-
26.
+9ikinci kata girdiğimizde gökten salona doğru sızan güneşle karşılaştık. Tavanda yer yer delikler vardı ve yere düşen küçük beton blokları fark ettim. Tozdan ve topraktan zemin tamamen kaplanmış her adımda birkaç santimlik ayak izlerimiz oluşuyordu.
Bu kızın da ne tarafa doğru gittiğini gösteriyordu lakin izler tek başına olmadıklarını gösteriyor, en az 3 kişinin burada sığındığını açık ediyordu.
Gülümseyerek kızın adımlarını takip etmeye başlamıştım ki ayağıma dolanan iple kendimi tavana asılı buldum. Tuzağa düşmüştük, Arbeletim ve çantam sarsıntıyla ellerimden kayarak yere düştü. Ayağıma kalınca beyazz bir ip dolanmış beni yerden bir buçuk metre kadar yukarıya baş aşağı asmıştı.
Panikle kılıcımı çektim lakin bir ok ucunun enseme değmesiyle ellerimi aşağı doğru sarkıttım.
Ayni şey Ahmet ve Zeynep'in de başına gelmişti. iki kız oklarını onlara doğrultmuş, bizimkiler bir kelime, hiç hareket edemeden silahlarını yere bırakmışlardı.
Ardımdaki kız sert bir sesle "Kaç kişisiniz"diye sordu.
Bulunduğum duruma uygun bir şekilde " "14" dedim benimle "15" " Kız okunu bastırarak "Ne istiyorsunuz" diye sordu. Galib neden korktuğunu anlamıştım yağma ve ölüm. Yuuşak bir onla "Korkmanıza gerek yok tek istediğimiz sıcak bir gece ve konaklamak hırsızlık gibi bir niyetimiz yok" dedim.
Kızıl saçlı kız beni takip ederek "En azından onun harcindekilrin" dedi.
Kız, ardımdan bağırarak "Ne?" diye sordu -
-
1.
0Düzgün yaz şunu amk harcindekilrin ne demek
-
1.
-
27.
+9irili ufaklı kuyulara dolmuş benzin. Tıslayarak hava kaçıran pompa kırak camlar yıkık duvarlar. Gazi üniversitesi iiBF kampüsünün dönüştüğü şantiye alanı yollara savrulan dev binaların iskeletleri. Aynı bir metal mezbahayı andırıyordu.
Üstün teknoloji yıllar geçtikçe hayatta kalma reflesklerimizi derinden etkilemiş bizi bizim hayatta kalma becerilerimizi köreltmişti.
Durum bu ki saldırılardan kurtulanlar hayat mücadelesinde fazla tutunamamıştı. Ya benim gibi bir hırsız ya da bu adamlar gibi sistemli ve atik olmalıydınız.
Biraz önce tamamen yıkılmış metro hattının Beşevler durağını görmüştük. Bu metroda yaşadıklarım aklıma gel sevinçler üzüntüler. Aşklar karmakarışık duygular herşey gözümün önünden gelip geçti.
Duygularım derinleştikçe derinleşti. Aşık olduğum şimdi neredeydi acaba. Öyle uzaktan izlediğim kızlar. ilk aşkım son aşkım neredelerdi acaba hayattalarmıydı ya da onlar da beni düşünüyorlarmıydı böyle sessiz sessiz?
https://www.youtube.com/watch?v=6i2siwz1QM0
Ankara dedim içimden tekrar serin bir yelin gri parkamı yalayan hışırtısıyla. -
28.
+9Dehşet içinde yavaş ve emin adımlarla metal tekerlekten aşağıya inmeye başladım. Dudaklarımda gri kabuklar oluşmuş, parmak uçlarım turuncu bir tozla kaplanmıştı. Ayağımı koyduğum demir parçası bazen büyük bir gürültüyle kopup yere çarpıyor bazende inatla turuncu yığına tutunuyordu.
Bastığım demir parçası buraya onlarca yıl önce koyulmuştu. kabinlerin renkleri güneşte solmuş onları sabitleyen zincirlerin çoğu kopmuştu.
