilk olacaktı benim için çünkü nedenini benim de merak ettiğim bir durum vardı. Bir kaç saat öncesinde kahve servisi yaparken dikkatimi çeken kızla bir şekilde tekrar karşılaşmıştık ve bu sefer sorularımın cevabını alabilirdim. Akışına bıraktım herşeyi ve mekana doğru yürümeye başladık. Çok uzun sürmedi ulaşmamız çünkü aptal kafam, neredeyse tüm mahalleyi gezmeme rağmen bir sokağa bakmayı akıl edememiş. Hay Allah, neyse. -
28.
+14Acaba sadece kendimi mi kandırıyordum? itiraf etmekte zorluk çekiyor olabilir miydim? Aşık oluyor olamam değil mi? Hem, akşamdan sabaha bu mümkün olabilir miydi? ilk görüşte aşk diye bir şey de var oysa ki... Of, gerçekten kafam karıştı şimdi.Tümünü Göster
Zaman...
Uzun zaman...
ihtiyacım vardı sanırım buna. Neden yıllarca işten başımı hiç kaldırmadığımı anlıyorum. Benim, ekgib kalan bir yanım varmış ve bu tamamlanıyor gibi. Ama korkuyorum, gerçekten korkuyorum. Bem uzun yıllar boyunca kendi kendime yetmiş, kimseyi sevmek gibi bir ihtiyaç hissetmemiş, en ufak sevgi zerresine dahi muhtaç olmamış biriydim ama...
Ama bugün yaşadıklarım? Henüz daha üzerinden kısacık zaman geçmiş olan yaşadıklarım?..
Funda... Güzel isim. Daha önceleri sadece bir kişide duymuştum bu ismi, ki zaten onunla da hiç muhabbetim yoktu, telaffuz etmemiştim hiç bu kadar fazla.
Yüzüne bakıyorum, dün akşam ki hali ile alakası yok. Dün yaşamayı öğrenmiş bir ceset vardı karşımda, bugün ise asla can vermek istemeyip hep bu halde kalmak isteyecek biri. Hala sormam gereken şeyleri sormadım kendisine. Meraklar içerisindeyim ona karşı. En büyük soru işaretlerim onu gösteriyor cevap bekleyerek. Gecenin ay ışığı, gündüzün serin gölgesi, uzanıp dinlendiğim çimenlerin kokusu vardı onda. Bir dakika! Size bahsetmem gereken bir şey daha var ona dair. Kokusu...
Bugün, az önce, kahvaltıda iken, dans ettiğimiz sırada, ona sarıldığım anda hayallere dalmama sebep olan en büyük etkenlerden biri idi kokusu. Mest eder insanı içine çektiği anda. Huzurun kokusu olur mu? Mutluluk dediğinde o koku gelir mi aklına? Keşke tüm evren Funda koksun der misiniz? Dersiniz... Bir kez farkına varsanız, emin olun daha fazlasını istersiniz. Ben şu an istiyorum çünkü.
-Funda!
+Efendim Can?
-...
+...
-Fundaaa...
+EFENDiiiiM (gülümsüyor)
Kalp atar, atar da ritmi tavan yapar hani. Akar ya damarlarından her bir zerrene o kan, akar da can verir ya sana. Bakar ya gözler görmek istediği şeye, kulaklar istediğini duyar bütün gürültünün arasından. Ter basar insanı, titremeye başlar elleri, bacakları sanki artık onu taşımakta zorlanıyor gibi olur ya insanın. Koşar koşar nefes nefese kalırsın da hızlı hızlı aldığın havada ki oksijen başını döndürür ya fazla geldiği için. ister de koşamazsın ya bazen, elini uzatır da tutamazsın hani bir şeyi. Yaşamaya dahi mecalin kalmaz, bitsin artık bu gün, akşam olsun, batsın güneş, yorgunluk çöksün üzerime ki uyuyup bu sıkıntıdan kurtulayım dersin ya. Bir şeyi ya çok seversin ya da nefret edersin ya. Ya olsun, ya da asla karşıma çıkmasın dersin.
-Funda bir şey söylemek istiyorum... istiyorum da, nasıl seçerim kelimelerimi, nasıl dile getiririm, nasıl söylerim bilmiyorum.
+Dinliyorum, hem korkma benden daha adam yemiyorum ki (şapşal bir gülümseme takınır anında)
-Bir fincan acı kahvenin telvesinde okudum seni dün akşam. Meraklandım, soramadım. Yanına gelmek istedim, vazgeçtim, yapamadım. Korktum mu? Hayır, korku değil. Anlamadığım bir şey var. Cevabını bilmediğim. Soramadığım. Sormaya cesaret etsem de doğru cümleyi kuramadığım bir sorum var. Neden Funda? Neden? Beni sana çekiyor oluşun için bana bir tek neden ver. Bir cümle, bir kelime bile yeter. istersen saatlerce en anlamsız cümlelerini savur bana. istersen sadece bakışınla anlat istediğini ağır ağır işle ruhuma. Neşelendim, hüzünlendim, büyülendim, heyecanlandım, korktum senin yanında ve yaşayabileceğim daha ne kadar duygu varsa akşamdan beri senin yanında yaşıyorum. Neden? Anlat bana bunu. Kimsin sen?
+Can...
-Efendim?
+SENi SEViYORUM... (Dolu dolu gözlerle söyledi bunu bana ve lafı biter bitmez kemiklerimi sızlatarak öyle bir sarıldı ki) -
-
1.
0Yeah bro nice
-
1.
-
29.
+14Velhasıl kelam, tatilimiz gayet keyifli geçiyor. Daha fazla tur rehberliği yapıp, boşuna kafa şişirmek istemiyorum. Mutluyuz, gerçekten çok ama çok eğleniyoruz, yeni insanlar tanıyoruz, yeni yerler keşfediyoruz. E haliyle günden güne de yoruluyoruz. Ne garip dimi? Tatile gidince normalde çok daha fazla yoruluruz her zaman.
-Hayatım
+Efendim?
-Devam mı?
+Sen nasıl istersen. Ama bir kaç gün bence odadan hiç çıkmayalım olmaz mı? Çok yoruldum ben.
-Ben de öyle, yorucu olduğu kadar keyifli de.
