Evet beyler başlıyorum tekrar..

öncelikle arkadaş olduğum kişileri tarif ederken karakteristik özelliklerinden bahsetmek yerine o kişiyle yaşadığım anıları anlatıp betimlemeyi düşünüyorum tıpkı victoria'da olduğu gibi.

sıradaki arkadaşımız albert. yarı yunan yarı arnavutluklu okulun geri kalan kısmı gibi ağır zengin. hayatımda tanıdığım en çılgın insan. dıbına koyayım küfrünü öğretmiştim ben buna,2-3 hafta sonra unutmayıp zütürdüğüm kebapçıya dıbına koyayım demişliği var. kokain yanından ekgib olmaz,ne zaman istesem verir.ilk zamanlar kullanmıyordum tabi,o bin alıştırdı beni.

Yine okulun bi partisi vardı,o aralar brezilyalı bir kızla takılıyodum.bu kızla puba gittik çıkışta ben tiger tiger'a gittim kız evine. ingiltere'de gece 11'den sonra marketlerde içki satışı yasak, bende mekana girdim ama Ayık kafaylada çekilmiyor, albert dedi gel benle. gittik tuvalete beraber aynı kabine girdik, tuvaletteki peçeteci adama bakarak gayiz biz dedi kapattı kabini.

3 çizgi ayırdı hepsini çektim burundan. inanılmaz bir Özgüven geldi binler bildiğiniz beynim level atladı. çok hızlı düşünüyodum, çok hazır cevaplar veriyodum, gittiğim hiç bi kız beni terslemiyodu.o gece fransız bir karıyla yiyiştim beyler,

neyse bütün okul gördü ak utansam mı gururlansam mı karar veremedim. neyse dönüyoruz artık evlere, londra'da oyster kartlar var Akbil gibi yanında bedava mini bi cüzdan veriyolar.o cüzdanda oyster ve anneannemin zor günlerde kullanmam için verdiği kredi Kartı vardı.(kart şifre yerine imza istiyo)

otobüse bindik elimi cebime bi attım başımdan aşağı kaynar sular döküldü beyler, kız o cüzdanı bildiğin çalmış aq.ulan bide ne hoş kız diyodum gece 1-2 defa içki ısmarladı diye meğer benim karttan çekmiş. salak yerine koymama mı yanayım,25 Pound değerindeki oyster'a mı yanayım anneannemin kartına mı yanayım. ulan gece 5 te apar topar aradım kadını Kartı iptal ettir diye. nedenini bile sormadı garibim...

Günler birbirini kovalıyordu, hayat çok güzeldi benim için ama iki tane ana sorunum vardı. potansiyel uyuşturucu bağımlılığı ve dahada önemlisi hala daha milli olmamıştım. deli gibi bi gibişme isteği vardı içimde beyler ama hem kız atabileceğim bi evim yoktu üstüne üstlük bi kaç kişinin benimle sadece ingilizcem iyi diye konuştuğunu düşünmeye başlamıştım.dil okulunun ana mantığı buydu zaten ama bir yandan gururumda inciniyodu.

kafeteryada ben jordan ve marnie diye bi kız oturuyoz. japon mavi Saçlı kocaman göğüslü çirkin sayılabilcek bi kızın bana yazıldığını düşündüğünü söyledi marnie. gittim tuvalete sabah albert'tan aldığım kokainden iki çizgi çektim gittim kızla konuştum facebooklarımızı aldık. çıkışta ben Jordan marnie puba gitcez gelcen mi dedim, dedi yok ben dışarda takılmayı sevmiyorum.ama bize geleceksen kapım açık tarzında bi imada bulundu. bende ileri bi tarihe erteledim. neden bende bilmiyorum.

muhtemelen çoğunuz anlamışsınızdır, kız meselelerinde aynı burak yılmaz gibiyim, çok rahat pozisyona giriyorum ama bir türlü bitiremiyorum..

girdik eve beyler muthis bir ortam vardi.evi les goturuyodu ama kimsenin gibinde degildi. inanin caps paylasmayi cok isterdim. sinirsiz icki, sinirsiz kokain, sinirsiz cigara ve muhtemelen gecenin sonunda sinirsiz gibis donucekti.

kafam o kadar guzeldiki beyler surekli insanlar degisiyodu. biri gidiyodu baskasi geliyodu biri geliyodu baskasi gidiyodu.ama butun gece her daim yanimda melanie, jordan ve bianca vardi. sonra onlarin ikisi birden bi anda kayboldu kaldik melanie'yle. melanie temiz bi kizdi beyler abisi uyusturucu bagimlisi serkes bi tip, kendisi sadece alkol kullaniyor sigara bile yok.

