-
76.
+1biraz daha koştuktan sonra, kaldırıma oturdular...
chucky nefes nefese konuşmaya başladı:
"hani birimiz daha ölmeyecekti? ölmemek için gösterdiğiniz çabaya hayranım. birisi koşarken ayağı takılır düşer, diğerleri ölüyü gömmek için başımızı bir dolu derde sokar"
fero ve akvaryum oldukça sinirlendi.
helen bir adım öne çıktı:
"sen ne dediğinin farkında mısın? hatta ne yaptığının? sizin yanınıza katıldığımızdan beri her şeyi siz belirliyorsunuz, sonra ekip çalışması bik bik diye konuşuyorsunuz.
bu mu takım işi?"
kimse helen'i bu kadar agresif görmemişti daha önce.
chucky başını eğdi, derin bir nefes alıp tekrar kaldırdı:
"konuş bakalım küçük hanım. nereye gidelim, ne yapalım söyle hadi."
helen kimsenin beklemediği bir fikir sundu.
"kıymalı'yı bırakmaktan başka çaremiz yok.
gördünüz, mezara gömsek çıkartıp yine parçalayacaklar. onu burada bırakmalıyız."
fikir kimsenin hoşuna gitmese de durum buydu.
superrman, fero ve jamaika'Nın da mecali kalmamıştı zaten taşımaya.
istemeyerek de olsa, akvaryum da onayı verdi.
kıymalı'nın cansız bedenini, hemen çaprazlarındaki meşe ağacının altına bıraktılar.
hepsi gözyaşı dökerek, özür dilediler...
ve ona veda ettiler.
ve yollarına devam etmek üzere ayağa kalktılar.
pinkpillow konuşmaya başladı: "sapan kayıp, ne yapacağız, nereden gideceğiz?"
"sırf benim yüzümden hayatını tehlikeye attı, şimdi napıyordur kimbilir"
gibirella cevapladı: "şanslıysa, ölmüştür."
chucky devam etti: "haydi oyalanmayın, koloni'ye doğru yürümeye devam edeceğiz... " -
77.
+1mezarlık çitlerinin üstünden kafasını çıkardı.
çıkartmasıyla indirmesi bir oldu...
herkes heyecanla fero'nun ağzından çıkacak sözleri bekliyordu.
fero nefes nefese arkadaşlarına baktı.
kafasını sağa sola çevirdi, olumsuz bir bakış atarak.
"her yerdeler... "
jamaika dayanamayıp sordu: "nasıl yani mezardan mı çıkmışlar?"
fero cevapladı: "saçmalama... "
durum farklıydı. enfekteler açlıktan mezarları kazıyor, yakın zamanda gömülen ölülerin bedenlerini sömürüyorlardı. pis koku ve seslerin sebebi buydu.
"ben dostumu bu huur çocuklarına yedirtmem!" dedi fero.
chucky, kafasını çıkarttı çitten yukarıya
onun da çıkartıp, indirmesi bir oldu ve yukarıdan konuşmaya başladı.
"çok fazlalar, mücadele edemeyiz. başka bir plan bulmalıyız."
aşağı inerken, destek aldığı taş parçası koptu ve chucky yere düşüverdi.
düşmenin etkisi ile çıkan ses, oldukça yoğundu.
bu ses, taze kan ve et kokusuydu enfekteler için.
sesin geldiği yere doğru, büyük bir hışımla ilerlemeye başladılar.
gibirella bağırdı: "kaçın, bu taraftan!"
herkes hızlıca kaçıyordu, jamaika ve superrman arkada kalmıştı; kıymalı'nın cansız bedeni ellerindeydi. fero arkasına baktı ve onların yanına koştu. bir el desteği de o verdi. "haydi beyler, haydi... " diyerek hızlı adımlarla gruba yetiştiler... -
78.
