-
16.
+1yıl olmuş 2012 hala komünistler moskovaya diyen var a.q
-
15.
0░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████████████████████████████████░░
░░█████████████████████████████████░░
░░█████████████████████████████████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░ -
14.
0gibtirin gidin moskovaya oçler
-
13.
0inci sözlük Komünist Partisi bu tarihsel hamlenin örgütlenmesi görevini önüne koymaktadır.
Herkes bilmelidir ki, ya bu hamle örgütlenecek ve halkımız sosyalizmi gerçek kılmak üzere yeni bir süreci başlatacaktır ya
da emperyalizm ve işbirlikçi egemen güçler, kaderimizi derin bir yıkım olarak çizeceklerdir.
inci sözlük Komünist Partisi sol parti ve hareketleri, öncü işçileri, emek yanlısı sendikacıları, ilerici aydınları, bütün
yurtseverleri bu perspektif ve bilinçle ortak mücadeleye çağırmaktadır.
Sosyalizm bir zorunluluktur. inci sözlük Komünist Partisi, kadın erkek tüm emekçileri, hangi anadili konuştuğundan bağımsız
olarak halkımızın tamdıbını, bir bütün olarak gençliği, bu zorunluluk doğrultusunda harekete geçmeye, kurtuluşumuz için
örgütlü mücadeleye, Türkiye’nin aklı ve vicdanı olan partimize katılmaya çağırmaktadır. -
12.
0Bu uğraşın verildiği zemine dünyada ve Türkiye’de ağır bir gericilik eşlik etti. Emperyalizm yanı başımızda açık askeri
işgallere kalkıştı; ülkemiz neredeyse bütün kamu işletmelerinin elden çıkarılmasına varan bir özelleştirmeye sahne oldu;
bağımsızlık ve laikliğin birer suç olarak kabul edilmesi için denemeler yapıldı; ülkemiz bir iç savaşın eşiğine getirildi.
Bütün bunlar yaşanırken, solda bazı kesimlerin çözülüş sürecine demokratikleşme anlamı yükleyecek ölçüde sorumsuzca
davrandığına tanık olduk. Liberalizm ve sivil toplumculuk yaygınlık kazandı. Öte yandan yine Türkiye solunun kimi
kesimleri üstünde Türk milliyetçiliğinin etkisi arttı. Sol kökenli Kürt hareketleri de bunlarla eş zamanlı olarak liberalizmin ve
Kürt milliyetçiliğinin çekimine kapılarak soldan uzak düştüler.
Bu sapmalar, solu ülkemizdeki emperyalist senaryoların zararsız bir öğesi haline getirmeye, piyasacı, işbirlikçi, gerici
müdahalelerin karşısındaki direncini zayıflatmaya çalışmışlardır.
Emekçilerin sendikal ve diğer ekonomik, demokratik kitle örgütlenmelerinde, paralel biçimde gerileme kaydedilmiştir.
Emekçi sınıfların örgütlülüğü nicel olarak daralmış, sendikal alanda sınıf perspektifi son derece zayıflamıştır.
iKP’nin bu koşullarda oluşan yakın tarihi, bu çok boyutlu gericiliğe karşı Marksist kadroların, öncü işçilerin, onurlu
aydınların, devrimci gençliğin direnişidir; komünist partinin yeniden örgütlenme sürecidir. Türkiye yeni bir öncü partiye
kavuşmuştur.
Şimdi görev yeni bir işçi sınıfı hareketinin inşa edilmesidir.
Kapitalizmin içine yuvarlandığı kriz, yoksul emekçi yığınları politik arayışlara itmektedir. Kriz, sermayenin kitleleri ikna
edecek yeni bir ideolojiksiyasal çerçeve çizme yeteneğini yok etmektedir. Nesnel açıdan emekçi halkımızın kitlesel bir
devinime girmesi ve bu zeminde yeni bir sınıf hareketinin biçimlenmesi, yakın geçmişe oranla çok daha olanaklıdır. inci sözlük
Komünist Partisi, bu olanağı, devrimci bir perspektif adına değerlendirme kararlılığındadır. -
11.
0Yukarıda anlatılan son gericilik çağı boyunca Türkiye emekçileri ve aydınları son derece ağır darbelere maruz kalmışlardır.
