-
51.
+7Bir saatlik bir işim çıktı bitirip birkaç uzun part daha atacağı bugün. Gerisi yarına bir hafta falan sürecek hikaye
Biraz sonra grubun hepsi yan yana duvarın dibine dizilmiş, ellerinden silahları ve çantaları alınmıştı. Timuçin bir kı tarafından yenilmeyi hazmedemiyordu "Neden teslim olduk" diye söylendi. Başımı ona çevirerek "Bana güven yarın buradan çekip gideceğiz" dedim.
Timuçin, Zeynep'e dönerek "Bu aptala güvenmiyorsun değil mi?"" diye homurdadı. Lakin bir esir eden esmer kız yayını Timuçin'e doğru gererek "Sussan iyi edersin" dedi. Çekik gözlü adam dişlerini sıkarak "Gün olur konumlarımız değişir elbet" diyerek karşılık verdi.. Kızsa "O aman ihtimale belki de son vermeliyim" diyerek yayını iyice gerdi lakin araya Ahmet girerek "Dur ne dediysen yaptık" dedi.
Kız kaşlarını çattı ve yayını gevşeterek "Sadece oyun oynuyordum" dedi. Doğrusu saçı ve teni temiz görünüyordu. üstelik yüzünün rengi yerinde ve özleri parlıyordu kesinlikle iyi besleniyor ve temiz suya ulaşıyor olmalıydılar.
Kaşlarımı çatarak kıza döndüm ve "Aca sözünüzde duracak mısınız?" diye sordum "En az birimize silah verin ve serbes dolaşım yapabilelim" kız kaşlarını hafifçe kaldırdı ve tebessümle "Sana pek güvenmiyorlar" dedi ve yere düşürdüğüm arbeletimi uzattı. "Kalkabilirsiniz ama ben olsam fazla uzaklaşmazdım her yer tuzaklarla dolu" diye ekledi. -
52.
+7Aslında ölmek bu durumda o kadar da kötü değildi. Nasıl olsa bu demir yığının üzerine çıkarsam kemiklerimin kırılması sonucunda ölecektim. Burada direnirsem kan kaybından.
Timuçin benim düşünceli halime sinirlemiş olacak ki sırtıma küçük bir çizik attı.
Acımıştı ama fazla hissetirmedim. Burada bu adamların insafına kalamazdım. Hazırlandım. Ve turunculara bürünmüş demir yığınına ilk adımımı attım. Her rüzgar esişinde ve benim her adımımda korkunç bir gürültüyle cızırdıyordu bin demir yığını. Korkuyordum her adım attığımda daha çok korkuyordum.
Zamanla her aşağıya baktığımda Timuçin ve diğer eleman daha çok kayboluyordu. Acaba kaç metreydi bu dibına goyduğumun pas kütlesi. Her adım da baştan besmele her bakışta bir dua her cızırtıda bir sure okuyordum.
Normalde de yüksekten korkan adama ne yaptırıyorlardı. -
53.
+7Yürüdükçe yürüdük kampüsü tamamen taradık. Bir ağacın dalından 2 tane karga indirdik. Ve yerde sürünen oldukça uzun bir yılanı öldürdük elimiz boş değildi. Dönerken.
Grubun hemen hemen hepsi uyanmıştı bizimde gelmemizle ekgibler tamamlanmış hatta beni büyük bir çoğunluğu fazlalık gibi bile görüyorlardı.
Bilen bilir beyler Ankaranın soğuğunu bir eser adamı topuğundan saçlarının teline kadar titretir bir de aylardan martın sonu haliyle üşüdükleri için bir ateş yaktık.
Kadınlardan biri çantasından bir tencere çıkardı ve dallarla onu ateşin üzerine astı. Birileri kargaları yoluyor birisi yılanı temizliyordu. Bende çantamdan patates konservesini çıkarıp onlara verdim yılan etiyle beraber kaynattılar. Sıvı yağları baharatları hatta ilk yardım malzemeleri bile vardı.
Aslında oldukça teknik ve sistemli çalışıyorlardı. Bu zaman kadar kan emicilik yaparak yaşayan ben 4 yıldır kendimi ilk defa bir şeye yararken bulmuştum.
