1. 226.
    0
    yaz hadi amk
    ···
  2. 227.
    0
    ap ap ap
    ···
  3. 228.
    0
    helal panpa devam bekliyoruz sağlam gidiyo
    ···
  4. 229.
    +1
    sonunda geldiler büronun önüne.

    pinkpillow zile bastı. açan olmadı.

    herkes pinkpillow'a bakıyordu.
    tekrar zile bastı.
    ve tekrar.

    kimse açmıyordu kapıyı, profesör bürosunda değildi heralde.
    herkesin umutları suya düşmüştü. akvaryum korku dolu gözlerle işaret etti avm'yi
    "şuraya bakın... "

    herkes donup kalmıştı. 500'ü aşkın enfekte alışveriş merkezinin oyuklarından çıkıyor, üstlerine geliyordu. fero içinden geçirmişti: "bu sefer her şey bitmişti... "

    işte o anda olmayacak bir mucize oldu.
    dış kapı, otomat sesi ile açıldı. ve hemen binaya koştular.

    kapının önünde profesör vardı: "geçin içeri hemen!" diyordu.
    herkes içeri girdikten sonra, kapıyı kapattı.

    kendi ofisine girdi ve enfekteleri kapının ardında bıraktı.
    ofis kapısı oldukça güvenliydi, ordu gelse açamazdı belki(!)

    herkes derin bir nefes aldı, profesör gençlerin yüzlerine baktı tek tek:

    "ısırılmadınız değil mi?" deyiverdi.

    pinkpillow "hayır lufi (osmanpamukoglu), herkes iyi."

    profesörün ismi lufi'ydi.
    çocukları gördüğüne mutlu olmuş gibi görünüyordu.

    "ne içersiniz ya da karnınız aç mı?" diye sordu gençlere tek tek.

    herkes teşekkür etse de, lufi anlamıştı.
    çocuklar açtı.

    "hanım! gel çocuklarla tanış ve onlara bir şeyler hazırla... " diye seslendi eşine lufi.

    kumral tenli, hoş bir bayan çıktı içeriden.

    "pink, kızım bu sen misin? kocaman olmuşsun düğünden bu yana!"

    3-4 yaşlarındayken, lufi ve tomris'in düğünlerine katılmıştı pinkpillow.
    o yaşları hatırlamadığından farkında değildi tabi ki. ufak bir tebessüm attı.

    diğer çocuklara döndü tomris:

    "hoşgeldiniz çocuklar, ben tomrishatun tanıştığımıza memnun oldum!"
    ···
  5. 230.
    0
    devam panpa
    ···
  6. 231.
    0
    eyv panpa bilim adamı olmuşuz ap ;)
    ···
  7. 232.
    0
    devam amk bekliyoruz
    ···
  8. 233.
    +1
    herkes kendini tanıttı, ayaküstü ufak bir muhabbet içerisine girdiler.

    daha sonra tomris, kızları işaret ederek: "helen, pinkpillow, chucky ve gibirella, benimle gelin bakalım. yemek yaparken, yardımcı olacak birileri gerekli." diyerek ufak bir tebessüm attı. kızlar da hep bir ağızdan "seve seve tomris teyze" diyerek peşlerine takıldılar ve mutfağa geçtiler.

    akvaryum, fero ve jamaika etrafı inceliyordu.
    alabildiğine geniş bir büroydu burası. ev olarak kullanılsa, üç aile rahatlıkla yaşardı.

    fero merakını yenemeyip, sordu lufi'ye: "burası mükemmel, nasıl yapılmış. böyle bir dairenin varlığından pek kişi haberdar olmasa gerek."

    lufi tebessüm etti ve cevapladı: "burası 4 dairenin birleşiminden oluşuyor, daha alttaki laboratuvarımı görseniz, ağzınız açık kalır." diyerek laboratuvara inmeyi teklif etti çocuklara. giriş odasının, hemen sağ tarafında merdivenler vardı. bu merdivenleri yavaş yavaş indi çocuklar.

