-
69.
0---ferre---
ferre film ya da ferregrafik film genellikle izleyiciyi cinsel anlamda uyarmak amacı ile kurgulanmış, cinsel ilişki sahneleri barındıran sinema filmidir. 1900'lü yılların başında film yapımının icadından kısa bir süre sonra, bu türün ilk örnekleri ortaya çıkmıştır.
ferre filmler diğer ferregrafi türleri ile birçok ortak noktaya sahiptir. Cinsel birleşmenin açıkça gösterilmediği filmler softcore olarak adlandırılırken, birleşmeyi gösteren veya kimi ekstrem ilişki türlerini konu alan filmler hardcore olarak adlandırılır. Hardcore ferregrafi filmleri cinsel bir haz uyandırmak için aşırı sapkın ve fantastik kurgular ile yapılabilmektedir. -
68.
0--Kırım--
Kırım Hanlığı veya Kırım Yurdu (öz adı قريم يورتى - Qırım Yurtu; Kırım Tatarcası: Qırım Hanlığı; Rusça: Крымское ханство - Krımskoye khanstvo; Ukraynaca: Кримське ханство - Krims'ke khanstvo) 1441-1783 yılları arasında Kırım'da hüküm sürmüş Kırım Tatar devletiydi. Altın Orda'nın yerini alan dört Hanlıkların en uzun süre hüküm süreni idi. 1774 yılından Küçük Kaynarca Antlaşması'nın imzalanışına kadar Osmanlı imparatorluğu'na bağlı kaldı.
13. ve 14. yüzyıllarda Rusya'nın içlerine ve Kıpçak Bozkırı(Deşt-i Kıpçak)'na ilerleyen Tatar kabileleri, göçebe yaşamlarını bırakarak Kırım'a yerleşiyordu. Altın Orda'nın yıkılmasından sonra bu bölgede başlayan hakimiyet kurma yarışı Cengiz Han'ın oğullarından Cuci'nin küçük oğlu Toka Temür soyundan gelen ve Tatarları yöneten Hacı Giray tarafından kazanıldı.
Litvanya'da; 15. yüzyılın başlarında bir grup Tatar'ın Kral Vitold'un yönetimindeki Litvanya'ya sığındığı dönemde doğmuştu. Büyüdükten sonra, "Şirin" kabilesinin yardımıyla Kırım'da hakimiyet kurdu. 1441 tarihinde kendi adına para bastırdı. Hanlığın kuruluş tarihi bu yüzden 1441 kabul edilir.[1] -
67.
0Oyun kuramı, istatistik biliminin, sosyal bilimlerde (en fazla ekonomide olmak üzere), biyoloji, mühendislik, politik bilimler, bilgisayar bilimleri (temel olarak yapay zekâ çalışmaları üzerinde) ve felsefede kullanılan bir dalıdır. Oyun kuramı, bireyin, başarısının diğerlerinin seçimlerine dayalı olduğu seçimler yapması olan bazı stratejik durumların matematiksel olarak davranış biçimlerini yakalamaya çalışır. ilk başlarda bir bireyin kazancının ötekinin zararına olduğu (sıfır toplamlı oyunlar) yarışmaları çözümlemek için geliştirilmişse bile, daha sonradan birçok kısıta dayanan çok geniş bir etkileşim alanını incelemeye başlamıştır. Bugün, "oyun kuramı, 'sosyal' kelimesinin geniş anlamda insan ve insan-dışı oyuncuları (bilgisayarlar, hayvanlar ve bitkiler) kapsayacak biçimde tanımlandığı, sosyal bilimlerin rasyonel yönü için bir 'birleşik alan' kuramı veya bir tür şemsiyedir." (Aumann 1987).Tümünü Göster
Karar verenlerin diğer düşüncelerle uyumlu ya da rekabet halinde olduğu sosyal durumları modelleyen bir yaklaşım olması bu kuramın en temel özelliğidir. Oyun kuramı, neoklagib ekonomilerde geliştirilmiş bilinen iyileştirme yaklaşımlarını genişletmiştir.
Oyun kurdıbının geleneksel uygulamaları bu oyunlarda —bireylerin davranışlarını değiştirmek istemediği— denge bulmaya çalışır. Bu fikri gerçekleştirmek üzere birçok denge kavramları en ünlüsü Nash dengesi geliştirilmiştir. Bu denge kavramları uygulama alanına göre farklı amaçlara sahiptir, fakat genel olarak uyuşurlar ve iç içe geçmişlerdir. Bu yöntemler eleştiriden uzak değildir ve bazı özel denge kavramlarının uygunluğu, dengenin tümden uygunluğu ve genel olarak matematiksel modellerin faydaları üzerine tartışmalar sürmektedir.
Daha öncesinde bazı gelişmeler olmuşsa da, oyun kuramı, 1944 yılında çıkan John von Neumann ve Oskar Morgenstern tarafından yazılmış olan Theory of Games and Economic Behavior (Oyunların ve Ekonomik Davranışın Kuramı) adlı kitapla başlamıştır. Bu kuram 1950'lerde birçok akademisyen tarafından geliştirilmiştir. Benzer gelişmeler 1930'lara kadar gitmekte idiyse de, 1970'lerde açıktan biyolojiye uygulanmıştır. Birçok alanda önemli bir araç olarak kabul edilmiştir. Ekonomide sekiz oyun kuramcısı Nobel ödülü almıştır ve John Maynard Smith biyolojideki uygulaması için Crafoord Ödülüne layık görülmüştür.