Patron beni yanına çağırmasıyla dikkatimi tekrardan toparladım. -
54.
+7Başımı uzun şimlere koyup uyumayı denedim. Ama aklım hala o gündeydi. Okların önümdeki korkun yaratığı delip geçtiği günde.
"Arkamı döndüm karşımda orta yaşlarını çoktan geçmiş bir adam gördüm Burak yanımda neler olduğunu anlamaya çalışırken Ben adamla birkaç saniyeliğine de olsa göz göze gelebilmiştim. Elinde siyah bir arbelet vardı. Sağ elinde ise 6 tane ok tutuyordu."
"Ama korku ete kemiğe bürünmüş ve hayatımızı kurtaran adamın sırtına bir kama sokmuştu. Bir mavi cin adamın boynuna çıkmış göğsünü dehşet verici bir nefretle bıçaklıyordu."
"Adama doğru hızla koştum ardından g3 mermilerinin etrafa kara kanlar saçtığına şahit oldum. Bizim adamı öldüren mavi cin paranparça olarak yere serilmiş adamla beraber yere serilivermişti."
"Adamın yanına vardığım da çoktan binanın zemininde kara ve kırmızı kan birbirine karışmıştı. Yapacak hiçbir şeyim yoktu adamın sıkı sıkıya tuttuğu okları ve arbeleti alıp arkamı döndüm."
"Burak binanın çıkışına doğru koşuyordu. Korkmuştu haklıydı. Ayağa fırladım binayı ayakta tutan gri dikiklerin arsından geçerek Buraka yetişmeye çallıştım. Kalbim olağanca hızıyla atıyor adrenalini tüm hücrelerimde en şiddetli haliyle yaşıyordum."
"Burakla beraber aynı anda binadan çıktık. Dışarıda Tankların üzerlerine çıkmaya çalışan mavi cinler yerde yatan adamlara bile acımayan muhafız cinler vardı. Ve bir de biz gibi tek tük direnen yerel halk" -
55.
+7Düşünceleri içerisindeyken uyuyakalmıştım. Ne kadar oldu bilmiyorum Emir'in koca ellerinin beni dürtüklediğini hissettim. Gözlerimi açıp ona doğru döndüm.
-Kalk bakalım hırsız nöbet sırası sende bizimle yaşayacaksan bebek gibi uyumaktan dahha çok şey çok şey yapmalısın dedi.
Gözüne girmek zorundaydım hemen ayağa kalktım ve nöbet yerimi tuttum Emir de benim yattığım yere uzanmı.ş uykuya dalmayı bekliyordu.
Gece o kadar karanlıktı ki nöbet arkadaşlarımı bile göremiyordum. Gözlerimi bir noktaya kilitlemiş aklımla konuşuyordum. Nele olacağını nereye gideceğimizi herşeyin doğru olup olmadığını düşünüyordum.
Bir el aniden omzuma dokunmuştu. Refleksif olarak arbeletimi bana dokunanın yüzünün ortasına nişanladım. Karşımda Zeynep vardı. Bu hareketim onun hoşuna gitmiş olacak ki alaycı bir gülümsemeyler ince sesini dudaklarının arasından serbest bıraktı
-Ne oldu hırsız oturduğun yerde uyuya kaldın sanırım buna nöbet mi diyorsun. yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu ama bu öyle şirin bir tebessüm değildi dev bir alaylamaydı.
Hem heyecanlanmış hem de aşağılanmıştım dişlerim bir türlü ayrılmıyor kelimelerime özgürlük vermiyordu.
-Aslında konuşmayınca biraz daha çekilir bir insan oluyorsun hırsız. Önceden yanmış bir sigara ve yarım bardak su verdi.
-Kusura bakma ne olur yemeğinizi gün doğunca gerireceğim ama açlığınızı bu bastırır sanırım. dedi alaycı sesiyle.
Bu kızın bedeninin mesleğini bilemem ama ruha tam bir köle tüccarıydı. -
56.
+7Kızıl saçlı bir kız kolumu tutmuş Patron geliyor demişti. Esmer sakallı azmanımız işte geliyordu.
Kalktım ayağa.
