-
76.
+3Zeynep halen kızgın bakıyor ve burnundan soluyordu. Ona, "Seni çok seviyorum aşkım!" deyip dudaklarına yumuldum. Önce isteksiz durdu, sonra dayanamadı ve karşılık verdi. Biraz öpüştük. Dudaklarımız ayrılınca, Zeynep, "Ben de seni çok seviyorum, ama sen çok üçkağıtçısın! Hep başkalarını gibeceğinde aklına geliyorum! Başka zaman beni hiç arayıp sormuyorsun!" dedi. "Ne desen haklısın aşkım! ilk fırsatta seninle başbaşa güzel vakit geçireceğiz! Hadi şimdi arabaya gidelim!" dedim. "Söz mü?" dedi. "Söz aşkım!" dedim. Zeynep biraz yumuşamış, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Ele ele tutuşarak arabaya gittik.
Arka kapıyı açtım ve Zeynebe, "Geç aşkım!" dedim. Zeynep gülümseyerek Durdane'nin yanına bindi. Durdane o ana kadar öteki tarafa bakıyordu, ama benim Zeynebe kullandığım 'Aşkım' kelimesini duyduktan sonra başını çevirdi ve bana baktı. Durdane, demek ki ben Zeynebi giberken bakmamıştı ve sadece konuştuk sanıyordu. Ben de birşey demeden direksiyona geçtim ve arabayı çalıştırdım. Yola çıkmadan, elimi arkaya atıp Durdane'nin dizini okşayarak, "Durdane aşkım, merak etme, Zeynep gördüklerini kimseye söylemeyecek!" dedim. Sonra da elimi Zeynebin dizine kaydırıp okşayarak, "Öyle değil mi aşkım?" dedim. Zeynep de, "Evet, benden sır çıkmaz!" diye onayladı. Durdane bizim bu sözlerimizden sonra nisbeten rahatlamıştı, ama bir okadar da kafası karışmıştı. -
77.
+3Ahırdan epey bir uzaklaşınca, Şermin, "Nasıl, hoşuna gitti mi At'a binmek?" diye sordu. "Evet, çok güzel!" dedim. Bu arada da mayomun içinde sertleşmiş yarağım da Şermin'in zütüne iyice yaslanıyordu. At'ın her attığı adımda, Şermin'in zütü de ritmik şekilde yarağıma sürtünerek, bir yükselip bir iniyordu. At'la geze geze, arazinin en sonuna, dolayısıyla Zümrüt'le gibiştiğimiz kulübenin yakınına geldik. Şermin, "Ben susadım, şurda bir çeşme var, hadi inelim!" dedi. indik, ama ben mayomun önündeki kabarıklığı gizleyemiyordum. Bu Şermin'in de gözünden kaçmadı, önüme bakarak gülümsedi. At'ın yularını ağacın dalına bağladı ve çeşmenin önünde domalarak su içmeye başladı. Yine amcığı arkadan Şeftali gibi çıkmıştı. Manzarayı görünce mayomun içinde yarağım Kalp gibi atmaya başladı. Şermin suyunu içip döndüğünde, yine önüme bakarak, "Beni gibmek istiyorsun, öyle değil mi?" diye sordu.
Hem de çok istiyordum onu gibmeyi, ama Pgibopat olduğunu düşündüğümden, başıma iş almaktan da çekiniyordum. Onun için, "Yok hayır, istemiyorum!" dedim. Şermin, "Yalan söylüyorsun! istemiyorsan gibin niye kalktı ozaman? Babamdan çekiniyorsun, öyle değil mi?" dedi ve yanıma gelip mayomun üstünden yarağımı avuçladı. Dediği doğruydu, meselenin bir de Muharrem boyutu vardı. Muharrem her önüne gelen karıya kıza sarkan bir adamdı, ama bana karşı çok samimi, içten ve babacan davranıyordu, bana güveniyordu. Bunu suistimal etmem doğru olmazdı. Üstelik Zeynebin evlenme durumunu da tehlikeye sokabilirdim. Şermin'in yarağımı avuçlayan elini tutup, nazikçe çekerek, "Sen gibimin kalktığına bakma, o her gördüğüne kalkar böyle!" dedim. -
78.
