1. 1.
    +4
    panpalar beğendiğimiz yada kendi şiirlerimizi paylaşalım . şiir seven panpalarımızı bekliyoruz .

    bir kez gönül yıktın ise
    bu kıldığın namaz değil
    yetmiş iki millet dahi
    elin yüzün yumaz değil

    bir gönülü yaptın ise
    er eteğin tuttun ise
    bir kez hayır ettin ise
    binde bir ise az değil

    yol odur ki doğru vara
    göz odur ki hak'kı göre
    er odur alçakta dura
    yüceden bakan göz değil

    erden sana nazar ola
    için dışın pür nur ola
    beli kurtulmuştan ola
    şol kişi kim gammaz değil

    yunus bu sözleri çatar
    sanki balı yağa katar
    halka matahların satar
    yükü gevherdir tuz değil
    ···
  2. 2.
    +3
    Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı
    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
    Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
    Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik
    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.
    ···
  3. 3.
    +2
    DUR YOLCU

    Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
    Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
    Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
    Bir vatan kalbinin attığı yerdir!.

    Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
    Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda
    istiklal uğrunda, namus yolunda,
    Can veren Mehmed'in yattığı yerdir!

    Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
    Son vatan parçası geçerken ele,
    Mehmed'in düşmanı boğduğu sele,
    Mübarek kanını kattığı yerdir!...

    Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
    Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
    Bir harbin sonunda bütün milletin,
    Hürriyet zevkini tattığı yerdir!...

    NECMETTiN HALiL ONAN

    Kendine Doğru

    Atanın içkisi köpüklü kımız,
    Arpa suyu içme! dedi bir Kırgız!

    Evinin yemişi erikle elma,
    Komşunun bağından hurmayı alma!

    Başka dile uymaz annenin sesi,
    Her sözün ararsan vardır Türkçesi!

    Duymadan düşünme, görme sezmeden,
    Kendi duygun olsun usunu yeden!

    Dile, yap! Tanrı'nın sensin bileği,
    Göktürk'ün sendedir yüce dileği!

    Demir sana tapar, şimşek baş eğer,
    isteme, sen yarat; görme, sen göster!

    Ziya Gökalp

    Afşin’a Ağıt

    Ne ümitlerle gelip dünyaya
    En güzel ismi takındın: Afşın!
    Böyle erken bırakıp gitme neden?
    Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?
    Kaldı senden bize bir gamlı seda...
    Bir vedadır o seda, sade veda (16 yaşında ölen yeğeninin cenazesine giderken yazmıştır yolbaşçı atsız)

    Hüseyin Nihal Atsız

    Davetiye

    Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem Düce!
    Duydum ki, yelkenleri edip de fora
    Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
    Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
    Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
    Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    Hem karadan, hem denizden ordular indir!
    Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
    Şaheserler sungtilerle yazılır ancak!
    Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
    Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
    Bizim eski uşakları alda yanına
    Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    Dirilerek başınıza geçse de Sezar
    Yine olur Anadolu size bir mezar.
    Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
    Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
    Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
    Senin dostun Cermanyaya biz Nemşe deriz,
    Bir gün yine Bec onünde düğün ederiz.

    Soyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    Olum-dirim savaş bir gün mukadder!
    Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    Fakat yine biz Osmanli, sen Venediksin!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    Bu hayaller zamanları hızla asmalı,
    Gök Türklerle Romalılar karşıIaşmalı!
    Görmüyorsan gönIlumüzün içini, korsun!
    Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!

    Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    Arnavud'u yendim diye kendini avut,
    Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
    Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    Dalmalıdır gövdelere çeIik süngüler!
    Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    En yiğitler serilmeli en önce yere!
    Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    Büyük devlet kurmak icin büyük kan ister.

    Damarında var mi senin böyle bol kanın?
    Türkün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
    Karşısında olmasaydi şanli 'Türk Budun'
    Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,

    Insan oğIu ümitlerle dolup taşmalı,
    Aryalarla Turanlılar karşılamalı.
    Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    Hız verecek biricik şey ona savaştır!
    Keskin olur Iikörlerden ayranla kımız,
    Karnera'yı yere serer Tekirdağ'lımız.
    Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
    Biz guleriz Façyo'ların felsefesine,
    Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
    Bizim yanık Fuzuli'miz engin biz deniz!
    Karşisinda bir göl kalır sizin Dante'niz!
    Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşik!
    'Generaller 'Paşalarla atamaz aşık! ..
    Ey italyan başvekili! Ey Musolini!
    iki ırkın kabarmalı asırlık kini...
    Hesabınıi göreceğiz elbette yarın
    Yedi yüzlü, yedi dilli Italyan'ların!

    Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
    Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih
    Ne Venedik kalacakti, ne Floransa...
    Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
    Haydi, hamle kafirindir... ilkönce sen gel
    Ecel ile zaman bize olmadan engel!
    Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
    Sungtilerle çarpışmadır şavaşta yaşa.
    Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    Bozkurt gibi, kartal gibi doğüşmek gerek!

    Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    Atila'nin ateşi var içimizde!
    Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
    Sınırdadir Pilevne'nin kırk bir askeri!
    Edirne'de Sükrü Paşa bekliyor nöbet!
    Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    Şehitlerden elli milyon bekAçisi olan
    Asılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!

    Hüseyin Nihal Atsız

    ek: kendi yazdığımız şiirleri niye yazalım belki birgün aç kalacağız onları noterde tescillendirip satacağız.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2
    SÜVÂRÎ

    Şu bakır zirvelerin ardından
    Bir süvârî geliyor kan rengi.
    Başlıyor şimdi melûl akşamda
    Son ışıklarla bulutlar cengi!

    Bir bakır tasta alev şimdi havuz,
    Suya saplandı kızıl mızraklar.
    Açılıp kıvrılarak göklerde
    Uçuyor parçalanan bayraklar!


    Ahmet HAŞiM
    ···
  5. 5.
    +2
    Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
    Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

    Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
    Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten

    Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
    Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

    Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
    Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.

    Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
    Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

    Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye
    Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.

    Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
    Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.

    Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
    Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

    Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
    Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

    Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
    Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

    Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
    Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

    Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
    Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

    Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
    Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

    Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
    hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

    Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
    Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

    Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
    Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

    Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
    Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

    Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
    Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

    Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
    Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

    Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
    Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

    Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
    Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten

    Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
    Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

    Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
    Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

    Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd
    Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

    Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
    Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

    Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
    Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

    Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
    Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

    Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
    Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

    Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
    Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

    Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
    Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

    Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
    Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +2
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
    Yavaş yavaş sallanıyor
    Yapraklar, ağaçlarda;
    Uzaklarda, çok uzaklarda,
    Sucuların hiç durmayan çıngırakları
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Kuşlar geçiyor, derken;
    Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
    Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
    Bir kadının suya değiyor ayakları;
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Serin serin Kapalıçarşı
    Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
    Güvercin dolu avlular
    Çekiç sesleri geliyor doklardan
    Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
    Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
    Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
    Birşey düşüyor elinden yere;
    Bir gül olmalı;
    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
    Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
    Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
    Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
    Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
    istanbul'u dinliyorum.

    üstad orhan veli'nin en güzel şiiri bence
    ···
  7. 7.
    +2
    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum.

    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski istanbul mudur
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Belki haziran da mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    Kötü rüzgar saçlarını zütürüyor

    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin.
    ···
  8. 8.
    +2
    MAVi LiMAN

    Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
    Seyir defterini başkası yazsın.
    Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
    Beni o limana çıkaramazsın...
    Nâzım HiKMET
    ···
  9. 9.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=x7AXhYTfVqg

    aysel git başımdan-attila ilhan
    ···
  10. 10.
    +1
    Acaba

    Bin kez öptüm yine istanbul'u bugün
    Yağmur mu yoksa ben mi ağlıyorum
    Yalnız bütün şehirden özür dile
    Bir gün gelirsen buralara
    Sayende istanbul sırılsıklam...
    Herhangibir akşamüstü
    Sensizlik yine beni yakaladı suçüstü
    Şu an baktığım denizden
    Ne vardı sevdalarım bir bir çıksa
    içimdeki karanlığı alsa
    Kızıl saçların omuzlarımda dolaşsa
    Birdaha ağlarmıyım acaba?

    Ceyhun Yılmaz
    ···
  11. 11.
    +1
    iSTANBUL
    Kamyonlar kavun taşır ve ben
    Boyuna onu düşünürdüm,
    Kamyonlar kavun taşır ve ben
    Boyuna onu düşünürdüm,
    Niksar'da evimizdeyken
    Küçük bir serçe kadar hürdüm.