Bu kuram, geçmişten geleceğe, sosyal bilimlerde çok önemli bir rol oynamaktadır, ayrıca günümüzde bir çok farklı akademik alanda da kullanılmaktadır. 1970'li yılların başında oyun kuramı, evrim kurdıbını içeren hayvan davranışlarına uygulanmıştır. Siyaset bilimi ve etik alanlarındaki düşünceleri betimlemek için özellikle tutsak ikilemi gibi birçok oyundan yararlanılmıştır. Son zamanlarda oyun kuramı, yapay zekâda ve sibernetikte kullanılmasıyla bilgisayar biliminin de dikkatini üzerinde toplamayı başarmıştır.
Akademik ilginin yanı sıra, popüler kültürde de ilgi çekmiştir. Nobel Ödüllü oyun kuramcısı, John Forbes Nash, Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan 1998 tarihli biyografinin ve 2001 yılında çekilen "A Beautiful Mind" filminin konusu olmuştur. 1983 yapımı WarGames filminin de ana teması oyun kuramı olmuştur. Friend or Foe, kısmen Survivor gibi televizyonda yayınlanan bazı yarışma programlarında bile oyun kurdıbının izlerini sürmek mümkündür. Her ne kadar bazı oyun kuramsal çözümlemeler karar kuramıyla benzer görülseler de oyun kuramı çalışmaları, oyuncuların etkileşim içinde olduğu bir ortamda verilen kararlar üzerinde çalışmaktadır. Diğer bir deyişle, oyun kuramı, her bir tercihin kar ve maliyetinin diğer bireylerin kararlarına bağlı olduğu durumlarda en uygun davranışın seçilmesini inceler.
Eğer bir karar, diğer oyuncular ne yaparsa yapsın en iyi kararsa ona oyun teorisi lisanında baskın strateji denir. Her baskın strateji çözümü bir Nash çözümüdür ama tersi doğru değildir. Teori basit şekilde şöyle özetlenebilir: oyuncuların hepsi aynı hedefe yönlenirse, bu oyuncuların elde etme olasılıklarını azaltacak; farklı hedeflere yönelim ise arttıracaktır. Özellikle ekonomide ve oligopol piyasalarda geçerlidir.
Şu iki özel durumda uygulanabilecek bir kuramsal çözümlemedir:
Bir oyuncunun elde ettiği kazancın diğerinin (veya diğerlerinin) kaybını oluşturduğu mutlak çelişki durumu.
Çelişki ile işbirliğinin karma durumu şöyle ki, bu durumda oyuncular ortak kazançlarını artırmak için işbirliğine girişebilirler, ancak yine de kazancın dağıtımı konusunda bir çelişki sözkonusudur.
Oyun kuramında ekonomik, sosyal bir çelişki söz konusudur. Oyun kurdıbının ekonomik, sosyal ve siyasal alanda uygulanabileceği pekçok durum bulunabilir. Oyun kuramı sonradan uluslararası politikada da kullanılmaya başlandı. II. Dünya Savaşından sonra birkaç büyük devletin uluslararası sistemi belirlediği bir ortamda bu teoriye başvurulabilir. Bu alanların başında çatışma analizi ve strateji konuları gelmektedir. Bu temelde kurulan oyun modelleri başlıca iki varsayıma dayanmaktadır:
Sıfır toplamı modeli; bu modelde taraflardan birinin kazancı doğrudan bir diğerinin kaybı anldıbına gelmektedir. Soğuk savaş döneminde büyük güçler açısından bu tür bir ilişki var. Böyle bir durumda dahi taraflar kendi açılarından en rasyonel stratejiyi bulmaya çalışırlarsa birisi "en iyisini" seçerek bir denge noktasını yakalayabileceklerdir.
Sıfır toplamlı olmayan model. Bu model, taraflar yine esas olarak birbirlerine rakip olmakla beraber, her iki tarafın da karlı olabileceği denge durumları sözkonusu olabilmektedir. Oyun teorisinin uluslararası politikaya uyarlanışı konusunda üçüncü çabalar Thomas C. Schelling'in çalışmaları olmuştur.
David Ruelle bu konuda Rastlantı ve Kaos kitabında şunlara yer vermiştir:
Bir başka oyun da şöyle olabilir: Ben birden fazla sığınağın bulunduğu bir savaş alanındayım, siz de küçük bir uçakla tam üstümde daireler çiziyor ve tepeme bir bomba bırakmak için fırsat kolluyorsunuz. Normalde benim çevredeki en sağlam görünüşlü sığınağı seçmem ve orada saklanmam gerekir ama sizin de normalde yapabileceğiniz en doğru iş benim en iyi sığınağı seçmiş olabileceğimi düşünerek orayı bombalamaktır. Bunu bildiğim için benim o denli sağlam görünmeyen ikinci sığınağı seçmem gerekmez mi? Eğer ikimiz de çok akıllıysak olasılıklara dayanan stratejiler izleriz. Örneğin ben çevredeki çeşitli sığınaklar arasında bana en fazla kurtulma şansı verecek özelliklere sahip olanları arar, bundan sonra nereye saklanacağımı belirlemek için yazı-tura atar ya da gelişigüzel sayılardan oluşan bir liste kullanırım. Siz de beni vurma şansınızın en yüksek düzeyde olduğu sığınağı belirlemek için benzer biçimde olasılıklardan yararlanırsınız. Bu size saçma gelebilir ama ikimiz de akılcı davranabiliyorsak yapacağımız budur. Doğal olarak ben hareketlerimi gizlemezsem sizin işiniz kolaylaşır, buna karşılık siz de nereyi bombalamayı tasarladığınızı bana sezdirmemeye çalışmalısınız. Günlük hayatta patronunuz, sevgiliniz ya da ülkenizi yönetenlerin sizi yönlendirmeye çalıştığını sık sık görürsünüz. Size önerdikleri oyun, seçeneklerden birinin kesinlikle daha parlak göründüğü bir seçimdir. Bu seçenekte karar kıldığınız zaman karşınıza yeni bir oyun çıkar ve böylelikle kısa bir süre sonra akılcı seçimlerinizin sizi aslında hiçbir zaman istememiş olduğunuz bir yere getirdiğini görür ve tuzağa düştüğünüzü anlarsınız. Bu noktaya gelmemek için yapacağınız şey arada bir beklenmedik biçimde davranmaktır. En çekici görünen seçeneklerden uzak durduğunuz zaman kaybettiğiniz şeylerin karşılığında daha özgür olabilirsiniz. Doğal olarak hedefiniz sadece beklenmedik biçimde davranmak değil, bunu belli bir olasılık stratejisine uygun olarak yapmaktır. -
66.
