1. 201.
    +1
    pompei'den umut neredeyse kesilmişti, ama sapan için aynısı geçerli değildi.

    gibirella başını yere koyuyor ve ayak sesleri dinlemeye çalışıyordu.
    "yine hiçbir ses gelmiyor." diyerek sokağın başından geri dönüyordu.

    her şey kötüye gidiyordu. hastalık tüm şehre yayılmıştı,
    elki de bütün avrupa'ya.
    deneylerin eşit zamanda yapılmış olması, felaketin habercisi olmuştu.

    aynı denekler üzerinde yapılan patlama teorileri yok sayılmıştı.
    yüksek ihtisas'a aynı dertten gelen 80 küsür hasta olmasa, salgın bu kadar yoğun olmaz; enfekte hastalar da hemen karantinaya alınabilirdi.
    ama artık çok geçti her şey için.

    herkes yürürken fero bir anda chucky'e kenetlendi.
    "durun arkadaşlar!"

    herkes duraksamıştı.

    "ne kolonisinden bahsediyorsun sen günlerdir? hangi koloni, nerede?"

    chucky başı yere eğik şekilde cevap verdi: "güney'de, yamaçların tepesinde koloni."

    fero "nereden duydun, uydurmadığını nereden bilelim?!"

    tekrar cevapladı chucky: "annemi hastalık yüzünden öldürdüğüm gece, tanrı söyledi."

    fero çılgına dönmüştü. bağırarak: "hangi tanrı be kadın, hangi tanrı? tanrı falan yok, bunu aklına sok. eğer olsaydı, bu durumda olmazdık. eğer olsaydı bu pisliklerin hiç biri olmazdı. kıymalı ölmezdi, pompei ölmezdi, sapan ölm...

    aaah... ne haliniz varsa görün, ben gidiyorum!"

    diyerek arkadaşlarının yanından uzaklaştı fero,
    sonra karların içine oturup bir sigara yaktı.
    ···
  2. 202.
    0
    Reserved
    ···
  3. 203.
    0
    bekliyoruz
    ···
  4. 204.
    0
    panpa beni eklersen sevinirim ayrıca azıcık hızlı yaz ya fena sardı dıbına koyum
    ···
  5. 205.
    +2
    arkadaşları fero'nun yanına geldiler. onu anlayabiliyorlardı, yaşadıkları acının daha baskınını fero yaşıyordu. henüz 2 gün öncesine kadar can ciğer takıldığı ev arkadaşları, artık yoktu. evde bulaşık sırası için kavga edemeyecekti, temizlik konusunda ona ısrar eden 2 kişi yoktu artık. bu acı, içine sığmıyordu.

    "bir yolu olmalı, enfekteleri iyileştirmenin, salgını durdurmanın bir yolu olmalı! bunun üzerine çalışan bir insan olmalı şu anda... " dedi kendi kendine.

    işte o anda pinkpillow sessizliğini bozdu.

    "bir dakika... kalıtım ve gen formasyonları üzerine çalışmalar yapan bir akrabamız vardı. bununla ilgili yazdığı kitaplar ve bilim dünyasını şaşırtan onlarca ödüllü tezi vardı. onu bulabilirsek, şayet hala aynı yerde oturuyorsa belki bir çözümü olabilir."

    herkes pink'e baktı, daha önce neden söylemedin dercesine...

    "labarotuvarını birkaç kere gezme fırsatı bulmuştum. maltepe'de gizli bir bürosu vardı, alt katında deneylerle uğraşıyordu gizli bir bölmede. dönüşmediyse ya da parçalara ayrılmadıysa orada olduğunu umuyorum... "

    "ne bekliyoruz o halde dedi!" helen.

    gibirella ve chucky birbirlerine bakıp pinkpillow'un peşine takıldılar.

    kolej'den, her şeyin başladığı yere;
    kızılay'a doğru yürümeye başladılar...

    bu onların tek kurtuluş yolu olabilirdi.
    her gün göçmen şekilde, oradan oraya yaşamak çok zor olacaktı.

    yeni bir kişiyi daha kaybetmeyi göze alamamak da cabasıydı.
    ···
  6. 206.
    0
    tek solukda okudum helal iyi gidiyon. kucukde olsa banada bi rol verirsen sevinirim panpa.Biz de bi parcasi olak amk hikayesinin.
    ···
  7. 207.
    +1
    akvaryum, superrman'e ve jamaikagocmeni'ne döndü: "kim bu akrabanız birader?"

