1. 1.
    0
    (bkz: beyler işe girdim gelin) başlığından ve mesajlarla ile entry'lerden yardımcı olduğum arkadaşlar beni tanıyacaktır.

    bu başlıkta direkt olarak ingilizce öğretmek yerine, sizlere nasıl ingilizce öğrenebileceğinizi, öğrendiğiniz ingilizceyi nasıl kullanabileceğinizi ve geliştireceğinizi anlatacağım.

    öncelikle şunu belirteyim, tüm dillerin özelliği doğrultusunda; ingilizce de nankör bir dildir. ne kadar iyi öğrenirseniz öğrenin, pratik yapmadığınız, dili kullanmadığınız sürece gerekli yabancı dil yeterliliğine sahip olamazsınız.

    ayrıca dil öğrenme işini gerçekleştirirken kararlılık ve istek çok önemlidir. bitse de gitsek ya da bunlar ileride ne işime yarayacak gibi ilkokul triplerine girmek sadece işinizi zorlaştırır.

    yeterli ilgi olduğu anda işin derinliklerine inmeye başlayacağım, şimdilik herkese iyi günler panpalar..
    ···
  2. 2.
    +1
    başlıyorum beyler, 3'er maddelik entry'ler halinde anlatacağım kafamdakileri. bu entry'lerde ingilizce öğrenme ve geliştirme sürecindeki pgibolojik durumumuzdan, pratik yaparken düşüneceklerimize kadar çok geniş bir yelpazede konulardan konuşacağız.

    1) öncelikle yaş konusunda bir çekincesi olan varsa (örneğin yaş olmuş 25-26 artık öğrenemem ya da bu yaşa kadar öğrenemediysem artık hiç öğrenemem veya bu yaştan sonra öğrenip ne yapıcam gibi), benim 19 yaşında, 1 sene deneyimli bir tercüman olduğumu ve özel dersler verdiğimi söylemem yeterli olacaktır. bu sebepten dolayı, dil öğrenmenin küçük yaşlarda başlamasının küçük bir avantaj yaratıyor olmasına rağmen, hiçbir yaş grubunun dil öğrenmede erken veya geç kaldığını söylemek mümkün değildir. (bkz: ingiltereye gittim 3 yaşında bebeler bile şakır şakır ingilizce konuşuyordu)

    2) arkadaşlar, ilkokuldan beri bulunduğum ortamlarda ve yaptığım gözlemlerde, türk milleti olarak yabancı dili yeterli seviyede bilmememizin ve kullanamamızın sebebini şu şekilde gördüm: rezil olacağını sanma ve diğer milletlerden insanların yabancı dili her şekilde bizden üstün kullanıyor olduklarını varsayma. mesela lisedeki bir derste ingilizce kitabından bir text'i okumanız istendi ve siz okurken bir kelimeyi yanlış telaffuz ettiniz. bakınız http://www.youtube.com/wa...eature=youtu.be&t=22s
    veya bir yabancı size adres sorduğunda aklınızdaki tarifi ingilizce kelime yetersizliğinden karşınızdakine anlatamadınız. bu durumlar yabancı dile küsmek için yeterli değil. çünkü eğitim sistemimiz ingilizce'ye gereken önemi vermiyor. www'yu kaldırır, yerine ttt'yi getiririz diyen bir hükümetten böyle bir hamle beklemek de salaklık olur zaten. ne kadar yapamıyorsak, o kadar hırslanmamız gerekir, biz türk milleti olarak, tarihte de görüldüğü üzere, her şeyin üstesinden gelebiliriz. inanmak yeterli. küsmek yok, olabildiğince önem vermek var.

    3) bu entry'nin son şartı olarak ise, bir hedef belirlemek söylenebilir. hiçbir planınız olmaksızın, ya dur bi ingilizce öğreneyim belki ileride işime yarar derseniz, %100 garanti veriyorum, bu öğrenim sizin işinize yaramaz. kariyerinize bir artı olarak, akademik anlamda kullanmak, uluslararası ticaret yapmak veya yurtdışına temelli yerleşip orada okumak veya çalışmak için öğreneceğiz ingilizce sizleri her zaman bu dile bağlanmış olmanızı gerektirecektir. çünkü çalışırken sıkıldığınız anda, aklınıza gelecekteki güzel günleriniz gelecek ve çalışmaya devam edeceksiniz. ingilizce sizi çekecek ve siz de ona gideceksiniz.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    0
    bu klişe bilgilere biraz da pratiğe yönelik önerilerle devam edelim.

    1) ingilizce'yi gerçek anlamda öğrenmek ve kullanmak isteyen bir kişi, bu dili hayatının bir parçası yapmalıdır. nasıl mı? hello panpa, let's go out bu gece, smoke some weed ve kafaları bulalım gibi değil. ancak telefon menüsünü ingilizceye çevirerek, televizyondaki bbc, cnbc-e, mtv, trace urban hd tv, cnn gibi kanalları izleyerek, dünya gazetelerini okuyarak (d&r, dost kitabevi gibi yerlerde satılıyor) bunu gerçekleştirebilirsiniz. sabah akşam flash tv izlemek, zaman okumak, telefonda sadece whatsapp kullanmak bizi bir yere zütürmez.

