-
8.
0Yazsanıza ya şunu
-
7.
0
up up up
-
6.
0Güzel hikaye suku
-
5.
0Up up up
-
4.
0güzel yazıyorsun ama konu ilgimi çekmedi yine şukuladım
-
3.
+5Sofraya geçip annemin leziz yemeklerini yerken yeni baba adayımızı tanımaya çalıştım. işinden, geçmişinden, hobilerinden bahsetmesini istedim. Sorguya çeker gibiydim belki evet, ama annemi emanet edeceğim kişiydi bu adam, ve kafamdaki yol-yordam terazisinde annemin güvenliğine ait olan taraf yere değecek kadar ağır basıyordu. Sorularıma saygılı, ilgili, ve sabırlı bir tavırla veriliyordu cevaplar. Günün sonunda, artık misafirimiz müsaade isteyip evinin yolunu tuttuğunda, hepimiz gülümsüyorduk.
Bu adama baba diyebilirdik.
Belirlenen günde nikah gerçekleşti, düğünler yapıldı. Aylar süren bir balayına çıktı annemle yeni babamız, yurtdışına çıktılar. Okuluma geri dönmek zorunda olduğum için de, kardeşimi yanlarında zütürdüler. Bu biraz alışılmışın dışında bir durumdu evet, ama herhangi bir sorun yaşamadılar.
Ta ki tatillerinden döndükleri zamana kadar. Kardeşim beni aradığında yine öğrenci evimdeydim. Sesi beni daha önce aradığı zamanlara nazaran daha kötüydü, uzun zamandır bu kadar mutsuz cızırdamamıştı telefonumun hoparlörü.
“Annem hasta.” diyebildi sadece. Neyi olduğunu sorduğumda ise, beklemediğim bir cevap aldım; annemde dünyada çok ender görülen pgibolojik bir hastalık ortaya çıkmış olduğu, bir kliniğe yatırılması gerekebileceğini söyledi kardeşimin sesi. Nutkum tutulmuştu, annemin daha önce atlatmış olduğu, düz duvarlı bir kuyudan tırnaklarınla tutuna tutuna çıkmaktan daha zor zamanlarını atlatabildiyse, az önce haberini aldığım hastalığına ne sebebiyet vermiş olabilirdi?
Toparlandım, evimin yolunu tuttum bir kez daha. Kapıyı üvey babam açtı, sarılmadık. Yüzünde çizikler, kegibler vardı.
“Nerede?” diye sorabildim sadece. Beni salona zütürdü.
Kardeşim kanepede oturuyordu, annemin nerede olduğunu sordum tekrar. Birkaç saat önce üvey babama saldırdığını, öldürmeye çalıştığını; dolayısıyla kendisini kliniğe zütürüp kaydını yaptırdıkları anlattı bana. Burnumun direği sızlamaya, gözlerimin içi yanmaya başlamıştı, gözümü kırpsam musluklar açılacaktı. Kırpmadım. -
2.
+4Kapıyı annem açtı. Yüzünde zaten var olan gülümsemesinin üstüne beni gördüğünde gözleri parladı, dudaklarının kenarları birbirlerine biraz daha uzaklaştı, dişleri biraz daha görünüre çıktı. Biraz korkmadım değil aslında, uzunca bir süre böyle görmemiştim annemi. Bana sarılıp ciğerlerine dolmuş özlemi adeta nefesiyle dışarıya attığını hissettiğimde sevindiysem de onun adına, damat adayını merak edişim çok daha ağır basıyordu.
içeriye girdim, kardeşimle selamlaştık. Sarıldık, öpüştük, bu sırada annem sofrayı hazırlamaya başladı şarkılar mırıdanarak, özenle. Girişte yabancı ayakkabı yoktu, henüz evde değildi demek adam. Mutfağa girdim, ocakta kaynamakta olan, evi nefis kokularla dolduran tencereleri; neşeyle yağlarındaki suyu patlatıp sıçratan tavaları açtım, kokladım. Evimiz böyle kokmayalı yıllar olmuştu. Bu sırada annem bir yandan beni yemeklerin başından tavuk kovarcasına uzaklaştırmaya çalışıp, bir yandan da havuçlarını doğruyordu. Bir an işini bırakıp hırkasının yakasıyla alnındaki teri sildi ve bana baktı;
“- Onunla tanışmak istediğine o kadar sevindim ki oğlum! Böyle birden damdan düşer gibi olunca yadırgamandan çok korkuyordum.” dedi.
Ne zaman geleceğini sordum.
“Yarım saate gelir misafirimiz. O zamana kadar da hazır olur her şey, sen de elini yüzünü yıka istersen, yorulmuşsundur. Çık hadi mutfağımdan.” dedi, gülümseyerek.