    jamaika cevapladı: "çatlağın tekiydi, ama yıllardır bunların üzerine çalışmaları vardı. bu konu üzerine, alanındaki her bilim insanı gibi çalışma yaptığına eminim. labarotuvarı oldukça güvenliydi. enfekteler onu bulmadan önce, oraya girebildiyse şayet yaşıyordur.

    aksi durumu düşünmek istemiyorum. televizyonda gördüklerimiz çok sarsıntılıydı. kızılay meydanında o bir saat aralığında kurtulabilen, salgını kapmayan insan kaldığını pek zannetmiyorum. virüsün kana bulaşma süresi oldukça kısa diye tahmin ediyorum. zira gelen hastalar, 2 saat sonra dönüşüme uğradılar. hastaneye gelmeyenler, pompei gibi olanlar da cabası. olayların üstünden 1 gün geçti ve sokaklarda insan göremiyoruz.
    umarım profesöre ulaşırız... "

    fero ve pinkpillow da kendi aralarında konuşuyorlardı.

    pink'in gözlerinden ufak bir yaş süzüldü yanaklarına...

    "benim yüzümden öldü sapan. düşmeseydim, bunların hiçbirisi olmayacaktı.
    kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim."

    fero iç çekerek yanıtladı: "yine de umudu kesmemek lazım, sapan akıllı adamdı. ama arkanda 50 küsür enfekte koşarken, aklını neye nasıl kullanabilirsin; orası da muamma" diyerek yoluna devam etti.

    hep birlikte, yolun kaldırım tarafından yürüyorlardı ki; gibirella'nın keskin duyu algısı onları durdurmaya sevk etti. gıcırtılı sesler geliyordu... rüzgâr, bir şeyi okşayıp ses çıkartıyordu adeta... o anda chucky bağırmaya başladı "kenara çekiliiiiin!"

    • **

    • **

    bazı şeyler için geç kalınmıştı sanki.

    "rüyalar, insanlar içindi. bazı anlar huzur verir, bazen hüzünlendirirdi."
    "bu rüya güzel değildi... nefes almak güçtü, renkler matdı, anlamsızdı... "

    yangın merdiveniydi düşen. toz bulutlarının ardından, herkes birbirine baktı.
    merdivenin altında kalan iki çift ayak titriyor, sağa sola dönüyordu.

    aynı bacakların arasından büyük bir hızla sızan kan da felaketin habercisiydi.
    superrman 400 kiloluk demir yığınının altında kalmıştı.

    zaman durmuştu adeta...

    helen ve pinkpillow amansız bir çığlık attılar!
    jamaikagocmeni şoktaydı.
    ···
  8. 208.
    0
    ananı kıymalı gibtim ;)
    kıymalıyı niye öldürdün lan
    ···
  9. 209.
    0
    reserved
    ···
  10. 210.
    +2
    etraf kan kırmızısına bürünmüştü, acı insan silüeti almış saçlarını yoluyordu sanki kökünden pinkpillow'un. ölüm, bu kez abisini bulmuştu. merdivenleri yumruklamaya başladı. HERKES iTTiRMEYE ÇALIŞIYORDU MERDiVENLERi güç birliği ile. santim nedir kıpırdamadı merdiven... umut bu kadar boş olmamıştı, tanımını aldığı zamandan beri.

    gözyaşları arasında ayakkabısını çıkardı superrman'in.
    donuk bir ten ve sesle "bunu doğum gününde ben almıştım sana. ben böyle şeyler giymem deyip, o gün bu gündür hiç çıkarmamıştım ayaklarından." diyerek gözyaşı döktü ve ayakkabıyı çantasına koydu.

    herkes büyük bir hüzün ile ona bakıyordu. kolundaki espritt saati çıkardı ve ayaklarının ucuna koydu ağabeyinin. "zaman seninle durdu... " diyerek yere kapaklandı ve hıçkırıklar dahilinde ağlamaya başladı.

    jamaikagocmeni, kuzeninin cansız bedenine bakıyordu.

    "gibirella senin, chucky benim olacaktı. söz vermiştik. sözünde durmadın.

    sözünde durmadın.

    sözünde durmadın... " diyordu kendi kendine.

