/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    +18 -4
    izmir'de okumaya nasıl karar verdim ve tercih listesine yazdım?

    Lise 3. sınıfta kalbimi kaptırdığım Melis izmirliydi. Babasının iş durumları sebebiyle ilçemize gelmiş, bizim liseye kaydını yaptırmıştı. Çekik gözlü, kısa boylu, esmer tenliydi.
    Gelir gelmez sınıfın göz bebeği olmayı ve diğer kızların kıskançlık odağındaki ismi olmayı başarmıştı. Buna mukabil çevresinde olmayı isteyen kişilere karşı mesafasini muhafaza ediyordu. Ben sadece ona bakmakla yetiniyordum. Bu kadar güzel bir kız bu şehirde yalnız olmayı hakediyor muydu?

    O zamanlar sizler gibi özgüvensiz olduğumdan aylarca yanına yaklaşmaya cesaret edemedim. Bütün ders boyunca onu izliyordum. Bütün ders boyunca onun benim olduğuna dair hayaller kuruyordum. Fakat iş eyleme geldiğinde bulunduğum noktanın bir santim ilerisine geçmeyi başaramıyordum.
    ···
  2. 2.
    +14
    Bir gün matematik dersindeki bir problemi çözmem için tahtaya çıkmıştım. Bütün sınıfın bana çevrilmiş bakışları ve hepsini ekarte edip zihnime yerleşen Melis'in bakışına maruz kalmanın heyecanıyla yüzümde terler boşalıyordu. Tahtaya döndüm. Diz kapaklarımın titrediğini hissediyordum. Ve hemen arkamda bana yönelen bakışları... Bu da problemi çözmemi imkansız kılıyordu. Tebeşiri hocaya verip çözemeyeceğimi söyledim ve kendi sırama doğru yöneldim. Sıraların arasında geçerken Melis'in bana baktığını ve elinde bir meldil tuttuğunu gördüm. Mendili bana uzattı.
    Terlemişsin dedi. Olduğum yerde çakılı kaldım. Bu arada hala elindeki mendili tutmaya devam ediyordu. Sonunda kendime geldim ve teşekkür edip mendili aldım. ilk temasımız böyle başladı.
    ···
    1. 1.
      0
      Terledigine emin misin amk
      ···
  3. 3.
    +11
    Gel zaman git zaman bası vesilelerle yakınlaşma fırsatı bulduk. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Göğsünün sol tarafında taşıdığı mükemmel kalp ve o yaştaki bir insandan beklenmeyecek tarzdaki olgunluk belirtisi davranışları yüzünün güzelliğini geride bırakmıştı.

    Bu şekilde yarım dönem geride kaldı.
    2. dönemin başlarında bir ders arası üzgün bir şekilde yanıma geldi. Bahçeye inmemiz gerektiğini, bana söyleyecek önemli sözleri olduğunu söyledi.

    indik bahçeye. Okulun denize sıfır manzarası, baharın yakın olduğunu müjdeleyen serçelerin şarkıları ve dört bir yanımızı süsleyen sık ağaçlar onun varlığı karşısında değerini yitiriyordu.

    Ağlamaya başladı Melis. Hıçkırıkları tek kelime söylemesine bile fırsat vermiyordu. Ne olduğumu şaşırdım. Benim gülüşüne ömrümü verebileceğim kız kollarımda hüngür hüngür ağlıyordu.Ne olduğunu bilmediğimden onu teselli edecek kelimeleri de bulamıyordum. Birkaç kere ne olduğunu sorduysam da cevap verecek gücü kendinde bulamadı. Sadece ağladı.
    ···
  4. 4.
    +16
    Neden sonra ağzından belli belirsiz sözcükler dökülmeye başladı. Arasından seçebildiğim kelimeler sadece izmir ve Gidiyorum oldu.

    Anlamıştım beyler. Hayatımın en anlamlı zamanına denk gelmiş, beni içinde bulunduğum boşluk hissinden tutup çıkarmış olan kız gidiyordu. Başımı öne eğdim ve kollarımın arasında kaybolan başına dayadım. Senden dedim. Vazgeçmeyeceğim.Her nerede ne durumda olursan ol yine de vazgeçmeyeceğim.

