/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +7
    uzun bir hikaye olacak. isimler değiştirilecek tabii ki. özet geçmeyeceğim yani panpalar.

    ilköğretimin son senesine geldiğimde kafamda çok fazla sıkıntı yoktu. iyi bir öğrenci olduğumdan dolayı iyi bir puanla iyi bir liseye yerleşeceğimden emindim.

    2010 yazı ile ilgili aklımda kalan en önemli şey wesley abimizin çılgın attığı dünya kupasıydı. çok sıkıcıydı lan o dünya kupası.

    tabii bir de tercih dönemi vardı ki 5 sene lise okuma fikri ilk başlarda saçma gelse de sonunda iyi bari lan en kötü dil öğreniriz diye kabul ettim. o lise de geldi zaten. hayatımın en mutlu ve en hüzünlü günlerimi geçirdiğim lise...
    ···
  2. 2.
    +2
    bir eylül günü artık beklediğim gün gelmişti. hazırlık olmanın ritüeli olarak en üst düğmesi dahil iliklenmiş gömlek ve ceket vardı. kravat da sıkıyordu biraz ama olsun.

    babam evden çıkmadan önce oğlum okulda gördüm kösele ayakkabıydı örnek öğrencinin resmi, ya okula almazlarsa diye korkuttu beni. ilk günden zütü başı dağıtmayım diye yapmış bunu.

    babam okulun girişinde bıraktı beni. iş yeri yakınlardaydı. ben de içeri doğru tek başıma yürürken alnımdan minik minik terliyorum. ergen bıyığım terliyor ayrıca. hava da sıcakmış lan...

    doğal olarak okulda kösele ayakkabı giyen 5-6 kişiden biriydim. zaten daha fazla köseleli gördükçe mutlu oluyordum. bir de okul iyi olduğundan demiştim ki herhalde hep nerd tipli öğrenciler olacak bize ekmek çıkmaz. ne bileyim oğlum büyüdüğüm yerde tüm güzel kızların tak gibi dersleri vardı.

    ama okul tam olarak bir ergenin ıslak rüyasından halliceydi. üst dönem ablaların kısa etekleri falan... zaten o dönem ve sonraki 1 sene testosteron zehirlenmesinden nasıl ölmedim anlamadım amk.
    ···
  3. 3.
    +2
    daha sonra dışarıdaki gözlemlerimle hemen hazırlık olanları ayırt ettim. çok zor değil zaten; ceketliler hazırlık işte... üst dönem kızlar sınıf arkadaşlarına sarılıyorlar falan ne bileyim ben, benim en fazla yaptığım ciks bir ablanın çocukken kucağına almasıydı beni. çok ütopik geliyordu bir kızın bana böyle sarılması falan.

    okulda stand kurulmuş o sene öss'de ilk 100'e girenlere ödül olarak cumhuriyet altını falan veriliyor. benim de zütüm geçmişten gelen başarılardan dolayı tavan olduğu için 5 sene sonra kendimi orada görüyorum. görmeye devam paşam.

    herkes sıralara geçti ben de o zamana kadar mal mal ayakta dikildiğim için listelere bakıp sıralara geçmeyi akıl edememiştim. o sırada bir panik oldum, etrafa bakınmaya başladım. babam arkadan dedi ki: listeler okulun girişinde asılı gel bakalım.

    baba olmanın ne demek olduğunu en çok orada anladım. arabayı az ileri parkedip beni izlemiş sonra. allah hepimizin babasına uzun ömürler versin panpalar.

    listeden baktık ve sınıfımda sıraya girdim. babam bir şeye ihtiyacın olursa ararsın dedi ve gitti.

    sıradan hemen bir sınıf kontrolü yaptım ama dikkatimi çeken sadece turuncu saçlı bir kız oldu. o da güzel olduğundan değil turuncu saçları ve siyah kaşlarıyla direkt dikkat çekiyordu. ismi eda.

    daha sonra yanımdaki çocukla sohbet etmeye başladık. kumral, ergen bıyıkları ve düz saçlarıyla cemaatçi abilere benziyordu biraz. serkan adı.

    sırada beklemekten artık yorulmuştum. kösele ayakkabılarım ayağıma işkence etmeye başlamıştı. o sırada babamla ilgili düşüncelerim olumsuza döndü tekrar. okula rezil olacaz lan diye düşündüm ama zaten o anki halimle daha sonra kimse beni bir daha tanımaz sonradan sınıftakilere taşak malzemesi olurum sadece diye düşüncemi tazeledim. haklıydım da...
    ···
  4. 4.
    +2
    sonra herkes sınıflara dağıldı. sıra halinde çıkılmadı ne olduysa karambole geldi. sonradan farkettim ki etrafı incelemekten. önüme odaklanamıyormuşum. o yeteneği de sonradan, zamanla kazandık vesselam.

    sınıfa girdim ve tahtaya doğru soldan ikinci sıranın en arkasına geçtim. sol tarafım şimdilik boştu. sağ tarafımda ise serkan oturuyordu. sınıfa girerken içeridekilere çok dikkat etmedim. zaten daha yarısı boştu. ama sonra yavaş yavaş dolmaya başladı.

