/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 801.
    0
    vay amkkk
    ···
  2. 802.
    0
    inanır mısınız okudum
    ···
  3. 803.
    0
    telekinezi(pgitakinezi)

    bu konuyu ele almadan önce, bilinen ilk 3 boyutu ve 4. boyut olan zaman kavrdıbını ele almamız gerekiyor. 3 boyutlu olarak algıladığımız nesnelerde, organlarımızın algı yeteneklerinin sınırlı olması nedeniyle, üzerinde doğrudan manyetik etki yaratabilmemiz oldukça zordur. manyetik etki, basit bir tabirle, 3 boyutlu bir nesneyi dokunmadan hareket ettirebilme yetisidir. sınırlı algılarımız, bize nesnelerin hareket edebilme veya hareket ettirebilme durumlarını gösterir. Bunu bir çeşit yanılma olarak kabul edebiliriz. Gerçekte hiçbir nesnenin hareket etme/hareket ettirebilme durumu yoktur. Zaman algımız, hareket yanılgımızı destekler. Bir nesneyi ileri ittiğimizde, aslında o nesneyi zaman boyutunda ilerletmiş oluruz. Evrende herşeyin belli bir zaman ölçütü vardır. ulaşım araçları, bu ölçütü 3 boyutlu bir ortamda kısaltabilme amacı taşır. bunun doğaldır ki diğer etkenleri de vardır. 100 kilometrelik mesafe gerektiren süreyi sadece otomobilin hızına bağlı olarak kısaltamayız. Yerçekimi ve atmosfer basıncı gibi faktörlerin varlığı da bu sürenin miktarını etkiler. Zaman algımız ve duyu organlarımızın sınırlı oluşu sayesinde, bütün nesneleri farklı yerlerdeymiş gibi algılarız. Oysa ki var olan ve var olabilecek herşey, tek bir noktadan ibarettir. Evren dediğimiz farklı boyutlara sahip olan bu yapı da saydığımız faktörlerin aksine bir noktadan ibarettir. Herşey iç içe geçmiş durumdadır ancak manyetik denge bu yapıyı barındıran faktörlerin birbirine etki etmeden varlığını sürdürmesini sağlayabilmiştir. Yolda hızla yürürken birine "çarptığımızda", bu bir çarpma olayı olmadığı gibi, tam aksine tek bir nokta olduğunu belirttiğimiz bir bütünün varlığını hissetme olayıdır. Bu olay boyutlardan tamamen bağımsız olsa da, içinde bulunduğumuz denge bize bu konuda "mesafe" kavrdıbını bir şans olarak öne sürer. Matematiğin çıkış noktası esasen bu kavramdır. Matematik, boyutlar arasındaki bu bağın mantıksal bir açıklamasıdır. Bu olaya kısaca "yokluktan var olma" denir. boyutların olmadığını varsaydığımız bir evrende, 0 = 1 durumu geçerlidir. evrende 11 boyutun olduğu gerçeğiyle birlikte, matematiğin her zaman geçerli olabileceği sonucuna varırız. boyutlar, duyu organlarımızın sınırlılığı ve zaman algımız olmazsa hayatta kalamayız. sahip olduğumuz herşey, manyetik dengenin de desteklediği elektriksel akımdan ibarettir. boyut ve zaman kavrdıbına kısaca değindiğimize göre, telekineziden bahsedelim.