    Daha fazla konuşacak gücü kendimde bulamadım. Melis'i sınıfa çıkarıp okuldan kaçtım. Sahilde, benim hikayem gibi nice hikayeler barındıran bir bankın üzerine oturup ağlamaya başladım. Yüzünün silueti gözlerimin önüne geldi.
    ···
  5. 5.
    +12
    O hafta sonu izmir'e taşındılar. Ama her saniye mesajlaşıyorduk. Birini sevebilmek için mesafelerin bahane olmadığını o zamanlar öğrendim. Şimdi bile bu öğretiye sıkı sıkıya bağlıyım.

    Aylar geçmişti. Artık Lise son sınıftaydım. Sınav maratonu da başlamıştı. Ülkede ise kurban bayrdıbının hazırlıkları yapılıyordu. Ailem Melis'i bildiğinden, bir gün laf arasında günübirlik izmir'e gitme düşüncemi anlattım. Haliyle itiraz ettiler fakat ısrarlarıma dayanamayıp sonunda kabul etmeye mecbur kaldılar. Hemen telefona sarılıp müjdeli haberi Melis'e verdim. Fakat saatler geçmesine rağmen cevap gelmedi. O zamanlar whatsapp ve mavi tık zımbırtısı yoktu tabi. Bekle bekle bekle içimi bir sııkıntı kapladı. Neden sonra yüreğimi titreten yoğunlukta bir mesaj aldım ondan. Haberimi okur okumaz sevincinden bayılmıştı.
    Ailesi bu durumdan endişe edip acile zütürmüşler. Orada serum filan bağlanmış
    ···
  6. 6.
    +16
    izmir'e gitmem için hangi günün daha uygun olduğunu kararlaştırdık birlikte. Bayramın 3.günü sabah 7 de izmir otogarında olacaktım.

    Yolculuk boyunca birlikte sohbet edecek, o gün gezeceğimiz yerleri tasarlayacaktık. Fakat ben otobüsteyken saat gece 3 civarında uyuyakaldı. Ben de Melis ile geçirdiğim günleri düşünmeye başladım. Saatler ilerliyordu. Şehirler, kasabalar, köyler, ve içerisinde barındırdıkları hikayeler teker teker geride kalıyordu. Ben de sevgilisi olduğum kalbe daha fazla yakınlaşıyordum. Son görüşmemizin üzerinden aylar geçmişti...

    Aramızdaki mesafelerin kısaldığı her saniye onun özlemini daha şiddetli bir şekilde duydum. Neyse ki az kalmıştıı. Saatler sonra Melis'e kavuşacak, izmir'de olduğum saatler boyunca onun gözlerinden bakışlarımı ayırmayacaktım. Böyle bir sevgiye, dünya üzerinde hele bizim yaşımızdaki kişilerde çok az rastlanırdı.
    ···
  7. 7.
    +12 -1
    Takip eden panpalarım ses verebilirler mi? Bir de en üstteki entrye şukularınızı basın beyler üstte gözüksün. Herkes nasiplensin hikayeden.
    ···
  8. 8.
    +14
    Otobüsüm dağlar arasında zigzaglar çizerek ağır ağır ilerliyordu. Gökyüzü ışımaya başlamış, bunun takibinde sabah ayazı otobüsün içlerine kadar ulaşmıştı. izmir'i gördüm uzaklardan. Yüksekçe bir yerden aşağı doğru iniyorduk...
    Düzgün bir otoyola ulaştık. Otobüs, terminale varış saatinden daha erken bir zamanda gelmiş olduğundan ağır ağır ilerliyordu ve bu ağırlığı neticesinde şoföre ağız dolusu küfürler saydırıyordum. Ulan yavşak diyordum içimden. '' Biraz daha hızlı git. ne kadar para ödenecekse ben vereceğim ( hangi parayla ) yeter ki daha hızlı ulaştır beni sevdiğime.
    ···
  9. 9.
    +9 -2
    Bu düşünceler arasında otogara giriş yaptık ama şoföre kızgınlığım bugün bile geçmiş sayılmaz.

    Neyse, yüzüme sahte bir gülümseme ekleyip şoföre ve muavine hayırlı yolculuklar dileyip indim otobüsten aşağıya. Vedalaşmalar ve kavuşmalar eşliğinde insan selinin arasından süzüldüm. Fakat ben buraya ilk defa gelmiştim? Hangi yöne gidecektim ve Melis'i nerede bekleyecektim?

