insanları nasıl etkiledim

genel olarak, karşıdaki kişiye duygular beslediğinizden dolayı ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz.
utanılacak bir şey yok beyler, bazen bende de oluyor bunlar.
ama bu utanmayı aşmanız gerekli.
ilk olarak utanma sebeplerinizi kendimden yola çıkarak listeleyeyim.

-ona değer verip kaybetmekten korkuyorsunuz.
-hareketlerinizin zoruna gideceğini sanıyorsunuz.
-yaşdıbınızdaki en değerli kişi olarak görüyorsunuz.
-enerji dengeleme olayından haberiniz yok, direkt enerjiyle karşılaşınca ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. (ağh parmaklarım koptu)
-her gün düzenli olarak, genelde her postada onu düşünerek boşalıyorsunuz.
-insanın biyolojik bir ihtiyacı olan cinsel birleşmeden (genel tabirle gibişmeden) korkuyorsunuz.

Bunların birkaçı bende olmasa da, sizde olduğu için yazdım...
birinci sorundan başlayalım.

---ona değer verip kaybetmekten korkuyorsunuz---
evet, bu genel sorun.
ben de değer veririm insanlara, hatta bazılarını kaybetmekten ben bile korkarım...
çünkü ben de insanım.
doğal bir şey bu, insanın duygular beslemesi falan.
ama beyler, duygu beslemeniz gereken son şey başka bir insandır.
gidin, yaradan'a aşık olun...
gönlünüzü maneviyatla besleyin.
ha gidip de hizbullah'a cemaate katılın demiyorum; bir aşk besleyecekseniz Allah'a yönelin diyorum.
Aranızda ateistler vardır, orasına karışamam; Allah ile aralarındaki mevzu...
Onlar da kendi benliklerine tapsın dıbına koyayım.
Duygularınıza hakim olun, beklentilerinize uygun olan kişilere göre besleyin onları.
zaten ilk başta duygulara hakim olursanız, olumlu dönüt alacaksınız ve duygu beslemenizde bir engel kalmayacaktır.

niye sustunuz lan ?

diğerlerini yok yazıyorum...

biraz işim var, başlayacağım.

hesabı ayarladım, başlıkla ilgili gelişmeleri ve anlamanızı kolaylaştıracak zihin açıcı yazılar ile oradan hallederiz.
başlığa aynen devam edeceğim, şüpheniz olmasın...

hepinize iyi geceler, yarın görüşmek dileğiyle.

Bu nasıl bir taşınma ?

buradaki yardım isteyen herkese, istisnasız herkese yardım edeceğim.
yaptığım araştırmaların, deneylerin sonucuna bakarak da bir yandan da diğerlerini yıkacağım...
ister özenti deyin, ister yannan.
Hiçbiri gibimde değil, kaybeden kaybediyor.
Öyle bir yazıyorum ki, koyunlaştırılmış hanzolar ağıma takılıp bana atar yapıyor...
Diğer yandan da yardıma muhtaç olanlar teker teker geliyor.
içimdeki iyilikle kötülük arasındaki o ince çizgideyim...
Tavırlarınıza göre kutuba çekiyorum kendimi, ama sabrım az kaldı.
Evet, son kaldığım yerden devam ediyorum.

duygu kontrolü demişim en son.
evet beyler, yavaş yavaş konumuza giriş yapıyoruz...
beden dilinizi en iyi kullanım seviyesine çekeceğimden şüpheniz olmasın.
bu başlığı bitirdikten sonra 2. bir başlıkla terimleri size aktaracağım.
muhalefet olan hanzolar muhalefet olarak vakit kaybetmeye devam etsin; biz diğerleriyle ilerlerken geriden bakacaklar çünkü.