    gördüklerine inanamadılar... enine, boyuna koskocaman bir tarlayı anımsatıyordu gördükleri yer. şaşkınlıklarını gizleyemediler, gerçekten de ağızları açıktı.

    lufi çocukları salonun başından itibaren gezdirmeye çıkarttı. binlerce kimya tüpü vardı. hepsi tek tek numaralandırılmıştı. yaklaşık 150 metre kadar ilerlediklerinde üstü kapalı bi fanus gördüler. lufi, genç dostlarına baktı ve konuştu:

    "kızları bu yüzden tomris yanına çağırdı. gördüklerinden etkilenebilirler.
    hazır mısınız?" dedi.

    gençler şüpheli bakışlar arasında başlarını sallayarak onay verdiler.

    fanus'un üzerindeki tülü kaldırdı lufi.

    içi su dolu, cam bir fanusun içerisinde ufak boylarda bir enfekte vardı.
    çocuktu bu, belli ki hastalığa yakalanmış ve dönüşüm geçirmişti.

    gençler ikinci kez şok yaşıyordu...
    ···
  9. 234.
    0
    ap ap ap
    ···
  10. 235.
    +2
    tahmin ettikleri gibi, lufi enfektelerin salgını ve hastalıklar hakkında araştırmalar yapıyordu. gençlerin gözündeki merak, lufi'nin heyecanını ikiye katlamıştı.
    anlatmaya başladı...

    "8b numaralı hasta bu. daha önce 7 enfekte üzerinde deneyler yaptım, başarısız oldu.
    ama bu enfektede dikkat çekici bir durum var. kalp ritimleri farklı, PANZEHiR enjekte ettiğinde diğerlerinden çok daha farklı tepkiler veriyor. yaklaşık 1.5 gündür bununla uğraşıyorum. bakalım neler çıkacak ortaya."

    lufi oldukça bilgiliydi. superrman'in dediği gibi çatlak birisi değildi. oldukça bilgili, bu konu üzerinde sıkı çalışmalar yürüten; gerçek bir bilim adamıydı.
    en azından gençlerin ilk izlenimi bu şekildeydi.

    jamaika, lufi'nin bilgilerine sığınarak sordu.

    "nasıl başladı salgın lufi amca, bilginiz vardır muhakkak."

    lufi, ağzına piposunu aldı ve laboratuvarın içindeki ara odayı işaret etti.
    içerideki bölmeye girdi gençler ve koltuğa oturdular.

    lufi sandalyesini sürükledi ve karşılarına geçti...

    "bundan 3 ay önce başladı her şey. yeni bir düzen oluşturmak adına denek çalışmalar yapılmalıydı. daha önce kobay olarak kullanılan fareler ve köpekler bu testi kaldırabilecek organizmalar değildi. binlercesi deney sırasında telef oldu. sinir sistemi yoğun çalışan bir varlık gerekliydi. maymunlar seçildi, insana en yakın sinir sistemlerine sahip olduğundan ötürü. yüzlerce denemenin ardından, maymunlar da sonuç vermediler. onlar da itlaf edilmiş oldu. son çare olarak türlerimiz kalmıştı, insanlar...

    bir insan üzerinde, ölümcül bir deney yapmak ne kadar acımasız değil mi çocuklar?"

    hep bir ağızdan onay verdi jamaika, fero ve akvaryum.

    lufi devam etti: "işte hayat ve sistem daha acımasız. yüzlerce, hatta binlerce insana gizli kanallar ile ulaştılar, iş teklif ettiler. önlerine çantalar dolusu para döktüler. başlangıç olarak sadece uygun kan değerleri alınacak gibisinden yalanlar söylediler. daha sonra ufak deneylere katılacaklarını, canlarının zaman zaman yanacağını; fakat çok para kazanacaklarını söylediler. insanoğlu tamahkardır. kendi bedenini dahi parayla satacak kadar. onlar da kabul ettiler... "

    "deneyin son haftası bugündü. gizli işlerden haberdar olan bütün bilim adamları sonucu bekliyordu. itiraz edenler elbette olmuştu, ama devlet hepsini susturdu. ölüm ve işkence ile tehdit etti. kimse sesini çıkartamadı."