+Bundan hiç şüphen olmasın
Bugün buraya gelişimizim 12. günü. Neler neler oldu bir bilseniz. Başka bir şehire gittiğiniz zaman bile değişen hava koşullarına alışmak zaman alırken, biz bambaşka bir iklime geldik. Yorgunluk da olunca insanın üzerinde ikimizde hastalanıp yataklara düştük. iki deli, hasta ve bitap bir halde kendi kendilerine yettiler bir kaç gün. Mesela bazı yerlerde karaoke sahneleri vardı, beraber şarkılar seslendirdik, düetler yaptık. Çizim yeteneği kadar sesi de güzelmiş sevdiğimin. Bir kez daha etkilendim ondan. Bazen de şık bir restaurantda yemek yerken, ricada bulunup serenat yaptım gözlerinin içine bakarak. Binlerce fotoğrafımız oldu. Kâh gülerken, kâh korku dolu gözlerle... Videolar kaydettik birbirimizin peşinde koşarken, partilere katılıp kendimizi kaybettik. Bazen de parklarda sabahladık elimizde şarap kadehleri ile. Mağazalar gezdik, yeni yeni kıyafetler aldık, hatıralar topladık. Hatta iki gün önce bir kostüm mağazasından giyinip kuşanıp prens ve prenses olarak gezdik aşıklar şehrini. Herkes ikimize bakıyordu. Fotoğraf çekinenler, selam verip el sallayanlar hatta kıskandıklarını açık açık dile getirenler dahi oldu biliyor musunuz? -
30.
+14-Peki nereye?
+Sana, bana... Ya da ilk güne dönelim beraber. Her şeyin başlamasına sebep olan o güne. Ne dersin?
-Gözlerin gülsün yeter ki (yüzünü avuçlarımın arasına aldım) -
31.
+14Bir kaç part böyle kısa yazıcam dostlarım çünkü biraz işim var mobilim. Pc kaldırdım zaten mobil devam edicem yine ama uzun partları yazmaya birazdan başlıyacam. Bir de, betimlemelerden sıkılan var mı? Onlar olmadan tadı tuzu kalmaz bu hikayenin bence
-
32.
+13Henüz kimseye haber vermedim. Günler haftalar sonrasında ilk defa gözlerine bakabiliyordum ve bu anın tadını çıkarmak istedim bir süre daha. Elbette ki doktorlara haber vermem gerekiyordu, iyi olduğundan ancak o zaman emin olabilirdim ama biraz daha. Bir kaç dakikacık...Tümünü Göster
Zaman onunlayken sular seller gibi akıp gidiyor ve ben tutamıyorum. Sanki o varken hayat var, yaşam var ve kuşlar ötüyor. O yokken derin, sessiz uzay boşluğundayım. Anlatamam sizlere bu tarifsiz acıyı. Kederlerim son buldu, evet hem de hepsi çünkü artık benimle olduğunu biliyorum. Vazgeçmediğinden adım kadar eminim artık. Yine günün birinde istediğimiz gibi yaşamaya devam edebileceğiz ama biraz daha zamana ihtiyacımız var sadece.
+Doktoru çağırmam lazım sevgilim, onlar da senin iyi olduğunu bilmek istiyorlar
-Peki
Şu zamana kadar onunla ilgilenen ne kadar doktor varsa hepsi doluştular odaya. Kimisi gözlerini kontrol ediyor, kimi reflekslerini. Bazen elimi sıkabiliyor musun deyip gücünü deniyorlar bazense sorularla onun algısını kontrol ediyorlar. Gidişatı güzel, sorun olmadığını anlıyorlar. Daha rahat bir odaya alınmasını istiyorlar, daha fazla güneş alan ışıl ışıl bir oda...
Saatler ilerliyor, ben onu daha fazla sarıp sarmalıyorum. Kapıdan ilk Cemil abi giriyor, ardından Selim, Seda...
Hepsinin gözleri yaşlı ama onu uyanık gördükleri için yüzlerinde gülücükler açıyor. Hiç uyanmamış olarak biliyorlardı şimdiye kadar. En büyük sürpriz bu oldu onlara. Güller açıyor sevdiğim adamın yüzünde onları gördüğü anda, doğrulmaya çalışıyor, gücü yok... Olduğu yere çöküp kalıyor Selim, yakıştıramıyor bu halde olmayı ona. Cemil abi hemen yanına oturuyor yatağın, başını okşuyor baba şefkatiyle. Seda bana sarılıyor, göz yaşları omuzlarıma damlıyor usul usul. Hem sevinçlerin en büyüğü, hem acıların en tarifsizi aynı anda yaşanıyor bu beş insanın arasında. Selim kocaman sarılıyor sevdiğim adama. Seda korkuttun bizi abi deyip gözlerini siliyor. Herkes pervane etrafında, herkes düşünmeden her şeyi yapabilecek durumda, kalkabilmesi için. Selim çantasını açıyor, üzerine örtüyor uzun zamandır görmediği polarını, üşümesin kardeşim diye. Cemil abi omzuna dokunuyor, iyi gördük seni hayta diyerek. Elleri hala ellerimde, sıkı sıkı tutuyorum. Seda ayak ucunda gülümsüyor, abi sensiz oralar çok sessiz diye. Şarkılarını özledim diyor, sesinde ki buğuyu özledim abi... Hep birlikte Can'ın şarkıları söyleniyor tek bir ağızdan. Can hariç herkes ayakta ama görmeniz lazım, dizlerimiz titriyor. Sevinç çığlıkları atmak geliyor içimden, zor bela tutabiliyorum kendimi. Gözlerini özlemişim be adam... Ne zaman çıkacağız buradan diye soruyorsun bana ama inan bende bilmiyorum. Senin kadar bende istiyorum emin ol, buralardan uzaklaşmayı. En mutlu günlerimizde yaşadığımız acıları geride bırakmayı ben de çok istiyorum.
Müsaade istiyor bizimkiler, biraz dinlensin yiğidim diyerek. Bahçeye çıktıklarını görüyorum. Dağ gibi adam sigarasının külü gibi yere yığılıp kalıyor oracıkta. Selim giriyor koluna, oturuyorlar bir banka. Sadece sen değil adam, herkes yıkıldı o gün. Seni seven herkesin hayatı karanlık... -
33.