-Oooo hırsızımız nezakette öğrenmiş. dedi. Birşey diyemiyordum adam küçümser gibi konuşsa da haklıyı. Beni yakalayamasalardı onları buralarda aç ve susuz bırakacaktım yani tam olarak değil çandamı doldurana kadar çalacaktım sadece.
Karşıma kadar geldi otur dedi beraber oturduk.
-Konuş bakalım bay hırsız ne gördün. biran ne diyeceğimi bilemedim. Ben konuşmaya hazırlanırken o da gömlek cebinden benim sigaramı çıkardı bir tane kendine aldı bir tane de bana uzattı sonra matarasını ortaya koydu ve içebileceğimi işaret eden bir hareket yaptı.
Sigaralarımız yaktık ve konuşmaya başladım.
-Gazi Mahallesi ve Tandoğan çevresi yıkıntılar içerisinde ve daha az cin devriye geziyor. Bahçeli evler ve Beştepe tarafı daha düzgün ve daha çok cin var, Emek ve Aşti.
-Ne olmuş Emek ve Aştiye
-Orada insanlar gördüm.
-Ne insanı
-Konya yoluna çıkmış Ankaradan kaçan insanlar gördüm.
-Konyaya mı
-Sanırım evet
-Nereden biliyorsun
-3 ay önce bir cin bana bir bilgi verdi
-Neymiş o. Kaşlarını çattı sigaramdan derin bir nefes aldı bin. Yüzünü ekşiltti konuşmamı işaret etti.
-Konyada bir birlik kurulmuş Kendilerine Mevlana islam Kuvvetleri diyorlarmış. Şehri temizlemişler gıda üretip temiz su çıkarmaya başlamışları. Sadece Konya da değil Bakü Kudüs Roma. Bölgesel direnişler gerçekleştiriyormuş.
-Ne yani herkes bir cinin sözüne güvenip mi kendilerini ateş çemberine atıyor. O yol çok tehlikeli.
-Evet evet ama başarılabilir.
-Sende mi oraya gidiyordun.
-Evet
-Neden
-Düzenli bir hayat için, medeniyet için.
-Saçmalama çocuk Konya kaç kilometre bana söylesene hem bu kadar yiyecekle ne kadar dayanabiliriz ki.
-Avlanarak yürüyecek, usanmadan yol katedeceğiz. Sonu özgürlük olacak.
-Ya olmazsa
-Burada değil Konya da ölürsün en kötü.
-Çocuk emin misin?
-Emi... Kızıl saçlı kız hemen araya girdi
-Patron bir hırsızı mı dinliyorsun? Kes boğazını kurtul.
-Zeynep bir dakika dedi ve tekrar bana döndü.
-Bu düşüneceğim hırsız. dedi ve beni ağaca bağladılar. O kadarda kötü değildi doğrusu en azından su içmiş ve gölgedeydim. -
57.
+6Biraz sonra yenide grubun en önünde ilerliyordum. Patronun ölümü fazla zaman kaybettirmişti. akşam olmak üzere, bizse hala korunaklı bir yer bulamamıştık. Caddeyi boydan boya katediyorduk, lakin insan yaşdıbına dair hiçbir veri yoktu.
Daha birkaç yıl öncesine kadar Ankaranın siyasetinin ve eğlencesinin göbei olan bu caddeler şimdi paslı arabalar ve tanklarla dolmuştu. O korunaklı bahçeli apartmanlar, kafeler, işyerleri hepsi yerle birdi.
Bu manzara tüylerimi diken diken ediyor, kalbime korku salıyordu.
Önceleri hafif kilolu, beyaz bir çocuktum şimdi ise tenim güneşten kararmış, epeyde kilo ermişti. Saçlarım dökülmeye başlamış, hafiften de paranoya başlamıştı.
Ne aman ani bir hareket olsa ürker ve istemsizce kendimi korumaya alır olmuştum. Bunca yıllık yalnızlık ve dehşet duygusu ister istemez insanın pgibolojisini de bozuyordu.
"Offf" çektim içimden güneşin sema da başını görüyor birde ardımda bana bel bağlayan insanları. Açıkçası bu onlar içi çok acınası bir durumdu. -
58.
