/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +3
    Bir erkeği çok sevmiş bir kadının, onun içine girdiğinin öyküsünü anlattılar. Bunu dinlerken, içe girmenin yalnızca insan bedeninin alt tarafıyla ilgili olduğunu iyi bilen bir grup insan arasındaydım. insanlar güldüler...

    Acaba insanların başka girişleri yok muydu? Zekası ve akıl gücü bütün canlılardan üstün sanılan bir canlı türü, yalnızca bacak arasından mı açıktır dünyaya? Doğrusu, bu tanımlama, hiç yeterli gelmedi bana. insan havasızlıktan patlar diye ürktüm bile. Fakat sonra hiç değilse gözyaşı için bir delik olması gerektiğini hatırladım. Duymak ve nefes almak, yemek yemek, dışkı atmak ve terlemek derken, bu kez de delik deşik bir insan bedeni oluştu gözümde. Hikayeyi anlatan yaşlı adamla herkes dalga geçiyordu ama, adam ya buna alışkındı ya da delinin teki...

    Yanına gidip, içine kadın giren erkeğin nerede olduğunu sordum. Yaşlı adam duymadı beni. Yanına oturdum ve bir çay ısmarladım, bir de sigara ikram ettim. Benim develi sigarama burun büktü, kendi Samsun'undan tüttürdü. Birden dönüp gözlerimin içine baktı, sonra canı sıkılmış bir sesle konuştu...

    diğer başlıkta bi sıkıntı oldu yeniden yazmak istiyorum dinleyen olursa..
    ···
  2. 2.
    +1
    +Sen enayi misin be oğlum? Neden inanıyorsun kimsenin inanmadığı şeylere?
    - Neresinden girmiş erkeğin içine?
    Kahvedekiler kahkahalarla güldüler, bazılarının gözlerinden yaş aktı.
    incindim.. Alıngan birisiyim ben!

    KAHVENiN KAPI ÖNÜ

    Hava serindi, bu iyi geldi. Kahkahaların didik didik ettiği yüzümün hücreleri soğukta gerildi, eski şeklini aldı.
    Ellerimi ceplerime soktum, eve doğru yürümeye koyuldum.
    Beni evde bekleyen genç bir karım var; heyecanlı, hayat dolu, araştıran ve bana aşık güzel bir kadın. Onu seviyorum. Fakat sık sık ona yetmediğimi, egomun çok fazla gelişmiş olduğunu düşünüyorum. Belki de ben, yalnız yaşaması zorunlu bencillerdenim. Yalnızlığımın üretici yanını bile bile de, gidip fıstık gibi bir kızla evlendim. Ne bileyim, birlikte olabilmemizin sanki tek pratik yolu buydu ya da bana öyle göründü o sıralar.

    ilk başlarda, yani durun bakayım, hımm, evet beş yıl kadar önce, ben yirmi altı, karım yirmi iki yaşındayken her şey tam bir oyun keyfinde ve gırgırındaydı. Şimdi? Şimdi, sıradanlıktan böyle çok tiksinirken, nasıl olup da kolaycacık sıradanlığın konforlu tembelliğini seçtim diye kendimi sevmiyorum.
    insan kendini sevmeden başkasını da sevemez ki...
    ···