dedi istersen bi etrafi gezelim butun gun burdaydik. tamam dedim alt katta bodrum gibi dar rutubetli bi yer vardi, ciftli koltuk basket potasi filan. indik asagi, geliyom hemen dedi gitti bi sise vodka getirdi.

ama benim daha fazla sarhos olmamam, kartlarimi dogru oynamam lazimdi. bide sek koyuyodu aq.benim bardapi doldurur doldurmaz direk dudaklarina yapistim. incecik dudaklari vardi, kofte dudaklarimla alt dudagini kavradim, ordan boynuna, ordan kulak memesinin altindaki o noktaya kitlendim.cok azmisti.ilk sakso cekmeye kalkti kendime guvenemedim, lazim olur diye duty freeden ucuza aldigim kondomu taktim ve beyler..o an yasadigim hisleri tarif etmem mumkun degil. yiyise yiyise misyonerde git gel yaptim ve 2.5 dakika filan beyler... evet dogru duydunuz 2.5 dakika..

ulan tamam 31'de 45 saniyede bosalan adamimda 2.5 dakika ne aq... geciktiricili kondoma, geciktirici etkisi olan,ve yuksek miktarda bunyemde bulunan alkol ve kokaine ragmen beyler... ama gibisten sonra hic gibimde degildi bunlar bosaldiktan sonraki ilk bi kac dakika acayip derecede kizdan, daha dogrusu hayattan bi sogudum.5 dk sonra bi posta daha gitttim.bu ilkine nazaran biraz daha uzun surmustu..

neyse beyler bi cumartesi gunuydu. bizim okul bu sefer guanabara diye bi gece kulubune gidicekti. bense ertesi sabah sinavim oldugu icin yurtta inekliyodum.

daha once okulca guanabara’ya hic gitmemistik ilk olucakti. ders calisirken ard arda mesajlar geldi, mekan harbiden efsane otesiydi.

leichester meydaninda anasinin ami gibi bi kasino vardi, kasinonun onunde yari ciplak model gibi iyi giyimli agir makyajli ve silikonlu yaklagib 30-40 tane hatun bekliyodu.

ilginc bir isleyis,bir duzen vardi orda. lamborgini,ferrari her turlu ultra luks araba mekanin yanina yanasip 2-3 tane bu karilardan alip gidiyodu..

Vay amk millet avrupalarda her ırktan çatır çutur am gibiyo biz de maaşı alalımda bi karıya gidelim diye bakıyoz burda, zaten para kalmıyo onada gidemiyom aq

dedigim gibi hiperaktif bi insandi thiago, sadece 2 hafta vakti vardi durmadan geziyodu.oda benim gibi advance sinifindaydi,bi gun geldi gel senle muzeye gidelim dedi.

dusundum ulan harbiden hic tarihi yer filan gezmedim. dedim tamam pazari bekle.

yurtta yavas yavas degigiblikler olmaya baslamisti,bu iki taylandli memleketlerine donuyodu.

herkes severdi bu taylandlilari beyler son gunlerinde cok uzucu bir ortam olmustu.

once ilk kata oturcaktik, ikimizinde kafasi daha olmamisti cunku.yer bakiyoruz masa bulduk sandalye yok aq.

iki tane kiz vardi 4 kisilik yerde oturuyolardi iki tane sandalye bostu. jordan sordu bos mu diye, kizlar bos dedi ve ustune ekledi:

-isterseniz bize dahil olabilirsiniz, tanisabiliriz

sonucta ben turkum aq kezbanlarla buyumus, yeni milli bi adamim aq cok sasirmistim.ama jordan beni daha cok sasirtmisti;

-teklifiniz icin cok tesekkur ederim ama arkadasimla bi suredir gorusemiyoduk ozel olarak konusmamiz lazim kusura bakmayin.

iste beyler avrupalilarla aramizdaki mantalite farki tam olarak buydu. adamlar cikse, kariya kiza doymus aq,bizde olsa birak kizlarin yaninda oturmayi sekil yapmak icin orda benim ustumden prim yaparlardi oyle picler taniyorum.

thiago durttugumu gormus olucak ki lafa girdi

bu brezilyada fakir culsuz ateistin tekiymis. annesi olmus filan kendini dine vermis.her gece yatmadan once tanriyla konusmaya baslamis, talihi donmus tanrida bunu ingiltere’ye yollamis(!)