Birkaç dakika içinde yere indim. Timuçin yanındaki azmanı dürterek. Baksana lan adam ölmedi dedi kahkahalar içinde. Sonra beni önlerine katıp kamp alanına kadar arkamda konuşarak takip ettiler. Bir yandan da sigaramı içiyorlardı binler.
Yanındaki elemanında isminin Emir olduğunun öğrendim. Kısa saçlı, beyaz tenli bir adamdı Timuçine göre daha uzun ve daha yapılıydı. Konuşması ve mimikleri görünüşünün aksine daha çocuksaydı. Ama gözlerinde beni rahatlıkla öldürecek vicdansızlığı gözlerinde hissedebiliyordum.
Çok geçmeden kampa girmiştik. Kendimi yavaşça bir yere bıraktım ve soluklanmaya başladım. Ama grup lideri olarak düşündüğüm esmer elemanın beni rahat bırakacağını belliydi gelip saçlarımdan tutarak beni kaldırdı.
-Önce rapor sonra dinlenme. dedi kaba sesiyle
-Önce su sonra rapor. dedim acıyla titreşen bir tonla. Bu cevabım onu sinirlendirmiş olacak ki saçlarımı daha sert sıktı.
-Ön-ce su son-ra ra-por. dedim tekrardan. Esmer bininde benle uğraşacak zamanı yoktu. beni Timuçinin önüne doğru fırlatım hırsıza biraz su ve sigara verin ben birazdan gelirim dedi. -
29.
+9Korku ve panik dolu bir kalple bu dev turuncu dinozorun üzerine çıkmıştım. Yere bakamıyordum kısa ve dikkatli adımlarla kendimi gibik bir kabinin içine bırakıvermiştim. Kabin sallanıyor ben titriyordum. Çengeller, zincirler her şey kopmak üzereydi. Korka korka ayağa kalktım. Güneye doğru baktım. Bahçelievler Tandoğan Emek Aşti Gazi Mahallesi o taraf tamamen gözümün önündeydi. Evler üst katlarından törpülenmiş(Meteorların düşme şiddetiyle) Metal ve beton blocklar sarı kumlara ve yeşil çimlere bırakmış kendini.
Cin ayak sesleri titretiyordu oraları. Ama Konya yolu orada insanlar vardı. Bir grup insan Konya ya doğru hareket ediyordu. Demekki benden başka bilenlerdi vardı Mevlana islam Kuvvetlerini.
Savaş, Lehimize mi dönüyordu acaba ya da medeni bir yaşama tekrar geçecek miydik? Konya umudumuz muydu? Sonumuz mu? -
30.
+9Konya mevzusunu ve yol güzergahımızı orada tekrardan anlattım. Konaklayacağımız yerleri hatta gireceğimiz delikleri bile hesaplamış neler yapacağımızı ezbere okumuştum orada Yemek yerken bunları tekrardan anlatınca herkes bana karşı birazda olsa yumuşamıştı.
Yemekler yenmiş yola koyulmak için hazırlanıyordum ki Bir kadın elinde bir bardakla yanıma geldi bunu iç daha gideriz dedi.
Bu koku bu tat yıllar sonra ilk defa çay içiyordum. Bunun yanında sigara ne iyi giderdi lan şimdi diye düşünürken Timuçin elinde benim paketlerimden biriyle geldi içinden bir dal uzatarak al birader dedi.
içinden bir tane çekip çakmağıyla sigaramı ateşledim. Uzun zamandır böyle bir rahatlama hissetmemiştim. Karnımın yarı aç yarı tok olan kısmını çay ve sigaranın dumanıyla doldurmuştum Ellerim ayaklarım her hücre bir huur ve rahatlama içerisindeydi. Belkide aylar sonun bir insanla konuşmak bana iyi gelmişti bilmiyorum.
Ama artık yeni bir görevim vardı o da daha çok insana ulaşmaktı. -
-
1.
0burada kaldım rezzers
-
1.
-
31.
+9-Anlat o zaman ne bekliyorsun
-Can güvenliğim şart beni öldürmeyeceğine yemin et
-Tamam tamam seni öldürmeyeceğim.
