Uçağımız Stockholm Arlanda havalimanı'na iniş yaptı. Pasaport kontrolündeki bir iki "ne için geliyon" falan sorularına peder yarım yamalak ingilizcesi ile cevapladıktan sonra aldık bavulları atladık bizi almaya gelen dayının arabaya. Renault Megane dı yanlış hatırlamıyorsam gri renk. Bizi kendi seçtiği bir Türk Dönerci sine zütürdü. Yalan yok çok taktan bir dönerdi ama sesimi çıkarmadım. Döneri de yedikten sonra yola koyulduk.

Hava yağmurluydu yanlış hatırlamıyorsam. Yol boyunca dışarıyı seyrettim. Doğa'yı, Güzelliği o bile yetti bana "Aha istediğim hayat" dedim kendi kendime. Geldiğimiz yerde bize Mescid yakınlarında olan Iraklı bir Abimiz in evini verdiler saolsun 6 ay kaldık orada. Bir kaç gün sonra okula başlayacaktım. Okul'un genel hakimi Irak, iran,Afganistan, Boşnak gibi kişilerdi dolayısıyla okulda isveççe den daha çok onların dilleri konuşuluyordu, Ders Harici tabii. ilk gün çok az ingilizce'm ile bir şeyler konuştum, Dikkatimi bir şey çekmişti kim olursa olsun "Bu Türk'müş" deyince bana tip tip bakıyordu. O günden anlamıştım ilerde benim Belamı gibecek bunlar diye...

Neyse devam edelim. Ortasından Bir yol geçiyor ve otobüs durağı var sanırım otobüslerin son durağıydı. Etrafı izleye izleye eve geldim. Evimiz geçici olduğu için 1+1 idi küçük bir daireydi. Peder geldi nasıl geçti falan, iyi dedim. Telefona takıldım biraz ondan sonra da akşam olmuştu zaten. Bu arada Sınıfımızdaki isveçli kızın adı Elvira'ydı "w" veya "v" miydi emin değilim. Onu düşünerek uykuya daldım. Sabah saçı falan yaparak çıktım. Zaten kıyafet de serbest sıkıntı olmuyor o konuda. Sınıfa girip yerime oturduğumda Elwira geldi. Hoşgeldin faslı falan. Abi çok salakça anlaşıyorduk bu bana diyordu neyle geldiniz falan ben uçak diyeceğim aklıma gelmiyor. Kollarımı falan açıyorum "viuu" diye sesler falan çıkarıyorum amk. Kız o sırada bir kahkaha patlattı. Onu gülerken görmek beni de mutlu ediyordu.

Yemek arasından sonra bahçeye çıktım Bir baktım herkes futbol sahasının etrafında toplanmış baya kalabalık bende bir bakayım dedim. Baya heyecanlı bir maç vardı. Bir baktım benim ki de orada gittim yanına. Salakça bir "Hej" dedim. Ondan sonra biraz konuştuk yine tabi ben bir bebek mişim gibi. Kimlerin maç yaptığını falan söyledi. O okulda futbolun çok önemli olduğunu anladım daha doğrusu futbol ile çevre genişliyordu. Teneffüs Sonrası Kızla beraber sınıfa geçiyorduk. Tam şu bahsettiğim muallaklerin yanından geçerken lavuk bana çelme taktı. Yere yapıştım amk. Sonra tam kalkarken arkadan Elvira tuttu normal de kavga da etmezdim zaten de en azından bir korkuturduk. Ona da izin vermedi. Bunlar sert sert baktı bana yine . Aklı sıra adam korkutuyorlar. Kız zaten beni yumuşatıyordu da yine de gibileceğim gün yakındı

Eyvallah

Ertesi sabah yine biraz bakımlı şekilde okulun yolunu tuttum. Kulaklıkta da Mehter marşı var mq bir gaza geliyorum. Kendimi gazlıyorum onların bir şey yapıp beni sinirlendirmelerini bekliyorum yoksa hep itilen kakılan insan olarak yaşıyamazdım. Elvira ile selamlaşıp yerime geçtim. Elvira da yanımdaki bebeye kalkarmısın, dedi. Bir baktım yanıma geliyor noluyor dedim bir an içimden. Tabii gelmesine sevinmedim de değil