Halkımız örgütsüzleştirilmeye, umutları kurutulmaya, ilerici aydınların daha iyi bir gelecek için mücadele azmi kırılmaya
çalışıldı.
Ancak bu ağır saldırının işçilerin mücadelesini ve ülkemizin sosyalist geleceğini devre dışı bırakacağını sananların büyük
bir gaflet içinde oldukları bellidir.
iKP, ülkemizde, geçen yüzyılın başlarına kadar uzun bir geçmişi olan Marksist ve devrimci sol hareketlerle işçi sınıfı
mücadelelerinin bütününü sahiplenmektedir. Bu bütünlük içinde iKP’nin 10 Eylül 1920 Bakû Kongresi’ni kendi kuruluş
tarihi olarak benimsemektedir.
Türkiye işçi sınıfı ve onunla birlikte Türkiye devrimci hareketi, sonraki yıllarda, bütün güçlüklere ve zaman zaman yaşanan
geriye düşüşlere karşın, onurlu ve bugüne küçümsenmeyecek değerler taşıyan bir mücadele yürütmüştür. Özellikle 1960’lı
yıllardan itibaren Türkiye’de sınıf mücadelesinin çağdaş biçimler aldığı, işçi sınıfı ile sosyalist düşünce ve pratiğin
toplumsal ağırlığının arttığı görülmüştür. -
10.
0Emperyalist sistem, dünya kapitalizminin parçası olmak için verdiği yaklaşık yüzyıllık uğraşın sonunda işgal edilen,Tümünü Göster
bölünen, sömürge haline getirilmek istenen Osmanlı’dan farklı olarak, kapitalist Türkiye’yi bir süreliğine kabullendi ve
sosyalizme karşı mücadelenin çok boyutlu gereksinimleri adına bağrına bastı.
Ancak Türkiye ile emperyalizm arasındaki doku uyuşmazlığının kendini bütün sertliğiyle ortaya koyması aslında yalnızca
ertelenmişti. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından, 1990’lardan itibaren Türkiye emperyalistkapitalist sistem
tarafından farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
Emperyalizmin değişen egemenlik stratejisi doğal olarak Ortadoğu’yu kapsamakta ve dolayısıyla Türkiye’nin karşıdevrimci
müdahalelerle dönüştürülmesini gerektirmektedir. 12 Eylül 1980 darbesiyle beraber devreye sokulan ve AKP iktidarlarınca
yeni bir evreye taşınan bu dönüşüm, Türkiye’nin emperyalizme tam boy teslimi, bununla uyumlu olarak piyasanın mutlak
hakimiyetine girmesi ve dinci gericiliğin toplumun dokularına kadar nüfuz etmesi biçiminde özetlenebilir.
Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri arasında sıralanan ve aynı zamanda birer tarihsel ilerleme olarak emekçi
halkımızın kazanımları arasında sayılması gereken bağımsızlık ve laikliğin bütünüyle ve bir iddia olarak dahi terk
edilmesine yönelmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin emperyalizmin doğrudan egemenliği uğruna ve sermaye sınıfının çıkarları adına tasfiyesi, ülkemiz
emekçilerinin yoksulluğa ve karanlığa tamamen gömülmelerinin yanı sıra, Türklerin ve Kürtlerin çatışmaya sürüklenmesini
getirecektir.
Bu çözülme ve tasfiye sürecinin karşısına antiemperyalist bir emekçi yurtseverliğiyle dikilmeksizin Türkiye işçi sınıfının
herhangi bir başka mücadele gündeminde ileri adım atması mümkün değildir.
Emperyalizme karşı yaratılması gereken hareket, Türk ve Kürt kimliklerini birlikte barındırmalıdır. Ulusal sorunun çözümü
ve farklı anadillere sahip halkımızın kardeşçe bir birlikteliği inşa etmelerinin önkoşulu, emperyalizmi kovma doğrultusunda
ortak bir irade geliştirmeleridir.
inci sözlük Komünist Partisi, Türk ve Kürt emekçilerinin ortak yurtsever bir kimlik ekseninde yürütecekleri antiemperyalist
mücadelenin ancak sosyalist devrimle zafere ulaşabileceğini; Türkiye sosyalist devrim sürecinin derinleşmesinin de anti
emperyalist mücadeleyle sağlanabileceğini savunmaktadır.