evet yanlis okumadiniz panpalarim, cocuk her gece tanriyla karsilikli sohbet ediyodu.

ama o gun bi baskaydi, yanimda kokain vardi ama tuvaletin onunde guvenlik duruyo. dedim ya beyler cok ust duzey bi mekandi.

ne bende nede jordan’da cigarada yoktu. yani anlayacaginiz alkolu dengeleyebilecek hic bir madde yoktu yanimda ve kazik yemenin verdigi got acisini surekli masadaki ickilere dadanarak cikariyodum.

bunun konusmasi bitti, gozunu acti bize bakti hicbirimizden cit cikmiyo. sessizligi hemserisi bruno bozdu portekizce biseyler soyledi.(bizim muallak gidince ben muallaknin yatagina gectim bruno benim yattigim yere gecti)

ben direk alttan durttum bunu aq bizede anlat gibisinden,

taksiye bindim telefonu verdim karolu aradim dedim taksideyim bizim evi tarif etsene. taksi birakti 80 pound’da ona gomdum.

neyse aksam toplandik bunlar kendi geleneksel tayland yemeklerinden yaptilar.

thuanny(brezilya) ortaya hayatimda duymadigim garip bi tekila koydu

ben bizim kebapcidan meze ayarladim

---bu arada jordan, erol abi bide yasin diye bi gibik calisiyodu kebapcida.---

tamik zengin pic gitmis bunlara harrods’dan ayakkabi almis, harrods’i da netten bi arastirin beyler. istinye’deki, nisantasi’ndaki dukkanlara benzemez.

koreli mal odasindaydi her zamanki gibi, naoki’de de bisey yoktu yanlis hatirlamiyosam ama olsun cani sagolsun kardesimin.

neyse bunlarla ertesi gun vedalastik,2 gun sonra thiago diye bi deli geldi aq bildigin deli.

adam hem hiperaktif hem agir katolik hemde agir milliyetci.

mekandan ciktik piccadilly’yi gezcez biraz ordan da otobusle evlere dagilcaz.. hayatimda gordugum en ilginc olaylardan birine tanik oldum beyler…

kasinonun onundeki huurlar disinda herkes kahkaha atti aq kizindan intikamimi almistim. intikamin yani sira ertesi gun ayik kafayla dusundugumde irlandali karilari etkiledigimi hissetmistim.

beyler turk parasini cevirerek dusunmeyin amk ben ilk gunler oyleydim yavas yavas dusunmemeye basladim. dusunun aq bi metroya biniyon 2 pound giriyo gote,ben haftalik sinirsiz killaniyodum haftalik 135 pound ama metro otobus toplu tasima araclari sinirsiz.

yani ev mi yok bin otobuse sabahla. aylik 600 pound aliyodum, uyusturucuya hic para vermiyodum. albert,victoria, jordan uclusunden yolumu buluyodum. zorda kalmadikca yemegi disarda yemem girerim tesco'ya 1 pound'a karnimi doyururum. mekanlar zaten bedava sayilir bilet oldugu icin, mekanda da ben icki almazdim pek. jordan'la gitmeden bulusur sainsbury'den 6 pounda kocaman sarap icerdik,gec gittigimiz icinde o an masada icki oluyo olur onlardan otlanirdik.

o kadar memleketten insan tanimistim ama finlandiyaliya hic denk gelmemistim beyler. hatta hic iskandinava denk gelmemistim. dedikleri kadar varmis ikisininde yuzu cok guzeldi.

benimki biraz sismancaydi ama olsundu. benim icin farketmiyodu.ama jordan’in hatun harbi manken gibi asiri ust duzey bi insan evladiydi. benimkisinin cok tatli bi yuzu, beyaz teni, mavi gozu, koyu sari saclari,ve balik etinin bi tik ustunde sismanimsi bi hatun.

ikisininde garip gurip adlari vardi zaten ilk soyleyisinde unutmustum, sweetheart diye hitap ediyoduk kizlara.

4 sarhos gule gule, millete laf ata ata bi sekilde otobus duragina geldik.tam vedalasmaya karsiya geciyodum erika dedi nereye aq bize gidiyoz. jordan dedi uzaksa gelmeyek, dediler kensington town’da benim ev.

jordan’la direk birbirimize baktik bekler, evet ev uzakti ama orasi baya baya zengin muhitiydi. tamam chelsea’de oyle, evler en asagi haftalik 5000 pound filan.ama benim kaldigim yurdun sartlari belli odedigim fiyat belli. bindik otobuse gittik kensington'a.