izmirde yaşadığım pelin hikayesi

ama bu üstümdeki valizlerle olmazdı. hem o lacivert valiz hem de kişisel valizim vardı. amk iki tane koca valiz. omzum koptu lan. asıl salaklık bizde. sen askere ne eşya zütürüyorsun dingil! zaten adamlar sana bir sürü eşya veriyor. çarşı iznin yok! bilmedik öyle eşşek gibi izmir'de dolandık durduk.
yukarıda bahsettim ya o lavuktan. dedim hani bu benim asker olduğumu nasıl anladı diye... işte onu da ileride çözdüm. daha hala bilincinde değildim. ben izmir'den ayrılırken havalaminanına giden metroda genç üzerinde kırmızı tişört olan bir adam söyledi.
-asker misin gardaş! şafak kaç ! yoksa terhis mi oldun dedi
-yok abi ya daha acemilik bitti dedim.
-he iyi o zaman dedi
-bir şey soracağım, dedim
-buyur sor
-asker olduğumu nasıl anladın?
- onu anlamayacak ne var? valizin her şeyi ispatlıyor dedi.
o meşhur lacivert valiz beni ifşa ediyormuş demek amk

tekrar park yerine dönüyorum. o yanında 3 kız olan lavuğu öyle görünce benim de iştah kabardı kabardı. bu valizlerden kurtulmak istedim. valizi otogarda emanetçilere bırakmak istedim. cepte de biraz para vardı, geceyi otelde geçiririm uçak biletine de bir ayar çekerim dedim. iptal etmek için daha zamanı vardı çünkü.

valizden kurtuldum öyle izmir sokaklarına tur atmaya başladım. otobüslere bindim, metrolara bindim avcı gibi birini düşürmek için deli gibi dolanıyordum. bu tipe kimse de bakmıyordu ki amk. hahahaha. şekli biraz değiştirmek için gittim kendime jason statham tarzı bir gözlük aldım. en azından birazcık kurtarırdık.

kimse okumuyor mu amk!

Okuyoruz panps devam et sen

iyi bakalım devam ediyorum. bir yemek yiyip geleyim. yarım saat yaz yaz yoruldum.

devam ediyorum kaldığım yerden. ne diyordum gözlük aldım. he, gittim abi izmirde bir cafeye. tek başıma orada çayımı yudumluyorum. gözümde çakma ray-ban gözlük. kimse kafasını çevirip de bakmadı. şekli birazcık daha değiştirmek istedim. gittim bir giyim mağazasına kendime kıyak bir tişört güzel bir pantolon falan aldım. iyi kombinledim. eski kıyafetleri de çöpe attım. elimde fazlalık olacaktı ve imajımı bozacaktı.

tekrardan başladım kız avına. gene bindim metrolara falan. evet, etkisi olmuştu. çok olmasa da gene dikkatli dikkatli beni süzenleri yakaladım. nasıl mı yakaladım? bu otobüste camın yansımasından kimin bakıp bakmadığını anlayabiliyordum. ama sadece bakıyorlardı. yani yanıma gelip kimse sohbet etmek istemezdi. ben gitsem gene terslenebilirdim. anlarsınız işte. bir kıza sadece güzel olduğu için baktığınız zamanlar olur. ama onunla sevgili olmak istemezsiniz gibi gibi...

tekrardan cafelerde falan takılmak istedim, çay içtim, yanıma da gazete aldım entel görünmek istedim işte. gazeteyi okuyor gibi yapıyordum. haha baktım cafede de tık yok, en iyisi park gibi yerlerde takılayım dedim. belki oralardan bir şey bulurum dedim. parkta salıncakta sallanan çocukları gözlemledim. orada kızlar vardı ama hiç aldırış etmiyorlardı. bakmıyorlardı bana. iyice umutlar azalıyordu. saatte akşama geliyordu yavaş yavaş. zaman dolmadan birini bulmalıydım. 28 günün acısını bir şekil çıkarmak istiyordum. askerde sabun dele dele bir hale girmiştik zaten.

aylak aylak kordon'da yürür oldum. geldiğim yerlere dönüyordum artık. umutlar da git gide azalıyordu. çirkin bile olsa işimi görürdü, poşet moşet idare ederdik artık. ama izmir'de çirkin kıza denk gelmedim panpalar

artık yavaş yavaş otogarın yolunu tutmaya başladım. valizlerimi alıp pansiyonda geceyi geçirip ertesi gün yola çıkardım artık. yüzüm asıldı amk! o lavuk 3 kız bulmuş ben bir tane bile bulamadım. canıma dokundu. atladım otobüse artık otogara gitmek istedim. otobüste camdan dışarıya bakıyordum. dalmış gitmişim. o kadar güzel kız var kimsenin gibinde değildik. sonra bir duraktan sarışın bir kız bindi. saçları siyahtı ama sarıya boyamıştı işte. boyu 1.70 falandı. saçlarını bukle yaptırmış üzerinde dar bir jean vardı.

devam et dostum okuyorum

üst tarafta da gene dar bir tişört ve baskısında da şu tweety denen kuş basılıydı. pelin diye bahsettiğim kız buydu işte. ben kapının oradaki koltuktan bu kızı süzmeye başlamıştım. o da bana bakıyordu. salladım artık otogarı bu kızın peşinden gitmek istedim. nereye giderse ben de oraya gidecektim. kız evi alsancak'taydı.
dedektif gibi takıldım peşine. bunda bir parfüm vardı çok etkiliydi. peşinden yürüdüm bunun. arada çaktırmadan arkaya doğru bakıyordu. hafiften de tebessüm ediyordu.

sokakta gerilere doğru parfüm kokusunu sala sala yürümeye başladı. parfümü kesin emotion denen parfümdü. başka bir kız arkadaşımın parfümüydü çünkü o. kızın hala peşindeydim. hafiften de kıvırta kıvırta gidiyordu. arkada deli gibi azıyordum. bizim sap demir gibi oldu amk ahahaha
artık elimi cebime soktum gibi düzelttik. yana doğru çekme yapmıştı. hem izmir sıcağı hem bizim oğlanın sıcağıyla iyice kavrulmuştum amk

anlatırken bile o günler aklıma geliyor delirir gibi oluyorum. o züt akıldan çıkmazdı amk. neyse ben takipe devam ediyordum. bu bir cafeye girdi. peşinden ben de girdim, daldım içeri. cepte de iyice para azalıyordu. girdiğim yer sosyetik yerdi. kızın çantasından, giyiminden falan zengin olduğu anlaşılıyordu. zaten oraya gelenlerin bir çoğu öyleydi. bu kız oturdu bir masaya, ben de karşısına oturdum. baktım elinde telefon var bir şeyler yazıyor. lan dedim sakın sevgilisi çıkmasın? o an şok oldum zaten. umutlar iyice azalmaya başladı. garson önüme mönüyü koydu. "hoşgeldiniz efendim ne alırdınız?" dedi. ulan abartmıyorum adamlar çayı 4 liradan satıyordu lan! 75 kuruşluk maden suyu 5 liraydı. yuh amk dedim

boşuna yazıyorum galiba. sadece 1 kişi mi okuyor lan! adama özelden anlatıyım o zaman

Yaz panpa okuyoruz

yaz dostum işten çıkmadan önce bitireyim

yaz yaz reserved

şimdi benim çıkmam gerekiyor. yazınca böyle parça parça yazıyorum işte. söz vermiştim 12 den sonra yazmaya ama fırsat şimdi denk geldi. gece eve gelince yazarım tekrardan

rezerv okurum sonra

bekliyoruz panpa

rezerved