+3Önce Nurcan'ı yatağımda yatarken doğal halinde çektim, sonra komutlar vererek nasıl pozisyon alması gerektiğini söyledim. Ben bu işi sevmiştim, Video çekmek Fotoğraf çekmekten daha zevkliydi. Nurcan'ın dıbına zütüne Zoom yapıyordum, ama aklıma sürekli kızkardeşi geliyordu. Nurcan'a, "Şimdi yatakta otur ve Pink göster!" dediğimde, "Pink ne be aşkım?" diye sordu. Demek ki kızkardeşinin 'Modellik hünerlerinden' Nurcan'ın gerçekten haberi yoktu. "Aşkım parmaklarınla dıbının dudaklarını ayır, dıbının içini göster!" dedim. "Haa, tamam, anladım!" deyip dediğimi yaptı, ama kamera bizim konuşmaları da kaydediyordu tabii. Kızkardeşinin sitedeki pozlarının aynısını Nurcan'a da verdirmeye çalışıyordum. Bunda başarılı da oluyordum, birbirilerine fizik olarak çok benziyorlardı zaten. Sadece Bambi'nin saçları kumraldı, Nurcan ise çakma sarışındı.
Yarağım kazık gibi olmuş, kasıklarım ağrımaya başlamıştı. Kamerayı çalışır vaziyette, yatağı görecek şekilde masama koydum. Ve gibimi sallaya sallaya Nurcan'ın yanına gittim. ilk önce ağzına verdim, yarağımı bir süre yalattırdım. Sonra 69 olduk, yalaşmaya devam ettik. Kameranın kayıt ettiğini düşünerek sevişmek çok daha heycanlıydı, ama poz vererek sevişince birazcık dikkatimiz dağılıyordu. O anda kendimi ferre film çeviriyormuş gibi hissediyordum ve elimde olmadan, bu işi profesyonel yapanların benim gibi zorlanıp zorlanmadığını düşünüyordum. Sonra kameraya göre sevişmeyi bırakıp, kendi bildiğimiz ve istediğimiz gibi devam ettik. Nasılsa kamera kayıt etmeye devam ediyordu, sonra seyredip bakabilirdik, güzel kaydetmiş mi etmemiş mi diye. -
79.
+3Benim de mantığım 'Olmaz!' derken, gibim 'Olur!' diyordu. gibimin sözünü dinledim ve karşılık verdim. Ayakta sarılıp, çılgın gibi öpüşmeye başladık. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüyorduk. Elim arkadan bikinisinin altına girmiş, zütünün yanağını yoğuruyordu. Şermin de elini mayomun içine sokmuş, yarağımı çekiştiriyordu. Biraz öpüştükten sonra, Şermin önümde çömelip mayomdan yarağımı çıkardı ve yalamaya başladı. Bu işi profesyonelce yapıyordu, bana gelesiye kadar kimbilir kaç kez yarak yalamıştı, kimbilir kaç kez gibişmişti.
Ben de onun amcığını yalamak istiyordum. Bunu, Şermin şezlongtan domalarak kalktığı andan itibaren istiyordum. Ona, "Şu kulübede ne var, oraya girelim mi?" diye sordum. Şermin yarağımı yalamayı bırakıp, ayağa kalktı, "Tamam, girelim!" dedi. Girdik içeri. Demin burda Zümrüt'ü gibmiştim, ama burayı ilk defa görüyormuşum gibi davrandım. Ben mayomu, o da bikinisini çıkardı, uzandık yatağa. Biraz daha öpüştükten sonra, "69 olalım!" dedim. Sırtüstü yatıp, Şermini üstüme ters aldım. Ve Bursa Şeftalisi gibi dıbını yalamaya başladım. dıbının üzerinde Brezilya traşı dedikleri modelden, şerit halinde kıllar varken, dıbının geri kalan heryeri kaymak gibiydi. Şermin de benim yarağımı emiyordu. Böyle saatlerce yalaşabilirdik. -
80.
+2Beyler o zaman bekleyin 12 de burdayım
-
81.
+2Muharrem Şermin'in omzuna dokunarak, "Şermin, kızım, çıkar şu kulağındaki zımbırtıyı! Bak misafirlerimiz var, kalk, hoşgeldin de!" deyince, Şermin kafasını çevirip babasına baktı önce. Sonra da bize baktı. Yüzünde (Bunlar da kim?) diyen bir ifade vardı. Kulaklığını çıkarıp, dizlerinin üzerinde domalarak kalktı şezlongdan. Kızın vücudunun her kıvrımından ciks fışkırıyordu. O birkaç saniyelik domalmada, amcığı Bursa Şeftalisi gibi şişirmişti bikinisinin arkasını. Ayağa kalkınca, bizim Türk kızlarında nadir görünen 1.80'den uzun boyu ile, eğilip babasının yanağını öptü. Muharrem bizi tanıştırırken, Zeynebi nişanlısı, Mürüvet'i de benim karım olarak tanıştırdı. Demek ki Şermin'le Zeynep ilk defa görüşüyorlardı.