    telekinezi, bilindiği gibi nesneleri dokunma veya kabul ettiğimiz herhangi bir etkiyi gerçekleştirmeden hareket ettirebilme yeteneğidir. bu hareket ettirme yeteneği, yukarda da bahsettiğimiz gibi, boyutlar ve yanılgılarımızla alakalıdır. nöronlar, gen diziliminin en önemli parçalarıdır ve evrendeki manyetik dengeyle senkron halinde olabilme yetisine sahiptir.
    bu olay, nöronların her birinin manyetik güce sahip olduğu anldıbına gelir. duyma, görme ve koklama gibi özelliklerimiz sayesinde, nöronları istediğimiz gibi kontrol edebiliriz. tabii ki nöronları kontrol etme isteğimiz de, yine beynimizin başka bir bölümünde var olan nöronlardan ileri gelir. nöronlar, sahip oldukları manyetizma sayesinde gamma dalgaları yayabilirler. gamma dalgaları, her insanın sahip olduğu gizli yeteneklerdendir ve çoğumuz bu yeteneği zaman zaman kullandığımızın farkında bile değilizdir. gamma dalgaları sayesinde, insanlar ve diğer canlılar arasında telepatik iletişim kurulabilir, ürettiğimiz dalga şiddetine göre, canlı cansız her varlığı bu manyetik düzen içerisinde kontrol edebiliriz. burada önemli olan, bu yeteneğimizin farkına varmak ve sonrasında da kontrol edebilmektir. pozitif bilim, telekineziyi halen inkar etme aşamasında. bunun sebebi telekinezinin asılsız olması değil, herkesin kullanabilmesini engellemektir. herkes bu tekniği kullanmak isterse ve aşama kaydederse, hepimizin tahmin ettiği gibi dünyada büyük kaoslar yaşanabilir. bu nedenle, telekinezi tekniğini farketmememiz ve farketsek de ilerletemememiz için her türlü önlem asırlar önce alınmış durumdadır. beslenme şeklimiz, kullandığımız ilaçlar, alkollü içkiler... her birinin içinde bu yeteneğimizi köreltecek yani beyinsel faaliyetlerimizi mümkün olduğunca düşük tutabilecek maddeler vardır. karbohidrat, belki de bu maddelerin en masum olanı. ekmek, patates ve makarna gibi besinlerin içinde bulunan karbohidrat'ın aşırı tüketimi, beynimizi hantallaştırır. basit bir tabirle, aptal insanlar haline geliriz. beynimizin hızlı çalışmasını istiyorsak, şekerli gıdalar ve düzenli bir şekilde balık tüketimine önem vermeliyiz. aynı zamanda, yeterli bir uyku da beynimizin çalışma hızını etkiler. ideal uyku süresi 6 saattir. telekinezi için konsantrasyon son derece önemlidir. öncelikle beslenme şeklimiz ve yeterli uyumamız gerekir.
    bunların olması, alt düzey bir telekinezi kullanıcısı için pek de gerekli sayılmayabilir. ancak, bu yeteneğinizi ilerletmek istiyorsanız, bahsedilen önerilere uzun vadede dikkat etmeniz gerekiyor.