    sol tarafıma tuğrul isimli bir çocuk oturdu. onunla tanıştık sohbet ettik biraz. onunla konuşurken sınıfa altın sarısı saçlarıyla bir kız girdi. adı eylül. onun yüzünü göremedim önce. o yüzden ıslak hayallere dalmışım ki önüme oturan sezgin gelip benimle tanışıp uyandırınca kendime geldim.
    ···
  5. 5.
    +2
    o sırada sınıf dolmuştu. lisedeki herkesi tanıyan hafif kilolu merve'nin kahkaha sesi inanılmaz rahatsız ediciydi. o yüzden ona biraz sövdüm.

    ilk öğretmen geldiğinde ağzında maske vardı. dişinden ameliyat olmuş galiba. zaten haftada 20 ders ingilizce göreceğimiz için tahmin edersiniz ki ingilizce öğretmeniydi. o sırada kendimizi tanıttık.

    sol taraftan başladık. en son sağ en öndeki kıza geldi sıra. hayatımı giben kıza.

    öğretmene yavşak yavşak cevaplar vermeye başladı. tip olarak da kapıdaki örnek öğrenci tipine gayet uygun bir tipi vardı.(kösele ayakkabıları bile vardı amk * )

    daha sonraki hocalara karşı da yavşak tutumundan vazgeçmeyince iyice sinir oldum. bana ne oluyorsa amk. ama sülalesine kaymayı ihmal etmedim. bu arada adı eliz.

    bu sırada mehmet, tugay ve burhan kendi aralarında sohbete dalmışlardı. ön sıralarda süt çocuğu gibi duran berk ise gerçekten tam bir süt çocuğu olduğunu ispatlarcasına eliz'in hoca ile olan sohbetine katılıyordu. öğretmene bir yavşamalar bir yavşamalar falan...
    ···
  6. 6.
    +2
    kızlar hemen kaynaştı. zaten beyler hep böyle olur. erkekler yavaş yavaş derin çelik köprüler atarken aralarına kızlar geçici bir süreliğine onları zütürecek hızlı çözüm olan tahta köprüler kurarlar. birbirinin yüzüne gülüp arkasından huur diyen kızları çok görmüşsünüzdür ama erkekler dayanamaz genelde. yapmacıklık erkeklere göre değil be.

    bu durumu tuğrul'a açtım. baba biz ne ara böyle olacaz be dedim. o da oluruz zamanla dedi. beraber eliz'in yavşaklığına ve merve'nin gülüş tonuna sövdük.

    o sırada serkan ve sezgin'le beraber sohbete daldık. sezgin'de biraz çakal aksanı var. belli ki lüks semtlerden değil varoşlardan. ha bu arada ben varoş zenginiydim beyler. akülü arabası olan bin bendim ama valla herkesi sırayla bindirirdim. çocuklar binince mutlu oluyorlardı ben de sevinirdim lan.

    serkan'da biraz vurdumduymaz bir tip var. ilk gün izlenimlerime göre mehmet çok düz bir çocuk. tugay biraz mal. burhan'da ise babacan bir tip var. konuşurken sürekli öyle be baba naaptın baba demesinin etkisi olabilir.
    ···
  7. 7.
    +2
    lisenin ilk günüyle ilgili aklımda son kalan şey eliz'le konuşmam gerektiğinde hafif bir heyecanlanma olmasıydı. ergenliğime verip eve döndüm ve karşı sınıftaki kısa etekli at gibi kızı düşünerek asıldım. eve gelinceki en rahat anım bu dersem yalan olur. o kösele ayakkabıyı çıkardığımdaki andı amk.

    az uyuduğum için uyukalmışım. otsbirin etkisi de var tabi. ne hayvan adammışım lan *
    ···
  8. 8.
    0
    bu günlük bu kadar. zaten kasapmert okuyor şimdilik sadece. az uyuyayım da 11'de uyanacağım zaten... iyi sabahlar panpalar.
    ···
  9. 9.
    +2
    sigaramı yaktım devam ediyorum beyler

    ________________________________________________

    ikinci günde arkadaşlarımla biraz daha yakınlaştık. 7-8 erkek teneffüse çıkmaya başlamıştık. daha sonraki günlerde arkadaşlığımız iyice ilerledi. hepsi kral çocuklarmış, ilk gün içimden hepsi mal amk bunların demiştim ki yanılmışım.