+1sonunda geldiler büronun önüne.
pinkpillow zile bastı. açan olmadı.
herkes pinkpillow'a bakıyordu.
tekrar zile bastı.
ve tekrar.
kimse açmıyordu kapıyı, profesör bürosunda değildi heralde.
herkesin umutları suya düşmüştü. akvaryum korku dolu gözlerle işaret etti avm'yi
"şuraya bakın... "
herkes donup kalmıştı. 500'ü aşkın enfekte alışveriş merkezinin oyuklarından çıkıyor, üstlerine geliyordu. fero içinden geçirmişti: "bu sefer her şey bitmişti... "
işte o anda olmayacak bir mucize oldu.
dış kapı, otomat sesi ile açıldı. ve hemen binaya koştular.
kapının önünde profesör vardı: "geçin içeri hemen!" diyordu.
herkes içeri girdikten sonra, kapıyı kapattı.
kendi ofisine girdi ve enfekteleri kapının ardında bıraktı.
ofis kapısı oldukça güvenliydi, ordu gelse açamazdı belki(!)
herkes derin bir nefes aldı, profesör gençlerin yüzlerine baktı tek tek:
"ısırılmadınız değil mi?" deyiverdi.
pinkpillow "hayır lufi (osmanpamukoglu), herkes iyi."
profesörün ismi lufi'ydi.
çocukları gördüğüne mutlu olmuş gibi görünüyordu.
"ne içersiniz ya da karnınız aç mı?" diye sordu gençlere tek tek.
herkes teşekkür etse de, lufi anlamıştı.
çocuklar açtı.
"hanım! gel çocuklarla tanış ve onlara bir şeyler hazırla... " diye seslendi eşine lufi.
kumral tenli, hoş bir bayan çıktı içeriden.
"pink, kızım bu sen misin? kocaman olmuşsun düğünden bu yana!"
3-4 yaşlarındayken, lufi ve tomris'in düğünlerine katılmıştı pinkpillow.
o yaşları hatırlamadığından farkında değildi tabi ki. ufak bir tebessüm attı.
diğer çocuklara döndü tomris:
"hoşgeldiniz çocuklar, ben tomrishatun tanıştığımıza memnun oldum!" -
79.
+1herkes kendini tanıttı, ayaküstü ufak bir muhabbet içerisine girdiler.
daha sonra tomris, kızları işaret ederek: "helen, pinkpillow, chucky ve gibirella, benimle gelin bakalım. yemek yaparken, yardımcı olacak birileri gerekli." diyerek ufak bir tebessüm attı. kızlar da hep bir ağızdan "seve seve tomris teyze" diyerek peşlerine takıldılar ve mutfağa geçtiler.
akvaryum, fero ve jamaika etrafı inceliyordu.
alabildiğine geniş bir büroydu burası. ev olarak kullanılsa, üç aile rahatlıkla yaşardı.
fero merakını yenemeyip, sordu lufi'ye: "burası mükemmel, nasıl yapılmış. böyle bir dairenin varlığından pek kişi haberdar olmasa gerek."
lufi tebessüm etti ve cevapladı: "burası 4 dairenin birleşiminden oluşuyor, daha alttaki laboratuvarımı görseniz, ağzınız açık kalır." diyerek laboratuvara inmeyi teklif etti çocuklara. giriş odasının, hemen sağ tarafında merdivenler vardı. bu merdivenleri yavaş yavaş indi çocuklar.
gördüklerine inanamadılar... enine, boyuna koskocaman bir tarlayı anımsatıyordu gördükleri yer. şaşkınlıklarını gizleyemediler, gerçekten de ağızları açıktı.
lufi çocukları salonun başından itibaren gezdirmeye çıkarttı. binlerce kimya tüpü vardı. hepsi tek tek numaralandırılmıştı. yaklaşık 150 metre kadar ilerlediklerinde üstü kapalı bi fanus gördüler. lufi, genç dostlarına baktı ve konuştu:
"kızları bu yüzden tomris yanına çağırdı. gördüklerinden etkilenebilirler.
hazır mısınız?" dedi.
gençler şüpheli bakışlar arasında başlarını sallayarak onay verdiler.
fanus'un üzerindeki tülü kaldırdı lufi.
içi su dolu, cam bir fanusun içerisinde ufak boylarda bir enfekte vardı.