Şermin, "Selam, ben Şermin, hoşgeldiniz!" diye hepimizle tek tek tokalaştı. O anda Mürüvet'le Zeynepte Şermin'e karşı içten içe bir kıskançlık oluştuğunu sezdim. Şermin'in boyu ikisinden de uzundu ve kelimenin her iki anlamıyla da bizimkilere yüksekten bakıyordu. Şermin benimle tokalaşırken, bikinisinden taşan göğüslerini burnumua sokarcasına yaklaşmıştı bana. Eğer Şermin'le burda tanışmamış olsaydık da, ne bileyim, onu sokakta veya bir Cafe'de falan görmüş olsaydım, (Bu kız çok fazla, bana pas vermez asla!) diye düşünürdüm. Şimdi ise, (Bu kızı nasıl gibebilirim?) düşüncesi geçiyordu kafamdan. Ama Şermin'in kollarını görünce bu düşüncemi yeniden değerlendirmeye karar verdim. Şermin'in kollarında, aynı Pgibopatlarınki gibi Jilet izleri vardı. -
82.
+2Yarağımı hafifçe çekmek istediğimde, bu sefer de, "Çıkarma, çıkarma, çok acıyor, kımıldama neolursun!" diye yalvarmaya başladı. "Bak ne diyeceğim, ben kımılamıyorum, sen kendin yap, tamam mı?" dediğimde, "Tamam!" dedi. Ve az sonra hafif hafif ileri geri salınmaya başladı. Yarağım zütünden 1-2 cm falan anca çıkıp giriyordu, ama başlangıç için fena değildi, sabırlı olmam gerektiğini biliyordum. Azar azar derken, 10-15 dakika sonra artık yarısı girip çıkacak kadar salınması hızlanmıştı. Aslında taa başından beri çok acıyacağına kendini koşullandırdığı için, zorlanıyordu. Ya değilse şimdiye kadar kanırta kanırta gibiyor olacaktım onun o bakire zütünü. Güzellikle, gönül rızasıyla olsun diye sabrediyordum.
Bu kadar sabır yeter deyip, başladım zütüne pompalamaya. Biliyordum, halen acı hissediyordu, ama olacaktı okadar. Genelde yaptığım gibi, elimi alttan dıbına attım, klitorisini okşamaya başladım zütüne girip çıkmaya devam ederken. Ben zevk alıyordum, ama onun da zevk almasını istiyordum. Onun için bir ara zütünden tamamen çıkıp, dıbına soktum. Ve onu orgazm edene kadar dıbını gibtim. Sonra tekrar zütüne sokup, ben de boşalana kadar zütünü gibtim. Yarağım içinde küçülene kadar zütünden çıkmadım. Sabah sabah iyi gelmişti Mürüvet'in bakire zütünü gibmek. Kendimi Everest tepesine çıkmış gibi mutlu hissediyordum. -
83.
+2Sonra birlikte duş almaya girdik. Biz yıkanırken çocuk uyanmış, ağlıyordu. Mürüvet benden önce çıktı, çocuğu ile ilgilendi. Ben de yıkanıp çıktığımda, bahçeden çatal bıçak sesleri geliyordu. Pencereden baktığımda, kahvaltı için masaları hazırlıyorlardı. Mürüvete, "Hadi hazırlan da, kahvaltıya inelim!" dedim. "Tamam!" deyip, hazırlandı. Ben de hazırlandım, yan odadan Zeynebi de alıp indik aşağıya. Zeynep de erkenden kalkmış ve hazırlanmıştı.
Bahçeye çıktığımızda, Muharrem, dün akşam yemeği yediğimiz masada oturmuş, gazete okuyordu. Erkenden kalkabilmesine şaşırmıştım, kesin öğleye kadar uyur sanıyordum. Bizi görünce gazeteyi katlayıp kenara koydu ve "Günaydın!" diyerek ayağa kalktı, "Buyrun, buyrun!" diyerek sandalyelerimizi çekti. Biz de günaydınlaşıp oturduktan sonra, garsonlar etrafımızda fır dönmeye başladı. Açık büfe olmasına rağmen yine herşeyi masamıza getirdiler. Güzel bir kahvaltı yaptık. Ardından keyif çaylarımızı içip kalktık, Lobi'ye geçtk. Lobi'de de sabah kahvesi içerken, Muharrem bizi birazdan doktor arkadaşının kliniğine zütüreceğini söyledi. Saat 9:30 gibi kalktık.