    Sonra âlem değişiverdi
    Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    Sonra âlem değişiverdi
    Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    Mevsimler ne çabuk geçiverdi
    Unutmak, unutmak, unutmak.

    Anladım bu şehir başkadır
    Herkes beni aldattı gitti,
    Anladım bu şehir başkadır
    Herkes beni aldattı gitti,
    Yine kamyonlar kavun taşır
    Fakat içimde şarkı bitti.

    Cahit KÜLEBi
    ···
  12. 12.
    +1
    alın binler bu sadece biri diğerleri için bu başlıkta şiir yazcam

    konuşmak geliyor içimden, konuşmak
    sayfalar dolusu yazıyorum bu yüzden
    elime kağıt kalem tutuşturuyorken kalbim
    her hecede, her kelimede sen bırakıyorum biraz
    ki yıllar sonra döndüğümde bulabileyim diye

    veryansın eden bir uzaklık var sol yanımda
    güneşin kasıp kavurduğu tenimde ekgib bir şeyler
    rüzgarların söylediği bir şarkım var
    adını tekrar eden bir yalnızlık ile
    ilelebet sürecekmiş gibi duran bir sonbahar...
    ···
  13. 13.
    +1
    şöyle de verelim panpa

    https://www.youtube.com/watch?v=C9KscygcMYY

    şukuladım bu arada tüm entrylerini şiir sevmek lazım.
    ···
  14. 14.
    +1
    LiSAN
    Güzel dil Türkçe bize,
    Başka dil gece bize.
    istanbul konuşması
    En sâf, en ince bize.

    Lisanda sayılır öz
    Herkesin bildiği söz;
    Ma'nâsı anlaşılan
    Lûgate atmadan göz.

    Uydurma söz yapmayız,
    Yapma yola sapmayız,
    Türkçeleşmiş, Türkçedir;
    Eski köke tapmayız.

    Açık sözle kalmalı,
    Fikre ışık salmalı;
    Müterâdif sözlerden
    Türkçesini almalı.

    Yeni sözler gerekse,
    Bunda da uy herkese,
    Halkın söz yaratmada
    Yollarını benimse.

    Yap yaşayan Türkçeden,
    Kimseyi incitmeden.
    istanbul'un Türkçesi
    Zevkini olsun yeden.

    Arapçaya meyletme,
    iran'a da hiç gitme;
    Tecvîdi halktan öğren,
    Fasîhlerden işitme.

    Gayrılı sözler emmeyiz,
    Çocuk değil, memeyiz!
    Birkaç dil yok Tûran'da,
    Tek dilli bir kümeyiz.

    Tûran'ın bir ili var
    Ve yalnız bir dili var.
    Başka dil var diyenin,
    Başka bir emeli var.

    Türklüğün vicdânı bir,
    Dîni bir, vatanı bir;
    Fakat hepsi ayrılır
    Olmazsa lisânı bir.


    Ziya GÖKALP
    ···
  15. 15.
    +1
    Sevgili Milena,

    Milena, Milena, Milena… Adından başka hiçbir şey yazamıyorum mektubuma. Yazmalıyım ama.. Bugün şaşkınım, yorgunum ve sensizim Milena. Biliyorum yarın da yanımda olmayacaksın. Nasıl umutsuz olmayayım? Hastayım diye altı ay dinlen ve günlerini hoşça geçir diyorlar bana.. Oysa bu süre içinde yalnızca dört gün bağışlanıyor bana. Bu dört günün salı ve pazarından yalnız bir parça, sabahlarla akşamlar da yok ediliyor üstelik ! Tam bir esenliğe kavuşamadımsa, suç bende mi, Milena? Sol kulağına fısıldıyorum bunları.. Güzel bir yorgunluktan sonra derin bir uykuya dalmışsın.. Seninle yoksul bir yataktayız, sağdan sola dönüyorsun ağır ağır, dudaklarımdan yana…

    … Kimi zaman şuna inanıyorum: Birlikte yaşayamayacağız, boyun eğip yaşama, rahatça uzanıvereceğiz yan yana, birlikte ölmek için. Ama ne olacaksa senin yanında olacak . Hem, doktorun düşündüğü gibi düşünmüyorum ben.. Geçici de olsa bir esenliğe kavuşacaksam dinlenmekle olacak bu. Ama onların bildiği dinlenmeyle bir ilgisi yok, daha doğrusu, başka bir çeşit yorulmayla, seni özleye özleye iyileşebilirim belki biraz.