+6Birkaç saat sonra sıralardan toparlanan bir masanın etrafına dizilmiştik. Belkide günler sonra rahat bir sandalyeye oturuyordum. Önümde duran birkaç lokmalık bir yemek vardı. Kağıttan yapılma bir tabağın içinde duruyordu. Aslında tadı görünüşünden daha güzeldi ya da açlıktan bana öyle geliyordu.
Kısa sürede sofradaki herkesin yemeği bitti. Kızlar masanın en başında oturuyor ve bizden biraz uzaktaydılar sanırım herhangi bir saldırıya karşı fırsat vermemek için uzaktalardı. Bir anlık Yoncayla gözgöze gelmemizin ardından konuya girmenin vakti diye düşündüm.
Arbaletimin kabzasıyl hafifçe kahverengi sıraya vurdum.
"Bugün burada bir şeyi oylamamızın vakti." Timuçin öze karışarak "Böyle bir şey olmayacak" dedi. Onu hiç kaale almadan konuşmama devam ettim.
"Ev sahibimiz yonca'ya planımızı anlattım" benim cümlemi bitirmemle esmer kız gerildi lakin bizim gurp bir anda homurdanmaya başladı "Sen nasıl bize sormasın" "Patron nasıl bu adama güvendi" "Hırsız"
kabzayla birkaç kez dha masaya vurdum ve homurtuları kestim.
"Bizimle gelmek istiyorlar, ama buna benim karar vermeyeceğimi sizden izin almak gerektiğini söyledim. işin kısacası bir oylama istiyorum" dedim. Zeynep araya girerek "Peki neden gelmeleri gerekiyor, yani tabiki de gidebilirler fakat neden bizimle" kızıl saçlı kısa dönerek kısaca ""Bende bundan bahsetmek istiyorum" dedim
"Gideceğimiz yol epey uzun ve çeterfilli" "Elbette fazla kişi korunmak için daha büyük sanş fakat ben onları da geçerek başka bir şey söylemek istiyorum" "Beni bir tuzakla indiren ve aylarca burayı üç kişiyle savunmaları. Yemek ve su ihtiyaçlarını karşılamaları onların yeteneklerini ortaya koyuyor" "Bizim çok işimize yarayabilirler" dedim.
Herkesin kaşları çatılmıştı. Lakin Timuçin araya girerek "sadece Daha fala yük ve daha tüketiciler" dedi. -
59.
+5 -1Belimde bir oyana bir bu yana sallanan kılıcımın kılyla hafif adımlarla en önden kütüphanenin bahçesine daldım. Yer deir çubukları sarmalayan beton bloklarla ve dev bıinanın yüzlerce penceresindn yerlere serilen camlarıyla doluydu.
Her adım camları kırıyor cıtırtısız yürünmüyordu. Ahet hemen arkamdaydı onu Zeynep ve Hamza takip ediyordu. Diğerleri ise girişte mevzi almış, bizim vereceğimiz haberi bekliyorlardı.
Binanın göçmüş kaverengi kapısını aralayarak içeriyi adımlardım zemin katın tavanında herhangi bir yıkıntı yoktu. Yer toz ve kağıt parçalarıyla doluydu. Kitaplar devrilmiş, onlarca yılın birikimi oraya buraya savrulmuştu. Ders çalıştığım sıralar, sandalyeler devrilmiş,4 yıl önceki o malum günde burada kim varsa kanlarıyla yerleri boyamışlardı.
Yer yer iskeletler ve kişisel malzemeler görüyorduk. Sırt çantaları, kalemlikler, yarısına kadar içilmiş, su şiseleri ve yağmaya maruz kalmış otomatlar.
Daha binaın ortasına kadar yürümemiştik ki üst katta hareket eden bir şyin adım sesleriyle irkildik. -
60.
+6ilk entrye şukulamaya devam geldim.
Kız arkasını dönerek birkaç adım attı ve omzunun üzerinden bakarak "Peki bizde gelebilir miyiz?" diye sordu. Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim. "Bu sadece benim vereceğim bir karar değil ama yemek yerken konuyu açacağım" dedim.
