-
1.
+11 -4Toplanın hacılar. Ağlama ve bayrak asma vaktidir. 15 Tatile girmiştik işte bende tatil amaçlı almanyada dayımın yanına gidiyorum. ilk gün dinlendim falan ikinci gün "Kalk la panayıra gidiyoz" dedi. Hiçte sevmem eğlence merkezlerini falan kalktım neyse istemey istemeye gidiyorum panayıra. Yollar karlı falan güzel manzaralar çıkmış neyse geldik panayıra. "iki dakka işim var sen takıl buralarda seni çaldırdığımda gel burda buluşak" dedi dayım gitti bi yere. Neyse girdim panayıra sağda solda veletler koşuyor kartopu atıyor birbirine. Heryerde domuz eti satan dükkanlar falan bişide yiyemiyom oturdum banka bakınıyom öle etrafa. Bir kız çarptı gözüme tam sosiscinin orda arkadaşlarıylaydı. Kafasında kırmızı bere ellerinde pembe eldiven ve açık kahve bir kaban giyiyordu. Neyse o gün ona takıldım unutamadım onu rüyalarıma falan girdi. Ertesi gün kuzenleri panayıra zütürmek için dayımdan izin aldım. indik panayıra akşama doğru gelicekti bir daha. Neyse oturdum gene aynı banka inşallah gelir o kız diye. Kuzenler sağda solda geziyor ne istiyolarsa yapıyordu. Sonra gördüm abi o kızı gene. Tek başına aynı yerde yürüyordu. Büyük kuzene dedim "kardeşine dikkat et iki dakka işim var". Gittim kızın yanına. Başladım berbat bir ingilizceyle konuşmaya.Tümünü Göster
-Are you lost? (Kayıp mı oldun?)
-No ım not ı know this place ım just alone. ( Hayır tabikide buraları biliyorum sadece yanlızım)
-You are not alone if you look you will see me and many people.(Yanlız değilsin etrafına bakarsan beni ve bir sürü insanı görebilirsin)
-Yes right but they frogein. Im waiting my friends dont worry.
(Evet doğru ama onlar yabancı. Merak etme ben arkadaşlarımı bekliyorum)
-Come with us until your friends come.
(Bize katıl, arkadaşların gelene kadar)
-Us ? (Biz?)
-My cousins.(Kuzenlerim)
Neyse oturduk bi banka kuzenlerden önümüzde oynuyo işte.
-You are frogein too you know right?
(Sende yabancısın biliyosun demi?) dedi hatun.
-Yes ı know but ım sympathy.
(Evet biliyorum ama ben sempatiğim)
-Yes ı see. (Evet görüyorum)
Neyse böle konuştuk işte birbirimizle. Sonra bunun arkadaşları geldi çağırdılar bunu. Bi el salladı sonra bana dönüp
-Bring your arm. Dedi
(Kolunu uzat)
Neyse uzattım çantasından göz kalemini çıkardı yazdı koluma bişiler anlamadım. Döndüm akşama eve anlamaya çalışıyom bi anladığım 14:30 vardı. Sonradan sordum dayıma "italyanca Lan bu." dedi. Gittik çeviriye yazdık saçma saçma şeyler çıktı birleştirdik işte. Ordanda tam olarak şu yazıyordu galiba.
"Meet me the Mozart Cafe on 14:30" Şimdi kızın bana bunu yazdınamı şaşırsaydım yoksa Mozart cafenin nerde oldunu bilmediğimemi yansaydım.
Rez alın part 2 gelir. -
2.
+5 -1Neyse gittim dedim dayıma böle böle benim Mozart Cafe'ye gitmem lazım. Dayım " Oha mk orası uzak gidemem" dedi. Bi çaba ikna ettim kız falan var dedim zütürttüm kendimi. indim kapının önünde dedi "Hadi koçum" gitti sonra. Girdim içeri abi geldi bi garson.Tümünü Göster
-How can ı help you sir? ( Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Bende sığır gibi.
-Im looking a girl. (Bir kıza bakıyorum.) dedim
-What a girl? (Ne kızı) dedi bi sinirlendi garson böle. Sonra geldi benim hatun tuttu zütürdü masasına. Oturduk abi 30 dakika boyunca öle bakıştık. O sırada ben tabi yüzünü en ince ayrıntısına kadar inceliyorum. Deniz mavisi gözleri, Kumral uzun saçları, Çok tatlı bir de suratı vardı. Sürekli bana karşı gülümsüyor başını ya sağa ya sola yatırıp neye baktımı anlamaya çalışıyordu. Sonra dedi
-Where are you from? (Neredensin?)