Klinik de fazla uzakta değildi, yürüyerek gittik. Muharrem yürürken Zeynebi koluna takmıştı. Ben de çocuğu kucağıma almıştım, Mürüvet de benim koluma girmişti. Hakikaten de çok Lüks, modern ve temiz bir klinikti, her yer Granit kaplıydı. Danışmadaki kız bizi görünce ayağa kalktı ve gülümseyerek, "Günaydın Muharrem... Bey!" dedi. Kıskanç bir bakışla Zeynebi tepeden tırnağa süzmüştü kız. Muharrem de, "Günaydın Seda hanım! Lütfü beyi görmeye geldik! Harun'un çocuk hasta da, bir Çekap yaptıracaktık!" dedi. Seda, "Buyrun odasına geçin, ben telefonla doktor beye haber vereyim!" dedi. Muharrem doktor Lütfü'nün odasının yerini biliyordu, arkasından gittik. -
84.
+2zütüne şaplak atıp, "Hadi, in üstümden!" dediğimde, indi. gibeceğimi anlamıştı, ama nasıl bir pozisyon alacağını bilemediği için dizlerinin üstünde duruyordu. Dudaklarından öpüp, "Domal!" dedim. Mürüvet telaşla, "Yaa, zütümü mü gibeceksin?" diyerek domaldı. Aslında önce dıbını gibmeyi düşünüyordum, ama öyle deyince, "Evet, zütünü gibecem!" dedim. O domalık dururken kalktım, bir koşu, banyoda minik plastik şişelerde duran şampunlardan birini kaptım geldim. Hem züt deliğine, hem de yarağımın başına sürüp, arkasına yanaştım. Yarağım daha züt deliğine değmeden, "Kurban olurum nolur acıtma!" dedi. Ben de, "Çok acırsa yastığı ısır!" dedim. Ve zütüne yüklenmeye başladım.
Mürüvet acıyacak diye kendini müthiş kasıyordu. "Böyle yaparsan daha çok acır, kasma kendini!" deyip yüklenmeye devam ettim. Yarağımın başı zütüne girdiğinde, Mürüvet'ten boğuk bir, "Ağıhhhh!" sesi çıktı. "Dayan aşkım, en zor kısmı girdi, bundan sonrası fazla acımaz!" diyerek bastırmaya devam ettim. Mürüvet, eline diken batmış çocuk gibi, "Uff, çok acıyor, çok acıyor! Çıkar!" demeye başladı. "Tamam çıkaracağım, az kaldı, sabret biraz aşkım!" diyerek sokmaya devam ettim. Yarısına yakını girmişken, omuzlarından asılıp kalanını da birden kökledim. Mürüvet yastığı ısırmıştı, ya değilse tüm oteli başımıza toplayacaktı. Alışması için bir süre hareketsiz bekledim zütünün içinde. -
85.
+2Yarağım amındayken, yine deminki gibi bir hamleyle Zeynebe sarılıp yuvarlandım, altıma aldım. Daha yeni olduğu orgazmının etkisi sürerken, dıbına pompalamaya başladım. Okadar hızlı pompalıyordum ki, Zeynep bir kez daha orgazm olmak üzereydi. Ağlıyor mu, gülüyor mu anlaşılmayan sesler çıkarmaya başlamıştı. Altımdan kaçmak ister gibi hareketlerle orgazm olduğunda, ben de boşalmaya yaklaşmıştım. Son anda yarağımı amından çıkarıp, göbeğine, göğüslerine doğru fışkırttım döllerimi. Sonra da, döllerimin ikimizin vücudu arasında yapış yapış bulaşmasına aldırış etmeden, Zeynebin üzerine uzanıp, dudaklarına yumuldum.
Birkaç dakika öpüştükten sonra, üzerinden kalkıp duş almak için banyoya girdim. Duştan sonra giyinirken, Zeynep üzgün bir ifadeyle, "Gitme, burda kal, sarılıp uyuyalım!" dedi. "Aşkım inan bunu ben de çok istiyorum, ama gitsem iyi olacak!" deyip, dudaklarından öptüm. Çıkarken, kapıyı arkamdan kilitlemesini istedim. Tekrar yan odaya girdiğimde, Mürüvet halen çocuğu ile uyuyordu. Çırılçıplak soyundum, ben de yatağa geçtim, yavaşça Mürüvet'in arkasına yanaşarak yattım. Uyandırmamak için özellikle sarılmadım, çünkü Mürüvet çocuğuna sarılmış uyuyordu. Yorulmuştum ve gözümden uyku akıyordu, yattığım gibi uyumuşum. -
86.