    9 gibi orada olurum demişti . Ama uyandığına dair herhangi bir belirti yoktu telefonumda.
    Burası çok büyük bir otogar olmasına rağmen bakımsızdı. içerisinde barındırdığı kuaför, cafe, eczane, internet cafe, hediyelik eşya mağazaları, taksi durakları vesaire iş merkezlerine rağmen hayret edilecek kadar bakımsızdı. Sıvaları dökülüyor, uzaktan bakanlarda ayakta zor duruyormuş gibi bir izlenim uyandırıyordu...

    Karnımın acıktığını, Melis'ten herhangi bir haber gelene kadar bir şeyler yemem gerektiğini farkettim ve otobüsten indiğim yere doğru yürümeye başladım. Orada, içinden buharlar çıkan bir tezgah vardı. Ve çeşit çeşit poğaça ve kahvaltılık yiyecekler vardı. Buyur ağabey dedi benden yaşça büyük ama mesleğinin verdiği alçakgönüllülüğü uygulamak zorunda olan bıyıklı kürt bir amca. Günaydın dedim. Bana zeytinli poğaça verebilir misin? 2 tane olsun. Yanında da duble çay.

    Olur anlamında başını salladı. Ağabey dedi tekrardan boyoz da vereyim mi? haydaaa boyoz da neydi ulan? yenilen mi, içilen mi veya başka herhangi bir şeye yarayan başka bir şey miydi bu? balyoz mu demek istedi acaba? yok oğlum hopotis balyoz ne alaka? daha önce hiç duymamıştım boyozu herhalde çok fazla bilinen bir şey değildi. Yoksa Melis bana bahsederdi.

    + Usta kusura bakma ama boyoz nedir? Daha önce duymamıştım.
    - Boyoz izmir'e özgü bir börek çeşidi. Hatta tam da börek denemez yeğenim. Yanında yumurtayla birlikte vereyim bir tat istersen.

    Merak etmeye başlamıştım ve tavsiyesine uyarak , zeytinli boğaçaları iptal edip yumurta ve boyoz aldım.
    ···
  10. 10.
    +8
    Siparişlerim geldiğinde önce çayımdan bir yudum aldım. Boyoz avuçiçi büyüklüğündeydi. Ufak bir ısırığın ardından tadını test etmeye başladım. Enfes bir şeydi bu boyoz dedikleri.. iki tanesini kaşla göz arasında mideye indirmiş, açlığın da vermiş olduğu iştahla 2 tane daha sipariş ettim. Melis'den mesaj geldiği halde telefonu elime alıp bakamadım.

    Beyler size izmir hakkındaki ilk tavsiyemdir. Şayet yolunuz bir şekilde bu şehre düşerse boyoz yemeden, hatta yanınıza yolluk olarak almadan ayrılmayın. Arkanızda büyük bir pişmanlık bırakırsınız benden söylemesi...

    Boyozları yedikten sonra zevk sigarası yaktım. Ve elim telefona uzandı.

    Ben 10 dakika sonra otogardaolacağım. Oradakii insanlara sorMom Otel'in önünde buluşalım'' yazıyordu mesajda. Uludağ'daki Beceren Otel'den sonra kulağıma garip gelen ikinci saçma isimdir Mom Otel. Koduğumun içsest sermaye sahipleri sizi...
    ···
  11. 11.
    +7
    Her neyse bir şekilde orayı buldum ve beklemeye başladım. Kalbim bağımsızlığını ilan etmiş, saçlarım yeni bir anayurt aramak istercesine avuçlarıma gelmeye başlamıştı. O zaman farkettim ki saçlarım felaket bir şekilde yağlanmıştı. Tavaya sürsen birkaç aylık kızartma yağı çıkardı o derece yani. Koşturarak otogardaki kuaförlerden birine girdim. Saçı yıkamasını ve fön çekmesini söyledim. Ulan adam saçı yıkadı fön çekti daha sonra da sprey ve wax sürdü ama benim saçı görmeniz lazım. Bileğimden dirseğime kadar dikilmiş. Kelimenin tam anlamıyla apaçilere dönmüştüm.
    Abi ne yaptın sen? dedim.