    Eliz gayet elit bir aileden geliyordu. onunla sohbet etmeye başladıkça bunları gözlemledim. zaten sürekli ön sıralarda buluyordum kendimi, neden bilmem.

    bu arada altın sarısı saçları olan kız adeta bir insan sarı saçlı mavi gözlü olup nasıl çirkin olunur dersi veriyordu. zaten 1-2 hafta sonra sınıf değiştirdi. ilkokul arkadaşlarının yoğunlukta olduğu bir sınıfa geçmiş. kendisiyle daha sonradan toplam 7-8 defa falan sohbet etme şansımız olmuştu.

    bu arada kendimi özetleyim biraz. yaz tatilinde kilo almıştım. kafamın şekli falan daha oturmamıştı. adeta bir hüseyin kağıt gibi geziniyorum(dövmeler hariç * ). saçlarımda falan bir özenme yok. ilkokulda okul takımında futbol oynuyordum, o bitince zütü başı dağıtmışım. kısacası biraz gibe benziyordum geçici bir süreliğine.

    okul takımının seçmelerine katıldım bu sırada ama hem kilodan hem de diğer katılanların büyük olmasından ötürü hoca bana seneye gel takıma alırım seni dedi. olsun, seneye oynarız beyler.

    okuldaki 1 ayım dolmaya yakın sınıfla ilişkilerim gayet iyiydi. merve'yle yakın arkadaş oldum ki kendisi çok iyi bir insanmış. gülüşü biraz sinir bozucu ama ona da alışıyorsunuz zaten bir süre sonra.

    bir de sürekli ön sıraya gitmemden midir nedir, baknickime eliz'den hoşlanıyor galiba diye bir dedikodu çıktı. benim kulağıma geldiği zamanlar söyleyenle dalga geçtim. tsigalko reisin hikayesinde aşık olmayı 3 kısma ayırdığını hatırlıyorum.

    -dalga geçme
    -inkar etme
    -çaresizce kabul etme *
    ···
  10. 10.
    +2
    henüz dalga geçme aşamasındaydım ama çünkü gerçekten ''hoşlanmıyorum eliz'den yeaa mal mısınız aq... ''

    sadece arkadaşız bence. ama sabahları kalkmaya üşenen, hatta seni ya uyandıracaz ya da öldürecez deseler öldürün dıbınakoyim diyecek ben çat diye sabahın 6.50'sinde uyanıyordum. okulu seviyorum soran olursa.

    okuldaki ilk 1 ayım geçti. hazırlıkların resmi teneffüs sporu olan basketbolu her teneffüs oynuyoruz. bu arada boyum o zamanlar 1.69. normal boyum, evet. *

    bu arada beden eğitiminde futbol oynuyoruz. kaptan ben oldum sınıfta. ama bir mevkii anlaşmazlığı var kale ile stoper arasında. artık halledicez bir şekilde çünkü maçları 200 kişi izliyor. güzel bir vitrin.

    bir de o dönemler turnuvalarda şampiyon olunca sanki tüm kızlar orada verecekmiş gibi hissediyorsunuz ama eğer okuyan lise 1'li kardeşlerim varsa o iş öyle değil şimdiden uyarım. *

    bu arada bir sınıfla ortak beden eğitimi dersi yapıyoruz. mal gibi top oynuyor diğer sınıf. her derste 10-15 arası atıyoruz bunlara. zütümüz kalktı tabi ama nereden bilelim adamların harbiden mal olduğunu...

    neyse bunlar daha sonra anlatacağım bir kısımla ilgili bölümler o yüzden bize ne lan senin gibik futbol hayatından demeden önce bilin bunu istedim.

    derslerim iyi sayılır. gram ders çalıştığım da yok zaten. idare ediyoruz işte. lisede hazırlık okumak 6. sınıf müfredatından matematik ve türkçe hariç diğer dersleri çıkarıp yerine ingilizce eklenmesi gibi bir şey. tırt yani dil hariç.

    ondan sonraki 2 ayda hayatımda çok bir değişiklik olmadı. ama kendimi bu sıralar daha çok ön sıralarda buluyorum. soran olursa da kanka yok be olur mu öyle şey arkadaşız şurada diyorum. zaten 14 yaşımda çocuğum daha. bu tip şeyleri daha önce yaşamadığım için garip geliyor.

    --spoiler--

    ilkokul 5. sınıfta kızın biri çıkma teklifi etmişti bana. ben de utanıp allahım yarebbim yeaaa diyerek koşarak ortamı terketmiştim :(

    --spoiler--
    ···
  11. 11.
    0
    bugün 2 part daha yazayım da yarın erken uyanacağım mazur görün beyler.
    ···
  12. 12.
    +2
    yılbaşına yakın sınıfta bir hareketlenme var. eliz'le bu konuyu konuşurken evde çam ağacı süsleyeceklerini söyledi. bana çok garip geldi bu durum çünkü bizim o taraflarda böyle şeylere hevesi olanlara gavur musun derlerdi. ben de tabii ki çam ağacı süslemenin yanlış bir şey olduğunu ve biz müslümanlara yakışmayacağını söyledim.