+1320.10.2013 Pazar.
istanbul... Büyülü şehir. Taşı toprağı altın denilen memleket. isterse pırlantadan olsun, umurumda değil. Ben para pul için gelmedim buralara. Yeni bir dünya arıyordum, kaybolmaya geldim.
Tam 13 saattir yoldayım. Bir otobüsün içinde 13 saattir oturuyorum. Nasıl bir yorgunluk var üstümde bir bilseniz. Ağrılar da cabası tabi.
Ee, iyi hoş geldim buraya da ne yapıcam şimdi. Nerden başlanır ki yeni bir hayata? (karnım gurulduyordu) Yolda düzgün bir şeyler de yemedim zaten. Açlıktan ölüyorum. Bakalım bakalım neler varmııış.
Otobüsler, dolmuşlar geçiyor ama hangisi nereye gider bilmem ki. Birilerine sorsam, kendi şehrimde adama yiyecek gibi bakıyorlar. Ulan burada da yadırgamasınlar adamı. Aman be kim ne diyecek sanki sor gitsin.
-Beyfendi bakar mısınız?
+Buyur arkadaşım.
-Yabancıyım, öncelikle yemek yemem lazım sonrasında kalacak bir yere ihtiyacım var tarif edebileceğiniz bir yer var mı nasıl gideceğime dair.
Yaklaşık yarım saat kadar ayak üstü konuştuk adamla. Nereden geldiğimi, neden geldiğimi, neler yapmak istediğim hakkında ki düşüncelerimi merak etti. Anlattım. Neşeli bir adamdı, muhabbet güzeldi açıkçası. Kendisi orada otobüs falan beklemiyormuş. Bazen insanları seyretmek güzel olur delikanlı dedi bana. Kalabalığı izliyormuş orada. Gel dedi, gidelim bir yerlere. Olur dedim, ilk başlarda itiraz etsem de. Oracıkta bıraksa beni ne yapacaktım ki sanki. Takıldım peşine, arabasına doğru ilerledik. istanbul gerçekten büyük bir şehirmiş şimdi anlıyorum çünkü git git bitmiyor yol. Bir yerde durduk, stop etti arabayı. Gel benimle dedi, girdik bir mekâna oturduk. Herkes pervane oldu etrafımızda, çalışanlar yani bahsettiklerim. Muhabbet burada da devam etti, Cemil benim ismim dedi. Buranın sahibiyim. ilgi alakanın sebebi şimdi belli oluyordu işte.
Yemekler söyledi, çaylar içildi falan ben müsaade istedim ve kalktım. Hesabı ödemek istediğimde, ihtiyacın olacak, kalsın paran dedi. ikramımız olsun hoş sohbet bir arkadaşa. Eyvallah, teşekkür ederim. -
34.
+13Yemeğimizi yedik, akşama kadar odanın içinde aylak aylak takıldık. Kâh film izledik kâh muhabbet ettik. Gece bir şişe şarap istedim, balkona çıkıp etrafı izlerken bitirdik Funda ile.
Sabah oldu ve kahvaltı etmeden yola koyulduk.
Bir mekana oturduk, kahvaltı menüsü sipariş ettik. Sonrasında bir kahve. Garip gelmiyor mu size de? Artık kahve içebiliyoruz hiç şikayet etmeden. -
35.
+13Hastaneden ayrıldık ve artık gerçekten acıkmıştık çünkü konuşmalarımız dahi midemizden gelen sesleri bastırmaya yetmiyordu. Uzun zaman sonra dinlenmiş olmasından sebep herhalde ki, gece yüzünde görmek istediğim gülücükler yüzünde güller açtırıyordu sürekli.Tümünü Göster
Fazla uzakta değildi zaten kahvaltı yapacağımız yer, pek sürmedi yani ulaşmamız. Geçtik cam kenarında bir masaya. Akşam ki soğuğa inat güneş çok güzel ısıtıyordu bizi ve her yer hala yemyeşil renkler ile bezenmiş haldeydi. Severim ben bahar havasını, kışa geliyorduk ama serin ve güzel bir hava vardı bugün. Kuş sesleri en güzel ezgilerdi kulağımıza gelen. Garson geldi, isteğimizin olup olmadığını sordu. Ben kahvaltıda tereyağını çok severim mesela. Sadece onu yerim ekmeğin üzerine sürüp. Biraz da tuz üzerine, eşsiz bir lezzet bana göre. Funda da aynısını istedi, belli ki hem merakından hem de bana eşlik etmek için. Güç toplaması gerekiyor, masayı donatmasını istedim garsondan. Bir kaç dakika içinde şahane bir kahvaltı sofrası vardı önümüzde. Ekmekleri kızartmalarını istemiştim ve sağolsunlar kırmadılar beni. Sıcacık ekmek üzerine sürdüm tereyağını ve hafif tuzladım. Pek huyum değildir ama Funda'ya ikram ettim ilk dilimi. Çocuksu bir heyecanla elimden almaktansa, benim elimde iken ısırdı ilk lokmasını. Şaşırdım, beklemezdim böyle bir hareketi. Gülümsedi bana bütün büyüleyiciliği ile. Mutlu oldum, gerçekten sanki yıllardır içimde atıp duran kalp bir başka ritimle atmaya başladı. Hani ben sıcak kanlıydım ya, o da öyleymiş meğer.
Benim aklımdan çıkıp gitti bütün açlığım çünkü onu izlemeye dalmıştım. Bir elim yanağımda, masaya dayanmış şekilde seyrediyordum onun kahvaltı yapmasını. O kadar dalmış ki, bir ara çayını yudumlarken bana ilişti gözleri.
+Sen neden yemiyorsun?
-...
+Can?
-...
Bir anda irkildim sonra, bir lokma ekmeğin üzerinde tereyağı ve çilek reçeli vardı gözlerimin önünde.
+Bak böyle de çok güzel oluyor güven bana (gözleri gözlerime adeta ömürlük gülümsüyordu)
-Hiç denemedim ama, sevmezsem darılmak yok bak
+Aç bakalım ağzını (resmen bir bebeksi bakış)
Onun elinden bir şeyler yiyordum. Daha önce hiç yapmamıştım böyle bir şey, farklı bir histi bu. Heyecanlandım. Hoşuma da gitmedi değil hani.
