0
anlamı
i̇nsanların gerek yaşam ilgileri gerek met@fizik bağlanımları gerekse değer yönelimleri bakımından kendisine göre yaşamakla yükümlü olduklarını duyumsadıkları temelli dünya görüşü;saltık anlamda iyi olduğu düşünülen bir yaşam görüşünde yapılanıp yerleşiklik kazanan, gelenekler ile görenekler yolu ile taşınan, yazılı ya da yazılı olmayan davranış kuralları; yaşam ülküsü olarak bilinçli ya da bilinçsiz olarak seçilen yaşama değerleri, erekleri ile tasarıları;belli bir toplum içinde yaşayan insanların kendileri ile, birbirleriyle,kurumlarla ilişkilerini düzenleyen ilkeler, değerler,kurallar, töreler bütünü;bir ulustan bir başka ulusa,bir dönemden bir başka döneme,bir yaşam dünyasından bir başka yaşam dünyasına hem kapsam hem de içerik bakımından değişiklik gösterdiği söylenen ahlaksal değerlemeler alanı;iyi nitelikleri ile kötü alışkanlıkları bağlamında kişinin karakter sağlamlığını oluşturan tutumlar, eğilimler ya da davranışlar;ahlaksal değerlerin yaşama geçirilişinde birinci dereceden bağlayıcı olan yaradılış, doğa,huy, tıynet;tek bir kişi ya da bir grup kişi tarafından doğruluğu onaylanmış, sonuna dek uyulması gerektiği düşünülen kurallarca oluşturulmuş kavramsal ahlak görüşleri dizgesi;yaşamdaki eylemlere karşılaşılan yaşam sorunlarına ilişkin açıklamaların sunulduğu ahlak öğretileri düzlemi;ahlaksal inançlar ile değerler üzerine yürütülen felsefe düşünmesi.
âhlak kurallari
ahlak kuralları iki ayrı kategoride incelenebilir:
1.kişisel ahlak kuralları
2.sosyal ahlak kuralları
kişisel ahlak, fertlerin benimsedikleri ahlak ilkelerini ifade için kullanılan bir terimdir. kişisel ahlak, kişinin yaşadığı toplumdan çoğu kez soyutlanamaz toplumun ahlak değerleri toplum üyelerinin çoğunluğunca benimsenir. ancak kişinin toplumunkilerden ayrı ve bazen onlarla çelişen ahlaki değerlere sahip olması da mümkündür.
sosyal ahlak, daha çok toplum düzeyinde ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinde etkinliği görülen kurallardan oluşur. sosyal ahlak kuralları toplumun kişilerden istediği davranış modellerini gösterir. sosyal ahlak kurallarının ebedi ve değişmez nitelikli olduklarını savunmak zordur.bu kurallar topluma ve zamana göre değişebilir. aynı toplumda da bu kuralların zamanın akışı içinde farklılaşması ve değilmesi çoğu kez göze çarpar.
ancak sınırlı sayıda da olsa insanlığın ortak değeri olan ve şimdiye kadar değişmeyen ahlak kurallarının varlığı da dikkati çekmektedir:’yalan söylememek’böyle bir ahlaki ilke olarak değerlendirilebilir. bununla birlikte sosyal ahlak kurallarının toplumda barışı ve güveni sağlayıcı, uzlaşmazlıkları bertaraf edici, kişileri birbirine yaklaştırıcı, sosyal dayanışmayı kuvvetlendirici ve toplumun dağılmasını ve bölünmesini önleyici özelliklere sahip olduğu çoğu kez görülmektedir.
eti̇k ahlak ayirimi
ahlak,bir kişinin,bir grubun,bir halkın,bir toplumsal sınıfın,bir ulusun,bir kültür çevresinin v.s belli bir tarihsel dönemde yaşdıbına giren ve eylemlerini yönlendiren inanç, değer,norm, buyruk,yasak ve tasarımlar topluluğu ve ağı olarak karşımıza çıkar bu bakımdan ahlak(moral),her yanda yaşamımızın içindedir;o tarihsel olarak kişisel ve grupsal/toplumsal düzeyde yaşanan şeydir;ona her tarihsel dönemde her insan topluluğunda mutlaka rastlarız.bir hristiyan ahlak’ından,bir i̇slam ahlak’ından,bir yahudi ahlak’ından,bir budist ahlak’ından söz edildiğini biliyoruz. öyle ki, ahlak üzerine düşünmeye, ahlak ahlak üzerine felsefe yapmaya başlayan kişinin, yani etik içine adımını atmış olan bir insanın gözlemsel düzeyde ilk saptadığı şey,bir ahlaklar çokluğudur. etiğe adımını atar atmaz bir ahlaklar çokluğu ile karşılaşan kişinin yapacağı ilk saptamalardan biri,bu çok çeşitli ahlakların dayandıkları değer norm, inanç ve düşüncelerin göreli kaldıkları, kısacası ahlak ilkelerinin göreliliği olabilir.
emile durkheim’ın dediği gibi ‘ahlaki görüş karşısında hiçbir zaman tam bir yumuşak başlılıkla eğilmek zorunda değiliz’.durkheim şöyle der: ‘ahlaki gerçeklilik bize birbirinden kesin bir biçimde ayrılması gereken iki ayrı çerçevede görünür:nesnel çerçeve ve öznel çerçeve.her toplum için, tarihin belli bir döneminde bir ahlak söz konusudur. ahlakta mutlak’ın geçerli olduğunu söylemek yanlış olur, daha doğrusu ahlak alanını dogmaların eline bırakmış olur.