    şoka girmişti.

    helen çantasından çıkardığı suyu, jamaika'nın yüzüne döktü ve onu tokatlamaya başladı.

    kendisine gelir gelmez ağlamaya başladı jamaika, onun acısı da çok büyüktü.

    akvaryum, helen'i teselli ediyordu.
    etkisine girdiği şoku atlattırmaya çalışıyordu.

    fero, chucky ve gibirella onları izliyorlardı.
    sinirleri alınmış gibi donuk bir ifadeyle bakıyorlar, fakat ağlamıyorlardı.

    ta ki yukarıdan sesler gelene kadar...

    balkonda 5 adet enfekte gözlerini dikmiş onlara bakıyorlardı.
    birisi açlıktan olacak ki, direk kendini aşağı attı. helen'in önüne düştü.

    helen ani bir refleksle akvaryum'un elinden satırı aldı ve enfektenin gözüne sapladı.
    çığlık ata ata enfekte'nin gözüne satırı saplıyor, geri çıkarıyordu.
    saplıyor, geri çıkarıyordu.

    kollarında derman kalmayana dek enfektenin kafasına satırı soktu, çıkarttı.

    cesaret, vücudunu sarmıştı artık.
    olanlardan sonra duygusallığı körelmiş, korku hissiyatı sıfıra indirgenmişti.

    yukarıya bakıp bağırmaya başladı:
    "inin aşağı ucubeler, paranın kölesi köpekler! inin sizleri parçalara ayıracağım!"
    ···
  11. 211.
    0
    up up up
    ···
  12. 212.
    +2
    meydandaki ses, yankı yapmıştı.

    enfekteler, yuvalarından yavaşça çıkmaya başladılar.

    aradan 3 dakika geçmeden yolun devamı enfektelerle dolmuştu.

    300'e yakın enfekte geliyordu, hayır hayır 400, 500...

    işin tuhaf tarafı, sanki özenle giyinmiş gibilerdi.

    akvaryum, fero'ya döndü.
    "cumartesi gençlerbirliği-beşiktaş maçı mı vardı ankara'da?"

    fero başını salladı.

    öyleydi ki stadyumdan çıkan taraftarlar, maç çıkışı enfektelerin saldırısına uğramış.
    virüs onları dönüştürüvermişti. kırmızı-siyah ve siyah-beyaz formalar vardı üzerlerinde.

    gibirella bağırdı. "bu taraftan!"

    herkes gibirella'nın peşinden koşmaya devam ediyordu.
    pinkpillow, ağabeyinin cansız bedenini enfektelere yedirmek istemiyordu.

    cesedin üzerine kapaklandı ve bağırmaya başladı: "gelin, bana gelin!"

    helen, pinkpillow'u kollarından tutup zor da olsa kaldırdı.

    son kez yaşlı gözlerle arkasına baktı pink
    arkasını dönüp çaresizce devam etti.

    gibirella'nın peşinden ara sokağa doğru koşmaya başladılar.

    enfekteler ordu gibi peşlerinden geliyordu...
    ···
  13. 213.
    +2
    alman kültür merkezi binası vardı, gibirella "buradan" diyerek bütün arkadaşlarının tek tek içeri girmesine izin verdi. en son sağına soluna bakarak, kapının sürgüsünü çekti.

    içerideki koridorları iyi biliyor gibiydi gibirella ve chucky, koridorlarda hızlı adımlarla devam ettiler. fero "ya enfekte varsa, nasıl bu kadar rahatsınız?" diye serzenişte bulundu.

    "enfekte yok burada, ilk boşaltılan binalardan birisi burası." diye cevapladı gibirella.

    en sonunda büyük bir kapının karşısına geldiler. yine sürgülü bir kapıydı.

    sürgüyü güçlükle ittirdi gibirella.

    karşılarında muazzam bir salon vardı...

    kocaman bir tiyatro salonu, daha büyüğünü daha önce görmemişlerdi.

    salonun ışıklarını yaktı gibirella.

    herkes bulduğu sandalyeye oturdu nefes nefese...

    meraklı gözleri, daha fazla düşündürmeden lafa girdi:

    "anne ve babamız alman kültür merkezinde çalışıyorlardı. olayların başlangıç saatinde binayı boşaltmışlar, bizimkiler eve dönerken ilk klinik enfektenin saldırısına uğramışlar. sadece ufak bir ısırık izi. anneminse, omuz kısmında ufak tefek izler vardı. o gün eve geldiler. biz haberleri izlemiştik, dehşet içerisinde eve gelmelerini bekliyorduk anne ve babamızın. geldiler... girdiler eve."

    gibirella'nın gözünden yaşlar akmaya başladı.
    "devam et tuce" diyebildi.

    "eve geldiklerinde, olaydan habersizlerdi. heyecanla bize anlattılar. yolda manyağın birisi herkese saldırdı, benim elimi ısırdı, annenizin de omzunu tırmaladı şerefsiz. ama ondan sonra linç ettiler. memleket iyice bozdu, sapık doldu. biz de iş yorgunluğu şikayetçi olmadık. döndük eve geldik direk... "

    "farkında değillerdi hiçbir şeyin. ne denek hastanın, ne virüsün. sıradan bir maganda saldırısı olarak düşünmüşlerdi. gibirella ve ben odalarına geçtikten sonra ağlamaya başladık. dönüşeceklerini biliyorduk. yine de anne ve baba işte...