    2) ingilizceyi geliştirme aşamasında bazı adımlar vardır ve bunlar gerekli yerlerde gerekli dikkati sağlayarak atılmalıdır. örneğin, en sevdiğiniz ingilizce şarkıyı açın, arka arkaya 3-4 defa dinleyin. kendinizi hazır hissettiğinizde şarkının sözlerini, şarkıyı dinler iken durdura durdura bir kağıda yazın. bitirdiğinizde şarkıyı tekrar baştan açın ve ne kadarını tutturduğunuza bakın. belki de ilk seferde %15-20 gibi bir oran yakalayacaksınız, sakın moralinizi bozmayın. çünkü bunu tekrarlayarak yaptığınız sürece bu oran zamanla %50-60 ve devamında %80-90 gibi yüzdelere çıkacak. ayrıca bu şarkıları dinler iken eşlik etmeye unutmayın, şarkı söyleme telaffuz ve kelime ritmi konularında çok yardımcı bir prosedürdür. buna ek olarak alt seviyelerden başlayarak ingilizce kitaplar okumaya çalışın. ha ben zaten kitap okumam diyorsanız, siz zaten gereksiz, apaçi bir insansınız. lütfen ingilizce konusuna hiç girmeyerek, bu olayı gerçekten öğrenmek isteyenlere bırakın.

    3) ingilizceyi geliştirme konusunda en çok sevilerek kat edilen aşama film ve dizi izleme süreçleridir. örneğin how i met your mother, the big bang theory, two and a half men, the simpsons ve family guy gibi eğlenceli dizileri, öncelikle türkçe altyazılı olarak izleyin. bir süre sonra aynı bölümleri ingilizce altyazı ile izleyin ancak bütün dikkatiniz altta akan yazılarda olmasın, zaten o bölümün konusunu daha önceden bildiğiniz için, kullanılan cümleleri olay ile bağdaştırmaya çalışarak beklediğinizden daha önemli bir yarar sağlayabilirsiniz. bu olayı da yaptığınızda altyazıyı tamamen kaldırıp, dizileri orijinal dilinden orijinal görüntüsü ile izleyin, emin olun yararını göreceksiniz.
    ···
  4. 4.
    0
    biraz daha ilgi olursa devam edeceğim beyler. sadece 5-10 kişiye anlatırsam çok da işe yarayacağını düşünmüyorum bu olayın.
    ···
  5. 5.
    0
    biraz daha yazmaya devam ediyorum beyler, şu anda işteyim, arada sırada kaçamak yapıp buraya uğrayacağım.

    bu başlıkta bir tane madde olacak ve 3 maddelik önem arz edecek.

    1) speaking.. beyler bir dili öğrenme yolundaki en önemli ve gidilmesi en zor yol yol o dili pratiğe döküp konuşmaktır. bazen insanlarla dalga geçiyorlar ya "anlıyorum ama konuşamıyorum" dedikleri zaman, o nasıl oluyor amk falan diyorlar.. gerçekten de oluyor. siz ne kadar dizi izlerseniz izleyin, kitap okuyun, müzik dinleyin hatta grammar çalışın, burada önemli olan bilgileri pratiğe dökmektir. yani kağıda yazarken he/she/it olduğunda loves yazıp, birine bir olayı anlatırken he love me derseniz, işler karışır.

    bu konuyu aşmak için farklı yöntemler var. öncelikle eğer lise ve üniversite seviyesindeyseniz, etrafınızda pratik yapabilecek arkadaşlar bulun ve peşlerini bırakmayın. bu olay liseliler için biraz daha zor olabilir, zira liselerde yabancı öğrencilere rastlama oranı azdır, ancak üniversitelerde bu oran daha fazla. örneğin ben bilkentteki yabancılarla haftada en az 1 kere buluşur, yemeğe, go-kart'a, bowling'e sinemaya giderim. en kötü çim alanlarda oturur sohbet ederiz. benim de, onların da ana dili ingilizce değil ancak bu sorun teşkil etmek bir yana, avantaj sağlıyor. çünkü bir karşılaştırma yapma gereği duymuyorsunuz, ben daha iyiyim ya da o daha iyi diye. açık mavi demek için open blue diyen oluyor mesela, ve siz bunu anlayabiliyorsunuz.

    etrafında bu tarz pratik yapılacak insanlar olmayanlara ise şöyle bir öneride bulunabilirim; active english gibi, english time gibi kursların haftanın belirli gün ve saatlerinde speaking organizasyonları olur ve orada yabancılarla iletişime geçebilirsiniz. tabi bunun içinde o kursun öğrencisi olmanız gerekebilir. bunu araştırarak bu yolda da ilerleyebilirsiniz.

    en son çare, eğer yeterli imkanınız varsa, yurtdışına çıkmak ve gibe gibe ingilizce konuşmaktır. bunun için öncelikle önerebileceğim ülkeler; hollanda ve finlandiyadır. neden amerika ve ingiltere değil derseniz; amerika'da artık biraz da nigga'ların katkılarıyla dil biraz tarzanca oldu. yani bugün hiçbir şey yapmıyorum demek için i am free today ya da i am not doing anything today yerine "i ain't doin' shit 2day, aiiight!" derlerse apışıp kalabilirsiniz. ayrıca ingilizlerin de o kendilerine has köylü şiveli ingilizcesi veya londra ve civarında konuşulan kraliyet ingilizcesini anlamakta zorluk çekebilir, ne diyor bu amk saksonları diyebilirsiniz.
    Tümünü Göster
    ···