1. 1.
    +1 -5
    ni anlatmaya başlicam birazdan. isteyen reserved'leri alsın. değerlenecek buralar

    edit: sadece benim entry'lerim için: http://inci.sozlukspot.co...şaklı-hikayesi/@apranax
    ···
  2. 2.
    0
    evet beyler her şey bir salı akşamı başladı, havanın bulutlu olduğu şubatın yirmi birinci günü, senelerden geçen sene.

    hava hafif atıştırıyodu, soğuktu da. eldivenlerim yoktu, esen rüzgarın ellerimi kesişini hatırlıyorum. beni pek de tutmayan ceketimin küçük ceplerine ellerimi sığdırma çabalarım, beceremeyişim. yanıma şemsiye de almamıştım. şubat ayı giderayak iyiden iyiye gibiyordu beni. ben otobüs durağına yürüyordum. otobüse yetişme gibi bi derdim de yok. sadece durağa yürüyorum, boş beleş kafamda zerre düşünce kıvılcımı barındırmıyorum. tek amacım durağa varıp otobüsüme binmek. evime gitmek, yaşadığım günü tekrar yaşamak için uyumak.
    ···
  3. 3.
    0
    ancak mikail panpamızın-ki en çok saygı duyduğum meleklerden biridir, kulakları çınlasın- kötü mizah anlayışının kurbanı olacağımı bilmiyordum. mikail abinin yukardan root ayarlarıyla oynamasıyla hava birden bozdu. karla karışık yağıyordu dıbına koduğumun hikmeti. nasıl üşüyorum aldığım nefes akciğerlerimde donuyo sanki. şemsiyem yok. ıslağım ancak kesinlikle ciksi değilim.

    durağa da bi beş-on dakkalık yolum var. burnum kızarmış. sümüklerim akıyo. peçetem yok. perişan oldum dıbına koyayım yolda. bildiğin sefillerde başrolum
    ···
  4. 4.
    0
    tüm çaresizliğimi sırtlanıp, yüzümü allah'a zütümü rüzgara dönmüş yürümeye devam ediyordum. 2 dakika öncesinde hiçbi şey çükünün ucunda olmayan ben, bildiğin tribe girmiştim. sokakta çeşitli jest ve mimiklerle kendimce doğa ana'ya trip atıyodum.

    şakasını bi yana bırakırsak baya da iyi ıslanmıştım. üşüyodum. esen rüzgarın soğuğu kafamı çeneme yapıştırmıştı. gittiğim yola bakmıyordum, gördüklerim parmak uçlarım ve ölmemem için gereken bi kaç metre dahadan ibaretti.

    mucizelere inanan bi adam değilim, fakat o gün rabbimin beni gördüğü ve "yazık la kimin çocuğuysa" dediğini biliyorum. bu şekilde titreye titreye yürüdükten sonra kafamı kaldırdığımda gördüğüm şey, şemsiyesiyle yürüyen bir adet lise arkadaşıydı. 1 seneye yakın görüşmüyoduk belki de ama o hala çok güzeldi
    ···
  5. 5.
    0
    o gün normalde olsa yapmayacağımı düşündüğüm bi şey yaptım. belki zorunluluktu, belki de öyle yapmak istedim. yanına gittim, şemsiyesinin altına girdim yavaşça.

    korkmuştu. güldüm. ancak o hiçbir zaman gülümseyişimin sebebinin, korkması olmadığını bilmedi, o iri kahverengi gözlerini bir yıldan beri gözlerime yar etmemişti. leyla. tebessümümün tek sebebiydi. bu arada leyla dememde bi sakınca var mı? herkesin hayatına girmiş bi leyla'sı yok mudur zaten? işte benimki de hemen yanımdaydı, aynı şemsiyenin altındaydık.

    durağa kadar yaptığımız "ee neler yapıyosun?" muhabbetinin inanın nası geçtiğini hatırlamıyorum. tek hatırladığım dıbına koyduğumun otobüsünün vaktinden erken geldiğidir. umut sarıkaya tipi mutsuzlukların hepsini toplayıp zütüme sokuyolardı sanki. çok acıtmıştı, fakat en azından leyla ile hiçbi şey değildik artık. içimde hem hüznü hem de sevinci aynı anda yaşıyordum otobüsüme binerken.