    yukarda da bahsettiğimiz gibi, telekinezi herkesin sahip olduğu gizli bir yetenektir. zaman zaman istemdışı kullandığımız bu yeteneği kontrol etmemiz için, sabrederek çaba harcamalıyız. gün içinde birden aklınıza gelen bir arkadaşınızın o an sizi araması, telekinezinin en basit örneklerindendir. islam'da bahsedilen "nazar" konusu da bununla alakalıdır. yerel tabirle "göz değmesi" olarak söylenen bu durum tamamen gerçek ve tehlikelidir. beyninizi istemdışı ve kontrolsüz bir şekilde kullanarak birine baktığınızda, kalbinin durmasına ve dolayısıyla ölümüne sebep olabilirsiniz. bu olay milyonda bir ihtimal geçerlidir. hepimiz beynimizi o şekilde yoğun olarak kullanamayız. yeri gelmişken, nazar boncuğu ve nazar kavramlarının da eski mısır medeniyetlerinden "araklandığını" söyleyelim.
    bilinen en basit telekinezi yapma tekniği, iğne gibi sivri bir nesneyi sabitleyip, üzerine küçük bir kağıt parçasını dönebilecek şekilde yerleştirerek konsantre olabilme tekniğidir. bu tekniği yaparken gerekli ortamı oluşturduktan sonra sağlam bir dikkat yoğunluğuna ihtiyacınız var. bu arada, rüzgar ve nefes alıp verme etkisiyle kağıdın dönmesini engellemeyi unutmayın. sadece konsantre olarak o kağıdı döndürebilirsiniz. kağıda konsantre olurken, başka birşey düşünmemeye çalışın. bu evrede, kağıda bakarken kağıdın döndüğünü hayal edin. gamma dalgalarını gözleriniz sayesinde yönlendirebilirsiniz. ancak, bu dalgalar alnımızın ortası diye tabir ettiğimiz yere denk gelen beynimizin bir bölümünde üretilir. kağıdı elinizle döndürmek isteseniz, kağıdın hangi yerine dokunarak bunu yapardınız? bu düşünceyi aklınızdan geçirirken kağıdın ufak bir kıpırdamaya uğradığını göreceksiniz. ancak, dediğimiz gibi bu olay sadece küçük bir kıpırdamaya sebep olacak, yani kağıdı döndürmeye yetmeyecektir. peki bu durumda ne yapmamız gerekiyor? telekinezide olumlu bir sonuç için, iki boyutlu düşünmelisiniz. yani, "kağıdın neresine dokunurdunuz?" sorusunun cevabı aklınızdayken, kağıdın başka bir yerine bakmanız gerekir. bu sayede kağıdı düşük bir hızda döndürebilirsiniz. bu olaydan sonuç almak için, aralıksız 40 dakika bu yoğunluğu sürdürmeye çalışmalısınız. bu tekniği her gün aynı saatlerde ve 40 dakika boyunca gerçekleştirdiğinizde, telekinezide farklı aşamalara geçebilirsiniz. ancak bu aşamalara geçme olayı yıllarınızı alacaktır. ve bahsettiğimiz gibi, telekinezi sabır ve azim işidir. telekinezi yapacağınız odada yeterli oksijenin bulunmasına özen gösterin. mümkünse bu tekniği öğleden önce deneyin. insan beyninin en hızlı çalıştığı saatlerin genellikle sabah ve öğleden önceki saatler olduğu tespit edilmiştir.
    telekineziyi ilk denemede gerçekleştiremeyebilirsiniz.
    bunun muhtemel sebepleri: dikkat incinlığı, dengesiz veya yetersiz beslenme, yetersiz uyku, yorgunluk, öfke, umutsuzluk...
    kağıdın döneceğine inanmıyorsanız döndüremezsiniz. burada yapmış olduğum bilimsel izahı okuduğunuzda bu tür umutsuzluğun kalmayacağına inanıyorum.
    telekinezinin ileri aşamalarında yapılabilecek bazı işler: sigara yakmak, yağmur altında ıslanmamak, kaşık vb. nesneleri bükmek, insanları kontrol etmek...