-Bu kadar güzel olmasının sebebi bence reçel yada tereyağı değil (yüzümün kızarmaya başladığını hissediyordum çünkü bir sıcaklık geldi suratıma)
Sadece gülümsedi. Ama öyle boş bir gülümseme değil. Omuzlarını kaldırdı, başını hafif öne eğerek gülümsedi. Anladım ki hoşuna gitmişti ve biraz da utangaçlık...
Onu tanımak istiyordum ama nerden başlasam, ne sorsam bilmiyordum.
-Neden Yıldız Tilbe şarkıları?
+Efendim?
-Kahvenin tadı, neden Yıldız Tilbe'nin şarkıları gibi?..
+Çünkü deli dolu birinin acıları da var o şarkılarda...
-Peki bugün de içecek misin bir kahve daha?
+Bilmem... Şu an için öyle bir düşüncem yok gibi.
-Gel benimle (birden masadan kalkıp elimi uzattım bana eşlik etmesi için) -
36.
+13Öyle böyle iki hafta daha geçirdik hastanede hep beraber. Cemil abi önemsemiyordu işini gücünü, parası batsın dedi kaç kere siz dönün dediğimde. Hep beraber dönecektik oralara, öyle istiyordu. Haklı da, baksanıza elimize yüzümüze bulaştırdık her şeyi.Tümünü Göster
+Aşkım bugün çıkıyoruz.
-Çok sıkıldım artık bence de hemen çıkıp gidelim. Hapiste gibi hissediyorum kendimi, görebildiğim tek yer bahçe, o da kısıtlı zaman boyunca. Gidelim artık hadi.
+Çıkış işlerini Cemil abi halletti zaten, hazırlanmamızı bekliyorlar aşağıda.
Erimiştim resmen. Ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Funda bir saniye ayrılmıyor yanımdan, eskisinden daha fazla ilgileniyor benimle. Aşığım sana kadın. Deli gibi...
Uçuş yasağım var, basınç değişimleri beklenmedik etkiler gösterebilirmiş beynimde. Bir süre daha buralardayız anlayacağınız. Herkes her şeyi geride bırakmış, benimle ilgileniyor. Kendime kızıyorum bunlardan dolayı. Hayatlarını berbat etmiştim ne de olsa. Otel odası hala bizdeymiş, eşyalar içerisinde duruyor olduğu gibi dedi Funda. Oraya gidiyoruz hep beraber. Bizimkiler de oraya yerleşecek. Bir kez daha denesem de abi siz gidin demeyi, çok iyi biliyorum o bakışların anldıbını. Eyvallah dedim, başım gözüm üstüne.
Funda ile beraber sabahları ve akşamları birer saat yürüyüşe çıktık bir hafta boyunca. Hastane zaten fizik tedavi randevuları vermişti, aksatmadık. Hala zorlanıyorum tabi ki, düşündüğümden çok daha fazla kaybetmişim gücümü, kas denen bir şey kalmamış bu kadarcık zamanda. Neyse, dönüşüm muhteşem olacak meraklanmayın.
Akşamları hep beraber yemekler yiyoruz, sinemalara gidiyoruz, her ne kadar bir şeyler geçmiş olsa da başımızdan, hala gezmekten ödün vermiyoruz.
-Sedaaa, sende sayemde buraları gördün hee haha
+Abi deme öyle, sen iyisin diye böyleyiz şimdi. Sen inanıyor musun sensiz tadı çıkar buraların?
^Uğraşma kızla hayta, cıvıl cıvıl neşesi yerinde baksana
-Kanka?
/Efendim kardeşim
-Gel bakalım yamacıma şöyle, destek ol bana biraz
/iste ölürüm sana lan
-Sus sus, bilirim ben seni
+Hepinizi çok seviyorum ben ya.
^Biz de seni seviyoruz Sedacım
Muhteşem bir görüntü yansıyor gözlerime. Herkes mutlu. Gerçekten unutuldu yaşanan her şey. Sevdiğim kadın yanımda, abi bildiğim adam en büyük destekçim. Kardeşim dediğim insanlar da benimle. Söyler misiniz? Böyle bir tablo içerisinde, kim yorgun düşüp terk edebilir ki bu dünyayı? -
37.
+12Ağlamaktan gözlerimin altları şişti, bir görseniz nefes alan bir cesetten farksızım ben de. Çok geç olmuştu saat, dayanamadım daha fazla, uyumuşum...
-Funda... -
38.
+12Beyler pc ile tel arasında bi senkron yapmam gerekiyordu ama w8.1 kullanıyorum ben hala. Sistem 10 olması gerekiyormuş. Güncelleme paketini indirdim yükleme aşamasına geçmek üzere. Hem pc kendini update etsin, hem de ben biraz kafamı boşaltayım bu arada. Şöyle 1-1.5 saat arası bir mola verelim, sonrasında devam ederiz yine. Yine iyiydim bugün bayağı bir yazdım ha. PDF hazırlayıp altına yazın "bu hikayeyi yazan adam kör oldu". yordu gözlerimi pc. neyse hadi eyvallah. bende düşüneyim biraz daha, bakalım nerelere ilerleyecek karakterler.
-
39.
+12Cemil abi anlamıştı zaten neden işe gelmediğimi, ses etmezdi. Daha önceleri defalarca fazla çalışmamdan, yalnızlığımdan şikayet edercesine konuşmalar yapmıştı benimle. Hepsinde de haklısın abi der, konuyu değiştirirdim bir şekilde. Ağır ağır geldi masaya doğru, çekti sandalyeyi, bütün ağırlığı ile oturdu yanımıza.Tümünü Göster
"Hoş geldin Funda" dedi yüzü gülerek. Gülümsedi Funda Cemil abiye. Ben yine şok, ben yine şok. Alıştım artık her saniye bir şeyler olmasından.
-Sende mi abi?
+Ne lan bende mi hayta. Ne kadar kalacaktın yalnız başına?
-Nereye kadar giderse kalacaktım abi. Biliyorsun beni.
+Yok efendim, bilmiyorum. Bilmezlikten geliyorum, itiraz mı ediyorsun?