Aslına bakarsanız bunca yolu bana güvenmeyen bir grupla geçirmek istemiyordum bu kızlar en azından hayatımın bir güvencesi olabilirlerdi fakat önce onların güvenini kazanmam gerekiyordu.
Kız yavaş yavaş yanımdan uzaklaşırken Zeynep ve Timuçin yanıma dikilmişlerdi. Timuçin gözlerini üzerimde gezdirirken "Ne konuştun onunla" diye sert bir giriş yaptı. Kızıl saçlı kız yanımızda olmasa eminim küfür ederdi. Onun sert ifadelerine karşı gayet sakin bir şekilde "Hiiççç sadecee laflıyorduk" diyerek karşılık verdim.
Timuçin derin bir nefes almıştı, kesinlikle beni paralamaya hazırlanıyordu lakin onun sözü daha başlamadan Zeynep konuşmaya başladı "Bak Ahtapot. Bu senin gerçek ismin mi onu bile bilmiyoruz bizim sabrımızı zorlama bu küçük kızlar çıplak ellerimizle bile boğarız" dedi. Her kelime dudaklarından çıkarken gözleri büyümüş, yüzü kızarmıştı. -
61.
+6Sabahın ilk ışıklarının gözüme vurmasıyla uyandım Yonca ve Ahmet benden önce kalkmışlardı. Birkaç kadın ise kahvaltı hazırlıyordu. Daha doğrusu yediklerimize ne denirse. Hafifçe doğrularak bir sigara yaktım
Duman akciğerlerime doluyor ve parçalayarak geri çıkıyordu. Bu zehirin belkide en önemli özelliği de buydu insana kendini unutturuyordu. Özellikle açlığını.
işgalin ilk yıllarında her şey daha farklıydı. Özellikle de elektrikler varken buz dolapları hala yiyecekleri koruyordu. Daha sonra önce elektrikler daha sonra yiyecekler gitti.
Artık sokaklarda hayvanlar bile kalmamıştı. insanların barınaklara saldıracakları hiç aklıma gelmemişti. Köpekler ve kediler dahi tüketilmişti.
Bu düşüncelerin arasında kalkarak Yoncaya sokuldum. "Acaba bir duş alabilir miyim?" dedim. Kız gülümseyerek "Dün ben ve arkadaşlarım için yaptıklarından sonra hak ettin." dedi. O an fark etmiştim. Diğer kızların adına dahi bilmiyordum dudaklarımı aralayarak "isimleri neydi" dedim.
Kız parmağıyla işaret ederek sarışın kızın isminin "Yıldız" diğer kumral kızın ise "Eylül olduğunu söyledi -
62.
+6Yerimizden kalkmıştık ki Emir tanka girmek istediğini belki bir şeyler bulabileceklerini söyledi. Tabi aralarından bir gönüllü çıkmayınca gruba en son katılan hırsızı tankın paslı ve eğilmiş gövdesine sokmak istediler.
Bu görevi hiç istemiyordum ama sırtıma değen bir pala benim fikrimi değiştirmeme neden oldu.
Tankın kapağını Timuçin ve Emir kaldırdı ve yeşil basamaklara basarak tankın cehennem gibi yanan gövdesine dalıverdim.
içeride 2 tane üniformalı iskelet bana bakıyor ve kemikli yüzleriyle baka gülüyorlardı. ilk gördüğümde korksam da sonradan onların birer ölü olduklarını bana bir halt edemeyeceklerini aklıma kazıdım. Etrafta işe yarar şeyler arıyordum.
Tankın gövdesine yayılmış ve artık sararmaya başlamış kağıtlara bakıyor yazılanları hızlıca okuyordum ama ne var ki kayde değer bir bilgi yiyecek bir lokma bir şey yoktu artık kokmuş mataralarındaki su da kan rengine dönmüştü.
Tam çıkıyordum ki önünde yere serilmiş, subayın kemikleşmiş parmaklarında ki bir colt m1991 gördüm. Hemen elime aldım ve şarjörü açtım içinde 4 fişek kalmıştı namluyu kontrol ettim namluda da bir mermi vardı hemen tabancayı kamuflaj gömleğim ve koyu siyah dar pantalonum arasına belime taktım ama bunu onlara söylemeyecektim.
dışarı çıktım bir halt bulamadığımı kayde değer bir bilginin ve ne yiyeceklerinin nede içeceklerinin var olduğunu söyledim. -
63.