    (lan aklıma geldikçe utanırım halbuki sanane amk isteyen istediğini yapsın di mi)

    kıza yobaz olduğumu iyice belli ettikten sonra muradıma ermiş bir şekilde sınıftan çıktım ve geldiğimde kızı çok üzgün gördüm. sonra istemsiz bir şekilde ben de üzüldüm yanına gittim ve ona dini gerçeklerden bahsettim. (daha sonra önder açıkbaş'ın nasıl ünlü olduğunu düşünmedim tabii ki * ) kızdan iyice yobaz damgasını yediğimi hissettikten sonra yüzünü güldürecek bir kaç laf söyledim ve yerime geçtim. o mutlu olunca ben daha çok mutlu oldum. arkadaşım sonuçta o mutlu olunca mutlu olacağım tabii.

    derken sınıfımızdaki yılbaşı kutlamalarında tüm sıraları ortada birleştirdik her ne hikmetse yan yana denk geldik eliz'le. o gün bayağı uzun konuştuk. o da bana karşı konuşurken flört ediyor hafiften. tabii bunları şu an anlıyorum o ana göre gayet normal karşılıyorum bu durumu. arkadaşım sonuçta, yapar böyle şeyler diye düşünüyorum.
    ···
  13. 13.
    +2
    o sıralar beraber takılıyoruz çoğunlukla. aramızda her şey çok güzel. ama ben onun da benden hoşlanacağına ihtimal dahi vermiyorum. kendimi biraz değersiz hissediyorum. eliz'in görünüşünden biraz bahsedeyim.

    1.65 boylarında, esmer, güzel sayılabilecek bir yüzü var. gülünce çok güzel oluyor. ya da bana öyle geliyor bilemiyorum.

    evin yanındaki sahada basketbol oynarken tanıştığım buğra ile iyi anlaştık. zaten en yakın arkadaşım olacağını düşünüyorum o zamandan. biraz mal falan ama özünde iyi çocuktur. * *

    sınıfta fazla ses yapıyorum o dönemler. dikkat çekmek için yapılan hareketler. çiftleşme dansı yapmadığıma dua etsinler dıbınakoduğumun öğretmenleri. sınıfın düzenini bozuyormuşum da falan diye bir sürü laf yedik. sınıftaki arkadaşlarımla aram biraz açıldı galiba o dönem. onlarla çok takılamıyorum malum eliz olayı var.

    bu gönül işlerinde kızlara yook ya öyle bi şey diyerek kandıramazsınız. ama erkeklere derseniz yook baba sadece arkadaşız diye lafınıza inanırlar. o yüzden biraz eliz'le takıldığım için arkadaşlarımı ihmal ettim.

    bir gün şişe çevirmece oynuyoruz ergenlik atasporu olduğu için. * sonra şans eseri eliz bana sorma hakkına sahip oldu.

    -doğruluk mu cesaretlik mi?
    -doğruluk
    -baknickime sınıftaki herkes benden hoşlandığını düşünüyor ıııı ne diyeceksin bu konuyla ilgili?

    iyi geceler beyler * kendinize iyi bakın, yarın görüşürüz.
    ···
  14. 14.
    +2
    uyuyamadığıma göre devam edeyim.

    ___________________________________________________

    ...
    -baknickime sınıftaki herkes benden hoşlandığını düşünüyor ıııı ne diyeceksin bu konuyla ilgili?
    -yok öyle bir şey. hem benim sevgilim var.

    sevgilim yoktu zaten biliyorsunuz. ama o an çocuksu bir şekilde korktum. kaybetme korkusu...

    hayatımın en kötü anlarından biri olabilir. aklımdan binbir türlü şey geçiyor. ya evet ben de senden hoşlanıyorum deseydi? yok lan der mi? bence baknickime ben sana karşı böyle bir şey hissetmiyorum demek için * olmuştu. arkadaşlığımızı * zarar görmeden devam ettirmek için demişti. çocuk perspektifinden bakınca gayet mantıklı geliyor bunlar. şu anda ne kadar mantıksız olduğunu görsem de o anki kafa yapıma göre kendi mantığıma uydurmuştum bir şekilde. evet. aramızda böyle bir şey olamazdı. kendi kendime söylenip durdum sürekli o gün boyunca. 5 sene boyunca yaşayacağım travmaların ilkini yaşadım. ilk uykusuz gecemi geçirdim.

    sabah okula gittiğimde tipim kaymış, gözlerim kırmızıydı. eliz'e günaydın dedikten sonra bana soğuk bir günaydın dediğini farkettim. neden soğuk bir günaydın?

    galiba aramızda hiçbir yanlış anlaşılmaya mahal bırakmak istemiyor. evet. arkadaşlığımız devam etmeliydi. onu tamamen kaybedemem...

    1 hafta sonra beni yıkan haberi alacağımdan haberim yoktu.

    eliz'le beden eğitimi derslerine beraber girdiğimiz sınıftan serhat diye bir çocukla sevgili * * oldular. ben yıkıldım tabii.

    eve gittiğimde kimse yoktu. her zamanki gibi. annemle babam işte kardeşim okuldaydı. ben eve gelince birden bir ağlama başladı durduramadım yarım saat. neden ağlıyorum lan? hani herkese hoşlanmıyorum-sevmiyorum diyordum nooldu? o zaman ilk defa kendime itiraf edebildim. ben eliz'i seviyordum.