Okul çıkışı kızla çok samimi olmuştuk sanki yıllardır tanışıyormuş gibi kızın içinde hiç bir kötülük yoktu o artık benim meleğimdi. Anladığım kadarıyla bana biraz takılalım gibisinden birşey dedi. bende şaşırdım, Herşey bu kadar kolay olamazdı nasıl diye sorguluyordum ama o kız için böbreği gözden çıkardım. Olur, dedim bir yandan da dua ediyorum inşallah markete falan uğramayız diye cebimde 20 kron var o zamanın parasıyla 5 lira. Bunun evinin oraya gittik oradan arkadaşlarına takıldık üç kız iki erkektik. Bana göre hava gayet hoştu. Gelirken gurbet falan diyorduk üzülüyorduk şimdi ise geldiğim günden iki gün sonra ortam yapmıştım. Bir tepe gibi bir yere çıktık bizim çok güzel di be oradan çimenlere uzanıp sohbet ettik. Ben sohbet etmedim anın tadını çıkarıyordum ne deseler geçiştiriyordum. hava kararmaya başlayınca evlere dağıldık ben de tabii kızı bırakayım dedim. Normal şartlarda bir şey olmaz ama kız değerli olduğunu anlasın diye. Eve dönüşte bizim sınıftaki isveçli çocuğu gördüm onun Adı da Simon bu arada. Küçük bir sohbet ardından tokalaşıyım diye elimi uzattım kafamı da öne eğdim. Alışkanlık olmuş amk. Çocuk da ben ne yaptıysam yaptı sonradan. Her görüşmemizde böyle tokalaştık. Eve geldiğimde yemeği yeyip. Biraz Televizyona takıldım. Bir duş alıp yatağa atladım. Bu arada Türkiye deyken Sigara içerdim ama oraya gelince hiç kimse içmiyor zaten yaş ta tutmaz yerde bir izmarit bile yok çöp olarak. Bir de onun verdiği bir çıldırma vardı zaten.

Devam beyler bir sıkıntımçıkmazsa 2 saat burdayım.

Kıza gülümsedim o da bana gülümsedi. Ders başlayana kadar biraz daha lafladık. Bizim bu Afgan afetlerden biri daracık birşey giymiş dıbına koyim bir de tam önümde oturuyor lan deliriyorum. Bilerek mi yapıyor diye falan düşünmedim değil. Benim hayvan gibi baktığımı fark eden Elvira da bana mânalı bir bakış attı. O an birşey fark ettim dilker değişse de bunlar değişmiyormuş. Ben kafamı çevirdikten sonra o da 'Aferin' gibisinden yapma bir gülüş attı. O gün beden gibi birşey varmış spor salonuna geçtik. 9-10 tane masa tenisi. O günden sonra da pinpon bağımlılığım başladı. Acayip zevkliydi, rakibim benim ki oldaydı titreyerek boşalırdım ama onsuz bile güzeldi.

Orada biraz takıldık benim de biraz yetenek varmış doğuştan. Valla gün çok güzel geçiyordu çok mutluydum. Bu kadar mutlu olmanın acısı ağır çıkacaktı onu hissediyordum 'hayırlısı' dedim. Duşu falan aldık bir de o sırada bir şey fark ettim duş alırken herkes cıplak milletin dalı daşşağını görebiliyorsun ee dolayısıyla onlarda seninkini. Utancım dan ölmüştüm. Üstümüzü giyindikten sonra Elvira beni bekliyormuş dışarda. "Çok iyi oynadın fatih" dedi. Ben yine şaşırdım izlediğini düşünememiştim. Aslında karı kız izliyorsa diye baya şekil şukul oynamaya çalışıyordum yine de şüphe düştü içime. Keşke Türkiye de olsaydık. Olulun Reisi gelir " Kardeşim o kıza yaklaşma" derdi iş biterdi ama burda kimin umrunda giben gibene. Benim bu kızı soruşturmam lazım dedim. Sınıfa geçerken yine bu ipneleri gördüm. Dedim bu sefer birşey yaparsalar gibtim belanızı. Önlerinden geçiyorduk ki birisi arkadan elini attı omzuma. Bende yeter lan dıbına koyarım deyip. Arkamı döndüğüm gibi suratına yapıştırdım yumruğu. Yere serildi ama yanında iki tane daha bebe vardı bunlar beni bir güzdl pataklamaya başladı. Sonrdan rektör çağırdı ilk yumruğu atan bendim. Yüklü bir ceza vereceklerdi ki. Elvira atıldı yok onu bağışlayın bildiğin yalvardı. Rektör onu seviyormuş sadece o gün okulda 2 saat fazla kalmıştım ve boş boş oturmuştum