Bu anlamda ikp emperyalizme karşı mücadeleyi, sınıflar arasında işbirliğini esas alan reformist, kapitalizm içi siyasal
stratejiler çerçevesinde kavramaz. Öte yandan, işçi sınıfının iktidara yükselmesi anlamında sosyalist devrimimizin üzerinde
ilerleyeceği ana toplumsal kanal emperyalizme karşı mücadele, sosyalist devrimin önde gelen ideolojik temalarından biri
de yurtseverlik ve bağımsızlıkçılık olacaktır -
9.
0burdayım
açıklama ufak bi sigara arasından sonra devam edecek arkadaslar.. -
8.
0varmı la gibleyen
-
7.
0Ülkemiz orta gelişkinlikte bir kapitalist ülkedir. Esas olarak 19. yüzyılda başlayan kapitalistleşme süreci uzun süre zayıf birTümünü Göster
sermaye sınıfı ve son derece sınırlı bir sınai yapı ile yürümüştür. Osmanlı'nın sömürgeci kapitalist devletlerle rekabette
kaybettiği mevzileri geri kazanma umuduyla girdiği ilerleme ve batılılaşma serüveni, söz konusu sömürgeci güçlerin
Ortadoğu üstünde doğrudan egemenlik kurma stratejileri nedeniyle bir trajediye dönüşmüştür. Kapitalist dünyaya dahil
olmaya çalışan Osmanlı devleti, bir sömürgeleştirme planıyla yüzleşmiştir.
Ülkemizde bu plan emperyalizme karşı bir kurtuluş savaşıyla geri püskürtüldü. Burjuva devrim sürecinin harekete geçirdiği
toplumsal ve siyasal güçler tarafından verilen bu savaş, 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin elverişli hale getirdiği uluslararası
konjonktüre doğmuş ve ilk sosyalist ülkenin devrimci iktidarının desteğiyle başarıya ulaşmıştır.
Ancak, ulusal kurtuluşun ertesinde iktidarını nihai olarak sağlamlaştıran yerli burjuvazi, Osmanlı egemenlerinin çarptığı
duvara doğru yeni bir tarihsel yürüyüşe koyuldu. Türkiye Cumhuriyeti, emperyalistkapitalist sisteme, ancak bağımlı ve geri
kalmış bir üye olarak ve kendi doğumuna samimi yardımlarda bulunan Sovyetler Birliği’ne karşı bir ileri karakol işlevi
üstlenmesi karşılığında kabul edildi.
Türkiye’de kapitalizm bu koşullarda ilerlemiş ve egemen toplumsal sistem haline gelmiştir.
Ulusal kurtuluş savaşını, kapitalizme nihai geçişin izlemesinin başka doğrudan sonuçları da vardır:
Yeni egemen sınıf, laikliği toplumsal bir aydınlanma hamlesi olarak örgütlemekten sakınmış ve ilerleyen süreçte halkı
sömürü düzeni karşısında boynu eğik tutabilmek için dinci gericiliği çok önemli bir kaynak olarak değerlendirmiştir. Daha
sonraları emekçi hareketi ve sol yükselişe geçtiğinde, dinci gericilik, antikomünist, karşıdevrimci özellikleriyle bizzat laik
olma iddiasındaki devlet tarafından örgütlenmiştir.
Kapitalizm, yeni düzeni halkçı özelliklerden hızla arındırmış, baskıcı bir karaktere büründürmüştür.
Genç Türkiye kapitalizmi, Kürt feodalizmini tasfiye etmekten ve Kürt yoksul köylülerini modern kapitalizmin işçi sınıfına
katmaktan da geri durmuştur. Kürt halkına el uzatmayı, bir kitle hareketini beslemeyi zorunlu olarak içerecek olan böyle bir
“devrimci dönüşüm” yerine, Kürt egemenleriyle ittifak tercih edilmiştir. Kürt emekçilerinin payına ise ayrımcılığa tabi olmak,
kimliklerinin reddedilmesi, ulusal demokratik haklarının gaspı düşmüştür.