çocuktu bu, belli ki hastalığa yakalanmış ve dönüşüm geçirmişti.
gençler ikinci kez şok yaşıyordu... -
80.
+1Benide ekle panpa
-
81.
+1tiger
tiger
tiger uppercut -
82.
+1arkalarını döndüklerinde korku, yerini rehavete bıraktı.
arkalarında iri yarı bir asker duruyordu.
"6 adet genç. bu süper işte." diyerek sevinmişti.
ilerideki askerlere seslendi.
"çocukları geçir!"
kapıdaki askerler, giriş kapısını açtı gençlere.
herkes tek tek içeri girdi.
rütbesiz asker işaret etti gidecekleri yolu.
50 metre kadar yürüdükten sonra, büyük bir kalabalık ile karşılaştılar.
her ağızdan bir ses çıkıyor, herkes birilerine bir şey anlatmaya çalışıyordu.
bir köşede ağlayan, itiraz edenler.
diğer tarafta mutluluk gözyaşları hakimdi.
olayı anlamak ndıbına fero askerin yanına yanaştı.
"ne yapacağız, nereden kalkıyor uçak?"
asker kaşlarını çattı.
"önce kontrol var. şu sırayı takip et." diye eliyle kalabalığın olduğu yeri işaret etti.
• ** -
83.
+1@247 zombi hikayesi be kardeşim, elbette uyarlama olacak.
kaç kere zombi salgını yaşadık sanki *
sevgiler. -
84.
+1biraz daha yaklaştıklarında fark ettiler.
tek sıra halinde, 13-14 tane kuyruk vardı. neredeyse başı gözükmüyordu.
jamaika korku dolu gözlerle, arkadaşlarına baktı.
"biz virüslü değilizdir değil mi?"
gayet sakin görünmeye çalışıyorlardı,
fakat herkesin içinde bu soru işareti vardı zaten.
sıra biraz daha yaklaşmıştı.
helen kafasını uzattı ve işleme baktı.
en önde o vardı.
5 adet asker, ellerinde tuhaf cihazları insanların gözlerine tutuyordu.
-kabul edildi şeklinde yeşil ışık yandığında geçiriyor,
reddedildi şeklinde kırmızı ışık yandığında askerler aracılığı ile bir kamyona bindiriliyorlardı. kamyona bindirilen hastalar da muhtemelen, itlaf edilmek üzere kırsal bir alana zütürülüyordu.-
önlerinde 3 kişi vardı. artık onlara geliyordu sıra.
elektronik cihaz ilk kişinin gözüne tutuldu, kabul edildi.
ikincisi de kabul edildi.
üçüncüsü de...
mutlulukları gözlerinden okunuyordu...
işte o an gelmişti... -
85.
-1beni de yaz panpa (karı da gibtir bana hikayede mümkünse)
-
86.
+1helen askerlerin yanına doğru yaklaştı.
cihaz gözlerinden geçirildi.
"kabul edildi... geçebilirsiniz."
diyerek arka tarafa aldılar helen'i.
gözlerinden mutluluk gözyaşları akıyordu bu kez.
arkasından gibirella girdi.
fero ile akvaryum ellerini hohlayarak
gülümsüyorlardı. fero takılıyordu, akvaryum'a:
"istanbul'a girer girmez, inci'ye gireceğim.
yaşadıklarımı anlatacağım, insanların tepkilerini çok merak ediyorum... "
jamaika aradan çıktı "sazan.avi derler oğlum inanmazlar hahaha"
diye gülümsedi. şen şakraktı yine ortam.
"reddedildi, geçersiz... "
felaket, yine yakındı.
