1. 1.
    0
    evet bu tezi bu başlıkta çürütüyoruz beyler
    böyle birşeyin olmadığunı kanıtlayalım
    ···
  2. 2.
    0
    Tokyo was originally a small fishing village named Edo.

    It was first fortified by the Edo clan, in the late 12th century.

    In 1457, Ōta Dōkan built Edo Castle. In 1590, Tokugawa Ieyasu made Edo his base and when he became shogun in 1603, the town became the center of his nationwide military government. During the subsequent Edo period, Edo grew into one of the largest cities in the world with a population topping one million by the 18th century.[12]

    It became the de facto capital of Japan[13] even while the emperor lived in Kyoto, the imperial capital. After about 263 years, the shogunate was overthrown under the banner of restoring imperial rule. In 1869, the 17-year-old Emperor Meiji moved to Edo. Tokyo was already the nation's political and cultural center,[14] and the emperor's residence made it a de facto imperial capital as well with the former Edo Castle becoming the Imperial Palace. The city of Tokyo was established, and continued to be the capital until it was abolished as a municipality in 1943 and merged with the "Metropolitan Prefecture" of Tokyo.

    Central Tokyo, like Osaka, has been designed since about 1900 to be centered around major train stations in a high-density fashion, so suburban railways were built relatively cheaply at street level and with their own right-of-way. This differs from many cities in the United States that are low-density and automobile-centric. Though expressways have been built in Tokyo, the basic design has not changed.

    Tokyo went on to suffer two major catastrophes in the 20th century, but it recovered from both. One was the 1923 Great Kantō earthquake, which left 140,000 dead or missing,[15] and the other was World War II. The bombing of Tokyo in 1944 and 1945, with 75,000 to 200,000 killed and half of the city destroyed, was almost as devastating as the atomic bombs of Hiroshima and Nagasaki combined.[16]

    After the war, Tokyo was completely rebuilt, and was showcased to the world during the 1964 Summer Olympics. The 1970s brought new high-rise developments such as Sunshine 60, a new and controversial[17] airport at Narita in 1978 (some distance outside city limits), and a population increase to about 11 million (in the metropolitan area).

    Tokyo's subway and commuter rail network became one of the busiest in the world[18] as more and more people moved to the area. In the 1980s, real estate prices skyrocketed during a real estate and debt bubble. The bubble burst in the early 1990s, and many companies, banks, and individuals were caught with mortgage backed debts while real estate was shrinking in value. A major recession followed, making the 1990s Japan's "lost decade"[19] from which it is now slowly recovering.

    Tokyo still sees new urban developments on large lots of less profitable land. Recent projects include Ebisu Garden Place, Tennozu Isle, Shiodome, Roppongi Hills, Shinagawa (now also a Shinkansen station), and the Marunouchi side of Tokyo Station. Buildings of significance are demolished for more up-to-date shopping facilities such as Omotesando Hills.

    Land reclamation projects in Tokyo have also been going on for centuries. The most prominent is the Odaiba area, now a major shopping and entertainment center. Various plans have been proposed[20] for transferring national government functions from Tokyo to secondary capitals in other regions of Japan, in order to slow down rapid development in Tokyo and revitalize economically lagging areas of the country. These plans have been controversial[21] within Japan and have yet to be realized.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    0
    pi sayısı 3'e eşittir.
    ···
  4. 4.
    0
    @22 beyler bukadar derin bilgiler vermeyelim..
    am günü yağ bizim sırrımız, herkes anlayamaz..
    ···
  5. 5.
    0
    @42 çünkü eşeğin şikinden dolayı
    ···
  6. 6.
    0
    Özel Görelilik Kuramı ya da izafiyet teorisi, Albert Einstein tarafından 1905'te Annalen der Phygib dergisinde, "Hareketli cisimlerin elektrodinamiği üzerine" adlı 2. makalesinde açıklanan ve ardından 5. makalesi "Bir cismin atıllığı enerji içeriği ile bağlantılı olabilir mi?" başlıklı makaleyle pekiştirilen fizik kuramıdır.