Türkiye emekçileri, daha önceki kısmi çıkışlar bir yana, esas olarak 1960’larla birlikte toplumsal mücadelelerde bir taraf
olarak örgütlenmeye başladılar. işçi sınıfımız sendikal ve siyasal örgütlenme deneyimi edindi, önemli mücadeleler içine
girdi, dönem dönem kitlesel olarak sola yöneldi. Aydınlar ve öğrenciler arasında yurtsever ve devrimci düşünce kök saldı
ve bu kesimlere yaslanan güçlü toplumsal hareketler ortaya çıktı.
Bütün bu mücadelelerin önü 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleriyle kesilmek istendi. Sermaye sınıfı, 1980’li
yıllarda ülkeye dayatılan ağır gericilik koşullarının, bu darbelerin fiziki olarak zayıf düşürdüğü solu tamamen teslim
alacağını umuyordu.
Tüm bu girişimler, büyük bir tahribat yaratsa da, komünist hareketin ortadan kaldırılması hedefine ulaşamamıştır.
inci sözlük Komünist Partisi, sermayenin solu yok etme planının başarısızlığa uğradığının en güzel kanıtıdır. Türkiye’nin
kapitalizm koşullarında hızla bir yıkıma doğru gittiği gerçeğinin giderek daha fazla kabul görmesi de bu başarısızlığın
boyutlarını açık bir biçimde göstermektedir.
Çağımızda sosyalizm dışındaki herhangi bir arayışın emperyalistkapitalist sistem tarafından boşa çıkartılacağı kesindir.
Türkiye’nin ekonomik, toplumsal, siyasal sorunlarının çözümü sosyalizm dışı bir seçenekte aranamaz. Somut olarak
Türkiye toplumunda laikliğin yerleştirilmesi ve bir aydınlanma süreci olarak yaşanmasının, ekonomik, siyasal, askeri ve
kültürel bağımsızlığın güvence altına alınmasının, Kürt emekçilerinin eşit haklara sahip olmalarının, demokratik bir siyasal
yapının oluşturulmasının önkoşulu sosyalizmdir. -
6.
0Emperyalistkapitalist sistem ve uluslararası sermaye, ilerici kazanımların altını oyarak, emekçileri sefalete sürükleyerek,Tümünü Göster
kan dökerek ve bütün bu süreci küreselleşme adı altında özgürlüğün ve demokrasinin güvencesi olarak pazarlayarak,
krizini ertelemiş oldu.
Komünistler bu süre boyunca yalnızca emekçilere yönelik piyasa saldırısını eleştirmekle ve buna karşı mücadele etmekle
yetinmediler.
Sermayenin, krizden çıkmak, kâr oranlarını yeniden yükseltebilmek için bildiği tek bir yol vardır: Emeği daha fazla sömürüp
üretici güçleri tahrip etmek! Kapitalizm kriz üreten ve krizi çözmek adına da, emekçileri sömürerek kurduklarının bir
bölümünü yakıp yıkan akıldışı bir sistemdir. 20. yüzyılın son birkaç on yılı ve 21. yüzyılın başında kapitalist sistem
kalkınmayı inkar etmeye yönelmiş, sosyal devlet yapılarını özelleştirme yoluyla yağmalamış, mali sektörü iyice merkeze
koyarak gerçek ekonomik değerlerle ilişkisini iyice koparmıştır.
Komünistler olarak bu işleyişin görülmemiş ölçüde kırılgan, patlamaya hazır hale geldiğini ısrarla analiz ettik, anlattık.
Yaşananlar tamamen haklı olduğumuzu kanıtlamıştır.
Kriz kapitalistlerin yaptığı bir hatadan veya öngörülemez, rastlantısal faktörlerden kaynaklanmıyor. Kriz kapitalizmin
doğrudan ve kaçınılmaz sonucudur. Krize karşı emperyalistkapitalist dünya düzeninin izleyeceği yol da ana hatları
itibariyle bellidir.
Krizle ortaya çıkan zararlar emekçilere fatura edilmek istenmektedir.
Krizin yakıcı hale getirdiği kaynak ve pazar sorunlarının çözümü için egemenlik kavgası şiddetlenmektedir.
