Gökyüzünde melekler "insanoğlu Allaha şirk koşmasına rağmen neden bizden değerli?" diye Allah'a sıkça sorar olmuşlar. En şiddetli itirazı da Harut ve Marut isimli iki melek ediyormuş. Allah demiş ki "Ben insanlara nefs verdim. Size vermediğim için bana bu kadar sadıksınız. Size de verseydim bi çoğunuz günah işleyecekti. Aranızdan iki melek seçin onlara insanoğluna verdiğim nefisten vericem, bakalım günah işlememeye dayanabilecekler mi?" demiş! Onlar da en çok itiraz eden melekler Harut ve Marut'u seçmişler. Allah ta onları insan kılığına sokup ruhlarına nefis eklemiş ve dünyaya indirmiş.

Bu iki melek günah işlememek adına çok dikkatli olalım diye aralarında konuşup gezerken bir evin önünde afet mi afet, ciksi mi ciksi, gözler Türkan Şoray, kalçalar Jennifer Lopez, dudaklar Monica Bellucci bir kadına rasgelmişler ve hemen yanına koşmuşlar. Nefisleri o kadar güçlüymüş ki ikisi de kadınla yatmak istiyormuş. Birden farkına varıp "zina günah değil miydi bununla yatarsak günah işleriz" diye konuşmuşlar ve hemen geri dönmüşler.

Beyler hikaye biraz uzun iki üç parta biter, ibretlik bir hikaye anlatacaklarım, şukularınızı ekgib etmeyin.

Edit : Hikayeyi prim kasmadan sizin için hemen yazıp bitirdim beyler. Lütfen okuyup bitirince bu hayatta işlediğiniz en az bir günahınızı itiraf edip yazın. Bakalım inci aleminde günahkarlar ne yapmış. Hikayenin sonunda ben de bi tane itiraf edicem..

Edit 2: Kimse de günahlarını itiraf etmemiş amk, ya hepiniz günahsızsınız yada çok feci şeyler yaptınız kerkenezler sizi (:

Fakat kadın arkadan seslenmiş "eğer benimle birlikte olmak isterseniz ikinizi birden içime sığdırırım" demiş. iki melek gerisin geriye öyle bir dönmüş koşmuşlar ki, topukları zütlerine vuruyormuş. Kapıya vardıklarında artık bir günah sahibi olduklarının farkında olsalar da umurlarında değilmiş. Kadın "fakat sizinle yatmam için biraz içki içmemiz lazım, hem daha rahat oluruz, gevşeriz ve çılgınlar gibi sevişiriz" demiş. Melekler istişare etmiş, "eğer içki içersek Allahın yasakladığı bişey daha yapıp günah işleriz, ama bu kadına da değer amk" diyerek kabul edip içeri girmişler ve başlamışlar şaraplarını yudumlamaya.. ikinci günahlarını da yüklenmişler sırtlarına.. Ulan karı milleti her yerde aynı tehlikeli amk işte.. Aslında karı milletinin de suçu yok, erkek milletinin 250 gram amın karşısında bu kadar aciz olabilmesi çok tuhaf..

Aradan biraz zaman geçmiş, kafalar çakırkeyif olunca kadın soyunmaya başlamış, Harut ve Marut ta gömleklerini çıkarmaya başlamışlar, tam o sırada kapı açılmış ve bir köylü adam belirmiş kapıda. "Tüüü.. Ayıp ulan ayıp, gündüz vakti nikahsız bir kadınla iki erkek, bu yaptığınız hem günah hem ahlaksızlık, elalem duysa ne der hiç düşünmediniz mi lan" der ve kapıyı çarpar çıkar. Kadın hemen meleklere döner "andolsun ki bu adam köye varır varmaz bizim dedikodumuzu yapar, köylünün içine çıkacak yüzümüz kalmaz, eğer adamı köye varmadan yakalayıp öldürürseniz, bunu öğrenen başka kimse olmamış olur ve sabaha kadar kendimi size teslim ederim, bana istediğiniz pozisyonları uygularsınız" demiş. iki melek önce irkilmiş sonra istişare etmişler. "Ulan adam öldürmek en büyük günahlardan, biz bunu öldürürsek Allah hayatta affetmez bizi, ama öte yandan tüm köye rezil olmak ta var, şerefimiz iki paralık olur, hem bu taş gibi hatun sabaha kadar bizim olacak" diye ağızlarının suyu aka aka adamın peşinden fırlar, onu yakalar ve öldürürler. Artık üçüncü günahı da işlemişlerdir..