-Of abi demek isterdim de, iyi ki diyebiliyorum abi. Teşekkür ederim. Her şey için. Hepinize teşekkür ederim ailem. (dedim ve sarıldım herkese sıkı sıkı)
Herkes resmen bu anı bekliyormuş gibi bakıyordu bize. Benim hiç bir şeyden haberim yokmuş. Sadece benim haberim yokmuş. Senaryosunu kendim yazdığım hayatımda, daha büyük bir sahnenin başrol oyunsucu olmuşum habersiz. Gözlerim dolu dolu, nefesim daralıyor. Boğazıma düğümlenen bir şeyler var ve gitmiyor. Bir sevdiğim kadına bakıyorum, bir ailem bildiğim insanlara. Ulan ne de güzel bir tablo bu be. Vallahi bak...
"Yakardı ciğerlerimi sigaranın dumanı sessiz karanlıklarımda kendimi dinlerken. Gecenin şerri de hayrı da üzerimde olurdu, ben çıkmaz sokaklarda kaybolurdum kendi içimde. Oysa ben bunu hayal etmemiştim ki, bunu düşlememiştim rüyalarımda. Geceler boyu ekgib kalan yanlarımı tamamlamaya çalıştım. Gündüzler kalabalık, güneş ışıl ışıl ama ne kadar vursa da yüzüme istediğim, aradığım şeyi bulamam. Yalnızım, koskoca dünyada milyarlar içinde eksiğim. Yarımım... Çatı katında çok döktüm göz yaşlarımı metrelerce aşağıda ki toprağa. Hep sessizdi evim, hep bir incinlık olurdu odalarında. Bazen bağıra bağıra şarkılar söylerdim doğaçlayıp, bazen susardım ansızın elimde kalan son sigaramla bakışarak. Çok yorulmuştum, çok ağrıma gider hale gelmişti bu durum. Evet, yalnız kalmayı ben seçmiştim ve bundan şikayet etme hakkım yoktu. Bu şansı tanımamıştım kendime. Özledim eski günlerimi. Okuluma gittiğim sabahları, babamın yolunu gözlediğim akşamları, annemin sarılmalarını... Ağlıyorum. Evet, tam da şu anda ağlıyorum ama kimse görmüyor. Size gülerken içime ağlıyorum ve farkında değilsiniz. Bu kez hüznüm değil dört bir yanımı saran, mutluluğum... Artık evim daha neşeli, çatı katında izlediğim yıldızlara bir tane daha eklendi. Babamın yolunu gözlediğim zamanların yerini farklı şeyler aldı, yeni bir aile, yeni bir hayat. Üç yılın ekgibliği bugün tamamlandı. Yarım kalan benliğime ortak oldu bir kadın, özlediğim duygularıma can verdi... "
+istediğin kadar izinlisin Can. ister geçerken uğra, istersen yıllar boyu özlet kendini, her zaman yerin var Cemil abinin, kardeşlerinin yanında.
Müsaade aldık herkesten, ayaklandık ruhumun diğer yarısıyla kapıya doğru. Bir sarılmadır ki bu, şimdiye kadar hiç biri koymamıştı böylesine içten. Bir yandan en büyük mutluluğumu yaşarken bir yandan hüzünlerin en tarifsizi kaplamıştı yüreğimi. Hiç bir şey bitmiyordu aslında ama nedense veda gibi geliyordu bu sefer o kapıdan çıkışım. Çok karıştırdınız be duygularımı birbirine. Nasıl kendime gelebilirim ki ben şimdi.
+Gidelim mi sevgilim? (asla bırakmayacakmış gibi sıkı sıkı ellerimi tutarak)
-Uzaklaşalım mı buralardan bir süre?
+Hadi toparlayalım bavullarımızı (sormadı bile nereye diye, neden diye)
Bindik bir taksiye, ikimiz de şoföre bakıyorduk, biraz daha hızlı dercesine. ilk çiçekli evimize gidiyorduk. Heyecanlıydık, neler olacağını bilmiyorduk, meraklıydık. Yol boyu ara ara bakıştık, gülümsedik. Sarıldık defalarca içten bir sıcaklıkla. Her şey çok hızlı gidiyordu, yetişmekte zorlanıyorduk.
Hemen indirdik bavulları dolabın üzerinden, ne kadar duracağımızı bilmeden neler varsa yerleştirmeye başladık. Kapıyı kilitleyip bizi bekleyen taksiye bindik tekrar, dün gece en huzurlu uykuma daldığım eve doğru sürdü şoför. ilk defa böyle coşkulu çıkıyorum bu merdivenleri ikişer üçer. Kapıyı açıyorum, Funda sanki her şeyin yerini daha önceden biliyormuş gibi eliyle koyduğu gibi buluyor ne gerekiyorsa, tekrar yola koyuluyoruz.
Sabiha Gökçen Havalimanı...
Saat 13:27...
Güzergâh Venedik...
Aşıklar şehri, rüyaların merkezi...
Uçuş saati 15:15...
Biletler elimizde. Bir cafeye girdik zaman geçirmek için.
-iki acı kahve alabilir miyiz?
Yüzümüzde gülücükler, bedenlerimiz sarmaş dolaş. Kahveden ilk yudum, yüzlerde değişiklik yok, mutluluk seli yerle yeksan ediyor duvarları. ilk defa acı değildi kahve, ilk defa bu kadar lezzetli, bu kadar güzel geldi.
"327 sayılı Venedik seferi için son çağrı!"
Koşturarak uçağa yetiştik. Hemen yerimize geçip derin bir nefes aldık. Gerçek olamayacak kadar güzel ilerliyor her şey. Uçağın kalkışını bekliyoruz. Hostes geliyor, her zaman ki şeyleri tekrarlıyor, kemerlerimizi bağlıyoruz.
Motorlar çalıştı...
Kaptan pilotun anonsu...
Hareket ediyoruz...
Yerden temasını koparan uçağın süzülüşüyle yukarıdan bakıyoruz artık istanbul'a. Ellerimiz ayrılmıyor saatlerdir. Bulutlara yükselmenin heyecanıyla gülüşmeler filizleniyor yüzümüzde.
+Eğer bu bir rüya ise hiç bitmesin. Ebediyen uyumak istiyorum.
-Eğer bu bir hayal ise asla batmasın sular altına, son nefesime dek düşlemek istiyorum.