Sistemin merkezindeki gelişmiş emperyalistkapitalist ülkeler, kendi aralarındaki rekabeti yıkıcı bölgesel savaşlara
taşımaktadırlar. Çelişkiler derinleştikçe, daha geniş ölçekli savaşların maddi temelleri de güçlenmektedir.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bağımlı kapitalist ülkeler, kaynaklar üstüne verilen mücadelenin kimi zaman izleyicisi,
kimi durumlarda mağduru, kimi örneklerde de maşası olarak kalmaya mahkumdurlar.
Aynı emperyalist merkezler savaş olasılığını bu bağımlı ülkeler kuşağına doğru ittireceklerdir.
Krizin sonuçlarının emekçilere yüklenmesini ve bağımlı ülkeler coğrafyasında yükselen savaş olasılığını bütünleyen bir
diğer unsur, dinci gericiliğin, baskıcı, otoriter rejimlere yönelişin, militarizmin ve onun vazgeçilmez parçası milliyetçiliğin
körüklenmesidir.
Öte yandan dünya çapındaki onlarca yıllık ideolojik yapılanma ve bir sistem halinde yürütülen beyin yıkama
kampanyasının bütün tezleri çökmektedir. Piyasanın, gericiliği, baskıcılığı ve militarizmi beslediği açık hale gelmektedir.
Küreselleşme ulusal ekonomileri uluslararası krize karşı savunmasız bırakmak, krizi en kısa yoldan ihraç etmek anldıbına
gelmektedir. Gelişmiş kapitalist ülkelerin bağımlı ülkelere vaadi, uygarlaşma projeleri değil, halkların birbirine
düşürülmesinden ibarettir. -
5.
0Bu sürecin de adı “ulusdevletin sonu” olarak kondu. Küresel çağda ulusal
sınırlar önemsizleşmişti, demokrasi ancak yerelleşmeyle tesis edilebilirdi…
Bu ideolojik beyin yıkama kampanyası bütün toplumlarda etkili oldu.
Liberalizmin yükselişinin bir ürünü de piyasacı tezleri sol yorumlara tabi tutarak aklayan solliberalizmdi. işçi sınıfı
hareketinin dağıldığı, komünizmin büyük mevzi yitirdiği bu dönemde solliberalizm yükselişe geçti.
Kuşkusuz bu dönemde emperyalist hegemonyaya karşı direnç odakları da şekillendi. Kısa süre önce ağır bir karşı
devrimle kapitalizme geri dönen Rusya ve dünya pazarlarına eklemlenen Çin gibi ülkeler tam olarak egemenlik altına
alınamadıkları gibi, ABD’nin dayattığı dünya sistemini bozucu bir yetenek geliştirdiler. Küba, sosyalizm tercihini büyük bir
kararlılıkla savunmaya ve geliştirmeye devam etti. Vietnam’da devrimci mevziler korundu, Kore Demokratik Halk
Cumhuriyeti’ni teslim alma girişimleri başarısızlığa uğradı. Yeni bir sömürgeleştirme girişimine karşı toplumsal hareketlerin
boy attığı Orta ve Güney Amerika’da antiemperyalist hareketler halk desteğiyle iktidara geldi. Bu iktidarların bir bölümü
devrimci yönelimlere girdiler. Başta Irak olmak üzere, emperyalist saldırıya boyun eğmeyen halk direnişleri ortaya çıktı.
Savaşa karşı dünya çapında barış hareketleri yükseldi. AB’nin genişleme ve bütünleşme sürecinin esas olarak emekçilere
yeni ağır yükler getireceğinin anlaşılmasıyla birlikte bir dizi kapitalist Avrupa ülkesinde karşı eğilimler güç kazandı ve bu
eğilimlerin ölçeği Avrupa Anayasası’nın halk oylamalarında reddedilmesiyle açığa çıktı.
Ancak bütün bu dinamikler arasında biricik sağlıklı kurtuluş progrdıbını ifade eden komünist hareket, ve komünist hareketin
önderliğinde arzu edilir ölçekte bir işçi sınıfı hareketinin ön plana çıkmadığı açıktır. Geride bıraktığımız yılların insanlık için
karanlık bir dönem olarak tarihe geçmesinin temel nedeni de budur. -
4.