+5 -1Neyse beyler Timuçin omzumu tuttu ve Patrona döndü.
-Patron bu hırsıza güvenecek miyiz?
-Timuçin bu adam bana çok özel bilgiler verdi.
-Ne diyorsun Patron
Bu sırada arkamızda hala cinlerle çarpışanlar vardı. Tek tük te olsa hala saldırıyorlardı.
-Timuçin bunu burada konuşamayız şimdi onu izleyelim olmazsa boğazına bir ok saplarız.
Bu tehdit beni korkutmuştu ama yine de tek çarem onlara güvenimi kazandırmak ve sömürebildiğim kadar kaynaklarını sömürmeliydim. -
64.
+6Sürünüyor bir yandan menzil dışına çıkmak istiyordum, Kalkıp koşmalıydım dikkatleri üzerime çekmeliydim ama bir türlü başaramıyordum.
Sağıma soluma saplanan kara oklar beni korkutuyor yaşama isteğim diğerlerinin hayatını kurtarma isteğine galip geliyordu. Aklım karışmıştı.
Çimlerin arasına iyice sinmiş çantamı da kafama siper etmiştim. Aradan olanları izliyordum. Oklar hedef bulmaya başlamış bir adamı daha öldürmüştü.
Derken ağaçların arasından biri koşmaya başladı bir kız Zeynep. Tüm yaylar ona dönmüş arkasından ateşleniyordu. Vızzz! Vızzz!...
Bu durumu görmezdim. Çantamın arkasına sinmiş gözlerimi kapatmıştım. Ama o da ne bizimkiler ateş diye bağırmaya başladı.
Zeynep Zeynep karşıdaki beton yığınına kadar hedef almadan koşmuş bizimkilere karşılık verecek kadar zaman kazandırmıştı. Kadınlar oklarıyla cinleri püstürtüyor, Timuçin ve diğerleri ağır adımlarla cinlerin mevzisine doğru ilerliyordu.
Hemen ayağa kalkıp dört beş adım atıp yere yattım arbaletimle ağaçların tepelerindeki cinleri hedefliyor onları bir bir düşürüyordum.
Birkaç dakika içerisinde bir erkek daha saldırmak üzereyken oklanarak öldü ama kapı tarafı tamamen temizlenmiş ağaçlarda da okçu kalmamıştı. -
65.
+5Ve son part ardından Yeni başlık... Yeni Başlıkın ilk entrysini şukulamayı unutmayın...
Yonca herkese silahlarını geri vermişti kılıcım ve arbaletimle yeniden buluşmuştum. Çantam yerinde hayatım şimdilik güvendeydi. Başımı kaldırarak etrafı kolaçan ede ede Ankara'nın o meşhur şehirler arası otogarına doğru devam ediyordum. Zamanında Çankaya'nın en elit sokakları olan yolları adımlıyor, Burada yürüdükçe içime dolan mutluluğu yeniden hissetmeye çalışıyordum.
Normalin aksine etraf hala sakindi.
Bir süre sonra o binayı gördüm. Ayrılıklara, askerlere, umutlara, öğrencilere, kavuşmalara şahit olan o efsunlu garı. Aşti
http://img6.mynet.com.tr/...05813/kiyamet-640x360.jpg
Bir şarkı tuttu beni o an kalbime dolan duygu seni öylece çıktı içimden... Özlemenin, sevmenin tarifi olur mu aga...