    örnek video:
    http://www.youtube.com/wa...MJgOQ&feature=related

    yukardaki açılmazsa:
    http://tinyurl.com/3bcsnkq

    etrafta dolaşan bir sürü sahte telekinezi videosu var. o videolara itibar etmeyin. zaten izlediğinizde sahte olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. linkini verdiğim video, sahte videolardan değildir.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 804.
    0
    okumadım
    ···
  5. 805.
    0
    @682 okumaz bu çocuk
    ···
  6. 806.
    0
    şuanki son konu telekinezi konusudur.
    i s a başlığına bakarak diğer konuları veya indeksi görebilirsiniz.
    ···
  7. 807.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  8. 808.
    0
    OKURSAM gibiN BENi
    ···
  9. 809.
    0
    upupupupup
    ···
  10. 810.
    0
    @689 kralsın
    ···
  11. 811.
    0
    Okumadım ama haklısın
    ···
  12. 812.
    0
    reserved ama kolpa
    ···
  13. 813.
    0
    @1 verdim şukunu panpa
    ···
  14. 814.
    0
    görünmeyen varlıklar

    Bütün dinlerde bahsedilen ama bugüne kadar kanıtlanamayan ancak insanlığın büyük bir kısmını inanmaya mecbur hissettiren kavramların gerçekten varolma ihtimali, zaman içinde çoğumuzun aklını karıştıran muammalardan biri haline gelmeyi başarmıştır. peki, kimsenin görmediği ama varlığından bahsedilen, hatta varlığına inanılan kavramlar gerçekten var mıydı? Bildiğimiz üzere insan beyni her ne kadar tasarlama ve karar verme gücüne sahip olsa da, aslında oldukça sınırlı bir kabiliyetle varlığını devam ettirir. Aynı şekilde, sahip olduğumuz organlarımızın da belli bir sınırı vardır. 1km. uzaklıktaki bir nesneyi göremeyiz, uzaklarda yankılanan sesleri duyamayız. Bilim bu olaya "duyum eşiği" gibi tanımlar vermiştir. uzaklıkla birlikte, aşırı ayrıntılı görüntüleri de algılamamız imkansızdır. önceki konularda bahsettiğimiz gibi, insan gözünün görme yeteneği yaklaşık 750 megapixel gibi teknolojik bir değerin karşılığına sahiptir. 751 megapixellik bir görüntüyü, görebilme yeteneğimiz olsa bile, beynimiz bunu algılayamayacaktır. Çünkü, gözlerimizden beynimize ulaşan sinirler bu kadar ayrıntılı bir görüntüyü beyne iletmekte yetersiz kalacaktır. Yine önceki konularda değindiğimiz zaman ve boyut kavramlarıyla bu durumu değerlendirirsek, beklenmedik bir sonuçla karşılaşırız. Şöyle ki, zaman boyutu ve sonraki boyutları organlarımızla algılamamız için tanrısal bir güce ihtiyacımız vardır. Etrafta gördüğümüzden farklı bir renk, koku veya ses hayal edemeyiz. islam ve diğer dinlerde bahsedilen cin, iblis, ruh gibi kavramlar, biz sınırlı insanların anlaması ve kabullenmesi oldukça zor kavramlardır. islam ve diğer dinlerin hepsi, bu kavramların varlığına kayıtsız şartsız inanmayı dikte eder. Dinin varlığını sürdürebilmesi için sorgulanamazlık ve kanıtlanamazlık özelliklerine ihtiyacı vardır. Tüm dinler, insanlığa yanlışlığını kanıtlanamayacak şeyler öne sürerek, kendi hükümlerini kabul ettirirler. Bu varlıkların gerçekliği konsunda birçok ihtimal vardır ancak, yaşamak için sinirsel bağlara ve organlara ihtiyaç duyduğumuz dünyada, bir kavramın bizim için "gerçek" sayılabilmesi için, normal şartlarda sahip olduğumuz organlarla o kavramın var olduğunu hissetmemiz gerekir. Cin, ruh, peri, melek, ahiret, cennet, cehennem gibi kavramlar, yüzlerce yıl önce, devlet anlayışının gelişmediği, dolayısıyla insanlığın güvende olmadığı dönemlerde ortaya çıkmış hayali tasvirlerdir. Güvensizliğin ve suç oranının yüksek olduğu bir ortamda hayat düzenini sağlamak için yapılacak tek şey de şüphesiz buydu. Din, insan pgibolojisini insana doğrultan bir tür silahtır. insanın kendi kendine vazgeçme zorunluluğunu