-Sana asıl güvenebilirim
-Güvenemezsin. Kılıcımı yavaşça havaya kaldırdım tabi bu bin titriyor
-Tamam tamam dur anlatacağım her şeyi
-Anlatsan iyi olur
-Konya, Konya da insanlar birlik olup cinleri katletmeye başladı. Gıda ve su bulmuşlar ekip biçiyorlar ve adalet sağlıyorlarmış.
-Başka dedim kılıcı sağa sola sallarken.
-Sadece onlar değil Bakü de ve Kudüste de işler alehimize gitmeye başladı. Ya Roma onlarda kıyıma başladı.
-Kaybedeceğinizi mi düşünüyorsun?
-Hayır sizde daha azınızı köle edeceğimizi düşünüyorum. Daha fazla insan ölecek.
ihtiyacım olan bilgiyi elde etmiştim. Bu bine ihtiyacım kalmamıştı kılıcımla boyunu kestim garip sesler çıkararak öldü. Siyah kanı her yeri kirletmişti. Geçen onlarca seneler ve bir bir düşen füzeler şehri gri kaldırımlarını yok etmiş yerine sarı kumları bırakmıştı. Aklım almıyordu insanlık bu kadar çabuk yok olabilir miydi? Bu kadar güçsüz müydük? Sanırım evet -
-
1.
+1 -2bahauahahahua bu ne lan mal gördüm de böylesini görmedim aq yazacağın hikayenin ta dıbına koyayım
-
1.
-
32.
+9-Öncelikle Celal Bayar bulvarından Gazi üniversitesi kampüsüne ulaşmalıyız orada ver çevresinde bir gece konaklayıp ihtiyaçlarımızı karşılar bölgenin kontrolünü ele geçiririz. Ardından Fevzi Çakmak Caddesinden ilerleyip Bahçeli Evler ve Beştepe birimlerine hiç görünmeyeceğiniz. Emek birimleri olsada Cadde Mahallenin öbür ucu olduğu için karşımıza zayıf ve sayısı az birlikler çıkacaktır. Ardından Akdeniz Caddessini kullanarak Milli Kütüphaneye sığınacağız orası dinlenmemiz ve tekrardan mevzi almamız için oldukça güvenli olacaktır.Tümünü Göster
işimizi orada da bitirdikten sonra Ziyabey Caddesini kullanarak Mevlana bulvarına çıkacağız sonrası tabana kuvvet Haritaya uyarak yürüyeceğiz.
-Güzel plan doğrusu
-Patron kararlı mısın?
-Evet
-Tereddütlerin var sanırım
-Elbette burada iyi kötü yaşıyorduk
-Yaşam bitiyor Patron yiyecek içecek kalmadı yakında öleceğiz.
Etraftan hışırtılar duymaya başladım. Ama Patron hala konuşuyordu.
-Gideceğim --..-...
Savaş çığlıkları duyuyordum. Haritayı tuttuğum gibi ateşe attım..
-Ne yaptın lan sen hırsız bin
-Cinler geliyor mevzi almalıyız.
-Ne
-Çabuk kaldır şunları
-Kalkın!!!
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu
-Pusuya düştük.
Herkes kalkıyordu. Palalarını aldılar, oklarını yaylarına sürdüler. Elime bir yanan odun parçası alıp uzaklara atıyor oraları aydınlatıyordum. Kadınlar oklarıyla bir yuvarlak oluşturmuşlar erkekler ellerinde palarıyna onların önünde duruyorlardı.
Benim aydınlattığım yerde eğer bir cin vaarsa oklar birbir vücutlarını parçalıyordu.
Ama durduramıyorduk gittikçe yaklaşıyorlardı. Geneli küçük mavi cinlerden oluşsada muhafız cinlerde vardı. Sayıları oldukça fazlaydı. Ellerinde baltalarla kamalarla saldırıyorlardı. Bana albeletimi verin desemde herkes can derdinde beni gibleyen yok tabi mevzininde dışındayım.
