ALINTIDIR
Ayetlerin hepsi Türkçe Mealdir (Anlayamayacağınız için değil şirk olmasın diye yazdım)
(Enbiya-104) ” O gün ki, göğü kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz, yaratmaya ilk başladığımız gibi yeniden yaratacağız, bu va’dimizdir. Doğrusu Biz bunları yaparız.”
Şu an bilimde de ispat edildiği gibi evren, bir noktanın patlamasıyla (Big Bang) oluşmuştur.
(Enbiya-31) “Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların aralarında geniş yollar var ettik.”
Dağların depremi engellediği ancak geçen yüzyılda keşfedilmiştir.
(Talak-12) “Allah O’dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah’ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.”
Bilim de doğruluyor ki sema katlardan oluşmaktadır.
(Zariyat-47) “Bir de göğe bakın! Biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de malikiz.”
1929 yılında Amerikalı bir astronomun dev teleskopundan gökyüzü incelenmeye devam edildi, yıldızlar ve galaksilerin devamlı birbirinden uzaklaştığı tespit edildi. Yani evren genişliyordu. Halbuki bu zamana kadar da evrenin sabit ve durağan olduğu sanılıyordu.
(Hicr-22) “Bir de aşılayıcı rüzgarlar gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Onu depolarda tutan da siz değilsiniz.”
Bu ayette rüzgarın aşılayıcı bir görevi olduğu belirtiliyor. Bilim adamlarının açıklaması ise şöyledir: Bütün bitkilerin çiçeklerinde, erkek ve dişi çifti bulunmakta ve erkeğin dişiyi aşılamasıyla meyveler meydana gelmektedir. Bu aşılama fiili ise rüzgarlar sayesinde olmaktadır.
(Enam-101) ” O gökleri ve yeri yoktan var edendir.”
Bilimde de kabul edildiği üzere evren yoktan var olmuştur.
(Yasin-38) “Güneş de (bir delildir ki) kendisine mahsus bir karargah için akıp gidiyor, işte bu, güçlü ve herşeyi bilen (Allah)ın takdiridir.”
Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi. Oysa Kur’an, güneşin sabit değil aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi olduğunu söylüyordu. Kur’an’dan asırlar sonra bilim onu tasdik etti.
(Rad-41) “Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz.”
Küresel ısınmayla birlikte kutuplardaki buz tabakaları erimektedir. Deniz kıyıları sular altında kaldıkça, yeryüzünün toplam yüz ölçümü veya kara miktarı giderek azalmaktadır.
(Neml-88) “Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler…”
Kıtaların sabit kalmadığı, sürüklenerek birbirlerinden ayrıldığı ancak 19. yy da keşfedilmiştir.
(Hadid-25) “…Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik…”
Bilimin de ortaya koyduğu gibi demir bir yer altı madeni değildir, uzaydaki dev yıldızlardan gelmektedir.
(Rahman 19-20) “Acı ve tatlı sulu iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır;birbirinin sınırını aşamazlar.”
Yüzey gerilimi nedeniyle farklı yoğunluktaki denizler birbirlerine karışmaz. Bu gerçek ise geçen yüzyıl tespit edilebildi.
(Tekvir-17-18) “Kararmaya ilk başladığı zaman geceye and olsun ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha;”
Fotosentez olayı 1771 yılında saptanmaya başlamıştır ve fotosentezin sabah vakti başladığı kanıtlanmıştır.
Bu ayetler gibi daha pek çok kanıt vardır. Son olarak Kur’an’ı 14 asır önce, haşa peygamberimiz yazdı desek, okuma yazma bilmeyen peygamberimizin o zamanda bilimsel her türlü bilgi sahibi olması, ultrasonik sesleri, yüksek frekans algılayan cihazlar ile kaydedip sonra bunları inceleyecek gerekli laboratuvarı olması gerekti. Buna ise çocuklar bile inanmaz.
Kaynak:dinisorusor.com
http://www.imgim.com/yeni-camii-resimleri-3.jpg