    - ne yapmışım
    + abi apaçiye döndürmüşsün beni
    -ne apaçisi lan?
    ++ abi ne apaçisi olur mu baksana saçlara
    - ne varmış saçında mis gibi oldu işte.
    + abi bırak yıka şu saçları tekrardan fön filan istemiyorum
    - yıkarım ama parasını ayrı alırım

    gibtir ulan yavşak herif bu yaptığının parasını da vermem sana diyecektim ama taktir edersiniz ki diyemedim. Melis'i bekletmek istemiyordum. Adam saçları tekrardan yıkadı. dıbına koduğumun çocuğu şampuandan bile bir kere sıktı. Ona rağmen 20 lira para aldı.
    ···
  12. 12.
    +7
    Melis'in söylediği yere doğru koşturmaya başladım bu sefer. Ve gördüm onu. Reklam tabelasının önünde ellerini kavuşturmuş heyecanlı bakışlarla etrafı tarıyordu. Üstünde pembe bir kazak, kot pantalon sarı- lacivert bağcıklı ayakkabıları ve mavi çantasıyla muazzam gözüküyordu. Orada düşüp yığılabilirdim. Ama daha iyi bir şey yaptım. Ona doğru hızlı adımlarla ilerledim. Omzuna dokundum. Bana doğru döndüğümde sımsıkı sarıldım ona. Bir annenin yavrusuna sarılması gibi, bir çocuğun oyuncağını almaya çalışan başka bir çocuğa oyuncağı bırakmamak için o oyuncağa sarılması gibi, dünya kayıp giderken avuçlarında dünyaya sımsıkı sarılmaya çalışan çilekeşler gibi sımsıkı sarıldım. Bir daha bırakmamak üzere sarıldım. Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum. Yüzüne bakmayı akıl edebildim. Hala sarılmış bir şekilde kafamı hafif geri çektim ve o çekiğimsi gözlerine baktım. Ne ışıltısından bir şey kaybetmişti o gözler ne de umudundan parçalar...

    Melis, seni çok özlemişim. diyebildim güçlükle. Hopotis, seni çok özlemişim diyebildi güçlükle.

    Elini ver bana dedi daha sonra. Ve benim merakla verdiğim ellerimi tarihi bir eşyayı kırkmamak istercesine dikkatle aldı. Kendi avuçlarına yerleştirdi. Bu eller bugün hiç ayrılmasın dedi. Gözlerimden süzülen mutluluk gözyaşları eşliğinde Ayrılmasın dedim.
    ···
  13. 13.
    +9 -1
    Eshot'a bindik birlikte. Eski bir otobüstü. Bugün nerelere gideceğimizi özetledi. Planı zaten biliyordum ama onun dudak kıpırtılarının eşliğinde birkez daha dinledim. ilk durağımız Konak Saat Kulesi'ydi...

    Gözlerimiz birbirlerine kenetlenmişti. Otobüse binen yaşlı amcalar ve teyzelerin bakışlarını hissedebiliyordum fakat ortada ayıplanacak bir şey yoktu. Nitekim 60'lı yaşlarda olduğunu tahmin edebildiğim bir amca Yavrularım.Ne de güzel bakıyorsunuz birbirinize dedi. Melis'in yanakları kızarmıştı. Benim de aynı durumda olduğumu tahmin edebiliyordum. Midemde bazı cisimler yer değiştiriyor gibiydi.

    Otobüs fuarın önüne geldi. Melis vaktimiz kalırsa buraya girebileceğimizi söylediğinde ellerini her zamankinin aksine biraz daha fazla sıktım. Melis. Seneye ne olursa olsun bu şehirde üniversite kazanacağım. Bu benim Melis'e verdiğim ilk sözdü. Ve tutacağımı biliyordum.
    ···
  14. 14.
    +7
    Konak sahiline vardık. Masmavi Ege Denizi ve tepesinde o denize renk veren gökyüzü ve yanımda ellerimi sımsıkı tutan Melis muhteşem bir ahenk oluşturmuştu. Kordon insanlarla dolup taşmıştı. Bigiblet süren insanlar benim şehrime nazaran oldukça fazlaydı. Büyükşehir Belediyesi'de bu tutkun insanları düşünmüş güzel bir bigiblet yolu yapmıştı. Bu şehrin insanlarına dair ilk izllenimim insanın insana verdiği değer ve gösterdiği saygının bir hayli fazla olduğuydu.

