1. 1.
    +1
    Uzun zamandır siteye girmiyordum bi giriş yapayım dedim ve en son ne yazmışım filan diye bakarken bi de baktım ki alakasız başlıklara saçma sapan şeyler yazılmış, biri hesabımın şifresini bulmuş galiba.

    Aslında şifreyi değiştirmeyecektim, yazsın, sonuçta ben nasılsa girmiyorum dedim ama baktım ki sddfghuy-ıtrgh gibi anlamsızca şeyler yazılmış değiştirdim şifreyi. Sonra düşündüm kim başkalarının kullanıcı adlarını teker teker girip altlarına şifre kombinasyonlarını yazar ki? insanların baya boş vakti var demek ki…
    ···
  1. 2.
    0
    ...

    jüri üyesi hakan

    ...

    Geçen gün daria moreno’nun ‘istanbul’un kızları’ adlı şarkısını dinliyordum. Şarkının son kısmında istanbullu kızlar için ‘dünya bilir ki hepsi, hepsi güzeldir’ deyince hemen koşup şov TV’yi açtım. bu istem dışı tepkinin sebebini bilmiyorum ama show tv'yi beynim bu şekilde kaydetmiş sanırım.

    Mezkur kanalda 'Bugün ne giysem' adlı program yayınlanıyordu. Eğer daria moreno haklıysa bizim gen havuzumuz son 50 yılda inanılmaz derecede kirlenmişti. Dakikalarca izlediğim halde o bahsi geçen güzel kızları bir türlü göremedim. Yoksa güzellik algım da mı yok olmuştu? Ya da belki bu yarışmacıların hepsi istanbul dışından gelmişti.

    Birden arkadaş odaya hayvan gibi dalıp bunu mu izliyorsun lan dedi.

    - “Evet, bunu izliyorum! ne izleyim senin gibi akasya durağı mı izleyeyim. O diziyi izlemem ben, hem zeki Alasya’yı görünce mason teşkilatı geliyor aklıma sinirlerim bozuluyor. Bence akasya durağında oynamak masonluktan atılmak için yeterli sebep” diye haykırmak istedim. Ama yapamadım.
    ···
  2. 3.
    0
    O anda aklıma şöyle bi sahne geldi: Zeki Alasya üzerinde “T.C. mason teşkilatı derneği” yazan kapıdan giriyor. Hava soğuk. içerde gençler okey oynuyor yaşlı bir amca televizyona bakıyor. Sobanın etrafında kümelenmiş insanlar… Bazısı elinde gazete ekonomi sayfasında hisseleri inceliyor. Kimisi futbol muhabbeti yapıyor. Herkesin önünde koyu, acı, leş gibi bir çay…

    Kapıdan zeki Alasya giriyor, herkes bi an kapıya doğru bakıyor ve alasya’yı görünce bir anda yüzleri asılıyor. Muhabbetler yarım kalıyor. Çaycı bile durumdan hoşnut değil. Köşedeki amca yüzünü ekşitiyor ve ortamdakilerden izin isteyip evine gidiyor.

    Zeki Alasya durumun farkında ama şöhretin cazibesi üstün geliyor. Sonuçta ben de ekmeğimi böyle kazanıyorum deyip kendine haklılık payı çıkarıyor. Masaya oturup milletle takılmak istiyor ama herkes istemsizce cevaplar veriyor. O da ceketini alıp gidiyor.
    ···
  3. 4.
    0
    Az önceki ortamı terk eden yaşlı amca geri dönüyor derneğe:
    -zekiyi gördüm şimdi nereye gidiyordu
    - akasya durağının 143.bölümünü çekeceklermiş necip dayı oraya gitti
    - yav arkadaş bi insan istenmediğini anlamaz mı? Bi şey de demek istemiyorum kalbi kırılacak diye. Tövbe tövbe

    O sırada zeki Alasya fötr şapkasını dernekte unuttuğu için geri dönüyor. Tüm konuşulanları dinlemiştir. Amca ortamdaki insanların bakışlarından durumu anlar ve arkasını döner zeki Alasya ile yüz yüze gelirler. Herkes ağzı açık bu ana şahit oluyor. Ortam çok sessiz.

    Necip Amca aslında kademe olarak zekiden alttadır. Ancak masonluğa senelerini vermiştir. Mason derneğinde herkesin büyük saygısı vardır kendisine. Her anlamda hür ve kurtarılmıştır. Zeki Alasya ise ünlü olmasından dolayı kısa zamanda hızla derecesinin yükseltilmesinin verdiği mahcubiyeti hep üzerinde taşımıştır.