"tekrar deneyin, eminim bir şeyim yok." dedi titrek bir ses tonu ile gibirella.
asker ısrarlara dayanamayıp tekrar denedi.
"reddedildi, geçersiz... "
işlem sonucu buydu. herkes donup kaldı.
arka taraftan gelen asker, gibirella'nın kolundan tuttu.
işte o an helen'in sırasıydı.
mutluluk, ya hep birlikte olacaktı.
ya da hiçbir zaman.
elini çantasına attı, silahını çıkartmak için.
silah yoktu...
gözünü akvaryum'a çevirdiğinde, silahtan çıkan ateşi gördü.
akvaryum, gibirella'yı zütüren askere ateş etmişti...
arka arkaya duyulan mermi sesleri...
çığlıklar, bağrışmalar arasında
5 gencin delik deşik vücutlarından kanlar akıyordu...
gibirella, gözleri açık şekilde yere devrilmişti.
fero ve akvaryum birbirlerinin üstüne düşmüşlerdi.
tugce bir köşede, jamaika bir köşede...
helen'in çığlıkları, havaalanını inletiyordu.
5 genç, bir hiç uğruna öldürülmüştü güvenlik etiketi altında...
• **
• ** -
87.
-1adam bana gider ayak gider yapmış ahahahha ;)) ♞
-
88.
+1@245 sağol kardeşim, ileride tekrar belki *
-
89.
+1ulaştın panpa,ben halimden memnunum :D
I'm a survivor
I'm not gon give up
I'm not gon stop
I'm gon work harder
I'm a survivor
I'm gonna make it
I will survive
Keep on survivin -
90.
+1bana kuaförlük yapan dul bi anne ayarlayın :(
komşumuz falanmış hani ;))) xd -
91.
+1yolda gibtiğim zombi capsli ahahahahah :D:D
-
92.
+1kar, adeta nazlanarak iniyordu aşağıya.
yavaş yavaş, narin narin süzülerekten yeryüzüne düşüyordu...
huzur verici bir hava vardı ve yol boyunca bir tek olsun enfekte ile karşılaşmamışlardı.
tüm acıları arkalarında bırakma eğilimindeydiler.
tepeyi çıktıktan sonra, ışıklar belirdi.
havaalanının ışıklarıydı bu.
ve 200 metre daha ilerlediklerinde sesleri duydular.
havada 4 adet helikopter uçuyordu.
hızlıca, girişe doğru yöneldiler.
işte o an şaşkına döndüler...
havaalanının içerisinde yüzlerce, belki de binlerce insan yanyanaydı.
kapı girişine ulaşmak için, hızlı adımlarla tepenin sonuna geldiler.
kapının girişinde, iki adet insan gördüler.
başta ürktüler. dört gündür tomris, lufi ve kendileri haricinde insan görmemişlerdi.
yaklaşmaya korktular.
20 metre ileriden, onlara bakıyorlardı.
o anda arkalarında bir ses belirdi: "siz, gelin bakalım buraya!" -
93.
+1ETTiLER, etmediler pinkpillow'u kaldıramadılar.
dokunmaya kalktıklarında, eline satırı alıyor; gelmemekte ısrar ediyordu.
bir yolu olmalıydı, onu zütürmenin.
zaman daralıyordu.
jamaika yavaşça yaklaştık, ani bir hamle ile sol elini tuttu pink'in.
"yeter artık pink, kendine gel!" demesine kalmadan,
elindeki satırı kendi boğazına sapladı.
kanlar akıyordu...
üzüntü, acı yerini dehşete bırakıyordu.
pinkpillow, önce aklını; daha sonra hayatını kaybetmişti.
bu acı son, bir hayatın daha bitişiydi...
zaman bu sefer daha hızlı geçiyordu.
her şey için çok geçti.