0Bu çekişmede önceleri sosyalizmin ağırlığının artmasına işaret eden güçler dengesi, Türkiye dahil bir dizi ülkede acımasızTümünü Göster
askeri darbelerle, faşist diktatörlüklerin kurulmasıyla, Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelere karşı şiddetli bir ideolojik
politik taaruzla tersine çevrilmeye başlandı. Bu taaruza, Avrupa sosyal demokrasisi ile “yeni sol” çevreler, insan hakları ve
demokrasi gibi kavramları son derece etkili bir biçimde kullanarak, ortak oldular.
1970’ler ve ‘80’ler boyunca kapitalist dünya, emekçilerin kazanımlarını geriletip, sosyal devlet yapılanmasını tasfiye
ederek, o güne dek kamusal hizmet ve halkın hakları olarak algılanan ve örgütlenen eğitim, sağlık gibi alanları sermayenin
talanına açmaya, piyasalaştırmaya yöneldi. Sanat ve spor gibi alanlar birer sektör halini aldı. Reel ücretleri giderek düşen,
hakları bir bir ellerinden alınan emekçiler, finans sistemine içkin yeni mekanizmalar aracılığıyla borçlandırılarak daha fazla
tüketmeye teşvik edildiler.
Kapitalistlerin kâr oranları düşüyor diye sanayileşme ihmal edildi, sanayisonrası topluma geçildiği ileri sürüldü, kalkınma
kavramı kullanımdan kaldırıldı. Oysa insanlığın bir bölümü modern toplumun sıradan kullanım araçlarıyla tanışmamıştı,
hatta açlık çekiyordu.
Kapitalizm yıkıcı etkisini doğadan, toplumsal alanlardan, tarihsel ve kültürel değerlerden esirgemedi. insanlık çevre
felaketleriyle, cehalet ve çürümeyle baş başa bırakıldı.
Kapitalist ülkelerde işçi sınıfının haklarının elinden alınması için ideolojik ve siyasal kampanyalar örgütlendi. Piyasacı,
liberal ideoloji yükselirken, demokrasinin toplumsal örgütlenme ve haklarla değil piyasa özgürlüğüyle eşitlenmesi için her
yol deneniyordu. Yine bu dönem, dinci gericiliğin her coğrafya için farklı hedef ve içeriklerle yeniden kurgulandığı ve
sosyalizme karşı etkili bir silah olarak cepheye sürüldüğü gözlendi.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve diğer kardeş partilerin merkezinde durduğu uluslararası işçi sınıfı hareketi, bu saldırıyı
göğüslemek için gerekli ideolojik ve politik yaratıcılığı, ataklığı gösteremedi; giderek savunmacı pozisyonlara çekildi.
Sosyalizmin savunmaya çekilmesi emperyalist merkezlerde karşı tarafın geriletilmesi olarak kavrandı ve antikomünist
saldırı şiddetlendi. Öncü partilerin bünyesindeki köklü yanılgılar, yetersizlikler ve ihanetler 1980’lerin sonu90’ların başında
bir döneme nokta konmasını getirdi.
Sosyalist ülkelerdeki çözülüş, krizine çare arayan ve bu çözülüşe açık ve örtülü müdahalelerle yardımcı olan uluslararası
sermayeye yeni olanaklar sundu.
Planlama, kalkınma ve bunlarla eşzamanlı olarak gelişmiş kamusal bütün değer ve kazanımlar reddedildi.
işçi sınıfının ortadan kalktığı, komünizmin öldüğü ve piyasa demokrasisinin, piyasa özgürlüğünün zafer kazandığı ilan
edildi. Tarihin sonu gelmişti; tarih ileriye doğru yani sosyalizme, bağımsızlığa, eşitliğe, özgürlüğe doğru daha fazla
ilerlemeyecekti.
Zincirlerinden kurtulan sermayenin ve emperyalist hegemonyanın mevcut sınırlara sığmaması küreselleşme olarak
kutsandı.
işçi sınıfının örgütlülük düzeyi gerilerken, sömürü yükseldi.
Geri kalmış coğrafyalarda ulusal kalkınma süreçlerinin yerini, sermayenin uluslararası yapılanmasına entegrasyon aldı. Bu
entegrasyon, yerel egemen güçlerin ihya edilmesi karşılığında kıtalar dolusu insanın açlığa, salgın hastalıklara mahkum
edilmesi anldıbına geldi.