Biz muhafız cin beni gözünü kestirmiş koşarak üzerime doğru geliyor ben dururmuyum hemen topuk tabi ama ne olduğunu anlayamadan yere düştüm. Yüzüm ellerim her yerim çizilmişti. Muhafız cinde beni bırakacak değil ya hızla beni kesmeye koşuyor bin. Sarı zırhının altında yeşil iri vücuduyla elindeki baltayı kaldırdı tam vuracak.
Vücuduna art arda 2 ok saplandı ve yere düştü. Hemen ayağa kalktım. O zaman kadar da bizimkiler mevziyi delmişler birazda olsa rahatlamışlar grubun yarısı kampı topluyor diğer yarısı gelen tek tük cini kesiyordu. Patron bana arbeletimi ve kılıcımı attı. Çantamı yerden aldım. Çarpışmalar tek tük devam etti herkesin eşyaları toplanmıştı.
Patron
-Geri çekiliyoruz. dedi
Timuçin
-Nereye diye sordu
Beni takip edin dedim. -
33.
+8Saatler ilerlemiş etraf iyice kararmıştı. Yerde can çekişen son cinleride öldürdükten sonra arkama düştüler. Haritayı yaktığım için bana ihtiyaçları olduğunu biliyordum. Tabi patronda bunun farkındaydı. Neyseki 1-2 ay sürekli baktığımdan haritada yer alan her yeri karış karış ezberlemiştim.
Timuçin ve diğerleri bana güvenmiyorlar hatta benim gibi kan emicilerden nefret ediyorlardı. Gecenin kör karanlığından uzunca yürüdük. Elimizde önümüzzü zor aydınlatan yağ kandilleri ve sürtünme enerjisini elektiriğe çeviren güçsüz fenerlerle delik deşik olmuş asfalt yolları zor kestirebiliyorduk.
Her an saldırıya uğrayabilirdik. Korku ve dehşet vardı kalbimde. Biliyordum ki en ufak aksilikte beni bırakıp kaçarlar hatta onlara ayak bağı olmamam için kalbime bir ok saplayabilirlerdi. Temkinim her zamankinin iki katıydı. Artık hem önümü hem arkamı kollamak zorundaydım.
Grubun yarısının gözü etrafta yarısınnınki de benim üzerimdeydi. Rahatsız oluyor fakat onların bakışlarını hissetmiyor gibi davranıp karanlıkta en önden ilerliyordum.
Önceden kat kat yükselen binalar artık 2 insan boyunu aşmıyor, kapital yapının mabetleri avmler yerle bir olduğunu görüyorduk. Ne hale gelmiştik ne zaman bu kadar güçsüz kalmıştık. -
34.
+8Grup cinleri deştikten sonra bir araya toplayıp yaktı. Bense oturduğum yerde çivilenmiş hareket etmiyordum. Görünmemem en iiyiysiydi beni öldürebilirler belki de tüp erzağımı alıp bir köşeye bırakırlardı. Aksi gibi grup yerlerinden kımıldamamdan cinleri kestikleri yerin üzerine kam kurmaya başladılar. Birşeyler konuşuyorlar ama sesleri bana gelene kadar tüm netliğini kaybediyolardı.
Hemen ateş yakıldı. Sanırım yakınlardan bir yerde avladıkları 2 tavşanı temizleyip pişirmeye başladılar. Kokusu ta bunuma kadar geliyordu. O müthiş et kokusu birşeyler yapmalıydım hem göz hapsinden kaçmalı hemde karnımı en kazzançlı yönden doyurmalıydım. Ama bunu bu çalıların arasında yapamazdım. En ufak sesimle bir düzine ok vücuduma saplanabilirdi. En iyisi uyumalarını beklemek ve nöbetçilerini atlatmaya çalışmak daha kolay olacaktı. Zaman geçmek biilmiyordu hem de karnın açken karşında belki haftalarca göremeyeceğin bir şey yeniyorsa.
Neyse beyler birkaç saat içinde ne varsa tüketti binler ve uyumaya geçtiler. Erkekler aralarından bir şeyler konuşup tulumlarına girdiler. Biri hariç. Kalan eleman ateşin başına geçmiş nöbet için kendini hazırlıyordu. Saçı sakalına karışmış uzun süredir banyo yapmamış bir elemandı bu.