    akbili basmayı unutuyordum kafam o kadar doluydu, kaptan'ın gibici bakışları tüm acılarımı ve kederlerimi, umutlarımı, kaybolmuşluklarımı silmişti. hemen bastım akbili... danana danana!! -amnskm-
    ···
  6. 6.
    0
    kaptana ücreti para olarak verdikten sonra boş bulduğum ilk koltukla zütümü bir bütün ettim. yeterince yorgundum.
    aklımda leyla vardı. 15dk önce bomboş olan kafamda şimdilerde leyla kros'a çıkmıştı. yaptığım her şeyde o vardı. gülüyosam sebebi oydu. hüzünlüysem sebebi oydu. dengem bozulmuş, demirleri paslı körüklü bi otobüste ani duygu değişimleri yaşıyosam sebebi oydu.

    leyla. duygularıma sığdıramıyordum onu. yetmiyordu. otobüsün içinde çılgınlar gibi haka dansı yapasım, yaşlı sayılmayacak zatlara kalkıp yer veresim vardı ki hiç huyum değildir.-öyle de pis bi adamım-

    ancak amcıklanmış beynim yavaş yavaş yerine gelirken bazı şeylerin farkına vardım. hüzün çöktü otobüse, kulağıma gelen yağmur sesleri yükseldi, kafamı dayadığım camdan süzülüp giden damlalara daldım, otobüsün uğultusu kafamı adeta gibiyordu..

    "leyla için ben kimdim?"
    ···
  7. 7.
    +1
    @46 akbil boştu, daha önce hiç akbil basmamış olmandan danana danana sesini de duymamışsın. otobüsteki tüm bakışları üstüne toplamamış, sebebini bilmesen de otobüsün içinde heyecanlanmamışsın, büyük kayıp
    ···
  8. 8.
    0
    kafamda bir sürü düşünce bana ayrı ayrı "cee" diyip köşesine çekiliyordu. ineceğim durağa gelmiştim. hüzünlüydüm o kesindi.

    otobüsten indim, evime doğru yürümeye başladım. yağmur devam ediyordu yine ıslanıyordum ancak bu sefer farklıydı. bu sefer yalnızdım, oysa aynı yolu her gün yalnız yürürüm. ama yalnızlık ilk defa o gün koymuştu. hem de hakkını vermişti, baya sağlamdı. otobüse binmeden önce koysa, oturamazdım.

    ben önde yalnızlık hemen arkamda bana eşlik ederken eve vardım.
    ···
  9. 9.
    0
    ıslak kıyafetlerimi yenileriyle değiştirdim. boşluktaydım, acıkmıştım da.

    buzdolabına yöneldim. sayısını tam hatırlamıyorum ancak yaklaşık dört-beş adet bomontim vardı dolapta. bana "gel" dediler. "gel oturup konuşalım, iyi değilsin sen."

    haklılardı, iyi olduğum söylenemezdi. kızarttığım patates, ketçap ve mayonez ile hep beraber sofraya geçtik. sohbet konuştukça koyulaştı, bomontiler bir bir ayrıldı sofradan. en son biri "abi madem çok seviyosun ara konuş!" dedi bana. -onun dıbına koyim.-
    ···
  10. 10.
    0
    Bu arada size Leyla'yı anlatmadım. Gerçi Leyla'yı klavyemin üstünde bastığım birkaç tuş ile anlatma fikri bana gülünç geliyo. Yine de merak edenler için bi şeyler karalamaya çalışıcam..
    ···
  11. 11.
    0
    Leyla gördüğüm her "şeyden" daha güzeldi, herkesden daha masum. iri gözlerinin önünden dökülüp beline kadar uzanan dalgalı kahverengi saçları vardı. gülüşünde dünyaları saklardı, gözlerinde huzuru.

    Gözlerine bakmaya kıyamazdım ben, yanlış anlaşılmasın aramızda bi şey yoktu. sadece sabah ezanını bana ninni yaptıran platonik bi aşktı benimkisi. Zaten sevgilisi vardı Leyla'nın.
    ···
  12. 12.
    0
    Tavsiyeyi aldığım bomontim de sofradan kalkarak beni telefonumla baş başa bırakmıştı.

    Acaba hala sevgilisi var mıydı Leyla'nın? Saat de geç olmuştu, bu saatte aranır mıydı? Rahatsız olur muydu Leyla? Hiçbirine verebildiğim kesin bi cevabım yoktu.

    Tek bildiğim onu deliler gibi aramak istediğimdi, sesini duymak istiyodum. Ne söylediğim ya da ne söyleceği önemli değildi. Onu yanımda hissetmek istiyodum. Onun sesinden adımı duymak, anlatacaklarını dinlemek istiyodum. O gün sabaha kadar konuşabilirdim.