0genel görelilikTümünü Göster
Genel görelilik, ya da göreliliğin genel kuramı, 1916 yılında Albert Einstein tarafından yayımlanan kütleçekimin geometrik kuramı.[1] ve bugün modern fizikteki kütle çekimin tanımıdır. Genel görelilik, özel görelilik ve Newton'ın evrensel kütleçekim yasasını genelleştirerek kütleçekimin uzay ve zaman yada uzayzamanda tanımlanmasını sağlar.
Uzayzamanın eğriliği, madde ve radyasyonun enerji ve momentumu ile doğrudan bağlantılıdır. Genel göreliliğin zamanın akışı, uzayın geometrisi, serbest düşme yapan cisimlerin hareketi, ışığın yayılımı gibi konulardaki öngörüleri, klagib fiziğink önermeleri ile belirgin farklılıklar gösterir. kütleçekimsel zaman genişlemesi, kütleçekimsel merceklenme, ışığın kütleçekimsel kızıla kayması, kütleçekimsel zaman gecikmesi bu farklılıkların örnekleridir. Genel göreliliğin bugüne kadar ki tüm önermeleri deney ve gözlemler ile doğrulanmıştır. Her ne kadar genel görelilik kütleçekimin tek göreli kuramı olmasa da, deneysel veri ile uyum sağlayan en basit teoridir. Buna rağmen, teorinin hala cevaplayamadığı sorular varlığını sürdürmektedir. Bunlardan en temel olanı genel görelilik ile kuantum mekaniğinin yasalarının hangi şekilde bağdaştırılarak, tamamlanmış kendi içinde tutarlı bir kuantum alan kuramı yaratılabileceğidir.
Einstein'in teorisinin astrofiziğe kayda değer etkileri vardır. Örneğin, büyük bir yıldızın ömrünün sonuna yaklaştığı bir zamanda içine çökerek karadelik oluşturduğuna işaret eder. Bazı astronomik cisimlerin yaydığı yoğun radyasyona karadeliklerin sebep olduğuna dair yeterli kanıt mevcuttur, örneğin mikrokuasarlar, yıldızsal karadeliklerin ve aktif galaktik çekirdekler, süpermasif karadeliklerin varlıklarının bir sonucu olarak oluşurlar.
Işığın kütleçekim nedeniyle bükülümesi, uzaktaki bir astronomik cismin gökyüzünde aynı anda birden fazla yerde görüntüsünün belirmesine sebep olan, kütleçekimsel merceklenme olarak adlandırılan bir mucizeye neden olur. Genel görelilik aynı zamanda, bugüne kadar ancak dolaylı olarak gözlenlenmiş olan, kütle çekim dalgalarının da varlığını öngörmektedir. Buna dair doğrudan gözlemlerin yapılması LIGO ve NASA/ESA Laser Interferometer Space Antenna (Lazer girişimölçer uzay anteni) gibi projelerin amaçlarıdır. Tüm bunlara ek olarak genel görelilik, evrenin durmaksızın genişleyen modelinin bugünkü kozmolojik modelinin temelidir.
1905'de göreliliğin özel teorisini açıkladıktan hemen sonra, Einstein bu göreli çerçevye kütleçekimi nasıl dahil edeceğine dair fikir yürütmeye başladı. 1907 yılında serbest düşen bir gözlemciyi ele alan basit bir düşünce deneyinden yola çıkarak kütleçekimin göreli teorisi üzerine sekiz yıl sürecek bir araştırmaya başladı. Bir çok denemenin ardından, bugün Einstein alan denklemleri olarak bilinen çalışmasını sonlandırarak, Kasım 1915'de Prusya Bilim Akademisinde sundu. Bu denklemler Einstein'ın kurdıbının çekirdeğini oluşturur ve herhangi bir maddenin uzay ve zamanı nasıl etkilediğini belirler. [2]
Einsten alan denklemleri doğrusal olmayan ve çözümü oldukça zor olan denklemlerdi. Einstein, başlangıçta kurdıbını öngörüye dayanarak biçimlendirmiş ve yaklaşıklık yöntemleri kullanmıştır. Ancak çok zaman geçmeden, Einstein alan denklemlerinin ilk kesin ve sıfırdan farklı çözümü 1916 yılında, astrofizikçi Karl Schwarzschild tarafından bulunmuştur. Bu çözüm Schwarzschild metriği olarak adlandırılır.
