+26
-3
aylardır işsiz bir adamım. geçenlerde neredeyse tüm şehri gezip simitçiye bile form doldurmuştum. dün evde otururken telefona bir mesaj geldi -iş başvurunuzu değerlendirdik lütfen şu tarih şu saatte mülakat için şu şu şu şu adreste olun yazıyordu mesajda. bir heyecan bastı beni o ara sormayın, almanyadaki kuzenleri bile aramışım sevinçten. neyse akşam anne babama durumu anlattım onları da bir heyecan aldı haliyle. e para gelicek tabi ibinelerin yüzü gülüyor. ama dedim bi sıkıntı var, ben ne giyeceğim mülakata giderken ? babam atladı hemen o ara, o da laf mı oğlum benim damatlıkları giyer gidersin paşalar gibi. olur mu olmaz mı falan derken denedik falan zaten düz takım elbise, tak diye geçtim içine. bi mutlu oldum sormayın. neyse uzatmim amk. mülakat günü geldi atladım otobüse sabah yemek falan da yemedim ama içimde kurtlar vadisi pusu seti çatışma sahnesi çekiyor sanki, o derece bi heyecan var. otobüsten inip 200 metre kadar yürüdüm şirket tam karşımdaydı. bismillah hadi hayırlısı bakalım diyerek girdim içeri. danışmada benim gibi janti giyinmiş iki lavuk daha vardı, dedim bunlar da mülakata geldi herhalde. beklemeye başladım fakat en baştaki elemanın işleri uzadı da uzadı ağaç olduk resmen. o ara boğazıma bi susuzluk çöktü sormayın kuru kuru yutkunmaya başladım. abi olacak gibi değil hala aynı eleman bişiler dolduruyordu. o ara hizmetli olması muhtemel varoş giyimli bir abla geçiyordu atladım önüne hemen. ablacım buralarda su içebileceğim bir yer var mı dedim. kadın halime sıfatıma acımış olacak ki eliyle koridorun sonunda sağdaki şirket mutfağını gösterdi. hızlı adımlarla daldım mutfağa. şirkete oranla hayli ufaktı. dedim herhalde alt kesim çalışanlar için yapılmış. sonra hemen su aradım masanın üstünde falan. derken duvar dibindeki damacanayı fark ettim, damacanın kafasında da tam o resimde gördüğünüz pompadan vardı amk aynısıydı lan. neyse bi hararetle bulduğum bardağı dayadım ucuna başladım pompalamaya, ne su geliyor ne bişe oluyordu. allah allah bu ne ya dedim aciz bir sesle, biraz daha abandım amk. anasını avradını gibeyim yemin olsun o an damacana öyle bir patladı ki girdiğim kapının dibinde buldum kendimi. yerde upuzun yatıyordum. ayakkabının biri ocağın üstüne fırladı. üstüm başım sırılsıklamdı. ağzımla evüf evüf diye genzime kaçan suları atıyordum, burnumdaki sümük bile bir anda bağımsızlığı ilan edip kravatın üstüne şezlonga ters yatan 50'lik teyzeler gibi uzandı. patlamanın şiddetinden girdiğim şokla ne yapacağımı şaşırıp etrafa bakınıyordum. kimse de sese gelmemişti. zar zor ayağa kalkıp mutfak camından atlayıp kaçtım amk.
not: o kapağı açmayan aklımı gibeyim.
Tümünü Göster