    Damarlarımdaki alkol beni rahat bırakmadı. Küçük, bin bi velet gibi çekiştiriyordu beni.
    ···
  13. 13.
    0
    alkolun de verdiği gazla telefonu elime almıştım. uzunca bi süre ekrana baktım. onu en son ne zaman aradığımı düşündüm. cevabını yine veremiyodum. anlık boşluğumdan yararlanan küçük bin rehberden adını bulmuş, arama ekranını çoktan açmıştı. tek yapmam gereken tıklamaktı. bir tık..

    tık!

    artık telefonda aranıyor ifadesinin hemen üstünde leyla yazıyordu. yemin ediyorum heyecandan dilim zütüme kaçmıştı. nasıl konuşuyorduk lan diye düşünmeye başlamıştım. "sen naptın dıbına koyayım" diye kendime kızarken telefonun öbür ucundan bir melek ses verdi: alo?
    ···
  14. 14.
    0
    kanımdaki onca alkole rağmen rahat değildim ve telefonun öbür ucunda benden cevap bekleyen bi melek vardı ancak hala "naptım lan ben" düşüncesinden sıyrılıp cevap veremiyordum ona.

    daha önceden düşündüğüm "n'olursa olsun arayıp sesini duymalıyım" fikrinin ne kadar saçma olduğu gerçeğini de farketmiştim, zaten bu gerçek çıkartmış hunharca tokatlıyordu beni. utanıyordum. fakat bunları düşünmem dakikalarımı almadı, iki-üç saniyeydi hepsi.

    kendimi toparlayabildiğim kadarıyla verelebilecek en masum, en sıradan cevabı verdim leyla'ya.. "alo"

    sözler için yaydan fırlamış ok tasviri yapılırdı, çokca kez duymuştum çevremde. üzerine düşünmeye gerek yoktu. ya nolacağdı? demiştim hep. o zaman anladım ne kadar yerinde yapılmış bi tasvir olduğunu. kapanan dudaklarımla beraber kalp atışlarım hızlanmıştı.

    leyla anlamış olmalıydı ondan etkilendiğimi ancak bu kadar erken, bu kadar basit bi şekilde, gecenin bi vaktinde..
    gerçekten, "napmıştım lan ben?!"
    ···
  15. 15.
    0
    pişmandım diyemem daha çok keyifsizlikti benimkisi, kendime kızıyordum.

    yapmamam gereken son şeyi, en rezil bi şekilde yapmıştım. leyla sessizdi, muhtemelen benden bi "açıklama" bekliyordu.
    çünkü yıl olmuş görüşmediğin birisi seni gecenin bi vakti arıyorsa diyecekleri vardır. hal hatır sormak için aranmazdı o saatte.

    işte o an kendimi taze sıçılmış tak gibi hissettim. leyla bu yüzden bana kızmazdı tabii. hatta kızmadı da. ancak o gün leyla'yı yersiz bi muhabbetin başrolu yapmak ne kadar mantıklıydı

    bulabildiğim en orjinal bahane "hava kötüydü seni merak ettim" oldu. ne söylediğimin pek de bi önemi yoktu zaten.
    leyla çoktan anlamıştı arayışımın nedenini. yoksa ikimiz de yağmur damlalarının adam öldürmediğini biliyorduk. leyla yine de bozuntuya vermedi. benimkinden hemen sonra kendi otobüsünün geldiğini söyledi.

    bikaç saniyelik sessizlikten sonra: "ıslanmıştın, nasılsın?" diye sordu bana.

    leyla'yı tanırım ancak o gün beni gerçekten merak ettiğinden mi yoksa mahçup olmamam için mi sorduğunu bilemedim. utanıyordum. bi an önce kapatmak istiyordum telefonu.

    sıkıla sıkıla verdiğim cevap kısaydı: iyiyim

    sıkılma sebebim leyla değildi. o gün aramam yanlıştı leyla'yı. geçen her saniye yaptığım yanlışı perçinliyordum..

    leyla'dan özür dileyerek kapatmam gerektiğini söyledim.
    nedenini sormadı. yarın kendisinin de okulunun olduğunu söyledi, yatması gerekiyormuş.
    "iyi uykular" diyebildim ona.

    o ise "iyi geceler apranax, görüşürüz.." diyip kapattı telefonu..

    "görüşürüz.."
    ···