    "son deney, tahmin edilenin dışındaydı. deformasyon için kullanılan tüpler, mutasyon ile sonuçlandı ve ortaya korkunç bir tablo çıktı."
    Tümünü Göster
    ···
  11. 236.
    0
    devam panpa hadi güüzel gidiyo
    ···
  12. 237.
    0
    Beyzbol sopası almaya gidiyorum sayende.
    ···
  13. 238.
    +3
    akvaryum diğerlerine göre daha çok merak içerisindeydi. sordu lufi'ye:

    "peki dönüşmeyen, sağlıklı insan kaldı mı?"

    arkasından jamaika sordu: "koloni var mı gerçekten?"

    fero meraklı bakışlarla, lufi'nin vereceği cevabı bekliyordu...

    lufi PiPOSUNDAN BiR NEFES ÇEKTi VE KONUŞMAYA GiRDi:

    "MORALiNiZi BOZMAK iSTEMEZDiM ÇOCUKLAR. AMA BiLiMLE UĞRAŞAN BiR iNSAN OLARAK SiZLERE YALAN DA SÖYLEYEMEM. HASTALIK ÖNCESi:

    ANKARA'DA YAŞAYAN iNSAN SAYISI 4 MiLYON 551 BiN KiŞiYDi.
    ViRÜS YAYILDIKTAN SONRA, 2 GÜN iÇERiSiNDE DÖNÜŞEN iNSAN SAYISI TAM 4 MiLYON KiŞi."

    gençlerin içini büyük bir huzursuzluk kaplamıştı.
    geniş çaplı düşündüklerinde bu 4 milyon insan arasında anneleri, babaları, kardeşleri hatta bütün akrabaları olabilirdi. öte yandan 551 bin kişi için bir şey dememişti lufi.

    fero merakla sordu lufi'ye: "peki ya kalan 551 bin kişi?"

    lufi iç çekerek cevapladı:

    "virüs bulaştığı anı takiben 2 saat içerisinde ölen insan sayısı 550 bin kişi... "

    lufi konuşmasını bitirdi. koloni yoktu, canlı insan yoktu.
    umut yok gibiydi artık...

    yukarıdan tomris'in sesi ile irkildiler daha sonra...

    "yemek hazır!"
    ···
  14. 239.
    0
    4 gözle bekliyoruz panpa devam
    ···
  15. 240.
    0
    devam panpa hadi
    ···
  16. 241.
    0
    ne pişirmiş tomris?
    ···
  17. 242.
    0
    hahahahha amk lan ben neden teyze oldum. herkes genç deli dolu
    ···
  18. 243.
    +2
    lufi, çocukların merdiveni çıkmasını bekledi.

    arkasından otomatik laboratuvar kapısı şifreleyerek arkalarından yukarı çıktı.

    herkes oldukça açtı, kızlar ve tomris hanım fırında tavuk yapmışlardı.

    herkese fazlasıyla yetecek kadar tavuk vardı ve onları bir ziyafet bekliyordu.

    yemek sofrası kurulmuştu, neşesiz de olsa; herkesin karnı zil çalıyordu.

    fero ilk hamleyi yaparak, oturumu açmış oldu.

    akıllarındaki soru işaretlerini, hüznü bir kenara bıraktılar bir süreliğine. hepsi yemeklere yumuluyordu. jamaika parmaklarını yiyordu adeta.

    tomris onu gördüğünde gülümsedi: "güzel yapmış olmalıyız, kızların sihirli parmakları değdi bu yemeğe" diyerek kızları övüyordu.