    2 saat kadar oturduktan sonra, içeriden tuhaf sesler gelmeye başladı.
    dönüşüyorlardı.

    gibirella'nın yatağının altında, çocukluktan kalma usta marangoz yapımı bir beyzbol sopası vardı. onu aldığımız gibi içeri gittik.

    gördüğümüz manzara karşısında, bir şey yapamadık.
    o adam babamız değildi artık... annemin başını koparmış, büyük bir keyifle ısırıyordu.
    daha sonra bizi görünce üstümüze saldırdı.

    gibirella elindeki sopayla kafasına vurdu.
    kafası ezilene kadar vurdu... "
    Tümünü Göster
    ···
  14. 214.
    +3
    herkes hak verdi. yapılacak bir şey yoktu.

    "hastalık, onu eski insanlığının tamamen dışında bir canavara dönüştürmüştü.
    o adam artık babamız değildi biz de onun prensesi değildik.
    prenseslerinin, güzel kızlarının başını okşayamazdı.

    sadece kan ve et istiyordu.
    biz de yapmamız gerekeni yaptık."

    "o gün sabaha kadar burada yattık, korku içinde.
    gelene kadar 3 adet enfekte öldürdük. ama öldürmekle bitecek gibi değillerdi.

    zar zor uyuduğumuz uykudan sonra, rüya gördüm.
    tanrı, bana bir koloni olduğunu söyledi. ışıkları gösterdi. güney tarafta olacaktı koloni.
    ertesi gün kolej tarafından güneye gidecekken, sizlerle karşılaştık işte... "

    her şeyi tek tek açıklamışlardı chucky ve gibirella.
    onların hikayesi de acıydı.

    hava kararmak üzereydi ve bu saatten sonra dışarı çıkmak intihar olurdu.

    pinkpillow:

    "profesörün laboratuvarına 200 metre mesafemiz kaldı.
    gidersek daha güvende oluruz." diyerek öneride bulundu.

    helen ve akvaryum da onay verdiler.

    fero sormadan edemedi:
    "farklı yoldan gitmeliyiz, ana cadde enfektelerle dolu. parçamızı bırakmazlar orada."

    chucky, kardeşi gibirella'ya baktı: "madem istiyorsunuz, çıkalım dışarı. ara sokaktan zütürürsünüz. karşımıza çıkanları da temizlemek zorunda kalırız." dedi.

    ve salondan çıktılar.
    dış kapının sürgüsünü yavaşça açtılar...
    ···
  15. 215.
    0
    benide yaz panpa takip ederim ama hemen öldürme beni
    ···
  16. 216.
    0
    panpa yaz benide nickim tam uygun hikayeye yaz benide
    ···
  17. 217.
    +2
    hava kararmıştı, pinkpillow ve kuzeni jamaika önden hızlı adımlarla ilerliyor.

    diğerleri onları takip ediyordu.

    meşrutiyet caddesi üzerinden dolanarak, atatürk bulvarına çıktılar.

    her şeyin başladığı yerin önündeydiler.

    kızılay alışveriş merkezi...

    gördüklerinde şok olmuşlardı...

    ilk salgının başladığı yerdi burası.

    2 gün öncesine kadar adım atılacak yer yokken;

    http://mw2.google.com/mw-...hotos/medium/82960566.jpg

    aynı bina, yıkık dökük bir hal almıştı.

    http://www.imgim.com/image/wt3okhv.jpg/

    fero hemen aklından geçirdi. "enfektelerin yoğunluğunu durdurmak adına, askeri bir ateş açılmış olabilir. bomba patlatılmış olabilir. şu hale bak, koskoca alışveriş merkezi ne hale gelmiş...

    kimse şaşkınlığını gizleyemiyordu...
    helenkonuşmaya girdi: "izleyecek vaktimiz yok, acele etmeliyiz."

    pinkpillow da lise zamanında yıllarını geçirdiği alışveriş merkezine son kez bakarak, laboratuvarın olduğu sokağa doğru ilerledi...
    ···
  18. 218.
    0
    beni niye dead ladın amk
    ···
  19. 219.
    0
    Benide al zenci
    ···
  20. 220.
    0
    devam panpa hemen bitirme kendi adimi gormek istiyorum. Uzun uzun yaz amk takipdeyim
    ···