ilk Günüm Dil yok bir şey yok ne deseler "Yes,Yes,Yes" diye geçiştiriyorum. Bir kaç kız gözüme takılmadı değil ama Dediğim gibi isveçliler azınlık olduğu için Güzellikler de azınlıktı. Zaten olsa bile nasıl konuşacam ki. En güvendiğim şey matematik ti Allah tan bu isveçlilerin Matematik le sorunları varmış mı ne ülkece Kötüymüş. Ben bunu sonradan duydum ama olsun. bir kaç ders geçti sıra yemeklere geldi. Anasını satayım böyle yemek olmaz diyordum emeği geçen herkese sövüyodum. En sade şeylerden aldım patates püresi falan salata işte. Sonra yemeği boş bir yere koydum. Gittim içecek alıyım diye. Bir de ne göreyim "Ayraan" ne salakmışım mq. Tadına falan bakmadım sevmezdim ayranı o zamanlar. Çok sonradan süt olduğunu anladım. Hatırladıkça gülerim. Yemeğimi yiyip dışarı çıktım. ilk defa bahçeyi görüyordum. Bizim bahçelerle karşılaştırılamaz dı çünkü içinde orman vardı mq Daha ne olsun. Bir futbol sahası. Bir de basket sahası vardı yanlış hatırlamıyorsam bank lar falan filan. Keşfetmeye çalışıyordum her yeri. O sırada bana bahçede tip tip bakan çocukları tekrar gördüm. Bulaşmak istemedim. Adamlar okulun sahibi gibi ben ise Tek başıma. Zaten kavga çıksa bile hiç bir Türk bana yardım etmezdi.

Hiç sorun çıkarmak istemedim ama bu muallakler sonra dan bulaşacaklardı bana zaten. Zil çaldıktan sonra tekrar derse girdim. Dedim bir sınıfı süzgecimden geçireyim kimlere yaklaşıyım diye falan. Yaklaşık 16 kişilikdi sınıf. 4 Tane isveçli vardı belki karıştırmış da olabilirim çünkü bazı Boşnakları ayırt etmek çok zor oluyor. Tahminimce. isveçlilerde 3 kız vardı diğerlerinde ise 6 tane. isveçli kızlardan birisi çok hoşuma gitmişti tam benlik ti Karamel saçlı Yeşil gözlü fiziği yerinde hoş bir kızdı. Diğer kızlar arasında ise iki tane çok daş hatun vardı sanırım Afganistanlı ydılar. Benim kalbim isveçliyi daha çok yakın dı ama diğerleri de afet ti amk. O gün sonunda bitti evimin yolunu tuttum. Yolda tespit yapmaya kavramaya çalışıyordum sistemi. Bir bina vardı mimarisi değişik ti sonradan öğrendim itfaiye akademisi gibi birşey tam emin değilim. Bizim Semtte iki market vardı ikiside yabancı uyruklu. Semt dediğim iki taraflı ortasında bir yol var. istanbuldaki kaynarca gibi.