‘Misafirimiz’ demesinden henüz birlikte yaşamaya başlamamış olduklarını çıkardım. Masadan bir tatlı çalıp salona, televizyon izleyen kardeşimin yanına gittim. Hayatını sordum, uzun zamandır yüz yüze konuşamamıştık. O da bana annemin bu gizemli adamla tanışalı üç ay olmuş olduğunu, internet üzerinden tanıştıklarını; birbirlerine aşık olduklarını, annemin durumunun iyileşmesi üzerine kendisinin de artık rahatlayıp biraz dışarıya çıkabildiğini, sosyalleşebildiğini anlattı.
Havadan sudan konuşurken kapımız çaldı. Annem mutfaktan koşa koşa, saçlarını avuçlarının içiyle aşağıdan ittirerek, kıyafetlerini çekiştirerek geldi, kapıyı açtı. Kapıdan gir -
1.
+619 yıl süren mutlu evliliklerinin ardından babamı zamansızca kaybettiğinde, annemin bir daha toparlanamayacağından korkuyordum. Bazı günler olurdu, odasından çıkmaz, yemek dahi yemezdi. Mutluluğu için endişelenmeyi bırakıp akıl sağlığı için, son olarak da hayatı için endişelenmeye başlamıştık kardeşimle. Durumu gittikçe kötüleşiyor, tabağında bıraktığı yemek artıkları gittikçe fazlalaşıyordu; sigarasının filtresinin hep daha fazlasını içiyordu, o küçük tütün çubuklarından dumandan çok daha fazlasını çekmek istiyordu sanki.Tümünü Göster
Kadın gözlerimizin önünde eriyip gidiyordu adeta. Üniversiteyi her ne kadar anneme yakın olabilmek, onun yanında olabilmek adına aynı şehirde kazanmaya çalıştıysam da olmadı, uzak bir şehre yerleştim. Okulumun ilk yıllarında annemin gidişatı her zamanki gibi kötü yöndeydi, artık içinde yaşama isteğini barındıran yorgun kalbi son damlalarını akıtan bir serum torbası gibiydi; büzülüp, içe doğru buruşup kuruması an meselesiydi. Kardeşim annemi yalnız bırakamadığı için üniversiteye dahi gidememişti. Çaresizliği annemin mutsuzluğuyla yarışabilirdi, hissedebiliyordum.
Üniversitede ikinci yılımdı. Bir gün odamda televizyon izlerken telefonum çaldı, arayan kardeşimdi. Kardeşime ait heyecanlı ses, annemin evleneceği haberini verdi bana. Şaşırdım, o kadar şaşırdım ki arayanın gerçekten de kardeşim olduğuna inanamayıp telefonumun ekranındaki ismi kontrol ettim, tekrar tekrar teyit ettirdim. Birden nereden çıkmıştı bu şimdi? inanmayışım o kadar kuvvetliydi ki kulak çeperime dayanmış küçük hoparlördeki ses artık sıkılıp;
“-inanmıyorsan gel, gör. Hem tanışmış olursunuz, annem de çok istiyor seni görmeyi.” dedi.
Birkaç gün sonrasında sınavlarım olmasına rağmen hiç düşünmeden, o an gerekli eşyalarımı ufak bir sırt çantasına doldurup ilk otobüse bindim. Yolculuk boyunca bu adamın nereden çıktığını, daha önce neden hiç bana kendisinden bahsedilmediğini, nasıl biri olduğunu merak edip, evlenmelerindeki bu acelenin sebebini anlamaya çalıştıysam da; altı saatlik otobüs yolculuğumun sonunda sorularım hala kafamda şehrin kötü bir bölgesinin ıslak, karanlık, pis bir sokağındaki bir pavyonun kırmızı-pembe neon tabelası gibi yanıp sönüyorlardı. Hızlı geçtiğine pek sevinemediğim yolculuğumun ardından son bir taksi seferiyle artık bir bakmışım ki, evimin kapısını çalıyordum.
-
sağdaki neyse de
-
tylerr dursun burayaa gel
-
bu elaman akil hastasi hayalinde ulke
-
cccrammsteinccc günaydın başlığı cügü rekoru
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 15 01 2025
-
türkiyenin dünyadan övgü aldığı video
-
nurten ve elmas hanimlar evde vakit geçiriyor
-
beyler en son ağladığınız filmin adı neydi
-
lahana haşlamiştim kendime
-
uzun sure inciye giremiyen memati
-
sözlük sayfaları neden sıfırlanmamiş
-
baslik acmicaksaniz yatacam
-
gapdan girk beri bag hele
-
evvel zaman içinde kalbur 560bin olan mal
-
kendimle ilgili beklentileri baya dusurdm
-
kafkas manla teke tek çıksak acaba
-
ilk önce iş
-
beyler bu sene antalya manavgata gittim
-
bazı bayanlar başına gelenleri hak ediyor
-
buyuk fontla yazi yazan
-
560 bin iti
-
insanlar doğuştan taşaklarını
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 14 01 2025
-
neyse yarın mesai var
-
ne oldu lan gotunuzmu titredii dava
-
wow girl olarak meme uçlarim
-
atatın neden hiç erkek evlatlığı yok
-
başı açık bayanların namusu
-
kargo da kağıt göndericem
-
oç incici yurda kaydolursa
- / 2