-
69.
0@67 o kadar yazı yazmışsın ama ben sana o kadar uzun bir cevap vermiyecem ben bunu inkar etmiyorum tanrının egoist olduğunu söylüyorum yarattıkları ile kendini tatmin ediyor
-
68.
0yolla panpaa
-
67.
0@66 kendimize bir bakalım siz iyi bir ressam veya heykeltıraş olsaydınız, bu özelliğinizi görmek ve başkalarına da göstermek için bir taş, bir ağaç, bir hayvan, bir kadın, bir de erkek resmi veya heykeli yapınız bunların içinden konuşacak ve anlayacak özelliği sadece insan şeklinde olanlara veriniz
şimdi bunlar içinden biri sana itiraz edip “beni niye yaptın” “bana insan olmak ister misin diye niye sormadın” dese ne dersin ve ne yaparsın her halde en azından seni yok iken ortaya çıkardım, seni taş, ağaç, hayvan değil de en değerlisi yaptım teşekkür etmen gerekirken bu itiraz niye, demeyecek misin sonra da böyle bir itiraz karşısında onu parçalayıp çöpe atarsın diğer haline razı olanı ise en güzel yere asar herkese seyrettirirsin
allah her şey içinde en güzel şekli ve özellikleri bize verdiği halde biz itiraz etsek, “o zaman hayvanlardan biri gel değişelim” yahut da “seni yok etsin yerine beni geçirsin” dese ne yapacaksın
tüm varlıkların insanın ihtiyaçlarını gidermeye yönelik çalışmaları, insanın onları emri altına almasıyla, onlara üstün gelmesiyle, onlarla çarpışmasıyla değil; bilakis hayatını devam ettirmek için gerekli olan ihtiyaçları topraktan, havadan, sudan, ateşten temin edemeyeceği için unsurları terbiye eden bir kudret; elmayı ağacın , yumurtayı tavuğun, sütü koyunun eliyle insana verdiği gibi, güneşteki zararlı ışınları da atmosfer vasıtasıyla yine insan için süzüyor. -
66.
0@58 ve 59 ben ne diyiyorum siz ne diyiyorsun amk allahın bize ihtiyacı yoksa niye yaratıyor o zaman kendi duygularını tatmin ediyor mu dedim siz bomboş bir yazı yazmışsın x y terkler
-
65.
0@2nin yalanını gibeyim bilim adamları acıklamıs toprakla aynı hücrelerimiz oldugunu... yalanını gibeyim huur evladı hangi bilim adamı oyle haince bi laf eder itin oglu
-
64.
0ben jelibondan oldum onu biliyom
-
63.
0@7 al şimdi gibtir git yeter a.q her entryde arif soksun sana http://www.youtube.com/watch?v=jkuymbcwwlq
-
62.
0@36Tümünü Göster
Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir. Biz bir düşünelim dünyaya gelmeden önce kainatın neyi ekgibti de biz geldikten sonra tamamladık. Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah’ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor. Öyleyse sizin düşündüğünüz şeyin kesinlikle yeri olmadığını akli ve vicdani olarak anlıyoruz.
Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anldıbına gelmemektedir. Çünkü O’nun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.
Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı. Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır. Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir. Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir. Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anldıbına gelir.
Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir. Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez. Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır. Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur. Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir.
Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir. Çünkü:
1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.
2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.
3- ibadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.
4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.
5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.
6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. insan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.
işte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriattada rastlanmaz. Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez. Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir. Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı. Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir.
Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu. Allah’ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O’na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı. Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı. Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı.
“Hiç bir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve O’na hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey O’nu tesbih eder ve O’na medih ve senada bulunur.
Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: işte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı. Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, “siz benim bildiklerimi bilemezsiniz,” buyrulmuştu.
imtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratılmışlardı.
“Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat, 56
Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah’ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu.
Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk’ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı.
Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.
imtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.
Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi: “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.” Sözler
ibadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya zütüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.
Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.
Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah’ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.
Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar’dır da. izzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah’ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. insanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.
Nur Külliyatında bir dua cümlesi var:
“Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster.” Sözler
Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.
Şunu da unutmamak gerekiyor: Lütuf gibi kahrın da aslı ahirette.
@46 sorguladığın şey dinle ateistlikle ilgili madem ki ateistsin. -
61.
0@59 entry nick
la yannanım aşılanmış yumurtanın ne olduğunu bende biliyorum, neden biyerde toprak biyerde su biyerde çamur biyerde yumurta diyo ben bunu soruyorum -
60.
0@1 bence panpa boş konuşuyorsun, düşüncelerini kabul ettirmek için bu sözlüğe, ve otuzbir çektikten sonra internete ihtiyacın var...
-
59.
0aşılanmış yumurta demek senin spermin kadının yumurtalıgına gidip yumurtasıyla birleşiyor bu yüzden aşılanmıs yumurta deniyor .
-
58.