Birkaç dakika içinde grubun hepsi yatmış ayakta bir ben bir de nöbetçi kalmıştı. Zamanın geçmesini istiyordum her ihtimale karşı eğer biri dahi uyumazsa yağmadan kaçmam zor olabilirdi.
Çantandam biraz su çıkardım oldukça sessiz davranıyorum. Winston kartonunu yırttım ve bir dal sigarayı dudaklarımın arasına aldım. Hafif bir çıtırtıyla sigaramı yaktım ve bir yaprakla ateşin ışığının gruba kadar gitmemesi için bir yaprakla ışığın önünü gerdim.
Bir yudum su içiyor bir fırt sigara çekiyordum içime. Düşünüyordum, düşünüyorum. -
35.
+8Kusura bakmayın beyler hızlı yazmak için imla kurallarına dikkat etmiyorum birde klavye de birkaç harf iyi basmıyor. Anında kurgulayıp size aktardığım için yav olabilir 12 ye kadar yazacağım sürekli emeğime değsin ilk entryi şukulayın
-
36.
+8Eylül akşdıbını düşünüyorum. 23 yaşındaydım üniversiteden eve dönüyordum. Bu sene mezun olacaktım. Ama olacakları bilemezdim ki... Kızılaydaydım hava kararmış orta yaşlı memurlar evlerine genç öğrenciler barlara doğru hareket ediyorlardı. Sonra herkesin kafası yavaş yavaş göğe doğru çevrilmeye başladı. Herkes gülüyor gökteki yıldız şölenine hayran hayran bakıyordu. Yeşil ışıklar içinde meteorlar kayıyordu. Ben donuk, inci sözlükte takılan asosyal bir bin olduğum için gibime bile takmıyordum bu durumu.
Nasıl olsa biraz sonra sözlüğe girecek ve bir binin meteorlara bakan adam ılıktır yazılı başlığına rastlayacaktım. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Ben başımı yere eğmiş yolumda yürürken insanların huzursuz seslerini duydum. Çığlıklar atmaya ve etrafta koşuşturmaya başladılar. Ne oluyordu ortalıkta sakin ve neler olduğunu anlamaya çalışan bir ben kalmıştım. Akşamın kör karanlığındaydık bu insanlar neden kaçışıyorlardı. Başımı yukarı çevirdim ki.
Gördüğüm şey beni şok etmişti. Onlarca ufak meteor Ankara semalarındaydı ve hızlakaraya vurmak için ilerliyorlardı. Yeşil ışık saçan ufak meteorlar hızla atmosferi delmiş şehrimize doğru yaklaşıyordu. Bende panik içinde koşmaya başladım. Bir televizyoncunun önündeki insan birikintisine rastlardım. -
37.
+8Emin olmak için birkaç kişi cin cesetlerinin başına koştu Zeliha ve Zeynepte PAtronun tabi bende onlarla gittim. Ağlıyorlardı, hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.
Timuçin arkadaşlarının cesetlerinin başında durgun donnuk bir bakışla oturmuş. Ne olacağını bilemiyordu. Endişeli yüzü çekik gözlerini kırıştırmış, ince kaşları kalkmıştı.
Zelihanın ve Zeynep'in gözleri Patronun göğsüne damlıyor, zavallı adam göğsüne giren oklardan ölmese bile kanına karıştırdığı zehirden ölecekti.
Ağır kasınmalarla da olsa zor bela nefes alıyor ağzından boşalan kana rağmen birşeyler anlatmaya çalışıyordu.
-Hhhııırsızzzz
Bana seslenmişti, çok şaşırmıştı biir adam son nefesinde neden bir hırsızla konuşmak ister ki. Elindeki arbeleti yere bırakarak hemen başına koştum.
-Hhhııııırsız
-Efendim Patron
-O-onlar-ı Konya---ya ulaştı-tır
-Emredersin Patron
Zeynep üvey babasının göğsüne başını yaslamış ağlıyordu. Ben bile ağlayacak gibi olmmuştum doğrusu halbuki bunca sene yalnız yaşamak beni bu duygularımı bu kadar törpülemesine rağmen -
-
1.