+2Üstüne de birer normal sigara yaktık. Deminki sigaranın yanında bu sigara sivrisinek gibi kalıyordu. Biraz dinlenip kendimize gelmiştik. Elim sertleşmekte olan yarağıma gitti, biraz okşayınca iyice sertleşti. Kaşığın ucuyla kaseden biraz Pekmez alıp yarağımın başına döktüm ve Şermin'e yalattırdım. Aynı işlemi öbürlerine de yaptırdım. Hatunların hoşlarına gitmişti, habire gülüyorlardı Pekmezli yarağımı yalarken. Ben de gülüyordum, ama Pekmezle ve hatunlarla daha işim bitmemişti...
Şermin'i domaltıp, Zeynebe de Şermin'in zütünün yanaklarını ayırttırdım ve Şermin'in züt deliğine Pekmez döküp, Zümrüt'e yalattırdım. O sırada da birkaç resim çektim. Şermin zevkten inlemeye başlamıştı. Yarağımı önce Zeynebin ağzına verip ıslattıktan sonra, Şermin'in zütüne soktum. Ve gibmeye başladım. Şermin'in zütünü biraz gibip, yarağımı çıkarıyordum ve Zümrü'tün ağzına veriyordum. Biraz daha gibip, bu sefer Zeynebin ağzına veriyordum. Şunu da biliyordum ki, kafaları iyi olmasa bunu hayatta yapmazlardı. Ama şimdi Şermin'in zütünden çıkan yarağımı köpek gibi yalıyorlardı. Yarın bu yaptıklarını hatırlayıp hatırlamayacaklarını bilmediğimden bol bol resim çekiyordum. Ayrıca bu resimler elimde olduğu sürece, yarın birgün hatunlardan hiç biri bana yamuk yapamayacaklardı... -
87.
+2Aynı şekilde Zümrüt'ün ve Zeynebin de zütlerini gibip, en sonunda Zeynebin zütüne boşaldım. Bu gibişin gerçekte ne kadar sürdüğünü bilmiyorum, ama bana sanki Yüzyıllar sürdü gibi gelmişti. Ve işin ilginç yanı, Şuur'um açıktı, gibişmelerimizin her saniyesinin en ufak detayına kadar net bir şekilde yaşamıştım ve her hareketi beynime kazımıştım. Muhtemelen hatunlar da bunu aynı şekilde yaşamışlardı.
Birden aklıma geldi, acaba Muharrem Mürüvet'le ne yapmıştı, gibebilmişmiydi Mürüvet'i? Bunu yarın Muharrem'den veya Mürüvet'ten öğrenecektim. Sonra aklıma Muharrem'e yakalanma ihtimali geldi. Olur ya, adamın kalkıp geleceği tutar ve bizi burda çırılçıplak yakalayabilirdi. Aramızda Şermin olmasa sorun yoktu, buyursun gelsin. Ama Şermin'i de aramızda görürse, artık rezalet mi çıkar, cinayet mi çıkar, onu bilmiyordum. Onun için bu Grupciks olayını bu noktada bitirmeye karar verdim. ilk önce Şermin'i giydirdim, sonra da biz giyindik. Biraz açılmak için lavaboda elimizi yüzümüzü yıkadık. Zümrüt'e kahve yaptırdım. Kahveleri de dışarda, müştemilatın önünde içtikten sonra biraz daha insana benzemeye başladık. -
88.
+2Zümrüt altta sırtüstü yatıp, Şermin de üstüne çıkıp 69 olmuşlarken, geçtim Şermin'in arkasına, yarağımı dıbına geçirdim ve gibmeye başladım. Şermin aynı anda hem gibilip, hem de alttan amı yalandığı için fazla dayanamadı ve inleye inleye orgazm oldu. Şermin Zümrüt'ün üstünden kalkınca, onun yerine Zeynebi geçirdim ve aynı pozisyonda dıbını gibtim. Zeynebin dıbını giberken, bir ara ben de boşalacakmışım gibi hissettim, ama yavaşlayıp boşalmamaya konsantre oldum. Daha Zümrüt'ü de gibmeden boşalmak istemiyordum. Nihayet Zeynebi de orgazm ettikten sonra, Şermin'i sırtüstü yatırıp, üstüne Zümrüt'ü çıkardım ve dıbını gibmeye başladım. Son bir gayretle Zümrüt'le aynı anda boşaldık. Döllerimi Zümrüt'ün dıbına fışkırtmıştım...