Köle emeği kullanımı ve insan kaçakçılığı yaygınlaştı. On milyonlarca yoksul, daha gelişmiş ülkelerin ucuz emek gücü
kaynağı olarak ülkelerinden göç etmek zorunda bırakıldı.
Ekonomik krizler, bir piramit biçiminde yapılanan emperyalistkapitalist sistemde liderlik sorununu da gündeme getirir. Bu
sorun bir ekonomik verimlilik yarışıyla değil paylaşım kavgalarıyla çözüme bağlanır. Bu bağlamda, ikinci Dünya
Savaşı’ndan itibaren emperyalist sistemin tartışılmaz lideri haline gelen ABD öncülüğünde tasarlanan “Yeni Dünya
Düzeni”, Sovyetler Birliği’nin devre dışı kalması ile hayata geçirilmeye başlandı ve Irak’a yönelik ilk saldırıyla (1990) ilan
edildi. Emperyalist saldırılar, doğal kaynaklar açısından dünyanın en önemli odak noktalarından birini oluşturan
Ortadoğu'ya başta olmak üzere çeşitlendi ve şiddetlendi.
Sosyalist ülkelerin sahneden çekilmesi üzerine soğuk savaşın son bulacağı, sıcak savaş olasılığının ortadan kalkacağı
propaganda edilmişti. Oysa Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’yı parçalayarak egemenlik altına alma stratejileri kanla hayata
geçirildi. ABD sistem içi önderliğini, rakipsiz askeri imkanlarını acımasızca sergileyerek ve NATO’yu kullanarak korudu ve
piramidin tepesindeki diğer ülkeleri “koalisyon ortakları” rolüne yerleştirdi.
ABD emperyalizminin önderliğinde, bu yeni dönemde emperyalist hegemonyanın biçimi de değişim gösterdi. Geçmiş
dönemde sosyalizm seçeneğinin basıncı ve tehdidi altında birer bölgesel veya yerel güç olarak yapılandırılan bağımlı -
3.
0Dünya kapitalizmi, 1960’ların sonlarında yeni bir ekonomik krize girdi. II. Dünya Savaşı’nın sonrasında başlayan ekonomik
büyüme, genişleme evresi, bu krizle birlikte sona eriyordu.
Genişleme evresinde gelişmiş kapitalist ülkelerde bir yandan yükselen kâr oranları, bir yandan da refah toplumları ve
sosyal devlet yapılanması öne çıkmış, işçi sınıfı kitlesel sendikal örgütler yaratmış ve çoğu örnekte devrimci hedef ve
iddiadan yoksun olsa da, sol önemli bir toplumsal ağırlık kazanmıştı.
Sosyalizm dünyanın üçte birini kaplamıştı. Yüz milyonlarca emekçinin en geniş toplumsal haklarla buluştuğu, planlı
sanayileşmenin yaşam düzeyini yukarı çektiği sosyalist ülkeler, hem emperyalist sistemin saldırganlığına karşı denge
oluşturarak militarizmi ve savaşı dizginlemiş, hem de sosyalist olmayan bütün topraklarda emekçilerin ezilmesini ve
sömürülmesini sınırlayıcı etkiler yaratmıştı.
1945’ten itibaren yaklaşık 25 yıl süren genişleme evresinde sermaye sınıfının kazanması, kapitalist ekonominin yasalarının
gereğiydi. Aynı süreçten genel olarak emekçilerin de yarar sağlamalarının nedeni ise sınıf mücadelesinde aranmalıdır.
Emekçilerin ve solun mücadelesi ile sosyalist ülkelerin varlığının yarattığı etkiler, kapitalistlerin kendilerince “tavizde
bulunabilecekleri” bir nesnel ortamla buluşmuştu.
Kapitalizm sömürgeciliği sürdürememiş ve eski sömürgeleri kapsayan bağımsızlık ve kurtuluş dalgasının sosyalizme
yönelmesi gerçek bir seçenek haline gelmişti.
1960’ların sonunda, krizi durdurma gereksinimi, sermayenin bütün dünyada karşı saldırıya geçmesi anldıbına geldi.