Schwarzschild metriği ile, kütleçekimsel içe çökmenin son evrelerinin, yani bugün bilinen adıyla karadeliklerin, tanımının temmelleri ortaya koyulmuştur. Aynı yıl Schwarzschild çözümünün elektrik yüklü cisimler için genelleştirilmiş çözümü olan Reissner–Nordström çözümüne ulaşılır. Bugün bu çözüm elektrik yüklü karadelikler için kullanılmaktadır.[3]
1917'de Einstein kurdıbını evrenin bütününe uygular ve göreli kozmolojinin temelini atar. Günümüzde kabul edilen düşünce ile çakışacak şekilde, Einstein evreni statik kabul eder ve bunu sağlamak için orjinal alan denklemlerine kozmolojik sabit olarak adlandırdığı yeni bir parametre ekler. [4]
Ancak 1929'da Hubble'ın çalışması evrenin statik olmadığını, genişlediğini gözler önüne serer. -
65.
0fermiyon---Tümünü Göster
Fermiyon, parçacık fiziğinde, Fermi-Dirac istatistiğine uyan parçacıktır. Başka bir deyişle, Enrico Fermi ve Paul Dirac'ın gösterdiği üzere, Bose-Einstein istatistiğine sahip bozonların aksine fermiyonlar, belirtilen zamanda sadece bir kuantum durumuna karşılık gelebilen parçacıklardır.
Eğer iki ayrı fermiyon uzayda aynı yerde tanımlanmışsa herbir fermiyonun özelliği (örneğin spin kuantum sayısı gibi) birbirinden farklı olmak zorundadır. Örnek olarak, iki elektron bir çekirdeğin etrafında aynı orbitalde bulunacaklarsa, bu kez aynı spin durumunda olamazlar ve her orbitalde elektronun biri yukarı diğeri aşağı spin durumundadır.
Gözlemlenmiş tüm fermiyonlar, tamsayı spine sahip bosonların aksine buçuklu spine sahiptir. Örneğin, ışığın parçacığı foton, bir bozon olup 1 spinliyken elektron 1/2 spinlidir, Higgs bozonu ise 0 (sıfır) spine sahiptir, yani skaler parçacıktır. Daha genel olarak, spin istatiği teoremine göre herhangi kabul edilebilir göreli kuantum alan kuramında tamsayı spine sahip olanlar boson, buçuklu spine sahip olanlar fermiyon olarak adlandırılır.
Fermiyonlar da proton gibi bileşik veya elektron gibi temel olabilir. Standart modelde iki tane temel fermiyon grubu bulunur: kuarklar ve leptonlar. Toplamda 24 farklı temel fermiyon vardır: 6 kuark, 6 lepton ve bunların karşıt parçacığı. Proton ve nötron gibi bileşik fermiyonlar maddenin yapı taşlarıdır. Süperiletkenlikte olduğu gibi, zayıf etkileşimdeki fermiyonlar bosonlar gibi de davranabilirler.
Tanım gereği, fermiyonlar Fermi-Dirac istatistiğine uyan parçacıklardır. Fermi-Dirac statiğinde bir tanesi iki fermiyonla yer değiştirdiğinde dalga denklemi işaret değiştirir. Dalga denkleminin gösterdiği bu karşı simetrik özellik fermiyonun Pauli dışlama prensibine uyar: iki fermiyon aynı anda aynı kuantum haline sahip olamaz. Fermiyonunun, kuantum halindeki bu katılığı veya direngenliği, onu maddeyi oluşturan olarak kabul edilmesine sebep olurken, bosonlar etkileşimi ileten parçacıklar)kuvvet taşıyıcılar ya da radyasyonu oluşturan parçacıklar olarak kabul edilmesini getirir. Fermiyonun kuantum alanına, fermiyonik alan denir ve değişmeyen kanonik ilişkiye uyar.
Fermiyonlar için Pauli dışlama pernsibinın ve maddenin asosyatif katılığının sebebi atomun elektron katmanlarının istikrarlı olması ( bu istikrar atomik maddeler için geçerlidir) ve atomun karmaşıklığıdır (bu atomik electronların aynı enerji seviyesinde olmasına izin vermez), ki bu özellik karmaşık kimyayı mümkün kılar. Beyaz cüceler ve nötron yıldızlarının denge durumunda çoğunluğunu oluşturan dejenere maddenin oluşturduğu basınca da bu sebep olur. Daha günlük anlamda, Pauli dışlama prensibi elastik maddelerin Young modülüsüne katkıda bulunur.
Bilinen tüm fermiyonlar yarım spine sahiptirler: bir gözlemci fermiyonun çecresinde dönerse (ya da fermiyon 3600 rotasyon yaparsa) fermiyonun dalga denklemi işaret değiştirir. Göreceli olmayan kuantum mekaniğinde, bu tamamen deneysel bir gözlemdir. Ancak göreceli kuantum alan teorisi ve spin-statiği teoremi yarım tam sayı spine sahip parçacıkların boson olamayacağını ve tam sayı spine sahip parçacıkların da fermiyon olmayacağını göstermiştir.
