-
1.
+32 -6Bu da boyle bi animdir. Okuyacağınızı zannetmiyorum ama buralarda kalsin.Tümünü Göster
Kader nedir ? Neden iman Edilir ?
Hayatımızda, kaderin yapı taşları çok önceleri örülmüştü belki de. Öğretmen denen varlığın hayatımıza girmesi; çok sonraları, yaşın da kemale ermesiyle oluşturulan yapının motiflerini inceleme imkanı sunmuştu.
Öğretmenlerin, Öğretmenim şarkısındaki,
“ Öğretmenim, canım benim, canım benim, seni ben pek çok, pek çok severim”
Sözleriyle kendilerini sevdireceklerini zannetmeleri sanırım her şeyin başlangıcıydı. Ağzında ki sigarası, elinde ki sopası ve sert mizaçlarıyla, müsamerelerde ki gülecen tavırlarının zıtlığını kimse anlamazdı o yaşlarda. Belki de zorluklara karşı, çok karakterlilikle başa çıkmayı öğretmek istemişlerdi. Ama inşa ettikleri karaktersiz nesillerden başkası değildi. Çocukluğun verdiği enerjiyle eğlenmeyi biraz abartmak Çorum şivesiyle söylenen “ Azmayın ulan hayvanlar” kelimeleriyle karşılık buluyordu. Tahtayı silmesi söylenen Bahtiyar’a verilen görevi başarıyla yerine getirmesine karşılık “ Aferim evladım” sözünün ekgibliği bilinçaltına “insanlara yüz vermeyeceksin “ öğretisini aşılamıştı. Atatürk’ün “ Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözünde ki “ eseri “ kelimesini “ esiri “ olarak algılayan öğretmenler tarafından birçok kere verilen “ Ceketimi getir “, “ çantamı zütür”, “ git bize çay al “ emirleriyle çoktan su yüzüne vurmuştu amaçları. Ancak Bahtiyar, ingiliz zırhlısını Çanakkaleye gömecekmiş gibi bir edayla gülleyi topun ağzına sürmekten kaçınmasa da sonucunda yine bazı şeyler ekgibti. Sonra her yerde duyar oldu “ gençliğin hali yaman”, “nereye gidiyor bu gençlik “ gibi klişe lafları. Bu türlü çelişkili yollardan geçen adı Bahtiyar ama baht-ı hıyar olan genç artık büyüklerinin dilinde “ dangalak “ sözüyle şekil buluyordu. Takip eden yaşlarda ergen adlı duvarın gölgesine sığınıyordu Bahtiyar. Kimse suçlamıyordu su ürünleri fakültesinden mezun olmuş, akşamdan kalma haliyle derse gelip camın yanında ki kırmızı renkli, kadife örtülü masasına kurulup elini camdan sarkıtarak sigara içen öğretmeni. Sağ olsun ara sıra kapıyı açtırarak sınıfı havalandırmayı istemeden de olsa öğretmişti bu arada. Özel hayatlarındaki olumsuzlukları; yeşil, yağlı boya ile boyanmış güneşten parıl parıl parlayan tahta da yazan çarpma işleminin cevabını yanlış veren Bahtiyarı tokatlayarak, bazen de fen bilgisi derslerinde derse katılmaya çalışan Bahtiyarı “ bir sus da ders anlatalım” azarlamasıyla köşeye sıkıştırıyordu. Ondan sonra tabi ki de lisedeki periyodik tabloyu, fonksiyon problemlerini istese de çözemezdi Bahtiyar.
Velhasılı kelam; kader, Bahtiyarı tarihe! Tarihin uçsuz bucaksız denizlerine sürüklüyordu. Kimi zaman Dünyayı yerinden oynatan Atilla’nın seyisi, kimi zaman 40 kişiyle saray basan Kürşad’ın çerisi yapıyordu. Onca aşağılamalara maruz kalan Bahtiyar artık kendine tarihte anlam buluyordu.
Edit; beyler tekrar okudum, sözlük için fazlasıyla ekşici vari olmuş ama yazdığım kompozisyonu direk aktardım buraya o yüzden idare edin.
başlık yok! burası bom boş!