12 kişilik yolculuklarında, 6 kişi kalmışlardı sadece...
cansız bedenine daha fazla bakamadılar pink'in.
göz ferleri sönmüştü, ağlayacak yaş kalmamıştı artık bedenlerinde.
gibirella'nın soğuk kanlılığı bile yok olmuştu artık, duyguya uzak bedeni; onu duygusallığa hapsediyordu. ablası chucky'e sarılarak, hiçbir şey yapmak istemediğini, artık çok yorulduğunu söyledi.
bu kaçıncı sarsıntıydı...
• **
"ayrılık ölümden beter derler hep.
peki ya içi ayrılık dolu ölümler?" -
94.
+1evin içerisine çöküverdi herkes...
tam buldukları anda, yitirmişlerdi dostlarını.
böylesine acı bir sonu kimse beklemiyordu.
o şen şakrak hava, az önceydi henüz.
yerini tarifsiz bir acıya bıraktı.
saat 14.46'yı gösteriyordu.
5 saatleri vardı havaalanına gitmek için.
yürüyecek yarım saatlik mesafeleri vardı.
derman kalmamıştı hiçbirinde.
belli ki sapan, evde saklanıyor;
dostlarının gelmesini bekliyordu.
erzak için tahmin ettikleri gibi markete çıktığında, enfekteler tarafından saldırıya uğramış, kendisini savunamamıştı. pinkpillow'u kurtarmak için enfekteleri peşine topladığı esnada yakalanmamıştı. yakalanmış olsa, tekrar eve gelemezdi.
pinkpillow bu sefer ağlamıyordu.
yüzü kireç gibiydi, kendi kendine gülümsüyordu.
gülümsemeler kısa süre içerisinde kahkahaya dönüşmeye başladı.
aklını yitiriyordu, yitiyordu gözleri önünde.
üstüste yaşadığı acılar, bu kez ağır gelmişti.
eşsiz kahkahalar, diğerlerini iyice kahrediyordu.
jamaika kuzeninin yanına gitti ve ona sarıldı.
"kendine gel pink, kendine gel... " diyerek arka arkaya tokatlar atıyordu pinkpillow'a.
ama nafile. sinir sistemi, kaybolmuştu adeta, beynini kendi kontrol edemiyordu... -
95.
+1"acele etmemiz lazım. sapan'ı da bulup, direk havaalanına geçmeliyiz." dedi chucky.
herkes onaylarcasına başını eğdi.
onu kaybettikleri yere gideceklerdi, karşıyaka mezarlığının oraya.
enfekteler ne kadar yoğun olsa da, dostlarını bulmaya kararlılardı...
10 dakikalık bir mesafeleri vardı. ara sokaklardan gitmeyi tercih ediyorlardı.
enfekteler, genel olarak cadde ve bulvarı doldurmuş; oralarda geziniyorlardı.
ellerinde boruları, satırları ve keserleri ile beyler önden gidiyordu bu sefer.
gibirella ve chucky hemen arkalarında,
onların arka kısmında en arka tarafta ise helen vardı.
helen silahın varlığından, akvaryum'a bile bahsetmedi yol boyunca.
sadece tek temennisi vardı; yol boyunca kullanmamak...
-
gençliğe hitabede bugüne işaret eden cümleler
-
bu bakış ne anlama geliyor
-
cumhur başkanı olupta bu güne kadar
-
onur ve gurur arasındaki fark
-
1 buçuk milyona hangi araba iyi kız
-
icardinin ifşasını isteyecek kadar düşmedim
-
aniden gelen ucan kedi adlı yazarıı
-
canım izmirim yanıyor
-
bu dunyada niye her sey para
-
salak ak 1 aydır 200 lirayi 400 lira
-
bak kardeşimle başlayan floodları atabilecek
-
haluk gercek hayatta şükrüden öyle dayak yerki
-
biri dürüstçe şu icardinin
-
chatgpt sayesinde kızla flörtleşmek
-
elimi komodo ejderi ısırdı
-
chp yüzünden ülke batıyor
-
ülkedeki yangınların tek sebebi
- / 1