    Göreliliğin Özel Teoremi 1905 yılında Albert Einstein tarafından "Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine" isimli yayınında ortaya atılmıştır. Teoreme göre, bütün var­lıklar ve varlığın fizikî olayları izâfidir. Zaman, mekân, hareket, birbirlerinden bağımsız değildirler. Aksine bunların hepsi birbirine bağlı izafî olaylardır. Cisim zamanla, zaman cisimle, mekân hare­ketle, hareket mekânla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır. Bunlardan hiçbiri müstakil değildir, Kendisi bu konuda şöyle demektedir:
    « Zaman ancak hareketle, cisim hareketle, hareket cisimle vardır. O halde; cisim, hareket ve zamandan birinin diğerine bir önceliği yoktur. Galileo'nin Görelilik Prensibi, zamanla değişmeyen hareketin göreceli olduğunu; mutlak ve tam olarak tanımlanmış bir hareketsiz hâlinin olamayacağını önermekteydi. Galileo'nin ortaya attığı fikre göre; dış gözlemci tarafından hareket ettiği söylenen bir gemi üzerindeki bir kimse geminin hareketsiz olduğunu söyleyebilir. »

    E=mc²

    Einstein'ın teorisi, Galileo'nin Görelilik Prensibi ile doğrusal ve değişmeyen hareketinin durumu ne olursa olsun tüm gözlemcilerin ışığın hızını her zaman aynı büyüklükte ölçeceği önermesini birleştirir.

    Bu teorem sezgisel olarak algılanamayacak, ancak deneysel olarak kanıtlanmış birçok ilginç sonuca varmamızı sağlar. Özel görelilik teoremi, uzaklığın ve zamanın gözlemciye bağlı olarak değişebileceğini ifade ederek Newton'ın mutlak uzay zaman kavrdıbını anlamsızlaştırır. Uzay ve zaman gözlemciye bağlı olarak farklı algılanabilir. Bu teorem, madde ile enerjinin ünlü E=mc² formülü ile birbirine bağlı olduğunu da gösterir (c ışık hızıdır). Özel görelilik teoremi, tüm hızların ışık hızına oranla çok küçük olduğu uygulama alanlarında Newton mekaniği ile aynı sonuçları verir.

    Teoremin özel ifadesiyle anılmasının nedeni, görelilik ilkesinin yalnızca eylemsiz gözlem çerçevesine uygulanış şekli olmasından kaynaklanır. Einstein tüm gözlem çerçevelerine uygulanan ve yerçekimi kuvvetinin etkisinin de hesaba katıldığı Genel Görelilik Teoremini geliştirmiştir. Özel Görelilik yerçekim kuvvetini hesaba katmaz ancak ivmeli gözlemcilerin durumunu da inceler.

    Özel Görelilik, günlük yaşamımızda mutlak olarak algıladığımız, zaman gibi kavramların göreli olduğunu söylemesinin yanı sıra, sezgisel olarak göreceli olduğunu düşündüğümüz kavramların ise mutlak olduğunu ifade eder. Birbirlerine göre hareketi nasıl olursa olsun tüm gözlemciler için ışığın hızının aynı olduğunu söyler. Özel Görelilik, c katsayısının sadece belli bir doğa olayının -ışık- hızı olmasının çok ötesinde, uzay ile zamanın birbiriyle ilişkisinin temel özelliği olduğunu ortaya çıkarmıştır. Özel Görelilik ayrıca hiçbir maddenin ışığın hızına ulaşacak şekilde hızlandırılamayacağını söyler.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    JQUERY

    Jquery javascript komutlarını daha kolay ve az komut yazarak kullanmayı sağlayan bir çerçeve sistemdir.

    Şuradan bedava indirebilirsiniz: http://jquery.com

    Şuradan kapsamlı dökümanlara ulaşabilirsiniz: http://docs.jquery.com/

    Kullanmak için jquery.js dosyasını çağırmak yeterlidir.

    örnek: Bir div içindeki yazıyı değiştirelim


    <script type="text/javascript" src="jquery.js"></script>
    <script type="text/javascript">

    $("#canim").html="Şimdi doldu";

    </script>

    <div id="canim">içi boş</div>

    Aynı komutu Standart javascript ile yapmaya kalkarsak aşağıdaki gibi daha uzun olacaktır.


    <script type="text/javascript" src="jquery.js"></script>
    <script type="text/javascript">


    var eleman= document.getElementById("canim");
    eleman.innerHTML="Şimdi Doldu";

    </script>

    <div id="canim">içi boş</div>

    Burada tek sıkıntımız kodların uzun olması değildir. Javascript ile bir harf yanlış yazılırsa sayfanın dibinde bir ünlem işareti çıkar. jquery ve diğer framework sistemlerinde ise bu sıkıntı da azalır.

    Ayrıca internetten birçok örnek dedava kod bulmak mümkündür.
    ···
  8. 8.
    0
    Galois teorisi

    Galois teorisi, n elemanın ornatlamasından doğan An alterne grubu, n > 4 olduğu zaman bir alt grup kabul etmeyen teorem.