Funda'nın başı omzumda, ben gözlerimi kapamış hayallere dalmış halde geçirdik yolculuğu. iki saatten kısa sürdü gelmemiz, hemen indik uçaktan, kontroller falan derken en sonunda çıktık havalimanından.
Bir araç kiraladık, doldurduk çantaları bagajına, düştük şehir merkezine doğru yollara. Otel bulmamız lazımdı, ilk işimiz buydu. Rehber olarak aldığımız kitapçıkta her şey yazıyordu. Otellerin adresleri, numaraları falan ihtiyacımız olan ne varsa. istanbul'un ilk gecesi gibiydi, bir kaç yeri aramak, gezmek zorunda kaldık bir oda bulabilmek için. En sonunda yerleştik bir yere ve şimdilik 15 günlük kiraladık odayı. Daha kısa da sürebilirdi, daha uzun da.
Acıkmıştık, yorulmuştuk. Kıyafetlerimizi değiştirip bir şeyler söyledik odaya. Bu günü otelde geçirip dinlenmek, yarın yeni bir güne daha enerjik başlayıp akşama kadar şehri fethetmek istiyorduk. Funda duşa girdi, ben sigaramı yakıp balkona çıkıp insanları izlemeye koyuldum. Odadan çıkıp, oteli gezmeye başladım sigaramı bitirdiğimde. Çok sürmeden odaya döndüm, Funda çıkmıştı. Islak saçları ile karşıladı beni, şahaneydi. En doğal halleriyle görüp, o haline bağlanıyordum... -
40.
+11Numarasını verdi bana gitmeden. ihtiyacın olursa, başın sıkışırsa gel. iş istersen de kapım açık sana bilesin dedi ve uğurladı beni. iri yarı, kalender bir adam olmasına rağmet gayet yumuşak ruhlu biri, ters köşe olmuş vaziyetteyim. Neyse, elimde çantam yürüyorum sokaklarda. Yakınlarda kalabileceğim ucuz oteller varmış. Oraları arıyordum ama zaman geçirmiştim bayağı. Yol yorgunluğu öylesine çöktü ki üzerime ama ben hala kalacak bir yer bulamadım. Uykuyu kaçırmanın en güzel yolu kahve derler. Sabahları kahve içmeleri bu yüzden demek. Bir cafeye girdim. Ahşap dekorlu güzel sıcak bir yer. Masalar doluydu, bara oturdum ve uykulu olduğumu bir kahve içmek istediğimi söyledim, geldi. Sade içersen daha kolay kendine gelirsin dedi garson. Eyvallah dedim içeriz.
Bir yudum aldım ki kahveden aman Allah'ım bu ne biçim bir tat. Ulan bu yaşıma kadar içmediğim kadar varmış. Şeker attım, olmadı. Resmen şeker boşalttım, hala acı bir tat. Sevmedim yani. -
41.
+1125 Mayıs 2014 PazarTümünü Göster
DÜĞÜNÜMÜZ VAR!
BAYRAM HAVASINA BÜRÜNSÜN HERKES, SÜSLENSiN TÜM DÜNYA HEMEN!
-Funda'mmm.
+Günaydın sevgilim.
-Günaydın gözümün nuru, günaydın güzel günlerim, günaydın umut dolu yarınlarım, günaydın sol yanım, sevgili karım...
+Kurban olurum...
-Hadi kalkalım, bugün hayatımızın en özel günü. Geç kalmamamız lazım hiç bir yere. Sabırsızlanıyorum!..
+Bende, BENDEEE!!
Hemen yatağımızdan fırlayıp duşa koştuk. Funda girdi ilk, ben o zamana kadar kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Çay demlenmeden çıkmıştı, ardına hemen ben girdim.
+Aşkım çay hazır çık artık.
-Geliyorum başla sen.
Ben çıkana kadar kahvaltısını yarılamıştı. Normalde asla ben masaya oturmadan başlamazdı yemeye ama bugün oldukça sıkışık ve yoğun bir gün olacak. Kapı çaldı, Seda ve Selim geldi. Hemen onlar da oturdular masaya. Biz hemen kalkıp hazırlanmaya başladık, dostlarımız mutfağı toparladılar. Çok sürmeden evden çıkmıştık bile.
ilk durağımız tabi ki kuaför olacak ama ilk önce cafeye uğradık Cemil abiyle buluşmak için. Bir kaç tayfa daha bekliyordu cafede kızlı erkekli. Cemil abi kızları aldı zütürdü kuaföre, biz de erkek takımı yola çıktık. Fotoğraf çekimine kadar göremeyeceğim sevdiğimi.
Kuaföre geldik. Cemil paşanın bir sürprizi daha, kameraman bekliyordu bizi kuaförde. Düğün günü videolar çekip, hazırlık aşamalarını belgesel haline getiriyorlarmış. Sevindik. Herkes oturdu bir koltuğa, baştan aşağı teslim ettik kendimizi kuaföre. Saçlarımız, sakallarımız, her şeyimiz değişmişti. Hemen mağazaya sürdü arabayı Selim, o ve diğer elemanlar takım elbiselerini, ben damatlığımı giyindim. Yan yana şöyle bir durduk ki ayna karşısında, jilet jilet. Herkes bana rakip olmuştu bugün yakışıklılık konusunda. Kim bilir sevdiğim kadın nasıl da güzel olmuştur...
Size hızlı hızlı anlatıyorum bunları ama saat çoktan öğleyi geçmişti. Hemen stüdyoya gittik. Kızlar daha gelmemişti. Stüdyoda buluşup çekimin yapılacağı farklı yerlere gidecektik hep beraber. Sonunda geldi kızlar ve yola koyulduk. Daha düğün başlamadan konvoy olmuştuk. Biz, Cemil abi ve iki araçlık ekibi ile fotoğrafçımız. Bir saat sürdü gitmemiz, yemyeşil kocaman bir parka geldik. Renk renk farklı ağaçlar, ortasında akıp giden bir nehir vardı parkın. Anlatamıyorum şu an, neler neler bir görseniz.