Geriye dönerken "artık bu kadınla aramıza hiç kimse giremez" diye gülüşmeye başlamışlar. Günahmış, Allahmış hiç bişey umurlarında bile değilmiş. Tek istedikleri kalkmış giblerini indirmekmiş, bunun için adam bile öldürmeye razı gelmişler. Geriye dönüp kapıyı açtıklarında ortada kadından eser yokmuş. Birden üzerlerindeki elbiseler kendiliğinden çıkıvermiş, ve çırılçıplak kalmışlar. Gaybten gelen ses "yaa ben size ne demiştim, eğer sizin de nefsiniz olsaydı siz de günaha hayır demezdiniz, bu yüzden insanoğlunun günahtan uzak duranı meleklerden değerlidir benim için. Şimdi gelelim cezanıza. Cezanızı bu dünyada mı çekmek istersiniz yoksa ahirete mi bırakalım" demiş. ikisi yine istişare etmişler hemen. "Eğer ceza ahirete kalırsa ömrübillah bitmez, sonsuza kadar sürer, ama bu dünya gelip geçici, iyisi mi biz cezamızı bu dünyada çekelim" demişler Allaha. Tam o anda Allah bunları bir mağaraya atmış ve ikisini de ayaklarından tavana asılı bir şekilde çırılçıplak bırakmış ve "Size son bir görev vericem, insanoğlunun en günahkar olanlarından büyücüler size gelir de herhangi bir büyüyü nasıl yapacaklarını sorarlarsa onlara anlatacak ve öğreteceksiniz. Ancak öğretmeden önce onlara bunun kesinlikle günah olduğunu, bunu yaparlarsa cenneti unutmalarını ve cehenneme hazırlıklı olmalarını söyleyeceksiniz" demiş. iki melek te kabul etmişler.

Rivayete göre yüzyıllardır o mağarada baş aşağı asılı duran bu iki melek, ancak büyü işinde çok ileri dereceye gelebilmiş ve o mağarayı bulabilmiş insanlara görünebilirlermiş. O mağarayı cinlerin yardımı olmadan bulmak ise imkansızmış. Ve Harut ile Marut kendilerinden en gizli, en kötü, en imkansız büyüyü bile öğrenmek isteyenlere öğretirlermiş. Tabiki de Allahın onlara verdiği görevi yerine getirerek, yani onları öğrenirlerse ve uygularlarsa başlarına ne geleceğine dair uyararak.

Bu duruma erişmiş bir büyücünün anlattıkları ise şöyledir.

" Büyü işinde çok iyiydim. Çok ileri mertebeye gelmiştim ve bu yeteneğimi hem para amaçlı hem de kendi çıkarlarım için sık sık kullanırdım. Emrimde bir cinim bile vardı. Bir gün bir adam geldi ve bana iki ülke arasında savaş çıkarmam için büyü yapmamı söyledi, eğer bunu yaparsam beni ömür boyu zenginlik içinde yaşatacak ve ihya edecekti. Kabul ettim ve emrimdeki cine danıştım. O da bana bu büyüyü ancak Harut ve Marut'tan öğrenebileceğimi istersem beni oraya zütürebileceğini söyledi. Kabul ettim ve yola çıktık. Çok uzun günler yol aldıktan sonra Şam yakınlarında bir köyün dışında kalan dağlık bir alanda bir mağaranın önüne geldik. içeri girmek için mağara önünü çalılıklardan temizlerken içeriden kimdir o gelen diye bir ses duydum. Kendimi tanıttım ve amacımı söyledim. içeri buyur ettiler ve girer girmez ozamana kadar ne cinden ne insandan korkmayan ben korkudan titremeye başladım. iki çırılçıplak yaratık, insana benzeyen ama insan gibi olmayan gözleri kan çanağına dönmüş, ayaklarından baş aşağı mağaranın tavanına asılmış iki varlık kaşımdaydı. Ne öğrenmek istiyorsun dediler. Anlattım. Beni uyardılar, bu bilginin ve uygulamanın sonu büyük bir azap, sonsuz cehennemdir, yine de öğrenmek ister misin dediler. Evet dedim isterim. Ve bana en ince ayrıntısına kadar anlattılar, gökyüzünde ayın hangi pozisyonda olacağından tut yapacağım ritüellere kadar herşeyi anlattılar bir bir. Ve oradan arkama bakmadan kaçarcasına çıktım."

Bu hikayeyi neden anlattım peki? Çünkü akşama kadar birbirinizi aşağılıyorsunuz, analarınıza küfrediyorsunuz, kuzenlerinizi gibtiğinizi söyleyerek yalan da olsa günahlarına giriyorsunuz, o kürt, bu Rizeli, şu Adanalı, bu solcu, öteki sağcı diye birbirinize olmadık hakaretler edip hakir görüyorsunuz. Yapmayın dostlar. Bu dünya gelip geçici. Öldükten sonra arkadan size küfredilip beddua edilmesini değil, sizi övüp ruhunuza dua etmelerini sağlayın. Bu kıssadan hisseyi okuyun ve nefsinize hakim olun, günahtan, haramdan, insanlığa kötü şeyler yapmaktan uzak durun arkadaşlar. Ne çok yobaz bir pislik olun, ne de amı zütü dağıtmış hiç kimseye saygısı olmayan dinsiz bir korkusuz.. Hepsi bu!!

Şimdi gelelim itiraf kısmına. ilk günahımı daha 6 yaşındayken bakkalın manav kısmından elma ve muz çalarak işledim. Arkadaşlarla çok eğlenceli geliyordu. Bedava yemek çok iyiydi ve heyecanlıydı.

Up up up up