    Amca zamanla masonluk içinde farklı bir yapılaşmayla muhalif cephesine katılmıştır. Alasya ise ünlüler gönüllüler grubunun ünlü cephesinde...
    ···
  4. 5.
    0
    Tüm bunları düşüşnen Alasya masasına kadar gidiyor ve şapkasını alıp mağrur bir şekilde dernekten çıkıyor. Tam kapıdan çıkacakken arkasını dönüyor. Ahali ondan bir yaşar usta tiratı bekliyor ama nafile… yüzünde hafifçe bir sitem ile sırayla herkese bakıyor.

    O sırada arka masalardan ara taş bekleyen bir zibidi “rol kesme amca burası set değil” diyor.

    Büyü bozuluyor. Zeki Alasya gözleri dolmuş bir şekilde mason derneğinden ayrılıyor.

    Çıkışta akasya durağını arayıp bir taksi çağırmak istiyor ancak yolda taksicinin başına kaçırılma, soygun, müşterinin çantasını arabada unutması, çalıştığı işyerindeki elemanlardan bir benzerinin taksisine binip onu özgür suriye ordusunun kampına zütürüp zorla militan yapması gibi ufak aksilikler yaşanmaması için başka bir firmayı arayıp taksi çağırıyor.

    Bu sırada dernek binasına bir göz atıyor. Tabelaya bakıp ve bir mısra-i berceste söylüyor:

    Görüp, ahkam-ı asri münharif, sıdk-u selametten;
    Çekildik izzet-i ikbal ile bab-ı hükümetten!
    ···
  5. 6.
    0
    işte ben bu düşünceler yüzünden akasya durağını izleyemem. Aklıma nur-u ziya sokağı, muhterem öldüren yokuşu gelir. Onun yerine bugün ne giysemi izlerim. Bugün ne giysem felsefi anlamda bir tabula rasa’dır.

    Arkadaş bunu mu izliyosun deyince aklımdan bir anda bunlar geçti. Neyse geldi yanıma oturdu ve beraber bugün ne giysemi izlemeye başladık. Tip tip insanlar gelip sahnede ileri geri yürüyordu. Ben halen daria moreno’nun haklılığını teyit etmek derdinde güzel bir kız çıkar umuduyla bekliyordum. Artık sabredemez duruma gelmiştim tam kanal değiştirecekken kumandanın pilleri ilahi bir ikaz gibi yere düştü. Tembellik hakkımı kullandım ve tv’ye bakmayı sürdürdüm.

    Arkadaş o sırada muallak mmuallak bi şeyler dedi ama onu dinlemiyordum bile. Ben o konuşurken dudağının hareketlerine göre rusça dublaj yapardım zaten. O sırada kızın birinin el kadar çantaya milyarlar verdiğini öğrenince kendimden geçip allah kahretsin diye bağırdım. Sinirden dünkü yemekten kalan tabakları devirmişim. Her taraf makarna sosu olmuştu. Yemeğe tat veren şeyin sos olduğunu, aslında makarnanın pratikte hiçbir işe yaramadığını, sağlığa da zerre katkısı olmadığını öğrendiğimiz andan itibaren evde sadece sos yiyerek besleniyorduk.

    “O çantayı Vietnam’da günlüğü bir dolara çalışan işçiler yapıyor” diye bağırdım. arkadaş “ne alaka amk türk malı o bi kere” deyince sinirlerim biraz olsun yatıştı. Türkiye’de kimse günlüğü bir dolara çalışmıyordu ne de olsa. O sırada arkadaş yine bi şeyler demeye başladı ama bu kez onu dinliyordum...
    ···
  6. 7.
    0
    Sarih bir şekilde “bu adam muallakymiş lan” diyordu. muallak derken b’ye vurgu yapan insanlardan hiç hoşlanmazdım. Eşcinsel yerine muallak tabirini kullanmayı da sevmezdim aslında. “Kim o” dedim “kapı çalmadı ki niye kim o diyosun” dedi. iran’da yaşasaydı bu mizah anlayışından dolayı asılacağını söyledim.
    iran’da asılmak için bir boğaza sahip olmak yeterliydi.

    -Şu kadın mı lan yoksa.
    -Lan ne kadını adamı diyorum.

    insanlar neden eşcinsel kadınlar için muallak tabirini kullanmaz ki diye düşündüm.

    -Adı neymiş
    -hakan
    - hakan mı? kendisinden duydun mu eşcinsel olduğunu olduğunu?