    … Bu elle tutulamayan, bu korkunç aşkın sorumluluğunu bütün açılarıyla yüklenen biri olacağım yerde, sözgelişi odundaki, o her zaman seni görebilen, güzelliğini seyredebilen mutlu bir ayna, bir dolap olsam ne iyi olurdu: Gün boyunca izlerdim seni, koltukta oturuşunu, mektup yazışını, kalem tutan o güzel elini, dalıp giden yüzünü, uykuya dalışını… Neden mi mutlu değilim? Şu son günlerinde nasıl bocaladığını, ya da Viyana’dan ayrılmak zorunda kalışını görmek, üzüntüden yere yıkardı beni de ondan.

    … Bana her gün yazma demiştim dünkü mektubumda, bugün de aynı şeyi istiyorum senden, bu ikimiz için de daha iyi olur, hem bugün daha da direniyorum bu isteğimde, ama n’olursun Milena, sen kulak asma bana, gene her gün yazmaya devam et bana, kısacık da olsa yaz, bir sözcük olsun yaz ki varlığını hissedeyim içimde. Yoksa, korkunç acılara boyun eğmek zorunda kahrım tek sözcüğünden yoksun olursam..

    … Sakın üzülme benim için, bir bu ekgibti Milena, benim için üzülmen… Bu elle tutulamayan, bu korkunç sorumluluk durumunu bütün acılarıyla yüklenen biri olacağım yerde, sözgelişi odandaki, o her zaman seni görebilen mutlu dolap olsam, ne iyi olurdu. seyrederdim seni hep, koltukta oturuşunu, mektup yazışını, yatışını ya da uykuya dalışını.

    …”Beni sana getirecek bir yol bulmuştum, karanlıktan aydınlığa kavuşacaktım… Bu yolu umutla, sevinçle kazmış, kendimden de bir şeyler katmıştım… Bir çırpıda yüreğimle açtığım bu yolu kapatmak , ağır ağır dönmek, vazgeçmek zor geliyor biraz… Elbet yüreğim sızlar”…

    … Denizin dibindeki avuç içi kadar bir yer okyanusun baskısına nasıl dayanıyorsa, sen de öyle dayanıyorsun Milena. Yaşam, rezillik aslında, bunca çirkinlik içinde insanlara dayanabileceğimi, ummazdım bugüne kadar, utanç duyardım; ama sen bir şey öğrettin bana: Dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş. Beni sana getirecek bir yol bulmuştum, karanlıktan aydınlığa kavuşacaktım. Ama bir çırpıda yüreğimle açtığım bu yolu kapatmak zor geliyor şimdi, yüreğim sızlıyor.

    … Sevgili Milena, “en çok seni seviyorum” diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, “sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla” dersem, gerçek sevgimi anlatmış olurum belki.

    Ebediyyen senin…

    franz kafka. milena'ya mektuplar
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    up up up
    ···
  17. 17.
    +1
    ÖPÜŞ TADINDA

    Bir şiir
    Tek bir şiir yazmalıyım
    Uyağı rüzgâr olan
    Yağmura bürünmüş soluğu

    Bir gün
    Tek bir gün kalmalı
    Benden kalacaksa geriye
    Bir öpüş tadı dudağımda

    Ve bir öpüş tadında
    Olmalı o şiir de

    Ahmet UYSAL
    ···
  18. 18.
    +1
    up up up
    ···
  19. 19.
    +1
    bir sevgi ölüyor şafak vakti
    kan revan içinde cennetim
    çiçekler bile boyunlarını eğdiler bu ölüye
    geriye sönmüş bir izmarit kaldı masada

    külleri bile kalmadı ,savruldu rüzgarda sevginin
    ki doğmasın bir daha küllerinden diye
    kahkahalarınız yüksele dursun gök maviye doğru
    toprak karası sizinde sevginizi alacak nasılsa

    üzerime bir otuz yıl çöktü sanki
    ihtiyar delikanlı desem yalan olmaz
    bir sevgi böyle öldü şafak vakti
    bu dizelerde onun selası
    ···
  20. 20.
    +1
    up up up
    ···