öte yandan insan dünyasını güzelleştiren güçlerden biri de çeşitliliktir. böyle bir dünyada kötülükler üretmemekle ilginç olsa bile iyilikler üretmemekle de zavallı bi dünya olacaktır. ancak görenekler toplumun hiçbir biçimde giderilemeyen temel taşlarıdır.bir toplumun ortak davranış kuralları göreneklerde anlatımını bulur. görenekler ortak ahlakın yazılı olmayan katı kurallarını oluştururlar, toplumun bütün bireylerini bağlarlar ya da bağlamak isterler. görenekler her kişi üzerinde,en aldırmaz kişinin üzerinde bile ağırlıklarını duyururlar. görenekler şöyle der gibidirler:bana uymadan benden kurtulamazsın. görenek zorlayıcıdır, kesin biçimde kuralcıdır:getirdiği yükümlülüklerle kişiyi bunaltır. göreneklerle savaşmak onlar karşısında kaçamak davranmaktan daha zordur. göreneklerden bir ölçüde kurtulmanın tek yolu onlara uyar gibi yapıp kaytarmaktır. görenekler bütün bir toplumu sıkı sıkıya bağlarlar. bazı düşünürler görenekleri çokça önemserler ve onlara belki de tüm sakıncalarına karşın benimsenmesi gereken belirleyiciler olarak görürler. montesquieu ‘birçok devlet yasaları ayaklar altına alındığı için değil görenekleri ayaklar altına aldığı için göçtü’der. gerçekte şu üç ayrı terimin, görenek gelenek ve alışkı terimlerinin birbirine karıştırmamak gerekiyor. gelenek bir toplumda yeni kuşaklara eski kuşaklardan geçen, sözle,yazıyla ya da davranışla geçen değerler bütününü belirler. alışkı toplumdaki bireylerin ortak davranış özelliklerini belirler. buna göre hiçbir toplum göreneklere ters davranılmasını hoş karşılamaz. örneğin tekeşliliğin geçerli olduğu bir toplumda çokeşliliği geçerli saydıramayız. çünkü görenekler bireyin topluma uyumunu öngörürler, onların amacı en olumlu toplumsal bireyi oluşturabilmektir. uygar toplumlarda görenekler yasaların belirleyiciliği altındadır. gene de göreneklerle yasaların gül gibi geçinip gitmekte olduğunu söylemek zordur. örneğin montesquieu kişilerin kendi kafalarına göre geleneklere karşı çıkmalarının doğru olmadığını düşünür. filozofa göre ‘görenekleri ve davranış biçimlerini değiştirmek istediğimizde onları yasalarla değiştirmeliyiz. yasaları yapanların da elbet göreneklerle olumlu olumsuz ilişkileri vardı
gelenek(örf ve adet)
gelenekler insanların gündelik hayatlarında bir tür sosyal anlaşma temeline dayanan basit bir takım uygulamalardır;esasında yapaydırlar, fakat sınırlı bir derecede olmak üzere toplum dayanışmasının devdıbına hizmet ederler ve sosyal farklılıkları kapamak fonksiyonunu yerine getirirler. örnek verecek olursak çocuklara verilen adlar ile ilgili olaylar, evlenme niyetini açığa vurma, görücülük,isteme, söz kesme, nişanlanma,komşu gezmesi, özel günler bunlardan birkaçıdır.
örf ve adetler toplumdan topluma, aynı bir toplum içindeki,alt kültürlere, yerlere ve aynı bir yerde zamana göre değişirler. örfler her şeyi doğru hale getirilebilirler. örflerin bir zamanlar doğru saydırdığı hareketler sonradan yanlış sayılabilirler.ve aynı zamanda kendiliklerinden silinip ortadan kalkmaktadırlar bu kurallara adetler örfler adı verilir. örneğin bir kadınla evlenme, evli kadının türk toplumunda kocasından başkasıyla ilişki kuramaması gibi. örflerden sapma adetlerden sapmaya kıyasla çok daha ciddi sayılmaktadır.
kohlberg ve ahlak anlayişi
lawrence kohlberg, ahlak gelişimini piaget’in çalıştığı yaş grubundan daha ileri yaşlara taşımış ve ahlaki akıl yürütmenin daha gelişmiş düzeyini açıklamaya çalışmıştır, piaget’in görüşleri doğrultusunda ahlak anlayışını, adalet,doğruluk, eşitlik ve insan refahı kavramlarını kullanarak incelemiştir. piaget’den farkı olarak ahlaki olgunluğa ulaşma sürecinin daha aşamalı ve daha çok zaman aldığı görüşünü savunmuştur.
kohlberg’in kurdıbına göre ahlak gelişiminin birbirini izleyen altı basamağı vardır. basamaklar da üç gelişimsel düzeyde gruplaşmaktadır. sıralayacak olursak çocuk önce dışsal ödül veya cezaya odaklanırken, yaşı ilerledikçe toplum değerlerini dikkate almakta ve içsel vicdanının prensiplerine odaklanmaktadır. ergenlik öncesi dönemde çocuk somut ve değişmeyen kurallara göre ya da toplumun kurallarına göre düşünür. ergenlik döneminde ahlaki değerlendirmeleri sadece siyah ve beyaz olarak görmez ve toplum tarafından kabul edilmiş standartlarda çelişki olabileceğini anlar.
kohlberg, ahlak gelişimi basamaklarını, ahlak ile ilgili sorular sorulduğunda, insanların nasıl düşündüklerini inceleyerek geliştirmiştir. farklı yaş gruplarından ve farklı geçmişleri olan insanlardan,bu ahlaki ikilemlere yanıtlar vermelerini istemiş ve verdikleri yanıtlara göre bu kişilerin hangi basamakta olduğunu saptamıştır.
örneğin, çocuğun öğretmenine hanım,bey, hocam diye hitap etmesi sadece toplumca belirlenen geleneksel kurallardır ve sosyal grubun işleyişi için önemlidir.
Tümünü Göster