    ertesi gün beden eğitimi dersimiz vardı. bu arada ben forvet arkası oynuyorum. yani en önemli vasfım isabetli pas ve isabetli sert şut. top da sürebildiğim için tarz olarak willian+sneijder/12312434252345 diyebilirsiniz. * *

    serhat da -kendisi adına çok üzülüyorum- kaleye geçti o maçta. intikamımı almak için ideal anı yakalamıştım.
    ···
  15. 15.
    +4
    her aldığım topu sağlı sollu yapıştırdım. maç bitince soyunma odasında çocuğun belinde-göbeğinde-sırtında 3er 4er yerinde kızarıklık görünce gururdan patlayacaktım az daha. yazık lan, çocuğun da herhangi bir olaydan haberi yok.

    benim 3 ayım türlü türlü eziyetlerle geçti. bu çifti bir arada görmek beni inanılmaz üzse de yaşamaya devam ediyordum.

    yapmak istemediğim şey ise okula gitmek. nefret ediyordum sabahları uyanmaktan. normalde ettiğimden daha fazla. tekrar göreceğim onları, görmek istemiyorum diye düşünüyordum sürekli. ama gidiyordum yine de okula. her ne olursa olsun onu -tek başınayken- görebilmek güzeldi.

    beden eğitimi derslerinde maç yaptığımız takım turnuvalarda bizle eşleşmişti. ben sınıfta tabii 10 atarız 20 atarız diye geziniyorum. havamdan geçilmiyor...

    ... maçın bitmesine 15 dakika var. 2-0 gerideyiz. turnuva maçı olunca bizim muallaklerin eli gibine dolandı. herkes heyecan yaptı. biri kornerden direk kalecinin almasıyla biri de geri pastan doğan çift vuruştan olmak üzere iki gol yedik. ben ağlayacağım tabi sinirden, hayatta en sevmediğim şey yenilmek, bir şeyleri kaybetmek.

    rakip takımdan * çocuğun biri kendi kalesine attı. sonra bir tane ben attım. 2 dakika kala tuğrul'da bir tane yazınca 3-2 yendik ama böyle bir rahatlama yok. maç bitince üzerimi değiştirdim ve sınıfa çıkıp eliz'le aramızda geçen diyalog:

    -seninki üzülmüştür ya biz koyunca tabii
    -aynen ya üzülmüştü de sarıldım ona üzüntüsü falan kalmadı

    cem yılmaz'ın bilmediğin dili oksitleme tepkisini verdim. https://youtu.be/s_Xz3OVS8E8?t=39m45s

    bayağı züt olmuş hissettiğimden ötürü ortamdan uzaklaştım. ne tak yiyeyim zaten bir düşünün yerime koyun kendinizi...

    ondan sonraki 1 ay içerisinde merve ve yine bizim sınıftan kuzey'le yakın arkadaş olduk. 3 kişi takılıyoruz genelde.

    onlar bana eliz'den hoşlanıp hoşlanmadığımı sürekli sormaya başladılar. ben ise her seferinde yok öyle bir şey diyordum. hem kızın sevgilisi var ayıp olur.

    fazla üzerime gelmediler o son cümleyi ağzımdan kaçırdığımdan beri. bu arada tipim o sene içerisinde inanılmaz değişti. eylül'le haziran'daki tipim arasında uçurum var. yüzümün şekli daha bir oturdu ve inanılmaz boy attım. 1.69'dan 1.78'e uzadı boyum 8-9 ayda. şu sıralar nisan'ı anlatıyorum daha.

    iki tane yakın kız arkadaşın olması iyi bir şey. yeni bir kızla iletişime geçecekseniz yardımcı oluyorlar. galiba benim eliz olayına çok üzüldüğümü farkettiklerinden sürekli sana bir kız ayarlayalım ya diyorlardı.

    çıkışta okulumuzun bahçesinde otururken merve okuldaki herkesi tanıdığı için bir grup selam vermeye geldi. içlerinde ise daha önceden beri güzel bulduğum beste vardı.

    beste, sarışın, 1.60 boylarında, bayağı güzel yüzlü bir kız. merve'ye dedim ki:

    -şu kız da güzelmiş haa
    -konuşayım istersen?

    o aralar üzerimdeki eziklik pgibolojisinden beklediğim cevap o kız sana bakmazdı. biraz şaşırdım tabii.

    -konuş bence olabilir yani.
    -tamam zaten aynı otobüsteyiz. ben bi ağzını yoklarım.

    ben ihtimal vermiyorum tabii böyle bir olayın olmasına ama içten içe heyecanlandım. belki de yeni bir macera olacaktı, kim bilir...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +2
    tam bu sıralar ilk defa sakal traşı oldum * erkek oluyorum diye sevinmiştim bayağı.

    bir gün öğlen vakti facebook'tan arkadaşlık isteği geldi, kim diye bakmadım. akşam eve gidince baktım ki beste'den gelmiş. sağolsun merve'cim işini iyi yapmış ki böyle bir istek gelmiş. evin içerisinde yengeç dansı yaptıktan sonra arkadaşlık isteğini kabul ettim.

