Etrafınızdaki her şeyin orada olmasının bir hikayesi vardır.

Bilgisayar ve telefonunuz imal edilmiştir
Masanızdaki su bardağı, çay fincanı imal edilmiştir.
Yaşadığınız ev yapıldığı için oradadır.
Yolları insanlar yapmıştır.
Çiçeği anneniz ekmiştir.
Okulu devlet yaptırmıştır.
Bunlar cansız olsalar da bir yaratıcısı vardır.

Peki ya dağların denizlerin yaratıcısı kimdir?

insan beyni her zaman neden- sonuç ilişkisi arar ve sorgular. Eski zamanlarda yıldırımların, fırtınaların nedenlerini bilmeyen ilkel beyinler, bunları da bir yere bağlama gereği duymuştur.

Kuyruklu yıldız geçişinden sonra tufan olduysa, bir daha ki kuyruklu yıldız geçişinde de tufan beklentisi ile kurbanlar verilir, çok küçük bir ihtimal olan kuyruklu yıldız geçişinden sonra yağmur yağma olayı ikinci kez tesadüf etmediğinden, bunun verilen kurbanlar neticesinde olmadığı düşüncesi yerleşir.

Çin'de üç ırmağın kesiştiği yerde anaforlar oluşup, balıkçı teknelerini batırıyor, Buda heykel yapak da gelen geçeni gözetsin yiğidim diye dağa 40-50 mt büyüklüğünde devasa heykel oyulmuştur. Ama oyulan heykelden çıkan kayalar ırmağa atıldığından su akışı değişmiş, anafor oluşturacak alanlar bozulmuştur. Fakat bunu budanın yaptığı, o heykelden sonra teknelerin korunduğu düşüncesi yerleşmiştir.

Yaşı kemale erenler hatırlar Halley kuyruklu yıldızına inananlar dahi vardı.

Dünyada tüm insan toplulukları bu denli zütten uydurma dinler icat etmişlerdir.

Tek tanrılı dinlerde de bu tür şekiller çıkarılmış, toplum düzeni sağlamak isteyenler mevzuyu yaratıcının istediğini, cennet cehennem gibi yerleri uydurmuştur.

Mısır piramitleri yapılırken dünyanın 70.000.000 insan barındırdığını düşünürsek, bu tür düşüncelerin o yıllarda yayılmasının ne kadar da kolay olacağını düşünmek zor değil.

Dünyanın varoluşundan bu yana erişilen fosillere bakarsak, canlılar birçok evrim geçirmiştir. Ben de dahil olmak üzere artık bazı insanların 28 dişi vardır. 20'lik dişler çıkmamaktadır. evrim, o dişleri 100 yıl sonra ortadan kaldıracak. Kediler ve köpekler yapay seçilim ile tek soydan seçilerek 5.000 yılda bu gündeki çeşitlerine gelmişlerdir.

Zeka ve eğitim ne kadar yükselirse dinden o kadar uzaklaşılır çünkü zeka merak eder, sorgular. Birçok şeyi doğru olarak açıklar.

Evrenin çözülmeyen milyonlarca sırrı var ve insanlar halen (biz değil, biz tespik çeken robot yapıyoruz) bu sırların sebebini sorguluyor.

Bilim her şeyi açıklar fakat sadece ilk can nasıl ortaya çıktı açıklayamaz. Sperm, yumurta hücresindeki canlı hareketin meydana gelişini bulamamışlardır.

Bu yüzden bir şeyler var ama ne diye düşünmeme sebep olmaktadır. Bu nedenle de ilahi bir güce inancım vardır. Zaten maddeden canlının yapay olarak üretildiği gün, tüm dinler sıçmış olacaktır.

Bu da böyle bir anımdır.