insana hatırlatır. Sorgulanamazlık ve kanıtlanamazlık ilkeleriyle de varlığını devam ettirir. Konunun buraya kadar olan kısmında, bilinen dinlerde tasvir edilen karakterlerin gerçekliğinden bahsettik. Bu bahsimiz, dinlerde bahsedilen "hayali" varlıkların, gerçekte olmadığı anldıbına gelmiyor. Biz sadece bu kavramların dinlerde bahsedildiği gibi olmadığından söz ediyoruz. Duyu organlarımızın sınırlı oluşu, göremediğimiz kavramların gerçekte var olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. "yokluğun delili, delilin yokluğu değildir." sözünde anlatıldığı gibi, görme kabiliyeti sınırlı gözlerimizle bu tür kavramları ne yazık ki göremeyiz. duyma kabiliyeti sınırlı kulaklarımızla da bu tür kavramların seslerini duyamayız. Bu varlıklar paralel evrende, zihnimizin algılayamayacağı bir sistem içinde varlıklarını sürdürürler. onları görebilmek için, gen dizilimimizi belki de tamamen değiştirmemiz gerekebilir. Onlar bizi çarpamaz, tahmin ettiğiniz gibi, onların bizi algılayabilme olanağı da yoktur. Ancak, evrende bir tür "bug" olarak kabul edebileceğimiz ve çoğumuza paradoks olarak gelebilen açıklar sayesinde, bu varlıklarla zaman zaman iletişim kurulabilir. Sözkonusu "bug"lar, orijinal bir necronomicon'da ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Fakat, bu kitabı sıradan insanların okuması asırlar önce ruhani bir lider(adını hatırlayamadım) tarafından yasaklanmıştır. Necronomicon, çölde yaşayan mısır'lı bir arap tarafından kaleme alınmış bir kitaptır. dikkat ederseniz, piramitler gibi açıklanamayan birçok enteresan olayların olduğu mısır'da böyle bir kitabın ortaya çıkması da sanırım anormal sayılmaz. Kitabın orijinal dili arapça'dır. içeriği itibariyle normal zekalı bir insanın bu kitabı okuması, akıl sağlığını kaybetmeyi göze alması anldıbına gelir. necronomicon, anlaşıldığı gibi ingilizce bir tabir olup, anlamı "ölüler kitabı"dır. bu kitabın okunması yasaklanmıştır çünkü, sıradan insanların akıl sağlığının korunması amaçlanmıştır. Necronomicon şuan bir avrupa ülkesinin müzesinde, ziyaretçilerin sadece bu kitabın kapağını görebileceği şekilde gösterimde tutuluyor. Yeterli saygınlığınız ve paranız varsa, birkaç sayfasına da göz atabilirsiniz. Bütün bunlarla birlikte, müzede gösterime sunulan kitap, ibranice yazılmış bir kitaptır. Yani, orijinalinin kopyasıdır. Dolayısıyla içeriğinin değiştirilmiş olabileceği, hatta sahte bir necromonicon olabileceği bile söyleniyor. Farklı boyutta varlığını sürdüren kavramlarla iletişim, kalp sağlığınız ve pgibolojik durumunuz için oldukça ciddi bir karar gerektirir. Bu olay, yaz tatilinde sıkılan canınızı eğlendirmek için birkaç arkadaşınızla yaptığınız saçma cin çağırma ayinlerinden olmadığı gibi, sonuçları da hayatınızın geri kalanını mahvedebilecek kadar büyüktür. necronomicon'un diğer kopyaları, aynı ruhani lider tarafından toplatılıp yakılmıştır. bu ilginç kitaptan önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı bahsedeceğiz.

    özet: evrende, gözümüzle göremediğimiz varlıklar da vardır. ancak bu varlıklar, dinlerde tasvir edildiği gibi değildir. diğer bir ihtimal de, bu varlıkların bizim farklı boyutlardaki yansımamız olabileceği yönündedir.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 815.
    0
    etkileyici.
    ···
  16. 816.
    0
    i s a başlığı güncellendi.
    ···
  17. 817.
    0
    rezerved bi ara okurum
    ···
  18. 818.
    0
    Özet geç yarram
    ···
  19. 819.
    0
    ben bunu kesin okurum
    ···
  20. 820.
    0
    bikaç gün içinde uzaylı istilasından bahsedicem beyler. rezervleri alın

    edit:
    işlencek konular:

    uzaylı istilası

    telepati
    ···