    normal şartlar altında, benim kıza yazıp bir muhabbet başlatmam gerekirdi. tabii ki o utangaç hallerimle bu mümkün değildi. zaten yazmadım da. okulun kapanmasına yakın merve'nin sayesinde kız bana mesaj attı. o facebook mesaj iletisi sesini duyup da beste'nin adını görünce 30 saniye transa geçtiğimi hatırlıyorum. facebook'umda durur hala durun oradan bakayım da ekgib olmasın.

    beste: -
    baknickime: +

    -selam *
    +selam nasılsın?
    -iyidir sen nasılsın?
    +iyiyim ben de teşekkür ederim
    -oo sen de galatasaraylısın çak
    +(high five smiley'i ve bol bol gülücük
    -çok mu hoşuna gitti çakmak

    lan burada ağzımdaki suyu püskürttüm. sandalyeden düştüm ve evet nutella yiyordum tam o sırada. şimdi ne desem absürt olacak diye denge politikasının en faydalı olabileceğini düşündüğümden yeaaani diye cevap verdim. sonrasında konuşma devam etti bir şekilde.

    beste'yle o gün bayağı bir yazıştık. ertesi gün okulda buluşma kararı alıp konuşmamızı bitirdik. lan heyecandan nasıl uyuyacaktım dıbınakoyim...

    uyudum lan ama. uykusuz kalmadım. ertesi gün kızla okul bahçesinde hiçbir şey konuşmadan 1 tur attık. benim utangaçlığımdan oldu tabii biraz. ma dışarıdan izleyince ne kadar saçma olduğunu şimdi arkadaşlarla konuşurken gülerek yad ediyoruz. yine de özledim o günleri...

    beste'yle ilk buluşmamız parlak geçmese de aramızda bir elektriklenme olmuştu. kız çok anlayışlı sağolsun. her türlü ortayı açıyor bana ama kaybetme korkusu sardı beni bir kere. hiçbir ortayı golle sonuçlandıramıyordum.

    beste'yle takılırken eliz almanya'ya tatile gitmişti. zaten her sene bir ülkeye gider kendileri fazla elit olduğundan * o yüzden olaylardan haberi yok. gelince ona da sürpriz olacak her şey *

    iyi geceler beyler.
    ···
  17. 17.
    +3
    okul kapandıktan sonra 2 haftalık ekstra kurs vardı. bu kurs sayesinde beste'yle daha çok konuşma şansım oldu. kendisiyle iyi anlaşıyoruz ama bir şeyler ekgib gibi hissediyorum. halbuki bebek gibi kız yani...

    1 ay önce sevgili olacaksınız deseler hasgibtir lan diyeceğim kızla konuşurken içimde o beklediğim heyecanı tam olarak yaşayamıyorum. beste beni müzik grubuna solist olarak düşünüyor ama bende özgüvene dair herhangi bir şey kalmadığı için reddediyorum.

    bu ekstra kurslarda sınıflar karma şeklini aldı. benim sınıfta arkadaş grubumdan tuğrul var sadece. ayrıca yeni tanıştığım aşkın ve bensu diye iki kız var. o zamanlar merhaba merhaba'dan öteye gitmiyoruz. bu isimleri unutmayın ileride bol bol karşılaşacaksınız.

    ekstra kurslarda sınıflar karılınca yeni yeni insanlarla tanıştı herkes. okulun her tarafından yeni sevgili haberleri geliyor. bu arada bazı kişilerden beste ve baknickime dedikodusu kulağıma geliyor.

    bir tane mal bir çocuk var. harbiden sığır ama. beste'den hoşlanıyormuş. o yüzden benle kavga edecekmiş. dıbına koduğumun sığırının beyni anasınıfında kalmış. neyse bir ortak arkadaşımız bunu dile getirdi, gelsin de ağzını burnunu eline vereyim gibiğin dememden sonra bir daha haber alamadım ondan. lan ne gibko adamlar var ya...

    bu arada yaz tatili için süper lig'den bir takımın altyapısında oynayacağım. biraz heyecan var. futbolla okul arasında tercih yapmam gerekirse okulu seçeceğim yönünde babamda teminatı verdikten sonra o iş oldu. yazın antremanlara çıkacağız. bakalım, hayırlısı.

    artık beste'yle konuşurken sıkıldığımı farkettim. bunu kuzey'e söylediğimde sana da kız beğendiremiyoruz be dedi. neyse, kuzeyin yakın bir arkadaşı var, burçin. bu sırada onunla yazışmaya başladık. kız tipsizdi ama zütü fena değildi yani. hormonlarımın etkisiyle yazışıyorum gibi geliyor. msn'den yazışıyoruz onunla. galiba benden hoşlanıyor çünkü her sabah günaydın, mesajımla uyan istedim * tarzında mesajlar atıyor. annem gördü bir gün arkadaşım ya desem de kadın inanmadı.

    bir konser olayı var. sabah antremandan çıktıktan sonra beni beste aradı.