Hemen çekime başladık, yüzlerce fotoğrafımız oldu. Bazen yalnız geçtik kamera karşısına en karizmatik, en güzel pozlarımızla, bazen de ikimiz durduk aşk dolu bakışlarımızla. Sevdiklerimiz de dahil oldu çoğu fotoğrafımıza ve onları da albüme katmalarını istedik. Yaklaşık iki saat sürdü çekimimiz ve sonunda yola çıkmak üzere arabalara doluştuk. Gelin arabası bizi bekliyordu stüdyonun önünde, bir saatlik ikinci bir yolculuktan sonra teslim aldık arabamızı. Simsiyah, son derece şık bir Mercedes karşıladı bizi. Çok da güzel süslenmişti. Hemen düğün salonuna doğru yola çıktık çünkü saat epey geç olmuştu. Kendi düğünümüze geç kalacaktık şaka gibi...
Heyecan mı? Anlatılamaz derecede fazla. Konuşurken sesimiz titriyor o derece. Arabayı Selim kullanıyor, yanında Seda var. Cemil abi kendi arabasıyla takip ediyor bizi arkamızdan. Yaklaştık sonunda salona, kalbimin atışlarını duyabiliyorum.
Funda'mı bir görseniz diliniz tutulur. Bembeyaz bir gelinlik içinde. incilerle süslenmiş her yanı. Mutlaka görmüşsünüzdür gerçi bu tarz bir gelinlik ama sonuçta o benim meleğimdi ve onu bu şekilde görmek en büyük hayallerimden biri olmuştu artık.
Seda, kıpkırmızı bir elbise giymiş üzerine. Selim'in aklı çıkacaktı onu görünce, o kadar güzel olmuş benim küçük prensesim.
Cemil abi her daim takım elbise ile gezerdi zaten. Ama bugün ki takımına ayrı bir özenilmiş yani belli. Ben burdayım diyor resmen. Adamsın abim. Canımsın...
Sonunda salona giriş yapıyoruz. Farklı bir kapıdan giriyoruz içeri, kimseler görmedi bizi daha. Selim salonu kontrol etmeye gitti içeri, ekgib var mı, gelenler gidenler kimler falan bakmak için. Salon neredeyse dolmuş lan diyor kapıdan kafasını sokar sokmaz;
+Masalar, sahne falan her şey mükemmel olmuş kardeşim hiç kuşkun olmasın. Bizim çocuklar içeride çalmaya başlamış bile. Yine toplanmış etraflarına herkes, eşlik ediyorlar şarkılara. içerisi şahane durumda, bir de siz girdiğiniz vakit nasıl bir coşku olacak tahmin edemiyorum.
Funda'm. Ömrümün en kıymetlisi. Bir saniye olsun eksilmiyor yüzünden gülücükleri.
Selim ve Seda içeri geçiyor. Selim'in sesi geliyor içeri.
+Bayanlar baylar! Hepiniz hoş geldiniz. Bilmeyenler için öncelikle kendimi takdim edeyim sizlere. Ben Selim, bu günün baş kahramanlarının kardeşleriyim efendim. Yanımda gördüğünüz hanım kız sevdiceğim olur kendileri. Hepinizi saygı ile selamlıyor ve günümüzün esas kahramanlarını huzularınıza davet ediyorum! EN MUTLU GÜNLERiNi YAŞARKEN BiZLERi DE ŞAHiT TUTAN FUNDA ve CAN!!!
Alkışlar, ıslıklar, konfetiler, dışarıdan patlamaları duyulan havai fişekler, son ses hareketli bir müzik... Allah'ım, bu nasıl bir heyecan böyle. Bayılmak üzereyim. Funda'ya bakıyorum, o benden daha kötü.
Ağır ağır adımlarımız salona doğru gidiyor. Önümüzde ellerinde meşaleler yanan iki kız var, onları takip ediyoruz. Yürüdüğümüz yola güller serpilmiş, kesin Selim'in işi. Giriş kapısına son üç adım. Herkes çığlıklar atıyor, alkış kıyamet tüm salon.
Üç...
iki...
Bir...
Salondayız.
ilk dans...
Dans pisti bomboş, yuvarlak şekilde. Etrafında havaya kıvılcımlar saçan maytaplar döşeli. Tepemizde ışıklar dans ediyor resmen. Elimi bırakıyor Funda, tam karşıma geçiyor. Belini sarıyorum, elleri boynuma dolanıyor usulca. Tüm salona sessizlik hakim oluyor bir anda. Yüzlerce insan gözlerini dikmiş bizim dansa başlamamızı bekliyor. Bizim çocuklar Funda şarkısını söylemeye başlıyor, gözlerimizi kapatıyoruz, bulunduğumuz ortamdan çok uzaklarda, hayal dünyamızdayız. Uçsuz bucaksız çiçek bahçelerinde dans ediyoruz sevdiğim kadınla. Beş dakikalık şarkı saatler sürüyor sanki. Son cümleler, son notalar ve herkes alkışlarla, ıslıklarla coşuyor bir kez daha. Önlerinde eğilip, masamıza doğru gidiyoruz. Selim ve Seda bizi bekliyorlar masanın yanında. Sandalyelerimizi çekip oturmamıza yardım ediyorlar.
Nikah memurunu bekliyoruz, tüm eğlence imzalar atıldıktan sonra başlayacak. Kırmızı cübbesi ile bu tarafa geliyor memur, masamıza şeref veriyor. Koskocaman imza defterini çıkarıp masaya koyuyor, bizimle alakalı olan sayfayı açıyor.
Eline mikrofonu alıyor ve söze giriyor...
DEĞERLi KONUKLAR
BU MUTLU GECEYE HER iKi AiLE ADINA HOŞ GELDiNiZ DiYOR iYi EĞLENCELER DiLiYORUM.
NiKAH AKDiNE BAŞLIYORUM.
ADINIZ SOYADINIZ?
- FUNDA COŞKUN
ADINIZ SOYADINIZ?
- CAN GÜNGÖRÜN
BiRBiRiNiZ iLE EVLENMEK iSTEDiĞiNiZi BiZE YAZILI OLARAK BiLDiRDiNiZ. YAPTIĞIMIZ ARAŞTIRMA SONUNDA EVLENMENiZE ENGEL BiR DURUMUN BULUNMADIĞI TARAFIMIZDAN TESPiT EDiLMiŞ OLUP ŞiMDi MiSAFiRLER VE ŞAHiTLER HUZURUNDA EVLENME AKDiNiZi GERÇEKLEŞTiRECEĞiM.