0@36 hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşey ona muhtaç olan yüce allah’ın, bizim gibi âciz kulların ibadetine hiç mi, hiç ihtiyacı yoktur. o, bizim hiçbir şeyimize muhtaç değildir. çünkü kâinat ve içindekiler, ne varsa her şey onundur, onun mülküdür.Tümünü Göster
son derece âciz ve zayıf birkul olarak bizler muhtaç ve fakiriz. i̇htiyaçlarımız ebede kadar uzanmış; bir çiçeği istediğimiz gibi, bir baharı da istiyoruz. hatta ebedî cenneti de istemekten kendimizi alamıyoruz. dünya bizim olsa bile, istek ve arzularımızı tatmin edemiyoruz. hal böyle iken, ihtiyaçlarımızın sadece çok az bir kısmını elde edebiliyoruz. sonsuzluğa uzanan ihtiyaçlarımızın temin edildiği mekân, ebedî saadet menzili olan cennettir.
yüce allah’ın ibadetimize ihtiyacının olmadığını ve hakikî muhtaç olanın asıl bizler olduğumuzu şöyle bir misâlle açıklamamız mümkündür.
hasta olduğumuzda doktora gideriz. doktor, hastalığımızı teşhis ettikten sonra, bir reçete yazar. sonra da ilâçları belirtilen saatte kullanmamızı ısrarla ister. doktorun niyeti, bir an önce hastasının şifa bulup rahata kavuşmasıdır. doktorun bu iyi niyetine karşı kalkıp, “doktor bey, bu ilâçları kullanmamın sana bir faydası var mı? bir ihtiyacın mı var ki, bu acı ve tatsız ilâçları tavsiye ediyorsun?” dememiz hem yersiz bir hareket olur, hem de kendimizi gülünç bir duruma düşürmüş oluruz.
bu misalde olduğu gibi, insan olarak mânen hastayız. günah ve şüphelerin kalb ve ruhumuzda açtığı yaralarla mânen dertliyiz. i̇şte yüce rabbimiz, duygu ve lâtifelerimizi günah paslarından temizlememiz, parlatıp nurlandırmamız ve bu mânevî dertlerden şifaya kavuşmamız için yaramıza bir merhem, dertlerimize bir ilâç olarak ibadeti emretmiştir. mesele bu kadar açık ve berrak iken, yine kalkıp da, “yâ rabbî, bizim ibadetimize ne ihtiyacın var, niçin ibadet etmemizi bizden ısrarla istiyorsun?” dememiz, hastanın doktora çıkışmasından bin defa daha yersiz ve gülünçtür.
bunun yanında kulluk vazifesini yapmayın ibadeti terk eden kişiyi cenab-ı hakkın dünyada mânevî sıkıntıya, âhirette şiddetli azaba çarptıracağını beyan buyurmasının hikmet tarafını şöyle bir misalle izah edebiliriz.
milletin canına, malına ve namusuna zarar veren bir kişi yakalanıp, hâkim karşısına çıkarıldığı zaman, hâkim suçluyu cürmüne göre cezaya çarptırır, mahkûm eder. bu adam cezayı hak ettiği için kimse kendisine acımaz ve “yazık oldu” demez.
mutlak adalet ve kudret sahibi olan cenab-ı hak da, ibadeti terk etmekle bütün varlıkların hukukuna tecavüz eden insanı, dünyada ruhî sıkıntılara, âhirette de cehennem azabına çarptırır. bu da aynı hak ve adalet olur.
gerçekten de, canlı cansız her varlık kendilerine mahsus dillerle yaratıcısını tesbih eder, verilen vazifeyi ekgibsiz olarak yerine getirir. meselâ toprak, içine atılan her bir tohuma saksılık eder, filizlinmesine yardımcı olur. su, dünyaya hayatı bahşederek vazifesini mükemmel bir şekilde görür. ateş, insanların yiyeceğini pişirmek, onları ısıtmak ve daha pekçok vazife görmek suretiyle kendine düşeni ekgibsiz yapar.
i̇şte, insan kâinata iman gözüyle bakmamak ve kulluk vazifelerini, ibadeti terk etmekle mahlûkatın da ibadetini göremiyor, onları başıboşlukla itham ediyor ve sonunda inkâra kalkışıyor. onların allah tarafından vazifelendirilmiş birer unsur olduklarını da inkâr ettiği için, mânen hukuklarına tecavüz etmiş, zulmetmiş oluyor. bunun için de, cezası bir iken, mahlûkat adedince artış gösteriyor.
ayrıca, ibadetsiz insan kendi nefsine de zulmediyor. herşeyden önce, insanın ruhu, bedeni ve bütün âzaları kendisine bir emanettir. i̇nsan, sahip olduğu bütün nimetler için ne bir fiyat ödemiştir, ne de ödemeye gücü yeter. meseâ gözümüze hangi kuvvetimizle sahip olduk veya eğer satın alacak olsaydık, değerini takdir edip, ödeyebilir miydikr? bu nimetlerin gerçek sahibi allah olduğuna göre, onları vazifesiz de bırakmamıştır. bilhassa namaz kılarken, bütün lâtife ve hislerimiz de hisselerini almaktadır.