    Melis tekrar gözlerini üzerime dikti ve Sana bir sürprizim var dedi. Ne olduğunu sorduysam da söylememek konusunda ısrar etti. Zaten zamanın bütün yıpratıcılığına rağmen dimdik duran saat kulesinin önüne geldiğimizde konumumdan tersi bir istikamete doğru dönmemi istedi. Döndüm. 3 kişi yüzünde gülücükler taşırarak bize doğru geliyordu.

    Biri Melis'in kardeşiydi. Diğerleri de eski mahalle arkadaşları...

    Samimi kızları hepsi. Beni tanımaya çalıştılar ve Melis'in anlattığı kadar var olduğunu söylediler geleneğin buyurduğu üzere.

    Zehra ( Melis'in kardeş) birbirimize çok yakıştığımızı söyledi
    diğerleri buna katıldı.

    Zeynep ( Arkadaşlarından biri ) şaka yollu olarak genç aşıkları rahat bırakacaklarını. Sadece benimle tanışmak için geldiklerini söyledi. Deniz tarafından Karşıyaka Vapurunun kulak tırmalayan, aynı zamanda ben buradayım size şahidim diyen sesi duyuldu.
    ···
  15. 15.
    +8
    Zehra, elindeki fotoğraf makinesini sallayarak Bu anın ölümsüzleştirilmeyi hakettiğini söyledi. Melis, gözlerini kız kardeşine kırptı tam zamanında der gibi. Koluma girdi. Sol tarafımıza saat kulesini, sağ tarafımıza gevrekçi ve baloncuyu alarak fotoğraf çektirdik. Daha sonra hepsiyle el sıkıştım ve aralarından ayrıldık.

    Kemeraltı'na doğru yürüdük. Çeşit çeşit mağazalar, seyyar satıcılar, kızılay standı, restoranlar vardı. Sonu gelmez uzunlukta bir çarşıydı burası ve bir labirent gibiydi. Yalnız başıma girsem imkanı yok saatlerce çıkamazdım. Ayrıca çeşitli mağazaların rekldıbını sokaktan taşan kalabalığın arasında elden koldan çekiştirerek Pantalon lazım mı? Gömlek? Ayakkabı? Neye ihtiyacın var? demek suretiyle yapan şahıslara acayip ayar olmuştum.
    ···
  16. 16.
    +11 -2
    Melis : Sinemaya gidelim mi ? dedi. Onca zaman birlikte vakit geçirmemize rağmen daha bir kez olsun sinemaya gitmemiştik. Teklifi kabul ettim. Yönümüzü Konak Pier'in olduğu yöne doğru çevirdi. içeriye girdiğimizde kapıdan az ileride son model bir porsche sergileniyordu. Sağlı sollu cafcaflı mağazalar sıralanmıştı. Sinemanın önüne geldik ve izleyeceğimiz filmi kararlaştırmaya çalıştık.

    Derken kulağımda müthiş bir acı duydum. Bu acının kaynağının kim olduğunu anlamak için arkama dönemiyordum bile. Melis kaskatı kesilmişti. Güçlükle sıyrılabildim kulaklarımı sıkmaya çalışan ellerden ve o sırada Melis' in Amcam diyen sesi duyuldu. Ulan milyonlarca kişi yaşayan şehirde, şehrin en kalabalık bölgesinde denk gele gele bir adet öfkesini burnundan soluyan amcaya denk gelmiştik.

    Ağzımı açıp tek kelime söylemeye fırsat bulamadan yanağımda patlayan bir tokatla yere yapıştım. Bütün insanlar bize bakıyordu.
    ···
    1. 1.
      +3
      izmire gavat diyenlere gelsin bu şerefsizler
      ···
    2. 2.
      0
      Rezervasyon
      ···
    3. 3.
      0
      Klagib oldu artık bizim için, en can alıcı noktada merakta bırakıp giden yazarlar...
      ···
    4. 4.
      0
      Devam etsene amk
      ···
    5. 5.
      0
      Nie yarım bırakmıssın
      ···
    6. diğerleri 3