SiZ, SAYIN FUNDA COŞKUN. YANINIZDA OTURAN SAYIN CAN GÜNGÖRÜN BEYi HiÇ KiMSENiN ETKiSi VE BASKISI OLMAKSIZIN ÖZGÜR iRADENiZLE KOCANIZ OLARAK KABUL EDiYOR MUSUNUZ?
- EVET
SiZ, SAYIN CAN GÜNGÖRÜN. YANINIZDA OTURA FUNDA COŞKUN HANIMI HiÇ KiMSENiN ETKiSi VE BASKISI OLMAKSIZIN ÖZGÜR iRADENiZLE KARINIZ OLARAK KABUL EDiYOR MUSUNUZ?
- EVET
ŞAHiTLER OLARAK SiZLERDE DUYDUNUZ, BiRBiRLERiNi EŞ OLARAK KABUL ETTiLER. SiZLERDE ŞAHiTLiK EDER MiSiNiZ?
-EDERiZ
-EDERiZ
BENDE MEDENi YASANIN VE BELEDiYE BAŞKANIMIN BANA VERMiŞ OLDUĞU YETKi iLE SiZLERi KARI KOCA iLAN EDiYORUM.
SENi SEViYORUM! diye avazı çıktığı kadar bağırdı bu iki insan birbirine sarılarak.
Sonrasında tüm eğlence başladı. Danslar edildi, misafirlerin tebrikleri kabul edildi. Her şey gayet güzel ilerliyordu. Eğleniyorduk tüm sevdiklerimizle.
CEMiiiL!!
Herkes kimin bağırdığını merak içinde arıyordu. Gözler bir anda kapının orada ki birine kilitlendi. Leş görünümlü bir adam, ortada dans etmekte olan Cemil abiye doğrultmuştu silahını. Herkes dondu kaldı bir saniye içinde, kanı çekildi insanların adeta.
BEN SANA DEMEDiM Mi CEMiL, HESABINI SEVDiKLERiNLE GÖRÜRÜM DiYE!
Silah birden Funda ve bana döndü, arkama aldım sevdiğim kadını. Siper oldum önünde. Cemil abi adamı ikna etmeye çalışıyordu, yeri ve sırası olmadığını anlatmaya çalışıyordu ama adam gözünü karartmıştı bir kere. Kan dökecekti bu gece, can alacaktı buradan gitmeden.
Niyetini de gerçekleştirdi en nihayetinde. Eli tetiğe gittiği anda Cemil abi atladı adamın üzerine ama o silah patladı bir kere ve kimse artık zamanı geri alamazdı...
http://www.imgim.com/kahvegüzeli.jpg -
42.
+11Ben size Funda benim şarkı söylediğimi bilmiyor demiştim ama biliyormuş. Her gecenin seslerinden tut ki videolarına kadar hepsinin olduğunu söyledi bana.
Bana, beni sen yarattın diyor ama eğer öyle olsaydı neler yapabileceğini bilmez miydim. Ben yine şok.
+Gelsene (elimden tutup bir odaya çekiştirdi beni)
Daha ne kadar şaşırabilirim derseniz, iyi dinleyin.
Girdiğimiz oda onun odasıymış. Ev onun zaten de, geceleri uyuduğu odaymış. Yatağının karşısında benim fotoğrafım. Bütün duvar hemde. Öyle ufak ufak fotoğraflar zannetmeyin, bir duvar boyu benim bir fotoğrafım var. Tek bir fotoğraf.
+Bunu ben çizdim (yine o kendinden emin gururlu bakış)
-Efendim!? (yok abi şaşır şaşır usandım ya. bırakıyorum şaşırmayı artık)
+Evet, ben çizdim. Yavaş yavaş, seni tanıdıkça işledim suretini duvara. Beğenmedin mi???
-...
Siz olsanız size de aynısı olurdu şimdi itiraf edin. Nutkum tutuldu bir anda. Yapabildiğim tek şey sıkıca sarılıp havaya kaldırmak oldu Funda'yı.
-Seni seviyorum...
+!?... (benim şimdiye kadar ki şaşırmalarımı toplayıp onun yüzünde hayal edin)
Tabi bende yine o meşhur yüz kızarması boy gösterdi.
Gözleri dolu dolu oldu bana bakarken... -
43.
+10Aldım defterimi kalemimi elime, aklımdan ne geçerse yazmaya başladım. Eski şehrime, eski sevgilime, geçmişte kalan her şey hakkında bor şeyler yazmaya başladım. Farkında olmadan saatler geçirmiştim orada. Kimler geldi, kimler geçti yanımdan, neler konuştular hiç bilmiyorum. Bir ara bana seslenenler oldu sanırım bir şey istiyor muyum diye ama umursamadım. Ben kendi içimde kaybolmuştum o vakit. Zaman çok hızlı geçiyor, ayrılık zamanı geldi buradan. Zaten buz gibi olmuştu kahvenin yarısı fincanda. Bir dikişte bitirdim onu da ama o da beni bitirdi tadıyla. Yavaş yavaş ancak kalkabildim oturduğum yerden. Hareketsiz o kadar zaman durmuşum ki bir an kemikleştim zannettim, ağrımıştı her yerim. Hesabı ödedim, ayrıldım. Sadece üzerimde ki giysilerim ve bir sırt çantam vardı içinde bir kaç kıyafet olan. Bir de el çantam. Siyah deri bir çanta. Cebime koymaktan haz etmediğim şeyleri koyarım içine. Defterim, kalemim, çakmaklarım falan yani. Kalacak bir yer bulmalıyım. Yani en azından bu geceyi atlatsam yeter bana.
-
44.
+10Banyoda orasını burasını köpürtüp kendini maviye boyayan andavallar kadar değer görmüyorum şuracıkta. Farklı platformlara yönelme eğilimi içerisindeyim.
-
-
1.
0Yarım bırakma panpa giberim
-
1.
-
45.
+10+Kimse yok mu!? DOKTOR, HEMŞiRE! Biri baksın çabuk! Can... Can'ım... iyisin, Allah'ım... iyisin...
-N... Nerdey...
başlık yok! burası bom boş!