Tutkulu öpüşmemizi zirve de bırakmayı tercih edip şehre doğru yürümeye başladık. Tepeden inerken etrafımız ağaçlar çevirliydi aşağa doğru indikçe ağaçlar yerlerimi beton yığınlarına devrediyordu. O yürüyüşü hiç bir şeye değişmem Abi. Ağaçlar var, Doğa var, Sevdiğim var daha ne isteyeyim ki. Yeni yapılan modern binaların yanlarından geçtikçe evlilik hayallerimizi süslüyorduk sevdiğimle. Güneş vardı hava da ama terletecek derece de yakmıyordu. Tam karşımızda şehrin tüm elektrik ihtiyacını karşılayan olay, solumda bowling ve yüzme gibi aktivitelerin olduğu geniş otoparkıyla belediyenin bir merkezi vardı. Onun yanında da itfaiyemiz. Şehrin içine gittikçe tarihde de geri gidiyorduk. Onlarca senedir ayakta olan ve daha da yıkılmaya niyeti olmayan binalar. Müşterilerinin saçlarına verdiği mükemmel görüntü ile adeta bir sanatçı olan berberimi de geçtikten sona artık Şehrin ortasındaydık. Banklar da genç çiftler, mağazalarda ise Alışveriş aşıkları. Tam alanın ortasında Kocaman bir ağaç ve gölgesinden faydalan canlılar. Tarihi binalar sarıyordu alanın etrafını o tarihi binaların altında ise şık giyinmek isteyen insanlar için elbise dükkanları. Avm, Tüm o tarihi binaya kusursuz bir şekilde inşa edilmişti. Bu mükemmelliğin için de alışveriş yapmakta insana ayrı bir haz veriyor. Dönmeli kapıyı geçtiğimiz de, tam orta da bizi bir dinlenme yeri aynı zamanda da bir kahveci bekliyordu. Buradaki güzelliklerin içinden çıkabilen insanlar ise mağazalara saldırıyordu. Ne yazık ki Elvira çıkabilmişti biz de taaruza geçmiştik. Son mağazaya geldiğimizde karınlarımız da zil çalıyordu. Geniş merdivenleden yukarı çıkıp McDonalds da sınırsız kola eşliğinde sonuna kadar karnımızı şişirdik. Lakin gözümüz doymamıştı iki tane de MilkShake'imizi alıp yürümeye başladık. Standart bütçeli insanlad cüzdanlarına ateş püskürten soyguncu parkları geçtikten sonra otobüs durağına gelmiştik. Bir süre bekledik ama sonunda yeni çıkan ve belediyelerde de yavaş yavaş kullanılmaya başlanan volvo otobüslerden birisi durağa yanaştı. Eve kadar olan boşluğu fırsat bilip oracıkta kısa bir şekerleme yapıverdim...

Beyler sarıyorsa devam edeyim ?

Okuyanlar şukulayı versin sabaha kadar devam...

iki saat dolduğunda öğretmen geldi ve özür dilememi isteyip beni bıraktı. Bendeki öfke iyice büyümüştü. O ceza pişman olmam içindi ama benim içimdeki kini beslemişti. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. O öfkeyle dışarı attım kendimi dışarı. Sokağın başına gelmişti. Tam dönüyordum ki. Anam bir kızla burun burun geldik yani neredeyss öpüşüyorduk. Kendimi geri çekince bir baktım bizim sınıftaki afet. Doğal olarak şaşırdım. Bu arada onun adı da Amanda idi yanlış hatırlamıyorsam. Noldu? Dedim. Seni bekliyordum, dedi. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak. Neden? Diye sordum. Biraz takılırız diye düşünmüştüm, eğer istemiyorsan gidebilirim, bunu öyle tatlı söylediki cehenneme gidelim dese gelirim amk. Senin gibi güzel bir kızla kim takılmak istemez ki? Dedim hafif sırıtarak. "Mérci" dedi. Oğlum kız kraliyet ailesindekilerden daha kibar daha ağır başlıydı bu beni ona daha da çok bağlıyordu ama bir yandan da Elvira var onu unutmamak lazım diye düşünüyorum.

