+5
Öncelikle cebir ve tafvizin anldıbını bilmeliyiz:
Cebir: Kulların işlediği hayır, şer, iyi, kötü vb. bütün işler, onların kendi iradeleriyle yapılmamaktadır aksine insanın bütün yaptığı işleri yaptıran aslında Allah’tır.
Tefviz: insan tamamen özgürdür, bütün işlerini kendisi yapar ve Allah’ın insana müdahale etme hakkı bulunmamaktadır. Allah kullarını, yapacakları hakkında kendi hallerine bırakmıştır.
Hz. imam Sadık buyurmuşdur: "(Hakikat) Ne cebir doğrudur ve ne de tafviz. bu ikisinin arasında bir şeydir."
Bu kavramı Hz. imam Sadık her insanın kendi aklıca kavrayacağı bir basit örnekle açıklamıştır. Birisi imam'a "Ne cebir doğrudur. ve ne de tafviz. bu ikisinin arasında bir şeydir" demekle neyi kastediyorsunuz?' diye sorunca, Şöyle buyurdu: "Yeryüzünde yürümen, yere düşmen gibi değildir."
Bunun manası şudur ki, biz yürürken kendi ihtiyarımızla yürüyoruz; ama düşmemiz irademizin dışında olan bir şeydir.
Böylece, kaza ve kader ile ilgili doğru görüş, cebir fikriyle tafviz fikri arasında bulunan bir fikirdir. Yani bir kısım işler bizim kendi elimizde olup kendi ihtiyar ve irademizle yaptığımız şeylerdir. ikinci kısım işler ise bizim irademizden hariçtir ve de bunlara karşı boyun eğmek zorundayız. Yani defetmek imkanımız da yoktur. Birinci bölümden dolayı hesaba çekiliriz; ama ikinci kısım işlerden dolayı bir sorumluluğumuz yoktur. O halde insan aynı anda hem muhtardır ve hem de mecbur.
"De ki, hak Rabbinizledir. isteyen iman etsin, isteyen de kafir olsun." (Kehf, 29)