Hepimiz de orgazm sonrası mayışıklıkla yığılmıştık divana. Dinlenirken, içtiğimiz sigaranın etkisinden olsa gerek, canım müthiş tatlı yemek istiyordu. Hani olsa bir tepsi Baklavayı yiyebilirdim. Zümrüt'e tatlı birşeylerin olup olmadığını sorduğumda, "Pekmez var!" deyip kalktı, mutfaktan koca bir kase Pekmez ve 4 kaşık getirdi. Normalde ben tatlıyı fazla yiyemezken, koca kasedeki Pekmezin nerdeyse yarısını tekbaşıma yemiştim. Hatunlar da yemişti, ama kalanını üçü birden bitirememişlerdi. Onları bilmiyordum, ama beni bir ateş basmıştı, bütün vücudum yanıyordu. Yarağımın da yeniden hareketlenmeye başladığını hissediyordum. Kalktım gittim mutfağa, buzdolabında şişelerde soğuk su varmış. Şişenin birini orda tepeme diktim, bir şişe suyu yarılamıştım. Bir şişe daha alıp içeriye zütürdüm, verdim hatunlara. -
89.
+2Zümrüt koridorda beni bekliyordu. Ben banyoya girip, mayomun üzerine şortumu geçirdim, üstüme de tişörtümü giyip, Zümrüt'e, "Tamam, gidebiliriz! Nerden alacağız malzemeleri?" diye sordum. Zümrüt güldü, "Hadi gel, ben sana tarif ederim!" dedi. Bindik arabaya, çıktık çiftlikten, Zümrüt'ün tarif ettiği yere doğru sürdüm arabayı. Ama çiftliğin arazisinin duvarlarına paralel olarak, dışardaki toprak yolda ilerliyorduk sadece. Çiftliğin arazisinin sonuna yaklaştığımızda, "Tamam, burda dur!" dedi. Durdum, kontağı kapattım, etrafa baktım... Çiftliğin arazisine girilen küçük demir bir kapıdan başka birşey yoktu.
indik arabadan, Zümrüt o küçük kapıyı açtı ve çiftliğin arazisine girdik. 10-15 metre yürüdük ağaçların arasından, Taştan, tek odalı, depo gibi küçük bir kulübeye geldik. Burası arazinin en sonunda ve ağaçların arasında olduğu için, asıl evin olduğu yerden bakınca görünmüyordu. Zümrüt kulübenin kapısını açtığında, içerde tek kişilik eski bir yatak, tahta bir dolap, tahta bir sandayleyle masa, duvar kenarında içi su dolu birkaç plastik bidon ve duvara dayalı birkaç tane kazma, kürek, bel, tırmık, keser, testere falan vardı.
Zümrüt elimden tutup, "Gel hadi!" diyerek içeri çekti beni. Girip kapıyı kapatınca, hemen dudaklarıma yapıştı. Ve öpüşmeye başladık. Muharrem'in dediği gibi, Zümrüt çok azgın bir şeydi. Nezaman soyunduk, nezaman çırılçıplak kaldık anlayamadım bile. ikimiz de yatağa devrilmiş, çılgınlar gibi sevişiyorduk. Zümrüt beni sırtüstü yatırıp, boynumdan boğazımdan öperek, göbeğime, ordan da kazık gibi olmuş yarağıma indi. Sanki elinden alacaklarmış gibi yarağımı yalamaya, emmeye başladı. Okadar da güzel yapıyordu ki bu işi, fazla dayanamayacağımı anladım, "Dur! Geliyorum!" demek zorunda kaldım. Ama Zümrüt dediğime aldırış etmeden, emmeye devam etti. Ben böğürerek ağzına boşaldığımda da, yarağımı ağzından çıkarmadı, döllerimi midesine indirip, yalamaya devam etti. -
90.
+2Muharrem nasıl, iyi gibiyor mu bari?" dedim. "Amaan, Muharrem'in gibtiğinden ne olacak ki, ahı gitmiş, vahı kalmış adamın! Ben hadi patronumuz diye, iyi gibtiğini söyleyip idare ediyorum onu da, Zeynep midir nedir nişanlısının adı, ben o kızcağıza üzülüyorum! Sanki gibebilecekmiş gibi, kızı yaşında biriyle evlenecek kart horoz! Evlendikten sonra Zeynep Muharrem'e boynuz takarsa hiç şaşmam! Sen Muharrem'in öyle hava attığına bakma, çapkınlık onun sadece dilinde... gibmeye geldi mi beceremiyor! Ne demişler, Horoz ölür, gözü çöplükte kalır!" dedi.