O filmi altımıza sıça sıça bitirdik. Artık kalkalım falan denildi, Ben Elvira'yı evine bıraktım ama kızın çok hoşuna gidiyor böyle şeyler. Kız değerli olduğunu hissediyor Abi. Evinin önüne geldiğimiz de bahçe de babasını gördüm. Normal de hiç muhattap olmazdım ama adam gördü beni kızıyla. Ee ne yapıcaz mecburen gittik yanına. Elvira tanıştırdı beni onla benden biraz bahsetti. Ballandıra ballandıra anlattı. Ben de o sırada masum aile çocuğu gibi mahçup olmuş gibi davranıyordum. Babasıyla da tanıştıktan sonra eve doğru yola çıktım. Eve geldiğimde babam oturmuş bekliyordu beni. Gel evlat, dedi. Efendim Baba ,dedim
Anlat oğlum, dedi. Babamla sohbete böyle başlarız genelde. Saolsun anlayışlı birisidir. Ben de başımdan geçen herşeyi anlattım, tabii kızlardan bahsetmeden. O da bir şey olursa hocalara söyle, dedi. Evde tek telefon hattı vardı o da babamdaydı. Dedi. Bana da bir hat alalım dedim gittik "Kompis" den bir hat aldık. Akşama kadar da telefon, televziyon takıldım öyle. Çoğu zaman yaptığım gibi sabah duşumu aldım şık bir şekilde giyindim ve kulaklığı takıp okula yürümeye başladım. Sakin sakin yürürken omzumda bir el hissetim. Sonra arkamı dönemeden gözlerimi kapattı "bil bakalım ben kimiiim?"Dedi, "yannanımın başıı" diye cevap verdim. Yürümeye devam ettim hiç birley olmamış gibi. Amanda dayanamayıp önüme geçti. Hey noldu?, gibisinden konuştu. Bende trip attım biraz ama o da zevkliydi mq. Eğer Khalid'den bahsediyorsan biz sadece arkadaşız, klagib şeyler. O itin ismini de öğrenmiş oldum. Hala tripe devam ediyorum. Sonunda neyse deyip buna bir kaç iltifat ettim. Üstündeki kıyafet sana çok yakışmış ama altına bu ayakkıbı olmamış gibi. Buzları erittik yani. Okula geldiğimizde bizim Simon kapının önünde bir kaç çocukla bekliyordu. Tanıştırdı beni Boşnakmış arkadaşları da bunlar da Khalidi sevmiyorlarmış bizim bunu pataklamamız da hoşlarına gitmiş. Bundan sonra arkamda sağlam adamlar vardı. Yani güçler eşitleniyordu yavaş yavaş. Yerime geçtim ama bir şey fark ettim tüm sınıf bana tip tip bakıyordu...

Beyler okunmamasının sebebi kimse inanmıyor mu yoksa, biri biliyorsa söylesin ?

Başladık yürümeye. Bizim evin tam tersi istikamete yürüyoruz ama benden tık çıkmıyor. Sessizliği o bozdu "Burayı beğendin mi?". ".Çok güzel ama isveçli kızları pek beğenmedim ehehe" dedi. O da gülerek " Ozaman niye Elvira" ile takılyorsun diye sordu . O benin yanıma geliyor yoksa ben ne yapıyım onu sınıfımızd çok güzel kızlar var, dedim. "Öyle mii ? Dedi. Ben de gözlerimle onu işaret ederek öyle dedim. Burası benim evim, dedi. "Tanıştığıma memnun oldum" deyip elimi uzattım. "Seni tanımak güzeldi" dedi. Yanağıma bir öpücük kondurdu ve görüşmek üzere, dedi. Ben de kızarmış bir şekilde evimin yolunu tuttum. Dönüşte banklarda bizim oçları gördüm bildiğin Sincanı oraya taşımış dıbına koduğumun kekoları beş kişiler. Umursamamazlıktan geliyorum, bir şey yokmuş gibi davranıyorum ama tam geçerken binin biri tam önüme tükürdü. Ardından hepsi kendilerine has mal gülüşünü yaptı "ahehao". Şimdi sıçtım ağzınıza dedim. Arkamdan bir ses geldi.
Fatih diye seslendi birisi.

Amk iki gündür yazıyoruz kimseden tık yok

Okumayın 3 yıllığına isveç e gittim

Günün geri kalanı klagib okuldu. Bu arada ben oraya gittiğimde mart veya nisandı. Dolayısıyla okulların kapanmasına iki veya üç ay vardı. Havalarda hafiften ısınmaya başlıyordu ama ısınma dediğim 17%C ye taş çatlasa yükselir. ilk bahardı yani.