Kabaca 19451970 döneminde kapitalist sistemin bağımlı ülkeler kuşağı ve eski sömürgeler, sosyalizm ile kapitalizm
arasında büyük bir çekişmeye sahne olmuştu. -
2.
0GiRiŞ
insanlığın sosyalizme ve komünist topluma doğru tarihsel ilerleyişi sürmektedir.
Eşitlik ve özgürlüğe, sömürünün yeryüzünden silineceği bir düzene doğru dev adımlar atılan 20. yüzyılın, bu doğrultudaki
beklentinin tersine koyu bir karanlıkla son bulması, bu gerçeği değiştirmiyor.
21. yüzyılın ilk yıllarına da damga vuran bu koyu karanlık mutlaka aşılacak ve insanlık kendisini büyük bir yıkıma zütüren
kapitalist barbarlıktan kurtulacak.
işte bugün bütün dünyada söz konusu kurtuluşun maddi zeminini güçlendiren, insanlığın yoluna kapitalizmle devam
edemeyeceğini kanıtlayan gelişmeler yaşanıyor.
2008 yılında kapitalizmin yeni ve büyük ekonomik krizi her şeyi alt üst etmeye başladı. Kriz bir yandan sermaye
egemenliğinin insanlığın tarihsel birikimini, kazanımlarını ve bizzat insan yaşdıbını, benzeri ender görülen ölçülerde imha
etmesini ağırlıklı bir olasılık haline getirirken, öte yandan bu egemenliğin devrimci kalkışmalarla yıkılması için gereken
toplumsal güce enerji aktarıyor.
Bu koşullarda, ya emperyalistkapitalist sistem barbarlığın egemenliğini ilan ederek krizini aşacak, ya da işçi sınıfı,
kesintiye uğrayan görkemli sosyalizm yürüyüşünü yeniden başlatacak!
içinden geçtiğimiz tarihsel koşullarda, inci sözlük Komünist Partisi sosyalizmin hızla ete kemiğe bürünüp somut bir seçenek
haline gelmesini mümkün görmektedir.
Dahası, sosyalizm bir seçenek olmanın ötesinde, bir zorunluluktur.
insanlık emperyalist barbarlığa teslim olmayacak, bütün değerlerinin imha edilmesine göz yummayacaktır.
Dünyamız geçen yüzyılın başında sosyalist devrimler çağına girmişti. Bu dönem kapanmamıştır.
inci sözlük komünist Partisi’ni bugün var eden iddia budur. Görevimiz, ülkemiz emekçilerini sosyalist devrim mücadelesine
kazanmak, bu devrime önderlik etmektir. -
1.
0huzurlarınızda açıklıyorum.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 26 11 2024
-
arkadan yiyen pasif muallak oğlan kayroç
-
kan bagisi yapmam aga
-
google yazinca cikmiyan sozlluk
-
yasamak istemiyorum oglum
-
27 kasım 2024
-
bu sözlüğe nolmus yav offf
-
kucuk insanlarin derdi insanlar olur
-
dexer shawnı bombalı dronla patlatmak
-
erdoğan türk tarihinin en iyi lideridir
-
abe ya abe yapay zekala iş yapacaz abey
-
izmirde hala sobayla ısınanlar var
-
almanyada askıda yemek varmış
-
ekşi sözlük ele geçirilmiş lann
-
burda neden manyakça şeyler paylaşılıyor
-
topal odlek ordek gezmeye gidiyor 26 11 2024
-
tesettürünü bir saniye bile çıkarmayacaksın
-
havalar sogudu iyice
-
pehh yine akşamı ettik pehh 26 11 2024 22 26
-
bim 31 aralık 2007
-
bazen güzel bir şarkı çalınca
-
nasıl senin fotonu elindne aldık ama
-
cüneyt arkın reenkarnasyonla yeniden
-
philosophia24 memati yeni hesabi
-
yapay zeka ve robotlar çalişir
-
zeytinburnulu memo
-
hey embesiler bugün deepfake kulanıyorsnuz
-
burun kivirdiniz inci 2015 donemi
-
yabancılar türkiyeceyi kolayca öğreniyor
-
bu adamdan beni soğutunuz lan
- / 2