Kalktık, bidonları alıp, ben ayakta gibimi yıkadım, Zümrüt de taharet alır gibi yere çöküp, dıbını zütünü yıkadı. Sonra külodunu verdi bana, gibimi kurulamam için. Ben de mayomu, şortumu ve tişörtümü giyerken, kendisi de dıbını zütünü kuruladı aynı külotla. Külodunu giymeden şalvarını giydi, ıslak külodunu cebine koydu, sütyenini ve tişörtünü giyip, tülbentini bağladı başına. Etrafı bulduğumuz gibi düzeltip, çıktık, kapıları kapattık. Atladık arabaya, kasabın yolunu tuttuk. Kasaptan etleri alıp eve dönerken Zümrüt, "Benden söylemesi Harun, karını başıboş bırakma, Muharrem karına da sarkabilir!" dedi. Zümrüt de Mürüvet'i karım sanıyordu. "Uyardığın için sağol!" dedim. -
91.
+2Şermin dudağını büküp omuzlarını silkeleyerek, "Bilmem ki, ne anlatayım?" dedi. "Kendinden bahset, dinlediğin müzikten bahset, hobilerinden bahset, ailenden bahset, okul hayatından bahset, ne bileyim... aşk hayatından bahset, sevgililerinden bahset... " dediğimde, Şermin sanki yıllardır biriyle konuşmaya hasretmiş gibi anlatmaya başladı. Ben de dikkatle dinliyordum. Kız anlattıkça, kafamdaki birçok soru işaretine de cevap bulabildim. Mesela Şermin'in neden böyle uzun boylu olduğunu, annesiyle babasının neden boşandıklarını, babasının bu tak gibi servetinin nereden geldiğini falan hep öğrendim...
Kolundaki Jilet izlerini sordum. Tam anlatacakken, babasının yanımıza gelmesiyle Şermin anlatmaktan vaz geçti. Muharrem de mayo giymişti, havuza girecekti, ama elinde arabasının anahtarı vardı. Anahtarı uzatarak, "Haruncuğum, akşama ızgara yapacağız, ama evde yeterli malzeme yokmuş... Biliyorum misafire iş yaptırmak olmaz, ama Zümrüt'le gidip alıp gelseniz? Ha koçum?" deyip, göz kırptı. "Tamam abi!" dedim, anahtarı aldım, kalktım, üzerimi giyinmeye eve gittim. -
92.
+2Meşrubatlarımızı içerken Zeynep de geldi, oturdu yanımıza. Elbiselerini giymişti. Zeynebin yüzüne bakıyordum, neler olduğunu anlamak için. Fakat Zeynep de bakışlarını kaçırıyordu. Huzursuz olmuştum, bir gerginlik vardı ortamda. Sonunda Muharrem kalkıp, kolumdan tutarak, "Gelsene, senle biraz konuşalım!" dedi. Birlikte uzaklaştık onların yanından. Merakla bekliyordum ne konuşacağını...
"Ulan Eşşek herif! Senin yaptığını Çorumlu yapmaz! Senden beklemezdim böyle bir şeyi!" dedi. "Abi ne oldu ki? Ne yapmışım?" dedim. "Hayır yani, delikanlı gibi gelip söyleseydin ya! O kadar mı anlayışsız birine benziyorum ben?" dedi. "Abi dur bir saniye, sen neden bahsediyorsun?" dedim. "Mürüvet'ten bahsediyorum! Bana niye karın olmadığını söylemedin kerata?" dedi. "Abi, sen en başından Mürüvet'i karım olarak algılayınca, ben de cesaret edip gerçeği söyleyemedim! Özür dilerim!" dedim. "Haruncuğum, bak sen beni daha tanımıyorsun! Ben çapkın bir erkeğim ve çapkın erkeği de severim! Çapkınlık erkekliğin şanındandır! Sen bana gelip deseydin, abi Mürüvet karım değil, ama ben Mürüvet'i gibmek istiyorum, yardım et diye, ben sizi saçlarımın arasında gizler yine gibiştirirdim!" dedi. -
93.
+2Teklifime gelince... Diyorum ki, gel iyi bir maaş vereyim sana, hatta istersen Otelin gelirinden kar payı da vereyim, geç Otelin başına! Oteli istediğin gibi yönet, ben hiç bir şeye karışmayayım. Ben artık Çiftlikte takılmak istiyorum. Arada sırada senle bir iki duble Rakı içmeye uğrarım Otele. gibilecek turist karı düşerse de bakma gözünün yaşına gib! Hatta ayarla beraber gibelim! Gevur karılarından bıkarsan da, gibtiğim bir sürü yerli karı var, onları paslarım sana! Zümrüt'ü zaten istediğin zaman gibersin! Yok Zeynebi de gibmek istiyorum dersen, ona da amenna! Ama tek şartım var, Şermin'e göz kulak olacaksın! Yeri geldi mi ona abilik edeceksin, koruyacaksın onu. Yeri geldi mi, gezdirip dolaştıracaksın onu! Şermin'in mutlu olması benim için herşeyden daha önemli! Ne diyorsun bu teklifime?" dedi.