Okul sonrası Manita 2'yi lavukların başıyla gördüm. Eğer Elvira ile olsaydı anasını giberdim ama bu Amanda zaten oropu tipi vardı. Bunlara tip tip baktım. Bu da bana bakıyor sanki birşey anlamamış gibi. Kesin bu lavuk beni nasıl patakladığını falan anlatıyordur, dedim içimden. Hiç bir şey olmamış gibi devam ettim. Bizim Simon beni evlerine davet ettiydi playstation falan oynarız diye. Bende bir yandan korkuyorum çünkü bunlarda istediği kadar avrat var elini sallasa ellisi. izlediğim bazı filmlerde de böyle adamlar muallak çıkıyordu ama sonradan vazgeçtim bu kadar baba yiğit bir adam muallak olamaz dedim. Aklıma Prison Break geldi. Sonunda giberler diyip Gittim amk.

O sıralar içimde bir iman doluydu. Sıkça dua etmeye çalışıyordum. Çok şükür rüya görmedim. Sabah erken kalktım. Dün yapamadığım o antremanın cezasını veriyordum kendime. isveçin soğuk sabahında müthiş bir cezaydı. Onun üstüne soğuk duşu da aldıktan sonra zütün yiyorsa bir daha antreman aksat. "Knacke bröd" e güzel ce tereyağımı sürdüm. Yanında da sütüm. Oh mis. Ardından da yürüdüm okuluma. Bugün de farklılık denedim türkü dinleyerek gittim. Elvira bugün soğuk davranıyordu. Sözde trip atıyor. Bana işlemez di ama onu mutsuz görmek beni de mutsuz ediyordu. Bu yüzden bir çaba içine girdim.
+Aşkım nasılsın bakalım?
-...
+Kim üzdü seni?
-iyi değilim Fatih.
+Bebeğim gel şı işi tatlıya bağlayalım işte ısrar etme.
-Ya o futbolu unutursun ya da beni bir daha görmezsin!

Bu ne kardeşim ya. Manitamız oldu diye hayallerimizden de mi vazgeçeceğiz. Valla o inatçıysa ben de inatçıyım. Mâdem o böyle istiyor, bizde ona göre davranırız.

+Tamam görmem sorun değil.
-Sen ne diyorsun ya!
+Sen inat edersen ben de ederim
-Peki Fatih Bey, Devam et böyle davranmaya...

Çıktım balkona biraz hava alıyım diye. Yağmur yağdıktan sonraki toprak kokusu olur ya işte o vardı abi o koku fevkalade bir koku. Derin derin nefesler aldıktan sonra ferahladım. içeri geçip akşam yemeğini yedik. Bu arada orada çeşit çeşit sebzeler ve baharatlar yok hani Türkiye'deki çoğu şey yok bu yüzden bazen yemekler lezzetli olamayabiliyor.

Yatağa her girdiğim de ne kadar da yorulduğumu fark ediyordum. Yine yorgun bir şekilde koydum kafamı yastığıma. Hem dert, hem huzur, her türlü duygu vardı be. O duygularla yumdum gözümü...

Uyandığımda dünkü şeyler olmamış gibi neşeli ve pozitif bir şekilde kalkmaya çalıştım. Duşumu aldım, kahvaltımı yaptım, saçıda taradıktan sonra yola çıktım. Derse girdim Elvira'yla selamlaştık. O da çok neşeliydi, onun mutluluğu benim de yüzümü güldürüyordu. Ders çıkışı ara da bahçeden çok yüksek sesler geliyor. Bir grup yuvarlak oluşturmuş ortada birşeyler var. Ne olduğunu göremiyoruz. Sonra Elviranın elini hissettim
-N'oluyor orada ?
+Bende bilmiyorum ki
Ben de merak ediyorum ya Elvira'yı omzuma almayı teklif ettim kabul etti. Bu yukarıdan bakıp bana anlatıyordu.
+Aa Fatih...