0Burda kaldim
-
1.
-
38.
+8Herkes tvlere bakıyor ağlayarak birilerini arıyorlar. Aradıkları insanları uyarıyorlardı. Artık maddi ve bünyevi hiçbir şeyin anlamı kalmamıştı. Büyük son için dua edenlerde vardı canı için son gücüyle evine koşanlarda.
Tv de dev yeşil ışıkların biraz önce Brezilya Yemen Endonezya gibi ülkere çarptığını gösteriyor onbinlerce yaralı ve ölü olduğundan bahsediyordu. Haberi sunan Star Tv muhabiri kadın Türk halkına güvenli noktalara erzak ve yağmaya karşı silah alarak sığınmamızı istiyor Ordudan destek istememizi söylüyordu. Kadının daha söyleyecekleri bitmemişti ki Tv yayını gitmiş. Ordu ülkenin her yanında sirenleri çalmaya başlamıştı.
işte 23 yıllık hayatımda ilk kez korkuyu gerçekten yaşamıştım.
https://img-s1.onedio.com...14baa5038cde62519e93b.jpg -
39.
+8O sırada Timuçin geldi ve beni yakamdan tuttuğu gibi çimlerin üzerine devirdi. Palasını tam vuracaktı ki. Patron kan dolu ağzını tekrar açtı
-Timuçin! ardından acı bir öksürük... Timuçin bir anda durdu ve Elindeki palayı bana nefretle bakarak yere fırlattı hiçbir şey söylemeden Patronun başına geçti ve
-Dayan patron sseni kurtaracağız
-Timu-çin...
-Evet Patron
-Bu hırsızı izle-yin siz-i Kon-ya ya zütür-sün.
-Emredersin patron.
Zelihada Zeynepte hala ağlıyordu. Birkaç saniye sonra derin bir nefes akciğerlerden çıkıp dünyanın atmosferine karıştı ve bir hayat daha söndü.
Daha sonradan öğrendim ki Patron dedikleri 2019 de terörle mücadele için kurulan aşırı imtiyazlı bir askeri birimin komutanıymış bu yüzden ona patron diyorlarmış grupta Hamza ve Zeliha hariç herkes o birimin bir üyesiymiş. Zeynep bile terörle mücadele timinin bir parçasıymış.Çokta şaşırmamıştım doğrusu bu kadar organize bir grubu ancak askeriynin çıkaracağı çok barizdi.
Her neyse beyler hıçkırıklar içinde cesetlerimizi gömdük onlardan ayrılmak o kadar da kolay olmadı tabi benim için değil ben hala artan erzak ve suyu düşünüyordum her neyse beyler parkın bir köşesine isteksizce mezarlar kazıldı. Yıkanmadan cnaze namazı kılınmadan ölülerimizi ağır ağır gömdük. -
-
1.
0Ayraç burdayik
-
1.
-
40.
+8Gidip yanına oturdum. Yanında Timuçinde dahil 3 kişi daha vardı biride yüzü yaralı kadındı.
Patron Onları tanıttı işte yüzü yaralı kadın Zelihaymış Patronun karısı. Timuçinle diğer çekik çocuk olan Kubilay kardeşlermiş. Son kalan elemanın adı da Ahmetmiş.
Patron bana dönerek
Haritayı yakmamın akıllıca olduğunu bana ihtiyaçları olduklarını yaşamamı garantilediğini söyledi. Ama bu durumun hiç hoş olmadığını beraber yaşadığımız sürece birbirimize güvenmemiz gerektiğini anlattı.
Sonradan öğrendim ki Zeynepte Zelihanın kızıymış Patronunsa üvey kızı. Zeliha meteorların düştüğü gün yüzüne yara almış sağlık hizmetleri aksadığı içinde dikişsizce iyileşmesini beklemek zorunda kalmış. Çok acı çekmiş ama dayanmış.