Geliyor bak kalem kaşlı
Eteği belinde gül de takmış gül de takmış
Al dudaklar, mor sümbüller
Öyle de güzel ince de belli ince de belli
Yar beline beline sarılamam
Ah geceden duramam
Ah öteden beriden bakış atma ah yerimde duramam
Ah yıkadim kuruttum çarşafı, serdim ipek yorganı
Ah günahı sevabı boynuma, gel bu gece koynuma
Dedim ona
Ey güzel, böyle mi geçer bu geceler bu geceler
Neymiş anam bizim bu keder ne zamana kadar böyle gider böyle gider
Yar beline beline sarılamam
Ah geceden duramam
Ah öteden beriden bakış atma ah yerimde duramam
Ah yıkadım kuruttum çarşafı, serdim ipek yorganı
Ah günahı sevabı boynuma, gel bu gece koynuma
https://www.youtube.com/watch?v=OjEwWI_qaYc (şarkının linki)
Bekleyin beni. Devamı ile geri döneceğim... Bu kardeşinizin vakti olursa hep yazmak ister ama vakit yok agalar bir hikayem daha var yarım kalan bu bitsin onu da devam ettireceğim.
Not: RESiMLER DEVAM ETSiN Mi? -
66.
+5Duştan sonra birkaç dakika bir şeyler atıştırmıştık ki Yonca beni çatıya çıkardı. Çevre bakındıkça neler olduğunu daha rahat kestirebiliyordu insan. Yıkılan dev binaların bıraktığı beton yığınları ve gittikçe aşınan yollar sokakları kaplayan lambalar, direkler, arabalar...Tümünü Göster
http://cf.kizlarsoruyor.c...392-bf4a-8b5f7226f880.jpg (Not bundan snraki partlar en az bir resimli olacak)
Yıkılan hayallerim, ölen arkadaşlarıma, her şeye ama her şeye bir sigara yaktım Yonca'da benimle çekiyordu dumanı ciğerlerine. Kız kırmızı dudaklarının arasından çıkan dumana aldırış etmeden kegib kegib "Sen nasıl hayatta kaldın?" diye sordu. işte utanç verici bir noktadaydık kısık sesle "Başkalarının hayatlarını çalarak" dedim.
Kız anlamamıştı kaşlarını çatarak "Hırsızlıkla. Ben başka insanlarını erzaklarını yağmalayarak bu kadar uzun süre yaşamayı başardım" dedim. Kızı yüzü buruşmuştu "Peki cinler" dedi yumuşak ir tonla "Dövüşmeyi öğrendim merak etme" dedim
Sustuk ikimizde ve hayatlarımızı batıran bu kente bakınarak sigaralarımızı içmeyi sürdürdük.
Bir süre sonra arkamda Yıldız denilen kızın sesini duydum "Yonca ortalık karıştı" Esmer kız arkasına dönerek "Ne oldu" dedi. Sarışın hatun gözlerini devirerek "Bir salak kapana kısılmış" dedi
Kim acaba düşünerek koşarak aşağıya indik.
Bizim gruptan kadınlardan biri ayı kapanına tutulmuştu. Eylül ile Timuçin ise kadının başında kavga ediyorlardı. Kumral kız bizim oğlana diklenerek
"Size söylemiştik etrafta dolaşmayın diye"
"Sizi kurtuluşa zütürenlere böyle mi teşekkür ediyorsun"
"Evet, itirazın mı var?"
"Kelimelerine dikkat et yoksa"
"Yoksa ne döver misin? Maço bey"
Neyse ki aralarına Zeynep girmiş "Bir dakika durun Meryem'e bakmamız lazım" demesiyle kavgalarına ara verdiler.
Yalan söylememek gerekiyordu kadının bacağı artık iş görmezdi. Yol boyunca ancak bize yük olurdu. Başımı iki yana sallayarak Yonca'ya baktım durumu esmer kızla beraber kadında anlamıştı.
Acıyla inlemelerinin arasında "Beni bırakın" dedi. Ortam bir an da buz kesmişti. Kimseden ses çıkmadan kadın bir kes daha konuştu "Hep burada kalacak değilim sadece iyileşene kadar buradayım sonra size yetişeceğim" dedi.
Arkadaşları her ne kadar onu bırakmak istemese de kadın ciddiydi ve istekliydi. Mecburen onu orada bıraktık. Aslına bakarsanız Ela gözleriyle ve turuncu saçlarıyla oldukça güzle bir kadındı.
Her neyse Timuçin'in homurtuları arasında yeniden yola düşmüştük çıkmadan önce planı tekrardan anlatmış ve Aşti'den bir otobüsle yola koyulacağımızı söylemiştim. -
67.
+5yine trend..