Çok büyük sistemlerde, fermiyon ve boson statiği sadece dalga fonksiyonları çakışıp çok yoğun olduklarında farklılık gösterir. Küçük yoğunluklarda her ikisinin de statiği Marxwell-Boltzmann statiği ile yakınsanabilir ki klagib mekanik ile açıklanır.
[Standart model]]de iki tane temel fermiyon bulunur: kuark ve leptonlar. Toplamda 24 farklı fermiyon vardır: 6 kuark, 6 lepton ve 6'şar antiparçacığı bulunur.
Gözlemlenmiş tüm temel parçacıklar ya boson ya da fermiyondur. Bilinen temel fermiyonlar iki gruba ayrılır:kuarklar ve leptonlar
Kuarklar, bileşik fermiyonlar olan protonları, nötronlar ve diğer baryonları meydana getirirler. Ayrıca bileşik bosonlar olan mesonları da içerirler.
Leptonlar electron ve benzeri ağır parçacıkalrı (muyon ve tau) ve ayrıca nötrinoları içeririler.
Bilinen sol [[sarmal]9 fermiyonlar zayıf etkileşimi hissederken bilinen sağ sarmal fermiyonlar hissetmez. Diğer bir deyişle sadece sol fermiyonlar ve sağ antifermiyonlar W bosonuyla etkileşirler.
Bileşik fermiyonlar (hadronlar, çekirdek ve atomlar gibi) yapı taşlarına göre boson ya da fermiyon olabilirler. Daha net olarak spin ve statiğinin ilişkisine bağlı olarak tek sayıda fermiyon içeren bir parçaçığın kendisi de fermiyondur ve yarım tam sayı spine sahiptir.
Örneğin:
Proton ve nötron gibi bir baryon üç tane fermiyonik kuark içerir, bu yüzden fermiyondur.
Carbon-13 çekirdeği 6 proton ve 7 nötron içeriri, bu sebepten fermiyoniktir.
Helyum-3 atomu 2 proton, 1 nötron ve 2 elektron içerir ve fermiyondur.
Bileşik parçacıklarda, basit parçacıkların bir potensiyelle bağ yapmasıyla oluşan bozonların sayısının fermiyon ya da boson oluşmasında hiçbir etkisi yoktur.
Bileşik bir parçacığın(ya da sistemin) fermiyonik ya da bozonik özelliği sadece çok büyük uzaklıklarda( sisteme göre) görülür. Boyutsal yapısının önemli olduğu yakınlıkta, bileşik parçacık(ya da sietem) bileşenlerine göre davranış özelliği gösterir.
Fermiyonlar gevşek bağlar kurduğunda bosonik davranışlar sergileyebilirler. Süper iletkenlikin ve Helyum-3'ün süper akışkanlıkının temeli budur: süper iletken maddelerde, elekronlarfoton değişimi ile etkileşerek Cooper ikilisini oluştururken Helyum-3'te Cooper ikilisi spin dalgalanması ile oluşur.
Kısmi kuantum Hall etkisinin yalancı parçacıkları da tek sayıdaki elektron anaforlarıyla birleşmiş bileşik fermiyon olarak bilinir.
Skyrmiyonlar [değiştir]
Kuantum alan teorisinde bosonların topolojik olarak bükük alan yapısı olabilir. Bunlar parçacık gibi davranan eşevreli durumlardır(ya da dalgalardır) ve bunlar tüm bileşenleri bozonik olsa da fermiyonik davranış gösterebilirler.Bu 1960ların başında Tom Skyrmetarafından keşfedildi ve bu sebepten bozonlardan oluşan fermiyonlara skyrmiyon adı verildi.
Skyrme'ye orjinal örneği üç boyutlu küre değerlerini alabilen alanlar, piyonların uzak mesafelerdeki davranışlarını açıklayan orjinal doğrusal olmayan sigma modelini içeriyordu. Kuantum renk dinamiğine Büyük N ya da sicim yakınsamasında tekrar üretilen Skyrme modelinde proton ve nötronlar piyon alanının fermiyonik topolojik dalgalarıdır. Skyrme'nin örneği piyon fiziğini içerirken kuantum elektro dinamiğindeki manyetik monopol daha bilinen bir örnektir. Olası en küçük manyetik yüke sayip bosonic monopole ve elektronun bosonik versiyonu fermiyonik diyonu oluşturacaktır. -
64.
0Berlin Muharebesi, Kızıl Ordu'nun II. Dünya Savaşı sonlarında düzenlediği genel taarruzlardan biri olan Berlin Stratejik Taarruz Harekâtı sonunda gerçekleşen muharebedir. Son genel taarruz olmamakla birlikte - Avrupa'da son genel taarruz, 6 - 11 Mayıs 1945 tarihleri arasında yer alan Prag Taarruzu'dur - Nazi Almanyası'nın kayıtsız şartsız teslimiyle sonuçlandığı için savaşı bitiren muharebe olarak kabul edilmektedir. Berlin Harekâtı, sadece Berlin'i almak için girişilen bir harekât değildi. Esas olarak üç Sovyet cephesi kuvvetlerinin, halen Alman kontrolünde olan Elbe Nehri'nin doğusundaki Alman topraklarının işgalini amaçlıyordu. Elbe, Alman topraklarını kuzeyden güneye kabaca ikiye bölmektedir. Berlin Muharebesi ise, kentin Kızıl Ordu birliklerince ele geçirilmesi içindi, çatışmalar kent sınırları içinde gerçekleşti ve Avrupa Cephelerinde savaşın sonunu getirdi.Tümünü Göster
Berlin Muharebesi'nin sonucu, Berlin Harekâtı'nın ilk aşamalarında, Alman başkentinin dışında belirlenmişti. Sovyet birlikleri kenti kuşatmaya çalışırken Alman kuvvetleri de bunu engellemek için mücadele etti ve sonunda bu birlikler kentin dışında ya imha oldular ya da silah bırakmak zorunda kaldılar. Bu mücadeleler kentin kaderini belirledi. Yine de daha sonra Berlin'de çok sert çatışmalar yaşandı. Kızıl Ordu birlikleri kent merkezine sokak sokak çatışarak ilerlediler.