    Bu teori, Fransız matematikçi Evariste Galois tarafından bulunmuştur, cebirsel denklemlerin teorisinde geçer.
    Günümüzde Galois teorisi [değiştir]

    Bu denklemin katsayılarını içine alan sayı sistemine denklemin tüm köklerini teker teker katarak sistemi büyüttüğümüzü düşünelim. Öte yandan tüm kökleri kendi arasında dönüştüren permütasyon grubu ve onun bazı kökleri sabit bırakan alt gruplarını düşünelim. Galois bu iki dünya arasında köprü kurar ve bir taraftaki kök bulma problemini, öbür tarafta bir grubun yapısını inceleme problemine dönüştürür. Görür ki, eğer bu tarafta kök bulunabiliyor ise öbür tarafta da grubun özel bir yapısı olması gerekir. Oysa bu özel yapının, derecesi dörtten büyük denklemelere karşılık gelen gruplarda, her zaman olmadığını tespit eder.

    Sonuç olarak insanlığın iki bin yıldır aradığı kökler, basit cebirsel yöntemlerle bulunamaz. işte Galois teorisinin basit bir özeti.
    ···
  9. 9.
    0
    upp uppu uupuupupupupup binlerrrrr
    ···
  10. 10.
    0
    @66 vay anasını sayın seyirciler
    ···
  11. 11.
    0
    Galaksi veya gökada, kütleçekim kuvvetiyle birbirine bağlı yıldızlar yıldızlararası gaz, toz ve plazmanın meydana getirdiği yıldızlararası madde[1] ve şimdilik pek anlaşılamamış karanlık maddeden[2] oluşan sistemdir. Tipik galaksiler 10 milyon (cüce galaksi)[3] ile bir trilyon (dev galaksi)[4] arasındaki miktarlarda yıldız içerirler[5][6] ve bir galaksinin içerdiği yıldızların hepsi o galaksinin kütle merkezini eksen alan yörüngelerde döner. Galaksiler çeşitli çoklu yıldız sistemlerini, yıldız kümelerini ve çeşitli nebulaları da içerebilirler.[1][7] Çevresinde gezegenler ve asteroitler gibi çeşitli kozmik cisimler dönen Güneş, Samanyolu galaksisindeki yıldızlardan yalnızca biridir.

    Tarihsel olarak galaksiler gözle görülen biçimlerine göre sınıflanmışlardır. Bu sınıflamada sık karşılaşılan biçimlerden biri, ışık profili elips şekilli olan eliptik galaksidir.[8]bu referans -404 not found- ile sonuçlanıyor Sarmal galaksiler, tozlu ve kıvrımlı kolları olan disk şekilli yapılardır. Düzensiz ya da olağan dışı biçimli galaksiler ise "tuhaf galaksiler" olarak bilinir ve tipik olarak, komşu galaksilerin kütleçekimine bağlı biçim bozulmasıyla oluşurlar. Birbirlerine yakın galaksilerin arasındaki bu tür etkileşimlerle sözkonusu galaksiler birleşebileceği gibi, yıldız oluşumu olaylarında "patlama" diye adlandırılabilecek ölçüde fazla artışların tetiklenmesiyle yıldız patlama galaksileri (ing., starburst galaxy) de gelişebilir.[not 1] Ayrıca, düzenli bir yapıya sahip olmayan küçük galaksilerden de düzensiz galaksiler olarak bahsedilebilir.[9]

    Gözlemlenebilir evrende 100 milyardan (1011) fazla galaksi olduğu sanılmaktadır[10]. Galaksilerin çoğu 1.000 ile 100.000 parsek arasındaki bir yarıçapa sahip olup, genellikle birbirlerinden milyonlarca parsek uzaklıklarda bulunurlar[11]. Galaksilerarası uzay ortalama yoğunluğu m3 başına bir atom bile düşmeyecek derecede az olan bir gazla doludur. Galaksilerin çoğu, kütleçekimi etkisi sayesinde birbirlerine bağlı “kümeler” adı verilen topluluklar oluştururlar; onlar da yine kütleçekimi etkisi sayesinde birbirlerine bağlı süperkümeleri oluştururlar.[12] Bu daha büyük yapılar da, evrende büyük boşlukları çevreleyen tabakalar ve ipliksi yapılar olarak düzenlenmiştir.[13].

    Karanlık madde henüz çok iyi bir şekilde anlaşılamamış olmakla birlikte, öyle görünüyor ki, galaksilerin çoğunun kütlesinin yaklaşık % 90’ını karanlık madde oluşturmaktadır[14][15] Gözlem verileri bazı galaksi merkezlerinde dev kara deliklerin mevcut olabileceğini ortaya koymaktadır. Anlaşıldığına göre, Samanyolu galaksimiz da çekirdek kısmında böyle bir karadelik içermektedir.[16]
    Tümünü Göster
    ···