0
insan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayaıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz ? der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtısızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna büyüme denir. Yetişkin olma. Tam olarak, yetişkin uysallığı. Yapay bir haldir. Tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir. Yetişkin uysallığının temeli, toplumun varlığının sürdürülebilmesi için toplumdaki her bireyin bir taka yaraması gerektiği inancında yatar. Ve en önemlisi, yetişkin uysallığı, tamamen ölçüsüz bir dünyada, milimetrik biçimde ölçülüdür. Yaş ağacın eğilip kendi köküne oral ciks yapmasından ibarettir. Oysa on dört yaşındaki bir çocuğun, ergen öfkesi olarak nitelendirilen küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. Gözlerindeki doğum çapakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. Kendisini odasına kilitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır. Ya da bütün kapıları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya. Tepkileri insanın ateş saçan bir ejderhayla karşılaşınca vereceği türdendir. Dolayısıyla bu tepkinin, hayatta kalındığı sürece, yani ejderha yok olup gitmediği sürece devam etmesi gerekir. Ancak tabii ki, böylesi bir hayat boyu ergenler güruhu toplum yapısını gibip atacağından, yetişkin uysallığına geçiş, insanlığın bir gereği olarak algılanır. Toplumsal bir farz. Ama bazılarının kafası kalındır ve onlar son nefeslerine kadar bağırmaya devam eder. Çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır. Bu yüzden, ergen isyanı, bir insanı öldürmek için onu altmış kez bıçaklamaktır. Çünkü gözlerini dünyaya ancak on dört yaşlarında açabilen biri, her insanın, ağzı tüten en az altmış ejderha tarafından kuşatılmış olduğunu anlayandır. Sonuç olarak, insanlığın ergenlik hali, bütün aptallığına rağmen, hayatı boyunca, özgür bir yaratığa en çok benzediği dönemdir...
Ne zaman ki hayat ve dünya uysallaşır, o zaman ergenlerden daha sakin olmaları beklenebilir. Ama daha önce değil. Dolayısıyla on dört yaşına saplanıp kalmış kalın kafalılardan biri olan Stanley de, geri döndüğü odasının duvarlarına The Cramps posterleri asarken belki bir aptal gibi görünüyordu ama en azından hayat ve dünya ona ne verdiyse misliyle iade etmek için elinden geleni yapıyordu. Bir şey bildiğinden ya da dünya üzerindeki hayatı tanıdığından değil. Haberleri izlediğinden yada vicdanının emrinde politik bir eylemci olduğundan değil. Stanley, hiçbirşey bilmeden yapıyordu bunu. Bütün on dört yaşındakiler gibi. Çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. Eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı. Ve çocukların burunları bu kokuları alır, ergen öfkesi olarak da geri verirdi. Ta ki burunları yetişkin uysallığıyla tıkanana kadar. Stanley için o gün gelecek miydi, bilinmez ama şimdilik kendini kamçılatıyor ve eroin kullanıyordu. Adını koyamadığı ve nereden kaynaklandığını bilmediği bir çaresizlikten. En az on dört yaşındakiler kadar anlatamıyordu derdini. Bir şeyler hissediyor ama hiçbir halt bilmediği için, sürekli kokusunu aldığı taku bir türlü göremiyordu. Bu yüzden ergenlerin çoğu gibi kendini deli sanıyor ve deliliğini bulaştırmak için birini arıyordu.
Derda'dan daha iyi bir suç ortağı bulamazdı. Bir zamanlar sinir uçlarında gezdikçe, siyah eldivenli parmağı kirlenip dışkı kokan kıza ilk eroin iğnesini Stanley batırdı. Böylece ödeşmiş oldular. Böylece Derda, zevk ve acıyı, insanların birbirine sırayla verdiklerini öğrendi. Önce Derda Stanley'ye sonra Stanley Derda'ya, önce çocuklar ebeveynlerine sonra ebevenyler onlara, önce geçmiş geleceğe sonra gelecek geçmişe, önce doğa insana sonra insan... Önce ölüler hayattakilere sonra hayattakiler... Sırayla... Birbirlerine... Acı ve zevk verip... Sonsuza kadar... Mutlu... Dolce vita , dıbına koyayım !
özet geç diyenin amk hakan günday özet geçilir mi lan huurnun doğurdukları ben 14 yaşındayım amk
Tümünü Göster