    -alo baknickime naber?
    +iyidir beste senden naber?
    -ben de iyiyim ya noolsun, akşama konsere geliyorsun değil mi?
    +bakalım ya gelirim herhalde, ilkokul arkadaşım var onunla gelicem zaten.
    -hıı görüşür müyüz o zaman?
    +görüşürüz ya akşama.
    -ha bir de sende merve'nin numarası var mı? benim rehberim silindi ya...
    +var var atarım sana, görüşürüz.
    -görüşürüüüz.

    akşama eğlence vardı galiba. ilkokul arkadaşım burhan-2'ye ne diyecem lan ben şimdi?
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    +burhancım canım, akşama benim bir kız işim var da seni eksem sorun olur mu?
    -yok kanka zaten arkadaş grubu var liseden onlarla takılırım.
    +eyvallah kardeşim adamsın adam.

    adamdı hakikaten. inanılmaz mutlu bir şekilde akşamı bekledim. konser yerinin orada beste'yle buluştuk.

    güzel olmuştu yine. bayağı. şarkılar eşliğinde sallanırken (aramızda mesafe var birazcık) biraz daha öne gitme fikrimi sundum. kabul etti. bir ara aramızdaki bağlantı kopuyor gibi oldu. elinden tutup çektim. eller öyle kaldı zaten. biraz heyecanlanmıştım. göz göze geldik...

    bir şeyler ekgibti. beklediğim şeyler olmadı. heyecan yerini hayal kırıklığına bıraktı. neden olmadı ki?

    aklımı gibeyim. aklım neredeydi onu da bilmiyorum. o sırada bozuntuya vermedim tabii ki. zaten hayatta en iyi yaptığım şey her zaman mutlu görünebilmektir. ben eliz'le yaşananları istemediğim kimseye hissettirmedim. o yüzden hep sırıtarak gezdim. içten içe çürüken.

    beste'yle bir süre öyle durduktan sonra saatin geç olduğunu söyledim. ne zaman döneceksin diye sordum. babası alacakmış. lan ben de son otobüse yetişeyim bari. gerçi minibüs var. dur o daha yakın.

    beste'yle vedalaştık. daha sonra minibüs durağına doğru hafif koşu tempoyla gittim.

    saat 00:30'da evdeydim. hayatımda ilk defa eve o kadar geç gelmiştim. ailem bu durumu normal karşıladı. sanırım büyüdüğümü onlar da farkediyor.

    konserde bir ara beste' önümde olduğu için istemsiz dayadım, valla istemsiz. ama hayvan olduğum için oradan 2 aylık malzeme çıkardı bana. çıktı da zaten ehehe

    msn'den burçin'le yazıştığımız anlardan birinde burçin bana benden hoşlandığını söyledi. cevabımı iyice düşünüp akşam vereceimi söyledim. son olarak msn'i sildim. sanırım birisini nasıl reddedeceğimi bilmiyorum. o yğzden de windows live messenger'ı silmek çözüm gibi oldu. sonra tekrar açtım ve burçin'i engelledim. o sırada yeni bir pencere açıldı, yeni bir mesaj geldi beklemediğim anda.

    eliz: napıyorsun nasıl gidiyor tatilin?

    iyi geceler...
    ···
  19. 19.
    +3
    bir mantıksızlık var bu işte.

    lan kız hoşlanıyorum dedi diye neden panik oldum? medeni bir şekilde ''hayır burçin'ciğim ben senden hoşlanmıyorum'' demek varken neden panik olduğumun sırrına hala vakıf olamadım. sanırım çocukluğun verdiği korku. başka bir açıklaması yok çünkü...

    eliz'e dönüyorum.

    -napıyorsun nasıl gidiyor tatilin?
    +noolsun ya işte öyle boş geçiyor biraz senin nasıl?
    -iyi ya nasıl olsun, beste'yle aranız nasıl?

    nereden biliyordu lan beste'yi? o gün anladım ki kızların arasındaki iletişim gücü cia'de yok. çünkü ne beni beste'yle gördü ne de ben onunla bu konu hakkında konuştum.

    +ha iyi ya takılıyoruz da bilmiyorum, senin serhat'la aran nasıl?
    -eh işte, çok iyi değil çok kötü de değil. bir gün senle buluşalım.
    +olur ya hallederiz onu. o kolay iş.

    mutlu oldum açıkcası, sırf yüzünü göreceğim diye. ama bir yandan da kötü hissediyordum. beste'yle ne idüğü belirsiz de olsa bir ilişkim vardı. o yüzden eliz'le buluşmayı ertelemem gerekecek, sürekli öteleyecektim.

    futbol klübündeki günlerim gayet çılgın gidiyor. kondisyonum artıyor gittikçe ama hala yeterli değil. kulüp geçici bir süre için (eylül-ocak arası) beni başka bir kulübe gönderme kararı alıyor maç ritmi tutturayım diye.

    o yaz boyunca başka ekstrem bir durum olmadı. asosyal bir şekilde evde oturdum. henüz gezecek kadar sosyal çevrem yoktu. 2-3 defa bizim sınıftakilerle buluştum o kadar. eliz'le buluşmayı da bir şekilde erteledim.