    Evet ben bir eşcinselden basın toplantısı yaparak bunu duyurmasını beklerdim.

    - muallak olum işte baksana hareketlere
    ···
  7. 8.
    0
    Bana göre türkiyede tescilli tek eşcinsel vardı o da barbaros şansal’dı. Ben açık açık eşcinsel olduğunu söylemeyen kimseye hep şüpheyle yaklaşmışımdır.

    Yalnız bu hakan biraz garipti. Her şeyden önce ismi tansu, berke, Toygaç, pol-pot değil hakan’dı.

    ismi Barbaros olan bir insanın eşcinsel olmasını kim yadırgayabilirdi ki? Ama hakan…?

    Babası adını verirken türk hakanlarını, sultanlarını, hükümdarlarını düşünerek vermiş olabilirdi bu ismi. Ya da babası nihal atsız, recep peker, mahmut esat bozkurt hayranı bir kafatasçıydı. Her halükarda oğlunun modacı olacağına ihtimal vermemiş bir inşadı muhtemelen.
    ···
  8. 9.
    0
    Ama aslında daha kötüsü de olabilirdi. Adı hakan değil de Hayrullah ya da Mustafa kurtcebe Alptemoçin de olabilirdi.

    Sonra anne babasını düşündüm. Eşcinsel bi insan olarak yaşamak türkiye’de zor bir şey olsa gerek. Ama eşcinsel babası olmak çok daha zordur.

    Karl marx eğer muallak bir oğlu olsaydı yine gevrek gevrek “ insana ait olan hiçbir şey bana yabancı değil” diyebilir miydi? Yoksa “Ahmet hocaya gidip şu çocuğu bi okutayım” mı derdi.

    Karl marx’ın sakalını düşündüm bi an. Türkiyede hacı hoca tiplerini sevmeyen insanlar onlardan hep “pis sakallı, çember sakallı” filan diye bahsediyordu. Ancak marx’tan darwin’den ya da suavi’den bahsederken aynı nefrete sahip olsa bile sakalı ile ilgili yorum yapmıyorlardı.

    Oysa darwin’de alevi dedesi gibi sakal vardı. Bu ikiyüzlülük sayılabilir miydi acaba?
    ···
  9. 10.
    0
    Geçen gün minibüste tutamaçlardan tutarak arkaya doğru ilerleyen insanları görünce darwin’in evrim teorisini ortaya atmak için galapagos adasına kadar gitmesinin fuzuli olduğunu düşündüm.

    Neyse konu nereye geldi amk. Ben jüri üyesi hakanı anlatacaktım size. züt ev arkadaşı aklıma sokmuştu hakanı. Az sonra halı saha maçına gidecektim ama aklım hakana takılmıştı bi kere. Bi yandan vır vır konuşmaya devam ediyordu bin

    -olm hatunlara bak işte bu tip adamlar zütürüyo bu hatunları. Kızlar bunlara veriyor. Belki de aslında öyle değil ama numara yapıyor adam.
    ···
  10. 11.
    0
    Puşt iki dakkada sosyal tespit yapmıştı. Hakan eğer hakikaten denildiği gibi hakan eşcinselse o kızların ona bi faydası olmayacaktı yok eğer numara yapıyosa bu kez de kızlarla takıldığında ifşa olacaktı. Bu nasıl bi arada kalmışlıktı?

    Bizim arkadaş beynimi gibmeye devam ediyodu.

    -O yanındaki adam var ya o da muallakymiş. Zaten fatihte muallakymiş
    -Sus şimdi gibecem çeneni her önüne gelene muallak deme amk
    -Öyle diyolar olm
    -Ben gidiyorum. Muhabbetini gibeyim.
    ···
  11. 12.
    0
    noluyor amk
    ···
  12. 13.
    0
    Geçenlerde cennet mahallesinin efsanevi 22.bölümünü izlerken Pembenin çok komik çekirdek çitleme sahnesi beni bi anda beni 98 yılına döndürdü. 1998 yılında akşamları zidane izlerken gündüz kuşağında çarli’ye bakardım.

    Bi maymunun türk dizi sektöründe başrol oynaması şaşırtıcı değildi, bunu birçok oyuncudan daha iyi yapabilirdi. Şaşırtıcı olan az sonra anlatacaklarımdı
    ···
  13. 14.
    0
    Çarli aklıma gelince aklıma doğal olarak evrim teorisi geldi, zaten ne zaman maymun görsem aklıma direk Darwin ve evrim gelir.

    hemen youtube’a girip bi kaç video izleyeyim dedim. Hangi videoyu açarsam açayım karşıma tek bir isim çıkıyordu: billy shawn.

    x y’ı eskiden beri bilirdim. x y ve bir başka takma adla bir çok kitap yazmıştı. Kitaplarında konunun ne olursa olsun evrim teorisinin çöküşüne gelmesi hep ilgimi çekiyordu. 20 yıldır aynı konuları farklı kitap adı altında okumak bana inanılmaz bir haz veriyordu.

