0
INSAN'I HAYVAN'DAN AYIRAN FARK!...
Insan, birçok bakimdan baska hayvânlara, hattâ bazi sifatlari bitkilere ve cansiz maddelere benzer ise de, insani hayvândan ayiran, belli husûsî insanlik sifatlari vardir. Insana insanlik serefi, bu özelliklerinden gelmektedir. Bu özellik, rûhun idrâk yani kavrama, düsünme kuvvetidir. Iyi huylari kötülerinden, iyi isleri fenâlarindan ayiran, bu kuvvettir. Allahü teâlâ, bu özelligi insana verdi ki, bununla yaratanini anlasin. Kalb ve rûh, bu kuvveti ile, yerleri, gökleri inceleyerek, Allahü teâlânin varligini ve yüksek sifatlarini anlar. Sonra, emirlerine ve yasaklarina, yanî Islâmiyyete uyarak dünyâ ve âhiret saâdetine kavusur, felâketlerden kurtulur. Zâriyât sûresinin 56. âyetinde meâlen;
(Insanlari ve cinni, bana ibâdet etmeleri için yarattim) buyuruldu.
Bu âyet-i kerîmedeki (Ibâdet etmeleri için) ifâdesi, (Beni tanimalari için) demektir. Yanî Allahü teâlâyi tanimak, inanmak için yaratildik.
BUNLAR SEREF SAYILSAYDI...
Insanlarin hayvanlara benzeyen taraflari, sehvânî ve gadab kuvvetleridir. Bunun ikisi de, insan rûhu için kiymetli degildir. Bu kuvvetler, hayvânlarda da vardir. Hattâ hayvânlarda, insândan dahâ kuvvetlidir. Meselâ, öküz ve esek insandan dahâ fazla yer ve içer. Arslan, manda ve fil, insandan dahâ kuvvetlidir. Kurt ve kaplan, insandan dahâ çok dögüsür, parçalar. Fâre, kedi, köpek, karanlikta da görür, uzaktan, çabuk koku alirlar. Bütün bu kuvvetler, insan için seref olamaz. Bunlar, seref sayilsaydi, isimleri geçen hayvânlar, insandan dahâ serefli, dahâ üstün olurlardi.
Allahü teâlâ, insana, diger varliklardan farkli olarak rûhun yani sira, akil ve nefis kuvvetleri de vermistir. Insan, aklina tâbi olursa, dogruyu, yaratanina giden yolu bulur. Nefsine tâbi olursa, hayvandan da asagi olur. Cebrâîl aleyhisselâm, akli, hayâyi ve îmâni Âdem aleyhisselâma getirdi ve;
-Yâ Âdem! Allahü teâlâ selâm eder, sana getirdigim su üç hediyyenin birini kabûl etsin dedi buyurur. Âdem aleyhisselâm akli kabûl edince, Cebrâîl aleyhisselâm, îmân ile hayâya;
-Siz gidin buyurur. Îmân;
-Allahü teâlâ bana, akil nerede ise, sen de orada ol diye emretti der. Ondan sonra hayâ da ayni sekilde, Allahü teâlâ tarafindan emrolundugunu beyân ederek, her ikisi de, akil ile berâber Âdem aleyhisselâmda kalirlar. Bu sebeple Allahü teâlâ, kime akil verirse, hayâ ile îmân da onunla berâberdir.
Akli olan, Allahü teâlâya îmân eder. Îmân eden de hayâ sahibi ve edebli olur. Edebi olan da, her seye kavusur. Süfyân-i Sevrî hazretleri;
"Edeb ögrenilmeden ilim ögrenilmez" buyurmustur. Edeb, güzel hallere, huylara sâhib olmak ve utanilacak hareketlerden sakinmak, her hususta haddini bilip, siniri gözetmek hâlidir. Imâm-i Rabbânî hazretleri;
"Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavusamaz" buyurmustur. Bahâeddîn-i Buhârî hazretleri bir sohbetlerinde buyurur ki:
"Bizim yolumuzdakilerin su edebi gözetmesi gerekir:
Birincisi; Allahü teâlâya karsi edeptir. Yâni zâhiri ve bâtini ile tamâmen kulluk içinde olmali. Allahü teâlânin bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarindan sakinmasi ve Allahü teâlâdan baska her seyi terk etmesidir.
Ikincisi; Resûlullah efendimize karsi edeptir. Bu da is ve hâllerde O'na uymaktir.
Üçüncüsü; hocasina karsi edeptir. Cünkü kendisinin Peygamber efendimize uymasina, hocasi vâsita olmustur. Bu bakimdan, hocasini hiçbir zaman unutmamalidir."
ILIM VE IDRAK KUVVETI...
Insanin kalbine, rûhuna, ahlâkina kiymet verilmezse, insanin hayvândan farki olmaz. Hattâ hayvânlardan asagi olur. Insani hayvândan ayiran özellik, ilim ve idrâk kuvvetidir. Sems-i Tebrîzî hazretleri;
"Âdemoglunun edebden nasîbi yok ise insan degildir. Âdemoglu ile hayvan arasindaki fark budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânin kelâminin mânâsi, âyet âyet edebden ibârettir" buyurmustur.
Netice olarak insani hayvandan ayiran fark, edeptir. Edep hududa, sinirlara riâyet etmek, o siniri, asmamak, tasmamaktir. En büyük edep ise, ilahi hududu muhafaza etmek, gözetmektir.
Tümünü Göster