türkiye ve dünyanın geleceği
insanlık tarihinde 16 devlet kurarak, varlığını kabul ettirip, 17. devletini kurmak zorunda olan türk ulusu, son kurduğu devletini mümkün olduğunca ayakta tutmaya çalışıyor.
şu meşhur "iç ve dış düşmanlar" jargonuyla, gençlerini herkese kin kusarak yetiştirip, güya varlığını devam ettirmeye çalışan türkiye cumhuriyeti, aslında uluslararası alanda gitgide yalnız kaldığını, sırf bu sebeple bile tarihe karışabileceği ihtimalini görmezden geliyor.
gençlik olarak bizim bu konuda şuan yapabileceğimiz birşey yok.
ancak, gelecekte farkında olmamız gereken bazı konular var.
bunlardan en önemlisi, sürekli geyiği çevrilen "devletler arasında dostluk olmaz, menfaatler olur" gerçeğidir.
bizler yapımız gereği duygusal bir ulus olduğumuz için, yüzümüze gülen herkesi dost sanabiliyoruz.
aslında kaybetmemizin en önemli sebebi bu diyebiliriz.
insani özelliklerimizi diğer toplumlar gibi kaybetmediğimiz için, her defasında vicdanımızın esiri oluyoruz.
bu maalesef bize zarar veriyor. atalarımızın neler başardığını, birileri bize yanlış anlatıyor ya da doğrusunu anlatmaktan çekiniyor.
çünkü bu "birileri", bizi bizden daha iyi biliyor. kendi başımıza kaldığımızda neler başarabileceğimizi bizden daha iyi biliyorlar. tabi ki bu, "herkes bize düşmandır" tezini doğrulamaya yetmez. olağan şartlar altında zaten herkes birbiriyle dosttur.
örneğin, fransa ile ingiltere şuan gerçekten dost gibi görünüyorlar ancak, yarın birbirleriyle savaşmayacakları ihtimalini hiçbirimiz kesinlik olarak öne süremeyiz.
yine yukarda bahsettiğim gibi, ingiltere fransa ile ne kadar dostsa, bizimle de o kadar dost olduğuna emin olabilirsiniz.
dünya artık tarihte kalan olayları istemese de unuttu ve yeni olaylarla varlığını sürdürmeye çalışıyor.
osmanlı'nın yaptıkları yüzünden avrupa'nın bizden nefret ediyor olması ihtimali de, bu anlamda geçerliğini yitirmekte.
bahsettiğimiz avrupa devletleri, ne kadar kurduğu birlik sayesinde ortak gibi görünseler de, ilk fırsatta birbirlerini ortadan kaldıracaklarına emin olabilirsiniz. biz duygusal insanlar olmamız sebebiyle, bu devletlerin birleşip sadece bizden nefret ettiğini düşünüyoruz. emin olun, herkes birbirinden aynı oranda nefret ediyor.
diğer bir konu da, batılı ülkelerden geri kalmış olmamız.
dünya tarihinde ilginç ama basit bir gerçek var ki, o da dünyanın 2 kutuptan ibaret gibi görünüyor olmasıdır.
bir dönem doğu devletleri ileriyken, diğer dönem batı devletleri ilerleme kaydediyor.
şuan, batının hüküm sürdüğü bir dönemde yaşıyoruz.
bütün bunlar demek oluyor ki, sonraki dönemde doğu devletleri ilerleme kaydedecektir.
ancak, bunun yakın zamanda olacağını söylemek çok zor.
peki türkiye doğu ülkesi mi?
bu sorunun cevabının kesinlikle hayır olduğunu söyleyebiliriz ancak, türkiye batı ülkesi de değildir.
konumu itibariyle türkiye, hiçbir kutuba dahil olmayan, diğer bir deyişle ayrı bir dünya olan ve ayrı bir dünya yaratabilecek potansiyelde bir ülkedir.
bu potansiyeli, geçen zaman içerisinde daha iyi değerlendirebileceğiz.
yeri gelmişken, bir kehanette de bulunalım.
türkiye ile ilgili yapılan analizler, şuanki gençliğin yaşayabileceği ileri bir dönemde, türkiye'nin süpergüç olabileceğini söylüyor. bazılarınız, hayat şartlarına zor uyum sağladığımızı, bunun nasıl gerçek olabileceğini sorabilir.
türkiye, potansiyelinin fazla olması sebebiyle, her ne kadar bizi sallamıyor gibi görünseler de gücünü ispat eden bütün ileri ülkelerin dikkatini çeken bir ülke.
kimse, bir diğerinin ilerlemesini istemiyor. dolayısıyla bundan en çok da türkiye etkileniyor.
medya, insanlarımızın düşünmesini kasten engelliyor. günübirlik eğlencelerle ve onlarca saçmalıklarla aklımızı doldurmamıza sebep oluyor. en önemlisi de, gerçekleri görmemize engel oluyor.
medya organları sayesinde insanlarımıza empoze edilen, "umutsuzluk" bilinci, insanlarımızı hayattan bezdirme noktasına kadar getirdi. diğer bir deyişle medya bugün için başarılı oldu.
"türkiye kötüye gidiyor, hükümet ülkeyi parsel parsel satıyor, işsizlik hatsafhada, açlık sınırı arttı" gibi onlarca haberin tek amacı, insanlarımızı gündelik hayat telaşı içinde gerçeklerden uzaklaştırmaktan başka birşey değildir.
bir ülkeyi süpergüç yapabilecek en önemli unsur, sahip olduğu gençliktir.
bu potansiyele sahip olduğumuza sanırım hepimiz hemfikiriz.
o halde, diğer konularda da başaramayacağımızı söylersek hata etmiş oluruz.
tahminler gösteriyor ki, türkiye'nin başına 2020'li yıllarda idealist bir başkan(buraya dikkat) sayesinde, atatürk'ün de bahsettiği "turan ülküsü" dediğimiz olayın gerçekleşmesini sağlayacak.
birçok türk devletini aynı çatı altında toplayabilecek olan türkiye, dünyadaki bütün dengeleri altüst edebilecek olmasından dolayı, göründüğü gibi pek de iyi olaylara sebep olmayacak.
diğer halkları etkisi altına alıp, o halklarının zenginliklerini sömürmek isteyen ülkeler, türkiye'nin bu birliği gerçekleştirmesinden -tahmin ettiğiniz gibi- rahatsız olacak ve belki de bazılarımızın "bir türlü gerçekleşmiyor" dediği 3. dünya savaşı, beklenildiği düzeyde, topla tüfekle
de gerçekleşecek.
türkiye'nin türk birliğini kurması, dünya tarihinde kanlı ama yeni bir sayfa açılmasına sebep olacaktır.