-
-
1.
0Helal et.
Çalıntı başlık anancılık serbest prim vvermeyiniz.
-
1.
-
68.
+5"Meteorlar kırıldı içlerinden kimisi ufak kimisi büyük değişik korkunç canlılar çıktı. Asker ve Polis karşılıklı olarak sokağı yaylım ateşine almışlardı. Meteorların içinden çıkan her yaratıık mermilerin vücutlarına girmesiyle parçalara ayrılıyordu."
"Halk yeniden paniklemiş. Etrafa kaçışıyorlardı Burak ve bende çıktığımız hana tekrar girdik. Koşuyorduk. Gri sarkıtları açılmış pazar tezgahlarını hızla geçerek çıkışa doğru koşuyorduk. Ama karşımıza birden metorlardan çıkan yaratıklardan çıktı. Elinde boyunun yarısı kadar bir kama ve dev ağzıyla dudaklarını ıslata ıslata geliyordu. Birden arkamızdan bir ok fırladı ve önümüzdeki cüce yaratığı bir kirişe çiviledi."
Birinin omzumu dürtmesiyle düşler aleminden çıktım.
-Hırsız sana diyorum beni duyuyor musun? -
69.
+5Bu kız ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. Sanırım silahının alınması ve esir düşmesi onu panikletiyordu. Öte yandan dediklerinde haklıydı. Bu kadar adam üstelik özel kuvvetlerde çalışan bu kadar adam bu kızları haklardı. Sadece bu gecelik idare edilen bir durumdu sadece.
Onun sinirlerini yatıştırmak için omuzlarından tutarak "Bizimle gelmek istiyorlar" dedim. Timuçin ellerimi kızın üzerinden çekerek tuttu ve beni kendine doğru çekti. "Ne onlara planımızdan mı bahsettin" dedi ve beni iterek "Bu herife güvenilmeyeğini biliyordum." dedi.
Sarsıntının geçmesinden onra "Ne yani onları burada ölüme mi terk etmeliydim? En fazla ne kadar daha dayanabilirler 1 ay mı 1 ssene mi peki ya sonra. Birde bana hırsız diyorsunuz. Y asizinki hayat hırsızları"
Genç adam sözlerimden sonra daha da öfkelenmişti üzerime geldi ve suratıma bir yumruk attı. Doğrusu oldukça sertti. Afallayarak geriye doğru birkaç adım attım. Lakin onun unuttuğu bir şey vardı silahsızdı.
Sırtıma astığım arbaleti elime alarak suratına hedefledim. Tekrar saldıracaktı ama alnına nişan alınan oku görünce olduğu yere kilitlendi ve "Birgün o oku kalbine saplıcam" dedi.
Bense dediklerini umursamayarak "Yemekte oylayacağız. Çoğunluk gelmesine karar verirse bizimle olacaklar. Yok eğer senin dediğin gibi olursa gelmeler hatta onlara ne istiyorsan yaparsın" dedim. -
70.
+5Tuzağa düşmüştük, Okçular mevzi alana kadar üzerimize cin okları geliyordu. Ağaçarın arasına sinmiş herkes kendi canının derdine düşmüştü. Tam düşmanı göremiyoruz derken.
Tam karşımızdaki tepelerde 4 tane okçu kara cin gördüm. Arasına saklandığım yeşil çimlerden nişan almaya çalışıyordum ama faydası yok onlarda beni görüyor atış yapmama izin vermiyorlardı.
Derken parkın girişine de 4 tane kara cin mevzilendi ardı ardına bizi okluyorlardı.
Vızzz! Vızzzz!
iki tane kara ok beni geçip arkamda duran birinin göğsüne saplandı. Acı bir inleme ve yere serilişinin korkunç sesi kulaklarıma çalındı.
Kadınlar ağaçların arkasına gizlenmiş, karşı ateşe bir türlü geçemiyorlardı. Tek çare birinin dikkatleri üzerine çekmesi ve diğerlerinin atış için bir aralık bulmasıydı.
Vızzz! vızz! Kapıya 2 tane daha okçu mevzilenmiş, doğru hedefi ararcasına bize bakıyorlardı.
başlık yok! burası bom boş!