    Ezcümle ufkumu inanılmaz artırmış bir insandı.
    ···
  14. 15.
    0
    Ancak daha çok sosyal medyada popüler videoları ilgimi çekiyordu. Dans ettiği oynadığı müzikli clubber tadında videoları çok hoşuma gitmişti.

    Ancak bu kez çok ciddiydi. O alışılageldik x y yoktu karşımda. Evrim teorisi hakkında konuşuyordu ve evrimi bitirmek niyetinde ve kararlılığındaydı.

    Evet, Darwin bu kez çok sağlam bir kayaya çarpmıştı anlaşılan. Zaten Darwin kimdi ki? Hemşerisi Alferd Russell Wallace’a kazık atan bi lavuktu. Zaten ayyaş olduğu iddia ediliyordu. Oysa billy shawn çok etkileyici bir insandı ve ben de fikri tartışmalarda insanların tipine baklarak karar veren binlerce insandan biriydim.
    Hem billy shawn hemşlerisine kazık atacak bir insan izlenimi uyandırmamıştı bende.

    Çok etkilenmiştim billy shawndan
    ···
  15. 16.
    0
    Daha sonra Rasim ozan kütahyalı adında biri ile bir programda tartışmalarını izledim. x y dünyayı zulümden kurtaracak birinden bahsediyordu. Adı mehdiydi. Mehdi bir bakıma süper güçleri olan bir kahramandı anladığım kadarıyla. işte o kahramanın alametlerini anlatıyordu.

    Ancak anlattığı alametler çok ilginçti. Mehdinin uyluk kemiğinden girip bacağındaki bene kadar tarif ediyordu. Bu kadar ayrıntıyı hadislerden elde ettiğini söylüyordu.

    Mehdi’nin -dünyaya gelmişse bile- bu alametleri kendinde bulup mehdi olduğundan haberdar olması biraz zor olacaktı.

    Sonra acaba ben tarif edilene ne kadar uygunum diye düşünmeye başladım. Evet belki mehdi olmak her babayiğidin harcı değildi ama gereken şartları yerine getirebilirsem şansımı deneyebilirdim. Hem benim gözüm yükseklerde değildi bana inanan ve beni takdis eden 30-40 kişi bile yeterliydi benim için.

    Mehdinin alametleri arasında aza kanaat etmek de var mıydı acaba?
    ···
  16. 17.
    0
    Alnı geniş, burnu kalkık diyordu Mehdi için. Ben dikkatle dinlemeye başladım. Alnım geniş sayılırdı burnu kalkık zaten yuvarlak bir ifadeydi.

    Heyecanlanmıştım. Ben neden mehdi olmayacaktım. Mehdi bu yüzyılda gelecek diyordu. Evet o ben olabilirdim. Ben bu yüzyılda gelmiştim!
    ···
  17. 18.
    0
    Alametleri anlatmaya devam ediyordu. Siyah sakallı ve sakalların kenarları ince diyordu. Bu tarifler de bana aynen uymuyordu ama sakala şekil vermek nedir ki? Mehdinin alametleri günümüz teknolojisinde pek bir şey ifade etmiyordu anlaşılan.
    ···
  18. 19.
    0
    Bi ara acaba bu anlattığı hadisleri kendisi mi uydurmuştu düşüncesi yerleşti. x y böyle hadisler olduğunu sonradan mı fark etmişti ?

    x yın eski fotoğraflarına baktım. Bugünkü imajından uzaktı. Sakalları çok farklıydı bir kere. Demek ki hadisi gördükten (uydurduğu ihtimalini hala aklımdan çıkarmıyordum) sonra sakallarına bu şekli vermeyi kafasına koymuştu.
    ···
  19. 20.
    0
    Aklıma, hadisi okuduğu an aynanın karşısına geçerek sakallarına hadiste belirtilen şekli vermeye çalışan ama bir türlü istediği şekli veremeyip üstüne üstlük yüzünü kesen ve sitemle ağzını bozan bir billy shawn geldi.

    Mehdi’nin alametlerinden biri de sakalın iki tarafını birbirine eşitleyemeyişi olsaydı keşke diye düşündüm.
    ···