    lufi bir parça tavuğunu aldı, yedi ve izin isteyerek sofradan kalktı.

    pinkpillow ısrarla hiçbir şey yemiyordu. abisinin acısı henüz çok tazeydi, karın açlığını hissetmiyordu bile. helen yanına yaklaştı: "güzel yapmışız, ye haydi" dedi şakayla karışık. zor da olsa bir parça ısırıp kenara bıraktı pinkpillow. çoğu şeyden kendisini sorumlu tutuyordu. sapanlavurbeni'nin kaybolmasından, abisi superrman'in merdiven altında kalmasından...

    çektiği acıyı, mahçubiyeti daha da çok arttırıyordu.

    ama nihayetinde ayakta kalmalıydı. ilk gün konuştukları gibi, ekip halinde olmalılardı. kimsenin moralinin bozulmaması, çözüm anahtarıydı...
    ···
  19. 244.
    +2
    bugünlüğüne olsun, rahat bir uyku çekeceklerdi.

    lufi'nin bürosu oldukça güvenliydi. tomris hanım yataklarını kurdu herkesin, kızların odası ayrı; erkeklerin odası ayrı olacaktı.

    söylemeden de edemedi: "yorgunsunuz, duş almak isteyen olursa hemen soldaki salondan girin. ışıkları takip edin, koridorun sonunda banyoyu bulacaksınız."

    tomris'in bu sözünün ardından herkesin gözleri doldu.
    yine de ona bir şey demeden, teşekkür ederek ihtiyaç duymadıklarını belirttiler.

    herkes yataklarına girdi. uyku zordu. yatak başında iki tarafta da muhabbet vardı.

    gibirella, pinkpillow'a "suç sende değil, kendini suçlamaktan vazgeç. doğanın kanunu bu, ölüm her şeyin içinde var. önemli olan bundan sonrası. hayatın, hayatımız ve gelecekteki nesillerin yaşamı olmalı hedefin."

    bu sözler pinkpillow'un içini bir türlü rahatlatmıyordu.
    her şeye rağmen, yine de daha az suçlu hissediyordu önceki saatlere göre.

    helen ise chucky ile konuşuyordu. onların sohbeti, şu anki dünyanın çok dışındaydı sanki.

    chucky konuşuyordu: "akvaryum hoş çocuk, bu olaylar olmasa kısa süre içerisinde evlenecektiniz heralde? ne dersin?"

    helen tuhaf bir bakış atmıştı. "evlilik mi? bence iğrenç. böyle mutluyuz. yok çocuk yap, yok ev işleri, yok temizlik. hiç gelemem!" diyordu gülümseyerek.

    //

    diğer taraftan fero, jamaika ve akvaryum muhabbet ediyorlardı.
    lufi'nin söyledikleri onları oldukça umutsuzluğa sürüklemişti.

    fero söze girdi: "1000 kişi ya var, ya yok diyor adam.
    düşünsene bizim bilgisayarcı hüsnü hoca bile zombiye dönüşmüştür."

    akvaryum kikirdeyerek cevapladı:
    "o herif zaten yaşamıyordu dıbınakoyim."

    kısa süreli gülüşmelerden sonra, jamaika'nın da neşesiz olduğunu gördüler.

    19 yıllık kuzeni, kardeş gibi büyüdüğü superrman kilolarca ağırlıktaki merdivenin altında can vermişti. dahası anlık bir olaydı, kendisi de ölebilirdi.

    yaşadığı olaylar pgibolojisini oldukça zorluyordu.

    fero ve akvaryum'un muhabbetini dinleyerek, biraz olsun rahatlamaya çalışıyordu...

    muhabbet arasında iki oda da uykuya daldı.
    rahat bir uyku onları bekliyordu

    - en azından bu gecelik...
    ···
  20. 245.
    0
    Rezervasyon
    ···