Çok geçmeden yemekler hazırlanmıştı kızarmış karga eti ve patatesle beraber kavrulmuş yılan eti. Bu kadar adama yetmeyeceği kesindi ama az da olsa yemek zorundaydık. -
41.
+7Aslında ölmek bu durumda o kadar da kötü değildi. Nasıl olsa bu demir yığının üzerine çıkarsam kemiklerimin kırılması sonucunda ölecektim. Burada direnirsem kan kaybından.
Timuçin benim düşünceli halime sinirlemiş olacak ki sırtıma küçük bir çizik attı.
Acımıştı ama fazla hissetirmedim. Burada bu adamların insafına kalamazdım. Hazırlandım. Ve turunculara bürünmüş demir yığınına ilk adımımı attım. Her rüzgar esişinde ve benim her adımımda korkunç bir gürültüyle cızırdıyordu bin demir yığını. Korkuyordum her adım attığımda daha çok korkuyordum.
Zamanla her aşağıya baktığımda Timuçin ve diğer eleman daha çok kayboluyordu. Acaba kaç metreydi bu dibına goyduğumun pas kütlesi. Her adım da baştan besmele her bakışta bir dua her cızırtıda bir sure okuyordum.
Normalde de yüksekten korkan adama ne yaptırıyorlardı. -
42.
+7Düşünceleri içerisindeyken uyuyakalmıştım. Ne kadar oldu bilmiyorum Emir'in koca ellerinin beni dürtüklediğini hissettim. Gözlerimi açıp ona doğru döndüm.
-Kalk bakalım hırsız nöbet sırası sende bizimle yaşayacaksan bebek gibi uyumaktan dahha çok şey çok şey yapmalısın dedi.
Gözüne girmek zorundaydım hemen ayağa kalktım ve nöbet yerimi tuttum Emir de benim yattığım yere uzanmı.ş uykuya dalmayı bekliyordu.
Gece o kadar karanlıktı ki nöbet arkadaşlarımı bile göremiyordum. Gözlerimi bir noktaya kilitlemiş aklımla konuşuyordum. Nele olacağını nereye gideceğimizi herşeyin doğru olup olmadığını düşünüyordum.
Bir el aniden omzuma dokunmuştu. Refleksif olarak arbeletimi bana dokunanın yüzünün ortasına nişanladım. Karşımda Zeynep vardı. Bu hareketim onun hoşuna gitmiş olacak ki alaycı bir gülümsemeyler ince sesini dudaklarının arasından serbest bıraktı
-Ne oldu hırsız oturduğun yerde uyuya kaldın sanırım buna nöbet mi diyorsun. yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu ama bu öyle şirin bir tebessüm değildi dev bir alaylamaydı.
Hem heyecanlanmış hem de aşağılanmıştım dişlerim bir türlü ayrılmıyor kelimelerime özgürlük vermiyordu.
-Aslında konuşmayınca biraz daha çekilir bir insan oluyorsun hırsız. Önceden yanmış bir sigara ve yarım bardak su verdi.
-Kusura bakma ne olur yemeğinizi gün doğunca gerireceğim ama açlığınızı bu bastırır sanırım. dedi alaycı sesiyle.
Bu kızın bedeninin mesleğini bilemem ama ruha tam bir köle tüccarıydı. -
43.
+7Yürüdükçe yürüdük kampüsü tamamen taradık. Bir ağacın dalından 2 tane karga indirdik. Ve yerde sürünen oldukça uzun bir yılanı öldürdük elimiz boş değildi. Dönerken.
Grubun hemen hemen hepsi uyanmıştı bizimde gelmemizle ekgibler tamamlanmış hatta beni büyük bir çoğunluğu fazlalık gibi bile görüyorlardı.
Bilen bilir beyler Ankaranın soğuğunu bir eser adamı topuğundan saçlarının teline kadar titretir bir de aylardan martın sonu haliyle üşüdükleri için bir ateş yaktık.
Kadınlardan biri çantasından bir tencere çıkardı ve dallarla onu ateşin üzerine astı. Birileri kargaları yoluyor birisi yılanı temizliyordu. Bende çantamdan patates konservesini çıkarıp onlara verdim yılan etiyle beraber kaynattılar. Sıvı yağları baharatları hatta ilk yardım malzemeleri bile vardı.
