+4
Musa yolda giderken bir çobanın duasını duyar:
“Allahım nerdesin? Sana hizmet etmek istiyorum, ayakkabılarını bağlamak, saçını taramak istiyorum. Kıyafetlerini yıkamak, bitini temizlemek istiyorum. Sana süt getirmek ve yatağına gitmeden önce ellerini, ayaklarını öpmek istiyorum. Odanı süpürmek toplamak istiyorum. Tüm keçilerim ve koyunlarım senin olsun. Seni yad ederken tek haykırdığım söz ….
Musa dayanamayıp sorar: “Sen kiminle konuşuyorsun?”
“Bizi yaratan, dünyayı yaratan ve gökyüzünü yaratanla” diye cevaplar çoban.
Musa kızar: “Tanrı’yla ayakkabı, kıyafet hakkında konuşmasana! Ya elleri, ayakları hakkında dediklerin, sanki amcanla konuşur gibi… Bilmiyor musun ki sadece gelişmekte olan şey süte ihtiyaç duyar. Sadece ayakları olanın ayakkabıları vardır. Tanrı’nın değil!” Bu sözleri işiten çoban üzüntüden üstünü başını hırpalar, çöllere düşer.
Yoluna devam eden Musa ise şu sözleri işitir:
“Ey Musa ne yaptın, benden olanı benden ayırdın?
Sen ayırmaya mı geldin, buluşturmaya mı?
Biz herkese, kendine has bakış, biliş ve söyleyiş verdik.
Çoban bize yakındı, razıydık ondan. Sana yanlış gelen onun için doğrudur.
Birine zehir olan diğerine baldır.
ibadetin şekli, beni yüceltmez.
ibadete değil, ibadet edene bakarım.
Söze değil, içine bakarım.
ibadet edenin, alçakgönüllü oluşuna bakarım.
Yanmaya bakarım.
Söze, görünüşe davranışa bakan bir tür,
Aşk ile yananlar ise başka bir türdür.
Aşıkları azarlama.
Onun sarfettiği sözün “yanlış”ı diğerlerinin yüz “doğru”suna bedeldir.
Kabe’nin içindeyken, secaddeyi ne yöne çevirdiğinin hiç önemi yoktur.
Okyanusa dalan karakış potinine ihtiyaç duymaz.
Aşk dininin kaidesi, mezhebi yoktur.
Varolan Tek O’dur…”
Musa arar sorar dertli çobanı bulur ve bağışlamasını diler: “Gönlünce yap duanı. Kıymeti olan da buymuş. Mevla için samimiyet ve alçakgönül herşeyden evlaymış..”