    bu aralar beste'yle çok yazışmıyoruz. telefonumu sıfırlamıştım bir keresinde, bir hafta sonra beste günaydın * yazmış. kıza kimsiniz yazdım. beste ben yazmış. sonra neden hiç mesaj atmadığımı falan sordu. rehberimin silindiğinden falan bahsettim. istesem numarasını bulabileceğimi, en kötü ihtimal facebook'tan yazabileceğimi söyledi. ben de ''internetimizde problem var. bu arada merve'nin numarasını atsana onunki de silinmiş. senin numaranı da anca ondan alabilirdim zaten'' dedim. her söylediğine cevap verdiğim için söylediğim yalanlarda açık bulamadı. bence net açıklar vardı ama insanlar bazı şeylere kafa yormayabiliyor, benim gibi her şeyin üzerine saatlerce düşünmeyen insanlar. onlara çok özeniyorum.

    msn'e girmiyorum. eliz yazmasın diye. burçin'le de o günden sonra yazışmadık bir daha. şu anda yaptığımın ne kadar gibik bir hareket olduğunu görüyorum. bu arada farkettiyseniz şimdiye kadar yaptığım tüm hareketleri çocuk bakış açısıyla neden yaptığımı açıklayabildim ama o olaya hala açıklık getiremiyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +5
    dün yazamadım, yorgundum biraz kusura bakmayın beyler.

    okulun açılmasına yakın toplu halde bir buluşma oldu. merve, eliz, kuzey, berk, eda ve ben vardık. avm'de buluşuyoruz tabii. zaten yaş ile orantılı sıralama; avm, kafe, pub ve gece kulübüdür.

    eliz koluma girdi hemen. mervelerden (merveler mi onlar da gelsinler, olmadı ablalara yollarız xd) uzakta yürüyoruz biraz. bize bakıp bakıp konuşuyorlar. hardcore dedikodu döndüğünü düşünüyorum. öyle sohbet ediyoruz havadan sudan falan. bu arada sevgilisiyle araları bozukmuş, onu öğrendim.

    yaz boyu köpek gibi antreman yediğim için fitleşmiştim. maalesef yıllardır hevesim olan saçlarımı uzatmak fiilini gerçekleştirdiğimden bonus kafa gibik liselilere benziyordum. o zamanlar hoş görünüyor sanıyorum maalesef.

    gerçi kızlar çok tatlı olmuşsun derler ama inanmayın. yani tatlı olduğunuza inanabilirsiniz tabii ama unutmayın pandalar da tatlıdır. size göre de çok tatlı konuşan, çok akıllı, şirin ama şişman, 110 kilo normal kız arkadaşınız da tatlıdır ama sizin onu kendinize sevgili olarak yakıştırmanız düşük bir olasılıktır. tatlılıktan prim yapmaya çalışmak düşük olasılığı kovalamaya benzer yani. o yüzden ciksi kimliğinizi ortaya çıkarmanızı öneririm. (bana karşı değil beyler muallak değilim * )

    neyse, 1999, 2000, 2001 doğumlu kardeşlerime nasihatlarını verdikten sonra hikayeye dönelim tekrar.

    9. sınıfta okulun ilk günü uzun saçlarla gitmek istedim. ama kendi saçı olmadığı için kıskanan müdür yardımcısı saçlarını kestir gel dedi. ben de salak gibi en yakındaki berbere gittim ve beni mala çevirdi yarım saatte. helal olsun valla.

    beste'lerin sınıfta başka bir arkadaşımı görmeye gittiğimde beste'nin yüz ifadesi önce tanıyamama sonra algılama en son da şok ifadesine büründü sırayla. saçlarım kısalınca tanıyamadı tabi. neyse sınıfa gireyim bu sene ilk defa.

    eliz'le selamlaştık ve ilişkisinin nasıl olduğunu sordum, ayrıldığını söyledi. üzülüyormuş gibi yaptım ve birden kafamda lamba yandı. böyle msn'de biri çevrimiçi olunca kenardan bildirim gelir ya, o şekilde eliz çevrimiçi olmuştu benim için tekrardan. sonra peki ya beste noolacak diye düşündüm.

    beste'yle aramız çok iyiydi ama ben bazı şeyleri oturtamadığım için kafamda o iş muallaktaydı şimdilik. kızı da çok oyalamak istemiyordum. neyse konuşurum bir ara herhalde.

    okulun ilk haftasında eliz'le çok vakit geçirdim. şanşıma her seferinde koridorda beste'yle karşılaşıyordum. derken bir akşam beste bana kimden hoşlandığımı sordu. ben de herhangi biri ya naapacaksın dedim. bu sayede beste'yle ipleri koparmıştım. artık tek hedef vardı yeniden, eliz(abet xd)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Niye muallak yazıyosun lan. Sözlüğe giriş yapmadım mı diye kontrol ediyorum senin yüzünden. Sen muallak yaz sözlük onu giriş yapmayanlara muallak olarak gösterir zaten
      ···
      1. 1.
        +1
        haklısın lan. valla boş bulunmuşum, kusura bakma *
        ···