Kızıl Ordu, 16 Ocak 1945 tarihinde başlayan Vistül-Oder Taarruzu ile Alman cephesini yarmıştı ve Kızıl Ordu birlikleri günde 30 - 40 km.lik bir hızla batı yönünde ilerlemeye başladılar. Doğu Prusya, Aşağı Silezya, Doğu Pomeranya ve Yukarı Silezya topraklarını geçen Sovyet birlikleri, Oder Nehri üzerinde Berlin'in 60 km. doğusuna düşen Küstrin yakınlarındaki Oder köprübaşında geçici olarak durdular. Ardından Berlin'e yönelen genel taarruz boyunca iki Sovyet cephesine bağlı kuvvetler Berlin'e doğudan ve güneyden ilerlemişlerdi. Bir üçüncü Sovyet cephesi ise Berlin'in kuzey kesiminde mevzi almış olan Alman kuvvetlerini bu kesimde yenilgiye uğrattı.
Berlin'in dışındaki ön savunma hazırlıklarına 20 Mart'ta başlanıldı. O tarihte, Vistül Ordular Grubu Komutanlığını yeni üstlenmiş olan General Gotthard Heinrici, esas Sovyet taarruzunun, cephe haritalarında da açıkça görüldüğü gibi Oder Nehri üzerindeki köprübaşından yapılacağını düşünmekteydi. Bu düşünceyle, Berlin'in 90 km. doğusunda bulunan Seelow Tepeleri'nde savunma tertibatı almıştır. Berlin'deki esas muharebe başlamadan önce Sovyet kuvvetleri, bu mevzilere taarruz ederek Seelow Tepeleri Muharebesi ve Halbe Muharebesi'yle Berlin'in kuşatılmasını tamamladılar. Mareşal ivan Konev'in 1. Ukrayna Cephesi kuvvetleri, Alman Merkez Ordular Grubu'nun son birliklerini de kuzeye sürerken Mareşal Jukov'un 1. Beyaz Rusya Cephesi topçusu, 20 Nisan'da Berlin merkezini ateş altına almaya başladı. Alman savunmasının büyük kısmı, General Helmuth Weidling komutası altındaki, yıpranmış, kötü donanımlı, kötü organize olmuş Wehmacht ve Waffen-SS tümenleri ile Yurt Muhafızları ve Hitler Gençliği unsurlarından oluşan birliklerdir. Birkaç gün içinde Kızıl Ordu birlikleri kent içinde hızla ilerleyerek kent merkezine ulaştılar ve şiddetli çatışmaların ardından Reichstag'ı 30 Nisan'da düşürdüler.
Savaş bitmeden, 30 Nisan 1945 tarihinde önce Hitler ve bazı yandaşları intihar etti. Kentteki çatışmalar 2 Mayıs 1945 gününe kadar devam etmiştir. Bu tarihte Berlin Savunma Sahası Komutanı General Helmuth Weidling, Sovyet 8. Muhafız Ordusu Komutanı General Vasili Çuykov'a teslim oldu. General Çuykov, Mareşal Georgi Jukov'un 1. Beyaz Rusya Cephesi komutanlarındandır. Ancak çatışmalar kentin kuzeybatısında ve güneybatısında 8 Mayıs'a kadar devam etti. Bu çatışmalar daha çok, Sovyet kuvvetlerine teslim olmaktansa Amerikan ve ingiliz kuvvetlerine teslim olmak uğruna sürdürülmüştür. -
63.
0victor jara (28 Eylül 1932, Santiago - 16 Eylül 1973)Tümünü Göster
Şilili şarkıcı ve müzisyen. Şili kültür ve müziğinde son derece önemli etkileri olmuş bir sanatçıdır. Hayatı ve müziği ülkesinin aynası olmuş, içinde yaşadığı zamanı ve felsefesini yansıtmıştır.
Victor Jara Santiago'da Lonquén köyünde doğmuştur. Ebeveynleri çiftçidir. Babası Manuel basit bir kahya iken, annesi Amanda ailesinin geçimi için çok sayıda işte çalışmıştır. Birçok ailede olduğu gibi babası alkol problemleri çekmekte ve annesine kötü muamele yapmaktaydı. Babası aileyi terk ettikten sonra annesi Amanda ailenin bakımıyla tek başına ilgilenir. Annesi Victor Jara'nın hayatında çok önemli bir parçadır. O da şarkı söyleyip, gitar çalmış, bunları ve şili folk müziğini oğluna öğretmiştir. Annesiyle beraber geçirdiği zamanın, müzik hayatına adım atmasında çok önemli etkileri olmuştur. Annesinin ölümünden sonra muhasebe eğitimini yarım bırakmış ve ilahiyat okumak istemiş, ancak bu sadece 2 yıl sürmüştür.