"Abi teklifin iyi güzel de, benim daha okulum var! Okulum bitmiş olsaydı hemen geçerdim Otelin başına! Ama şu anda bunu yapamam!" dedim. Muharrem hayal kırıklığına uğramıştı, "Yapma yaa!" dedi ve bir süre düşündükten sonra, "Ohalde okulun bitene kadar haftasonları gelirsin buraya! En azından haftada bir iki gün, hem Otele, hem de Şermin'e göz kulak olursun. izmir buraya kaç kilometre ki! Tamam mı Haruncuğum?" dedi. Ben de, "Abi her haftasonu gelemem belki de, ama arada sırada fırsat buldukça uğrarım!" dedim. Muharrem, "iyi, tamam!" dedi. Kalktık, bizimkilerin yanına döndük. -
94.
+2Muharrem başladı konuşmaya. "Haruncuğum... Hep bir oğlum olsun istemiştim, ama Şermin'den başka çocuğum olmadı. Eğer bir oğlum olsaydı, aynı senin gibi olmasını isterdim. Oturup kalkmasını bilen, konuşmasını dinlemesini bilen, okumuş, kültürlü ve aynı zamanda da benim gibi çapkın. Sende şeytan tüyü mü var nedir bilmiyorum ama, sadece Şermin değil, seni ben de çok sevdim. Yanlış anlama, bir evlat gibi sevdim. Kafan çalışıyor, girişkensin, fırsatları değerlendirmesini biliyorsun. Gördüğüm kadarıyla sen yamuk yapacak biri de değilsin...
Az çok anlamışsındır, benim parasal sorunum yok. Otelim var, 1-2 Milyon eder. Çifliğin kaç Milyon ettiğini bilmiyorum bile. Ayrıca 85 dönüm Zeytinliğim, küçük bir de Zeytinyağı fabrikam var. O gittiğimiz Kliniğin binası da benim, kiraya verdim. Disko'nun yeri de benim, orayı da kiraya verdim. Merkezde daha bir sürü dükkan var kirada. Sadece kiralardan gelen parayı duysan kafayı yersin. Otelde sadece turist karılarla haşır neşir olmak için takılıyorum... -
-
1.
0Serkan detected
-
1.
-
95.
+2Muharrem, "Ben Zümrüt'e birşey demeyi unuttum!" diyerek, Zümrüt'ün de gittiğini tahmin ettiğim müştemilata doğru gitti. Ben de direkt balıklama atladım havuza. Ara vermeden havuzu boydan boya 6-7 kere yüzdüm. Sonra yüzerek bizimkilerin yanına gittim, onlarla biraz sohbet ettim. Elimle göğüs hızamı gösterip, "Su fazla derin değil, bakın burama geliyor, korkmayın boğulmazsınız, biraz yüzmeyi deneyin!" dedim. Biraz daha yüzerek çıktım havuzdan. Şermin'in yanına oturdum, bir sigara yaktım.
Şermin'in bakışları şimdi sular damlayan ıslak vücudumu inceliyordu. Bir sigara da o yaktı kendi paketinden. Derin bir fırt çekip üfledikten sonra, gülerek, "Nasıl oluyor, sen çok güzel yüzüyorsun, ama karın yüzme bilmiyor?" dedi. O anda aklıma ne estiyse artık, Şermin'e, "Sır saklamayı bilirmisin?" diye sordum. Şermin aniden ciddileşerek, "Hı hı! Benden sır çıkmaz, anlat hadi!" deyip bana doğru eğildi. Kulağına eğilip, "Mürüvet benim karım değil!" dediğimde çok şaşırdı, "Haa?" deyip geriye yaslandı. Sonra da, "Ama babam niye karın diye tanıştırdı ozaman? Peki ya çocuk? Çocuk senin mi?" dedi. "Hayır, çocuk ta benim değil! Sonra uygun bir zamanda, seninle başbaşa kalırsak anlatırım herşeyi! Şimdi sen bana kendini biraz anlat da, Şermin kimdir, nasıl bir kızdır tanıyayım!" dedim.
başlık yok! burası bom boş!