i̇şte insan ibadeti terk etmekle, bütün âza, duygu ve lâtifelerini âtıl bir vaziyete sokmuş sayılıyor. böylece kendi nefsine de zulmederek cezaya müstahak hâle gelmesine sebep oluyor.
i̇nsan bilerek veya bilmeyerek yaptığı bütün bu zulüm ve haksızlıkların cezasını dünyada ve âhirette çekeceği için, kendi kendini azabın içine atmış oluyor.!
i̇nsanı imtihana tabi tutmasının bir hikmeti insanların kendi yaptıklarını bilmesi için de önemlidir. nitekim mahşer meydanında insanın bütün yaptıkları kendisine gösterilecek ve allah'ın adaleti karşısında insan söyleyecek söz bulamayacaktır. şayet imtihan etmeden cennet veya cehenneme atsaydı o zaman nefis beni imtihan etmeden cehenneme atman adalet olmaz diye şekvada bulunabilirdi.
bir öğretmen düşünün. kimin ne not alacağını bilsin. sınıfa girince öğrencilere ben sizin ne alacağınızı biliyordum. ona göre notlarınızı yazdım. i̇mtihana gerek yoktur. elbette öğrencilerin hocalarına itimadı tam bile olsa nefisleri itiraz etmeye yeltenecektir. i̇şte rabbimiz nefsin bu itirazını önlemek için bu imtihanı yapmaktadır.
ayrıca bir makine veya bina için bir plan yapılsa, madem ki plan var öyleyse binaya ve makinaya ne gerek var denilebilir mi.
yarın bir yere gideceğimizi ve şunları yiyeceğimizi planlıyalım. buna göre madem ne yapacağımız belli öyleyse ne gerek var gitmeye ve yemek yemeye diyor muyuz.
biz bile gündelik basit şeyler için bunu diyemezsek, allah'ın sayısız hikmetlerle yarattığı insanı, madem ne yapacağını biliyordu öyleyse neden imtihan ediyor denilemez.
cenab-ı hak hakimdir ve adildir. hikmetsiz ve abes iş yapmaz ve adildir. kullarına da zulmetmez.
kaderin bir manası allahu tealanın yarattığı varlıkların hayat programlarını ezeli ilmi ile bilmesidir. yani insanın anne rahmine düştüğü andan tutun dünyaya gelmesi ve aldığı nefese kadar kaderinde vardır ve allahu teala tarafından bilin -
57.
0Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.
-
56.
0
-
55.
0@35 senin beyninin üstündeki spermlerde hücre var diye senin sperm kadar akıllı olmanı beklemiyoruz.
-
54.
0işiniz çok genşler müslümanlar gibi bir kitaptan sorumlu değilsiniz ki onlar çoğu 1 kitabı bile okumuyorlar ama gerçeği hissetmek 1000 tane dine değişilmeyecek bir olgu ...
-
53.
0@52 bende lan bende işte
-
52.
0@51 panpa yanlış anladın ateist değilim dedim çünkü yolun başındayım daha araştırıp sorguluyorum bu yüzden böyle yazdım
-
51.
0@46 o nasıl bir laf lan ? ateistler dogmatik mi amk. en büyük yanlışlardan biri ateizm red üzerine kurulu bir inanç sistemi değil sorgulama üzerine kurulu bir düşünce sistemidir. ateistler tanrının varlığını reddetmezler , sadece tanrının olma ihtimalini periler , kanatlı atlar , cinler şeytanlar melekler, kurt adamlar, mitolojideki güçlerle aynı derecede görürler.
-
50.
0ne yumurtası lan her şey elmayla başladı
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 20 01 2025
-
bekle geliyorum gran torino
-
uncivilizedmuslim türk milletinden özür dile
-
mikropcan vs guneslenengolge
-
squirt game yasaklanan bölüm
-
yiğitler içeriye
-
bu gsm operatorlerinin anasini
-
hayat treni kacti
-
beyler devlet hastanesine göz randevusu aldım
-
evrim ağacı değil mi bu
-
zalina sarıyere gelecem pide ısmarla
-
reyiss uyanmış
-
redditte turkish cocks diye bir subreddit buldum
-
eksi sozlukte uyelik bekliyen kardeslerim
-
buraya gelip bisey yazasim gelmiyorsa
-
tam yerine denk geldi de
-
çabukk tv8 i açınn
-
yine secim donemi dongusuu
-
daha önümde 8 bin küsür kişi var amg
-
namus gidince vatan millet de kalmıyor
-
milattan önceden bahsederken
-
kendinizi övmeyin
-
özgür özelin gümbür gümbür gelmesi
-
stresten kaslaeim seyiriyor
-
wow girl gittiyse
-
3 yilik seçim doneminde inciyede girilmez
-
ınsanlar inci bitmesini sitenin kapanmasi
-
simdiden cago ve terlik ve efes secim
-
wow girl olarak kirmizi donum ssli
-
istanbulu titreten rum ve ermeni kabadayılar
- / 2