Aslında oldukça teknik ve sistemli çalışıyorlardı. Bu zaman kadar kan emicilik yaparak yaşayan ben 4 yıldır kendimi ilk defa bir şeye yararken bulmuştum.
Patron beni yanına çağırmasıyla dikkatimi tekrardan toparladım. -
44.
+7Başımı uzun şimlere koyup uyumayı denedim. Ama aklım hala o gündeydi. Okların önümdeki korkun yaratığı delip geçtiği günde.
"Arkamı döndüm karşımda orta yaşlarını çoktan geçmiş bir adam gördüm Burak yanımda neler olduğunu anlamaya çalışırken Ben adamla birkaç saniyeliğine de olsa göz göze gelebilmiştim. Elinde siyah bir arbelet vardı. Sağ elinde ise 6 tane ok tutuyordu."
"Ama korku ete kemiğe bürünmüş ve hayatımızı kurtaran adamın sırtına bir kama sokmuştu. Bir mavi cin adamın boynuna çıkmış göğsünü dehşet verici bir nefretle bıçaklıyordu."
"Adama doğru hızla koştum ardından g3 mermilerinin etrafa kara kanlar saçtığına şahit oldum. Bizim adamı öldüren mavi cin paranparça olarak yere serilmiş adamla beraber yere serilivermişti."
"Adamın yanına vardığım da çoktan binanın zemininde kara ve kırmızı kan birbirine karışmıştı. Yapacak hiçbir şeyim yoktu adamın sıkı sıkıya tuttuğu okları ve arbeleti alıp arkamı döndüm."
"Burak binanın çıkışına doğru koşuyordu. Korkmuştu haklıydı. Ayağa fırladım binayı ayakta tutan gri dikiklerin arsından geçerek Buraka yetişmeye çallıştım. Kalbim olağanca hızıyla atıyor adrenalini tüm hücrelerimde en şiddetli haliyle yaşıyordum."
"Burakla beraber aynı anda binadan çıktık. Dışarıda Tankların üzerlerine çıkmaya çalışan mavi cinler yerde yatan adamlara bile acımayan muhafız cinler vardı. Ve bir de biz gibi tek tük direnen yerel halk" -
45.
+7Timuçin bana metal bir bardak dolusu su getirdi. Ne suyuydu ve ya nereden getirmişti bilmiyorum ama büyük bir iştahla tüm suyu içtim. Ardından benim paketimden çıkardığı bir dal sigarayı uzattı ve çakmağımda yaktı.
-Patron gelene kadar bitir dostum.
-Patron?
-Saçlarını çeken adam lan işte
-Tamam
Bir ağacın gölgesinde sırtımı yaslamış sigaramı ciğerlerime çekiyordum. Tekrar düşüncelere dalmıştım o güne meteor yağmurunun başladığı güne.
"Meteorlar girdiğimiz binanın tavanına birbir çarpıyordu. Burakla ikimiz birbirimize bakıyor bir yandan da dua ediyorduk. Aslaftlarda her düşen meteorla beraber birkaç metrelik kraterler açılıyor dev apartmanlar birbir yere gömülüyorlardı. Ama bilemezdik ki her şey meteorların sokaklarda sessizce durmasından sonra başlayacağını."
"4-5 dakikalık dev gürültülerin ardından meteorlar sokaklarda ve yıkılan binaların üzerilerinde hareketsizce duruyordu. Onlarca insan meteorların gazabından ölmüştü. Polis ve ambulans yolların yok olmasından dolayı hareket edemiyor. Yaralananlar çaresizce sokakların ortasında ölüme mahkum oluyordu."
"Burak ve ben girdiğimiz binanın içerisinden yavaş adımlarla çıktık. Kimi insanlar sokağa bizden önce çıkmış kaybettikleri arkadaşlarını eşyalarını arıyorlardı meteorların arasında."
Birinin kolumu tutmasıyla hayallerimin arasından sıyrılmıştım.