Dine olan inancını kaybettikten sonra işsiz olarak Lonquén 'e döner ve yakın arkadaşları ile kendini folklor tahsiline adar. Bu zaman zarfında tiyatroya ilgisi gelişir ve Universidad de Chile 'de tiyatro okuluna başlar. Bu ve takip eden yıllarda Victor Jara çok sayıda tiyatro yapımında (mesela Carmina Burana) yer alır. Violeta Parra'a ilk defa rastladığında, tekrar folklor söylemeye ve okumaya başlar. Parra, şarkıcı, Santiago'da küçük bir cafe sahibi ve geleneksel Şili folk müziği hayranı bir sanatçıdır. Victor Jara ona bu cafede yardım eder ve şarkı söyler.
Jara, bu zaman zarfında Şili siyaseti ile ilgilenmeye başlar. 1966 yılında ilk albümü çıkar. Takip eden yıllarda tiyatroda yönetmen olarak çalışır, ancak şarkılarına ve politik işlerine gitgide daha fazla zaman adar. 1970 yılında tiyatroyu terk eder ve tamamen müziğe yoğunlaşır. Jara'nın şarkıları fakir-zengin bir arada yaşayan bir toplumda, sıradan insanlara yaşamlarını ve problemlerini gösterir. Vatanına olan büyük sevgisi sebebiyle, birçok şarkısı haksızlıklara ve politik skandallara saldırır. Victor Jara Güney Amerika'da „Nueva canción“ (yeni şarkı) akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Bu Güney Amerika'da birçok sanatçı ve aydının katıldığı, devrimci bir harekettir. Victor Jara'nın politik fikirleri, parçalarında önemli bir yer tutar. Birçok protest şarkıcı gibi komünist ve partisinde sanatçı bölümünün yöneticisidir.
Victor Jara, diğer şarkıcılarla birlikte Salvador Allende ve sol partilerini birleştiği bir hareket olan Unidad Popular yararına birçok konser verir. 11 Eylül 1973'de Augusto Pinochet'nin gerçekleştirdiği darbe sırasında, Victor Jara Teknik Üniversite 'deki işi başında tutuklanır ve birçok yoldaşı gibi Şili Ulusal Stadyumu'nda işkence görür. Bir daha gitar çalamaması için elleri kırılır. Hatta bu korkunç işkenceler sırasında bile Jara, Unidad Popular 'ın şarkısını söylemeye çalışmaktadır (Venceremos[2]). Nihayetinde vahşice dövülen Jara, bir makinalı tüfekle öldürülür ve cesedi Santiago Mezarlığı yakınında bulunur. Fakat Karısı yine de onu onurlu bir şekilde defnetme imkânını bulur. Akabinde Şili'yi terk eden karısı 1994'te onuruna "Fundación Víctor Jara"'yı kurar.
Şili'deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev, Jara'nın son anlarını şöyle anlatıyor:
“Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı yoldaşı, gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor'un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar.
Victor Jara'nın yaşamı, parçaları ile güçlü bir şekilde insanlara seslenen entelektüel bir şarkıcıyı işaret etmiştir. Bu yüzden şarkıları gücünün sertifikası haline gelmiştir.
Eylül 2003'te öldürülmesinin 30. yıldönümünde öldürüldüğü Şili Ulusal Stadyumu'nun ismi Estadio Víctor Jara olarak değiştirilmiştir.
http://www.youtube.com/watch?v=x_jrmZnX0fk -
62.
0--Anglosakson-
Anglosaksonlar, 5. ve 6. yüzyılda ingiltere'yi istila eden Cermen ırkları Angluslar, Saksonlar ve Jütilerden oluşmuş halk. Anglosakson tabiri günümüzde ingiliz soyundan gelen beyaz ırkları tanımlamakta kullanılır. ingiliz sözcüğü, Anglus (ingilizce: Angle) sözcüğünden gelir.
5. ve 6. yüzyıllardan itibaren Almanya'dan göç ederek Britanya adalarının çeşitli bölgelerine yerleşmişler ve ayrı ayrı krallıklar kurmuşlardır. Bu krallıklar Kent, Sussex, Wessex, East Anglia, Mercia ve Northumbria olmak üzere 7 tanedir. Sonunda Wessex kralı Egbert (802-839) diğerlerini hakimiyeti altına alarak birliği sağlamıştır. Bu döneme ait arkeolojik buluntuların çoğu Suffolk eyaletindeki Woodbridge yakınlarındaki Sutton Hoo höyüğünde bulunmuştur.
Anglosaksonlara ait önemli bulguların bulunduğu Sutton Hoo höyüğü
Wessex'lerin kurduğu bu hükûmetin esası Germen örf ve adetlerine dayanmakta, halk; asilzadeler, hür çiftçiler, yarı hür olanlar ve kölelerden meydana gelmekteydi. Daha sonra aristokrat bir zümre gelişerek hakimiyeti ele geçirmiştir.
Anglosaksonlar önceleri putperestken daha sonra Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir.
Anglosaksonlar iskandinavya'dan gelen Vikinglerle savaşmışlar, bunları yenerek siyasi bütünlüklerini korumuşlardır. Bu bütünlük Norman Prensi I. William tarafından (1066) adaların istilasıyla son bulmuştur. Norman istilası, aynı zamanda ingiltere'nin son istilasıdır. Normanlar; Anglosaksonların dil, edebiyat, hukuk ve çeşitli adetlerine tesir etmişlerdir. -
61.
