inci sözlük metalci timi

şebnem ferah dün gece beyaz show da ne kadar enfes bir müzisyen olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. her kesimden izlenen, gayet yüksek reyting alan bir programı kendi konseri havasına büründürmeyi başarmıştır ki bu da her babayiğidin harcı değildir. şarkı sürelerini konserlerinde olduğu gibi uzatmış, çığlıklarını atmıştır. bir tv programında olduğu için şarkılarında ve performansında herhangi bir kısıtlama yapmamıştır.

bir de kendisi hakkında yok kıyafeti şöyleydi, makyajı böyleydi keşke onu giymeseydi gibi yapılan eleştirilere de iki kelam etmek istiyorum: şimdi bu kadın manken ya da fotomodel değildir. bir müzisyendir. kilo alıpverebilir, yanlış makyaj yapabilir veya hiç yapmayabilir de. kendisi 36 yaşında bir kadındır. elbette yaşlanacak, elbette kilo alcak. bunlar kadar normal bir durum yoktur.

ayrıca beyaz show'da da gayet iyi ağırlanmıştır. beyaz kendisini programa davet ederken övmüş, program esnasında da gayet şeker davranmıştır. şarkı bitmeden araya dalması belli ki yanlışlıkla olmuştur. kasti bir durum söz konusu değildir ki bunu şarkının bitiminden sonra dilediği özürle de belli etmiştir.
josh holloway in geldiği sırada şebnem bir kaç dakika için arka plana düşmüştür. bu durum da dünyaca ünlü bir dizinin oyuncusunun türkiye'ye gelmesinden kaynaklanmaktadır. adam dünyaca ünlü, yakışıklı, karizmatik. stüdyoda erkeklerden çok bayan seyirciler var. adamın geldiği anda şebnem'den popüler olması kadar normal bir durum olamaz. ki ben hayatımda hiç lost izlememiş biriyim. hatta adamı bile tanımıyordum, dün ekşi sözlük'te hakkında girilen onlarca entryi görünce kimmiş bu bakim diye bir araştırma yaptım. google görsellerden resmine baktım vs.. he! ben bu programı şebnem ferah için izledim eğer şebnem o programda olmasaydı belki de açıp ne diyor bu adam diye bakmazdım bile.. beyaz'a karşı bir sempatikliğim de söz konusu değildir. ama şebnem dün gece gayet de güzel ağırlanmıştır. yalnız beyaz'ın bir ara şebnem sen gece böyle beyoğlu'nda pelerinle çıkacakmışsın gibi duruyorsun sözü acayip komikti. geçen haftalarda yüksek sadakat ın konuk olduğu programda rock müzikten bi haber olduğunu anlamıştık da aradan geçen bir kaç hafta boyunca kendisini rock müzik hakkında geliştirmemiş demek ki. evet ben de şebnem'in başka bir gecede yanında 2-3 alalade konukla katılmasını tercih ederdim ama bu haliyle de epey güzel bir program oldu.. güldük mü? güldük.. şebnem'e doyduk mu? doyduk.. en kısa zamanda bir kez daha beyaz show'da görmek isteriz tabii kendisini.

seven ages of rock belgeselinin heavy metal ile ilgili bölümünde kendisine yer ayrılan beş önemli metal grubundan biridir (black sabbath, judas priest, iron maiden, motley crue) metallica. duraklamaya, durağanlaşmaya piyasa baskısıyla sıradanlaşmaya ve birbirine benzeşmeye başlayan müziği ileri bir seviyeye taşıdığı ve bir bakıma motoru yeniden çalıştırdığı söylenir. bunlar söylendikten sonra james'in kill em all zamanlarındaki bir no remorse bootleginden önce "bu da piyasadaki çakma elemanlara gelsin" sözleriyle devam eder belgesel. beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz. metallica bir mihenk taşıdır metal müziğinde. en iyi grup olmayabilir, en güzel şarkılara sahip, en yetenekli grup olmayabilir. fakat günümüzdeki en büyük metal grubudur. çocukluğunu ve ergenliğini ciksenli ve doksanlı yıllarda yaşamış kişilerin yaşamları üzerinde silinmez izler bırakmıştır.

sözlükte bile, somut, ölçülebilir, aksi iddia edilemez biçimde görülebilir. metallica hakkında 34 sayfa yazı vardır. canımın içi gruplar olan motorhead hakkında 3, judas priest hakkında 5, black sabbath hakkında 3, ozzy osbourne hakkında 6 sayfa yazı vardır. annem ben bu müziği dinlerken, dinlediğim grup hangisi olursa olsun metallica mı dinliyorsun diye sormuştur hep. son zamanlarda metallica'yı beğenmediğini farklı yerlerde dile getiren bir sürü insan metallica konsere geldiğinde tıpış tıpış gider nedense.

metallica'yı (ve de yaptığı müziği) diğer müzik türlerinden ayıran çok belirgin bir özellik vardır. dinlenilen şarkının hangi zamanda, hangi on yıllık dönemde yapıldığını kolayca ayırt edemezsiniz. bon jovi'nin runaway'ini dinleyen şarkının ne zaman yapıldığını anlar. her on yıllık dönemlin popüler müziğini dinleyen aşağı yukarı ne zaman yapıldığını tahmin eder. bon jovi örneğinden devam edersek, bon jovi müziğini ortaya koyduğu dönemde üretmesi ve dinletmesi (ya da pazarlaması) kolay parçalar üretmiştir. çizgisi budur. metallica ve metallica çapındaki grupların yaptığı müzik evrenselleşmiştir. belli bir zaman diliminin içine sıkıştıramazsınız. 1988 doğumlu kardeşimin 1983 yapımı bir eseri, 2005'te beğeniyle dinlemesini başka türlü açıklayamazsınız. klagib müzik eserleri ve sanatçıları bugün nasıl dinlenip, taktir edilebiliyorsa metallica da yüzyıllarca olmasa bile en az 40 yıl daha dinlecek, beğenilecek ve dinleyeni etkileyecektir.

sonuçta her sanatkar gibi seveni sevmeyeni, beğeneni, taktir edeni ve etmeyeni olacaktır. doğaldır. sanat bir iletişim biçimidir. sanatçı hislerini düşüncelerini bir tür kodlama ile ortalığa saçar. bu kodlara, mesajlara maruz kalan kişi bu kodu çözüp bağlantı kurabiliyorsa beğenir. kuramıyorsa anlamaz ve de beğenmez. slayer metallica'dan kesinlikle daha hızlı çalar, daha serttir. dream theater elemanları kesinlikle daha yeteneklidir metallica çalgıcılarından. buna karşın ben yaşamımdaki olayları, inişleri çıkışları bu grupların ürettikleri parçalarla değil metallica grubunun ortaya koyduğu eserlerle tanımlarım, bağdaştırırım. metallica dinleyince kendimi iyi hissederim. bu tamamen bireysel bir tercihtir. iyilik güzellik konusuna böylece açıklık getirmiş olduğumuzu tahmin ediyorum. büyükülük konusuna da gücü etkisinde diyerek kendi adıma noktayı koyuyorum. isteyen söyler daha.