---hareketlerinizin zoruna gideceğini sanıyorsunuz---
hemen hemen her insan, "toplumsallaştırılma" adı altında bazı yeteneklerini kaybetmiştir.
bu yetenekler nelerdir değildir diye tartışmayacağız fakat en çok işinize yarayacak olan "özgüven"i ve "bilgelik" yeteneğinizi kaybettiniz...
Evet, her insan bir bilgedir.
Zihninde evrendeki her şey mevcuttur, her şeyi bilir fakat toplumsallaşma ayağı hepsini köreltmiştir.
Kendinin farkına varabilenler ise şu an toplumdan dışlanmıştır genellikle...
Bir hareketiniz tuhaf diye toplumdan dışlanmaktan korkmayın.
Farklı olan her zaman dikkat çeker ve "dışlama" olayı sadece sizi aynılaştırma çabasıdır...
Aslında her hareketimiz, görselleştirme metodlarımız bizim özümüzden gelen etmenlerdir.
insan kendi yeteneklerini kullanmaya başladıkça, hem çekici olur; özgüveni tavan yapar ve bir şey yapmaktan çekinmez.
Eğer özgüveninizde ekgiblik hissederseniz, aklınıza beni getirin.
Neden ben ?
Bakın, beni "sıradan"ların arasına çekmek için yapmadıkları şaklabanlık kalmıyor.
kimisi özenti, kimisi çakma, kimisi ise farklı bir şey diyor.
Ben ne yapıyorum ?
"O işin reklam kısmı" diyerek tebessüm ediyorum ve geçiyorum.
Değişen ne oluyor ?
Bildiklerim mi ?
Yaşantım mı ?
Karakterim mi ?
Hiçbiri değil, değişen tek şey dinleyici kitlesi oluyor.

insanlar hilelerle doludur.
gelin size bir örnekle anlatayım bunu...

sevgilinizle ya da sevdiğiniz kızla konuşuyorsunuz diyelim.
kendinizi öyle böyle kasıyorsunuz ki, dışarıdan bakan biri sıkıştığınızı düşünüyor.
fakat kafanızdaki tek şey "acaba nasıl daha karizmatik görünürüm" sorusudur.
Bir soru, hareketlerinizi nasıl da değiştiriyor ?
Karşıdaki kişi size çok mutlu görünüyor olabilir.
Sizden memnunmuş gibi görebilir...
Ama unutmayacağınız kural 1: "insanlar kasıntıları sevmezler."
Sadece bir yanıltıcı hamledir bu mutluluk belirtileri.
Kafalarında dönen şeyler ise şudur: "Bu dıbına koyduğumun kasıntısından bir kurtulsaydım... "
Fark ederseniz, kadınlarla konuşurken hızlı bir şekilde dudaklarını ıslatıp hafif ısırırlar.
Bazı sözde uzmanlar bunu "tahriq oldu panpa, üstüne atla kamasutra gib" olarak tanımlasa da, olay bambaşkadır.
Başlarda bahsettiğim mikroifade olayı...
Bu mikro ifade bilinçaltına ulaştığında, karşıdaki kişi istemsizce (tamamen istemsizce) konu değiştirme ihtiyacı hisseder.
Bu da kadınların içgüdüsel bir yeteneğidir; hiç haberiniz olmadan sizi yönetirler.
Başta poligraf, mikro ifade olaylarını anlatmamın sebepleri de buydu...
Kadınlar bir poligraf gibidir ve her hareketinizden yalan söyleyip söylemediğinizi anlarlar.

parçalar nasıl da birleşiyor değil mi beyler ?
Kafanızdaki soru işaretleri hemen kayboluyor bazen, değil mi ?
Her konuşmamda, konferansta ilk başta saçma sanılan ama aslında konunun içinden bazı kesitleri aktarırım.
Kişilerin kafası karışır, anlamak için daha da yoğunlaşırlar.
Bu da insanların içindeki merak hissini uyandırır ve daha dikkatli dinlerler.
Zekası yetmeyen kişiler genel olarak pes eder ama içten içe merak eder ne olduğunu...
Bu şekilde dinleyici kitlesini sabit tutmuş olurum.
Zeki ama çalışmıyor kategorisindeki kişiler dinliyormuş gibi görünür fakat kafası başka yerdedir.
Zekiler ve einstein'a meyilli kişiler ise hem soru sorar, merağını giderir ve bilgisini alır...
Ama karşıdaki kişinin dinlediğinden emin olabilirsiniz, çünkü merak hissi onlara dinlemeyi emreder.