Abi şimdi kendimin türk oldunu söylesem beni direk dışlar herhalde dedim. Bende
-The strongest civilization of the world. ( Dünyadaki en güçlü uygarlıktan)
-Oh. American of course. ( Oh Amerikan tabiki) dedi ağladım bi.
Sonra dedi
-Whats your name? (Adın ne?)
Abi ben bi sıçtım altıma şimdi desem gerçek adımı kız anlicak ondan hemen Crysisteki Nomad abimiz yetişti yardımıma.
-Jake Dunn. dedim.
-Victoria Vialli. From italia ( italyadanım) dedi.
Oturduk işte sıcak çikolata falan aldık içtik konuştuk güldük eğlendik. Tam bana uyan kızı bulmuştum abi. Taki okulların açılmasına yakın Türiye'ye dönmem gerektini hatırlayınca son gün abi buluştum kızla. Dedim
-I have to tell something (Sana bişi sölemem lazım.)
-Leave me right ? ( Beni bırakıyorsun demi)
-Yes but ı must tell more special something.( Evet ama sana daha önemli birşey söyliyeceğim)
-Im not american. You say american strongest than all world but this is not true Turks are strongest every civilization. ( Amerikan değilim sen amerikanlar dünyadaki herkesten güçlü dedin. Fakat türkler bütün uygarlıktan daha güçlü.)
Sonra kız bi tebessüm etti gözlerimin içine baktı.
-You ask me strongest civilization not a gods. (Sen bana uygarlık sordun tanrıları değil.) dedi.
Abi ben bir şok oldum. Ben bir şok oldum ölüp ölüp diriliyom kıza aşık oldukça aşık olmaya başladım. Kalbimin salgıladığı o eforu spor salonunda harcasam 100 kilo verirdim abi. Neyse o şokla oturduk bi banka.
-You must leave me ı understand. My grandfather is Turk. I love turks and you are turk too. I love you more now. ( Beni bırakmak zorundasın anlıyorum. Benim dedem türktü. Türkleri seviyorum ve sende türksün. Seni daha çok seviyorum artık.)
-You know ı cant believe the god. But ı learn the turks. Than ı believe the god. Because only god can make turks. They are very strong and very tolerant. (Biliyormusun tanrıya inanmazdım. Fakat türkleri öğrenince tanrıya inanmaya başladım. Çünkü sadece tanrı türkleri yaratabilir. Çok güçlü ve hoşgörülüler.)
-Im half turk right. Im from your people. ( Bende yarı türküm demi. Senin insanlarındanım.)
-If ı american you didnt love me? (Amerikan olsaydım beni sevmezmiydin?)
-No. You are so cute. I love you always whatever happens. (Hayır. Çok tatlısın. Seni ne olursa olsun sevicem.)
-I must go this is so bad. You are my half piece. ( Gitmem lazım bu çok kötü. Sen benim yarımdın.)
-So you must go. But you didnt kiss me since the they we met. ( Gitmek zorundasın. Ama beni öpmedin tanıştığımız günden beri.)
Sonra yapıştı dudağıma abi. O an evren falan hiç umrumda olmadı düşündüğüm tek şey oydu ve beni öpüşüydü.
-If you want to walk with me last time? ( Benimle son birkez yürümek istermiydin?)
-Always my love. ( Her zaman aşkım)
Kızı evine kadar bıraktım. Ardından tam gidiyodum.
-Stop. ( Dur) dedi.
Geldi tam sağ yanağıma bir öpücük kondurdu. Ve
-Don't clean this cheek. It is our love. (Bu yanağını temizleme. Bu bizim aşkımız.)
Bende beni unutmasın diye bir kolye aldım. Gitmeden öncede ona vermiştim.
-Im never wear out this necklace. ( Bu kolyeyi bir daha çıkarmıyacağım.) dedi.
-Just promised me. You will come back right? (Sadece bana söz ver bir daha geliceksin değil mi?)
-Yes I will. Next year or after that year. ( Evet. Sonraki yıl ayda ondan sonraki).
O gün uçağa bindim ve o gün bir türlü bitmedi sürekli aklımda o vardı. Uçaktayken içimden sürekli ağlıyordum. Tam yarımı bulmuştum ve ayrılmak zorundaydık. Hayatımda yaşadığım en güzel deneyimdi bu. Bunu bir türk kızı yapmaz arkadaşlar bunu bir kenara yazın. Size "ay sanane be slk :S" der geçer. Bu kızlar romantizim nedir insanlık nedir biliyorlar. Bölelerini bulunca üzmeyin. -
-
1.
+1Bana pek gerçek gibi gelmedi amk.
Bi de they gün mü demek amk cahili seni, day gün demek. O ingilizceylemi konuştun kızla. He he, inandım. -
-
1.
0yazarken dikkat etmemişimtim. K.b
-
1.
-
1.
başlık yok! burası bom boş!