1. 51.
    0
    istanbul güzel yer de hayat gibiyor amk
    ama bebek ya da moda gibi bi yerde yaşasam sevmeyeni gibiyim
    ···
  2. 52.
    0
    istanbul amlı gibidir; onunla yaşayamazsın onsuz da yaşayamazsın...
    ···
  3. 53.
    0
    @84 o konuda haklısın.. küçük yerde yaşamanın zevki ayrı, bizzat sinop ta bunu gördüm.
    ···
  4. 54.
    0
    kaldığımız yerden devam..
    ···
  5. 55.
    0
    @1 kısmen haklı beyler. her şeye değer istanbul ama çocukluğun geçtiği, eş dost bir arada olunan kırsal memleketin yerini tutmaz :(
    ···
  6. 56.
    0
    istanbula taş atan mallara sesleniyorum gelin bi dolaşın dolaşmayla bitmez ama pierre loti'ye adalara eminönüne kabataşa beşiktaşa ayasofya'ya sultanahmet'e gelinde şehir nasıl olurmuş görün türkiyede yaklaşık 15 türkiye dışında 5 şehir gezdim roma bile istanbulun tırnağı olamaz
    ···
  7. 57.
    0
    @54 benim istanbulda gittiğim yerlere, mekanlara sen gitmemişsindir emin ol..en başta dediğim gibi iş için gelir dönerim, veya gezmeye tozmaya gelir dönerim, ama yaşamak asla !!!
    ···
  8. 58.
    0
    DÜN KUZGUNCAĞA GiTTiM, TEKEL BiNASININ ÖNÜNDE SAHiLDE ÜÇ DÖRT AMCA DENiZE GiRiYORDU, DENiZE GiRMEK iÇiN TAŞLIK Bi MERDiVEN YAPILMIŞ, SORDUM SOĞUK DEĞiL Mi SU DiYE, YOK YAVRUM, SICAK DEDi, ŞU GÖRDÜĞÜN MERDiVEN VAR YA ONU DA BiZ YAPTIRDIK...

    SEN HiÇ KUZGUNCUĞA GiTTiN Mi DOSTUM?
    ···
  9. 59.
    0
    durumumuz kötü panpa yoksa giberler istanbulu
    ···
  10. 60.
    0
    @77 ekşı mı lan burası huur cocugu sana mı sorucam nası yazıcagı mı sık kırıgı
    ···
  11. 61.
    0
    sus bi amk okumadım bile. istanbulda sadace boğazı için bile yaşarım. biranın tadı istanbul boğazı manzarasında çok daha güzel gelir insana
    ···
  12. 62.
    0
    ak su trıbıde anlamam tmm ıstanbul trafık kalabalık ana sıker vakıt oldurur ama sen ıstanbuldakı hareketı avrupada bıle bulamassın ak gunun 24saatı elbet bı yerde hareket vardır sureklı turk kızlarına rahmen sosyal olma sansın var kendıne yenı eglenceler bulma sansın var.. trafık kalabalık falan dıosan taksım apacılerının anasını sıkım kurucesme zaten baydı dıosan alırsın suadıyeden evını cadde caddebostan sahıl mıs gıbı ak hafta ıcı turkıyenın en guzel yerınde sakın sakın dolasırsın yarramın antıfrızı
    ···
  13. 63.
    0
    @58 esenlerı bayrampasayı gungorenı at bakim istanbul istanbul oluyo mu dübük
    ···
  14. 64.
    0
    @71 oralı değilim bilemiyorum farkını.. elbet istanbulun yerlisi olanlar için çok neden vardır.
    ···
  15. 65.
    0
    LA OROZPU ÇOCUGU BU ADAMLARDAMI BOŞUNA YAZMIŞ ŞiiRLERi .. iSTANBULLU HERŞEYDR

    SANA DÜN BiR TEPEDEN;YAHYA KEMAL BEYATLI

    Sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul!
    Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
    Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
    Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

    Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
    Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
    Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
    Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

    iSTABUL'U DiNLiYORUM;ORHAN VELi KANIK

    istanbul'u Dinliyorum
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
    Yavaş yavaş sallanıyor
    Yapraklar ağaçlarda;
    Uzaklarda, çok uzaklarda
    Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
    istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
    Kuşlar geçiyor derken
    Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
    Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
    Bir kadının suya değiyor ayakları;
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Serin serin Kapalıçarşı,
    Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
    Güvercin dolu avlular,
    Çekiç sesleri geliyor doklardan
    Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
    Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
    istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
    Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
    Bir şey düşüyor elinden yere;
    Bir gül olmalı.
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
    Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
    Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
    Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
    Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
    istanbul'u dinliyorum.

    CANIM iSTANBUL;NECiP FAZIL KISAKÜREK

    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu istanbul diye toprağa kondurmuşlar.

    içimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki istanbulludur.

    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

    istanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...

    istanbul,
    istanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    ille Istanbul'da bul!

    istanbul,
    istanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.

    istanbul,
    istanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

    Ana gibi yar olmaz, istanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sünbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,

    istanbul,
    istanbul...

    SiS;TEVFiK FiKRET
    (Günümüz Türkçesiyle)

    Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
    beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
    ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
    bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
    tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
    onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
    Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
    lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
    Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan,
    ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
    Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
    Doğu'nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
    Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
    sefahate susamış bağrında yaşatan.
    Ey Marmara'nın mavi kucaklayışı içinde
    sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
    Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
    ey bin kocadan artakalan dul kız;
    güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
    sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
    Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
    iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
    Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
    içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
    Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
    lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
    Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
    içerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
    Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
    Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
    Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
    Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

    Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
    Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
    Kaatil kuleler, kal'ali ve zindanlı saraylar.
    Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
    ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
    geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
    ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
    Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
    ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
    Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
    ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
    edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
    Geçmişlere Rahmet! ; diye yazılı kabir taşları.
    Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
    canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
    Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
    ey her açılan gediği bir vak;a sayıklıyan
    vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
    Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
    sembole eden harap ve sessiz evler;
    ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
    kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
    ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
    Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
    her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
    Ey tabiatin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
    bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
    her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
    gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
    Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
    olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
    Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
    ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
    Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
    ey adamı ikbâl kıblesine zütüren yol: Ayak öpme yolu.
    Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
    her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
    Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
    yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
    Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
    ey mahkemelerden biteviye kovulanhak;!
    Ey en şiddetlikuşkularla duygusu körleşerek
    vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
    ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
    Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
    Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
    ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
    Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
    zengin fakir herkes, meşhur koca bir millet!
    Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
    ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
    Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
    ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler,
    hele sizler...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    0
    bayrampaşayı esenleri bağcıları güngöreni avcıları at çöpe
    ···
  17. 67.
    0
    @55 yol bilmiyorsan yaşama trafik var diyorsan motor kullan istanbul zor şehir yutar mongolları
    ···
  18. 68.
    0
    mecburiyetten panpa. şöyle düşün bir insan memleketini neden sever, başka şansı yoktur o yüzden. bizde okumaya geldik buraya işte
    ···
  19. 69.
    0
    iste bundan dolayi yasariz

    http://www.youtube.com/watch?v=PzupRrdTt3A
    ···
  20. 70.
    0
    gel seni genel eve zütürem panpa
    ···