Birkaç kişi yaşam belirtisi gösterirse, "yaşdıbınızdaki en değerli kişi olarak görüyorsunuz" altbaşlığına geçeceğim.

akşam buradayım, toparlanın.

Kimse yok hala görünürde.
Pm'deki arkadaş, müsaitim anlatırım şimdi sana.

bu gece tek konu işleyip gideceğim, gerisi umrumda değil.
madem başlığı takmazsınız, ben de sizi takmıyorum.
hadi bakalım..

---yaşdıbınızdaki en değerli kişi olarak görüyorsunuz---
gayet normal.
çünkü şu ana kadarki ömrünüze tam anlamıyla iyi diyebileceğiniz bir kadın girmedi...
genel olarak kezban ortamlarında yetiştik, mavralarla büyüttüler bizi.
suratı sivilcelerle dolu, göbeği bağımsızlığını ilan etmiş kızları genel olarak en iyi olarak gördük.
hatta bıyığı olanları bile kendimize yakıştırdık...
Beyler, dürüst olun şimdi; sınıfınızın veya ortdıbınızın en mi en çirkin kızını bile "aslında iyi gibilir haa" diye düşündünüz.
Yakın zamanda bir başlık gördüm buralarda ama adını unuttum.
haah hatırladım, avrupayı gelişmiş yapan şeyin ciks özgürlüğü olduğunu anlatıyordu burada birisi.
Sonuna kadar da haklı...
Cinsel dürtülerinizi serbest bırakıp biyolojik olarak doyarsanız, ciks ihtiyacı hissetmez ve başkalarına bağlanmazsınız.
Ama gerek dini faktörler, gerekse toplumsal etmenler size hayal kurarak osbir çekmeye zorluyor.
Farklı tenlerin birbirine değmediği her bir cinsel aktivite tamamen kurgusaldır ve bilinçaltında ağır sonuçlar çıkartabilir...
Şimdiki beyni ile testislerinin yeri değişmiş abazanları düşünebilirsiniz.
Türklerin bütün cinsel ihtiyaçları bastırılıp köleleştirildikten sonra bir kişiye bağlanması da kolay olur.
Bu poligraf gibi olan kadınlar ise işi bildiği için gösterip de vermeme taktiğini uygular...
Tek yapmanız gereken osbiri bırakıp kafanızı çalıştırmaya başlamak olacak.

hayatınızda daha hiçbir şey görmediğinizi kanıtlayabilirim fakat uğraşacak vaktim yok.
ama bu bir gerçek beyler.
hayatınızda "mükemmel" diye tabir ettiğiniz şeyler, neredeyse kötünün mükemmelidir...
bu engelleri aşarsanız, bu sorununuza da çözüm bulabilirsiniz.

bugün bu başlıkta son bulunuşumdur, hiçbirinize hiçbir şey anlatmıyorum.
madem sözde bilgiç havalarına girersiniz, ben de hiçbirinize yardım etmiyorum.
pm'den ulaşan 2 kişi var, hepinize bedel...
şu akşam da burada durduysam, onların yüzündendir.
bastırılmış duygularla dolu hayatınıza devam edin.
"boşalmalıq caps" başlıklarında gezmeye devam edin.
beden diliymiş, öz kişilikmiş; hiçbiri gibinizde olmasın gavurun tohumları sizi.
hayatınız boyunca başkalarının zütünü yalayarak gelebileceğiniz yere kadar gelin.
Ben size yukarıdan el sallıyor olacağım.

Başlığı açtım açalı size söylememek için kendimi zor tuttuğum şeyler var.
En başından beri bana muhalefet olanlar, en başta kaybetti zaten...
diğerleri için hala umut var fakat umuda zütürecek olan ben artık yokum.
kendime insanları yalvartmayı sevmem; hiç kimseye de 2. bir şans vermem...
bu sizin ilk ve son hakkınızdı ve bunu da kaybettiniz diyebilirim.
ama...
birkaç gün sonra geldiğimde, bu entryden sonra birkaç canlı formu görebilirsem; dört ayak üstüne düşmüşsünüz demektir.
hadi, görüşmek dileğiyle.

Bu dıbına koyduklarım için mi çabalayacağım ben ?
Sırf pm'dekiler için burada anlatacağım; o da muamma.