0ne gerek var şimdi buna. madem bilgi internette buraya tekrar koymanın amacı ne ki? incinin kültürü bu başlıkla yükselmez. ayrıca üyelerin %50si benim gibi kültürlü ama taklitçi panpalarımdan oluşuyor.
-
60.
0--Shire--
Shire (şayer okunur), Türkçede bulunmayan bir kelime olup Büyük Britanya'da, Türkiye'de ve Kıta Avrupası'nda bulunan il yönetim bölümüne benzemeyen ve çok kere sadece törensel önemi olan nisbeten büyükçe alan kapsayan tarihsel yerel bölümlere verilen isimdir.
Anglosakson döneminde shire (Eski ingilizcede scir), hundred (yüz) denen yönetim biriminin bir üst düzeyindeydi. Büyük Alfred döneminde (871-899) güneyde uygulanmaya başlayan bu yönetim biriminin Barışsever Edgar döneminde (959-975) yerleştiği sanılmaktadır. Shire'ların başında bir ealdorman ve bir shire-reeve (şerif) bulunuyordu. Norman istilası'ndan sonra il için Fransızca county (kontluk) terimi kullanılmaya başladı ve resmî kullanımda shire'ın yerini aldı. Ama halk arasında yaygınlığını koruyan shire terimi sık sık resmî kayıtlarda da yer aldı ve Cheshire, Hampshire, Warwickshire gibi kontluk adlarında yaşamaya devam etti. Shire sözcüğü Hexhamshire gibi daha küçük bazı yerleşmelerin adlarında da bulunmaktadır. -
59.
0--Yüzüklerin efendisi--
Yüzüklerin Efendisi (ing: The Lord of the Rings) J. R. R. Tolkien'ın yazdığı bir fantastik edebiyat üçlemesidir. Üçleme sırasıyla Yüzük Kardeşliği, iki Kule, Kralın Dönüşü kitaplarından oluşmaktadır. Tolkien bu eseri yazarken, Eski Alman destanı Nibelungenlied ve onun iskandinav versiyonu Volsung Sigurd destanından esinlenmiştir.(Daha önceki eseri Hobbiti Anglosakson destanı Beowulf 'tan esinlendiği gibi.)
Bu üçleme, yazarın 1937'de yayımlanan Hobbit isimli eserin devamı niteliğindedir. Bir grup insan, Hobbit, Elf ve Cücenin Tek Yüzük'ü yok etme maceraları anlatılmaktadır. Edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en etkileyici hikâyelerinden biridir. Yazar bu üçlemedeki karekterleri üniversite yıllarında oluşturmuş, daha sonra hikâyeyi yazmıştır. Karekterlerin bazılarını oluştururken (Elfler Troller gibi) Orta Avrupa mitolojisinde geçen peri masallarından etkilenmiştir. Oluşturduğu tüm bu karakterleri aynı hikâye altında eşsiz bir hayalgücü ile birleştirerek ortaya eşsiz bir yapıt çıkartmıştır. Daha sonra yazılan birçok fantastik hikâye bu eserden esinlenilerek yazılmıştır. -
58.
0lütfen konu açmadan önce forumda detaylı arama yapınız. girdilerin tek başlık altında verilmesi bilgi karışlıklılığının önüne geçecektir.
-
57.
0bozonlar---Tümünü Göster
Parçacık fiziğinde, bozonlar Bose-Einstein istatistiğine uyan parçacıklardır; Satyendra Nath Bose ve Einstein'a atfen isimlendirilmişlerdir. Fermi-Dirac istatistiklerine uyan fermiyonların tersine, farklı bozonlar aynı kuantum konumunu işgal eder. Böylece, aynı enerjiye sahip bozonlar uzayda aynı mekanı işgal edebilirler. Bu nedenle her ne kadar parçacık fiziğinde her iki kavram arasındaki ayrım kesin belirgin değilse de, fermiyonlar genelde madde ile bileşikken, bozonlar sıklıkla güç taşıyıcı parçacıklardır.
Bozonlar ya fotonlar gibi elementer, ya da mezonlar gibi karşıt olabilirler. Buçuklu tamsayılı spinlere sahip olan fermiyonların aksine; tüm gözlenen bozonlar tamsayılı spinlere sahiptir.
Spin-istatistik teoremine göre; herhangi bir mantıklı Relativistik Kuantum Alan Teorisinde, buçuklu-tamsayılı parçacıkları olan spinler fermiyonken, tam sayılı spinlere sahip olan parçacıklar bozondurlar.
Çoğu bozonlar bileşik parçacıklar olmakla birlikte, Standart Model içinde beş temel bozon vardır:
Dört ayar bozonu (γ • g • W± • Z);
Higgs bozonu (H0).
Graviton(G)
Ayar bozonlarının aksine, Graviton henüz deneysel olarak gözlemlenmemiştir. Superakışkanlık ve diğer Bose-Einstein yoğunlaşmaları uygulamalarında bileşik bozonlar önemlidir.
Tanım olarak, bozonlar Bose-Einstein istatistikleri'ne uyan parçacıklardır; iki boson yer değiştirdiğinde dalga denklemi değişmez. Fermiyonlar ise Fermi-Dirac istatistikleri ve Pauli dışlama prensibine uyar:iki fermiyon aynı kuantum durumuna sahip olamaz, sonuç olarak fermiyonun bu özelliğinden dolayı maddenin "katılığı" ya da "direngenliği" gözlenir. Fermiyonlar maddenin yapı taşı olarak bilinirken, bozonlar etkileşimin yapı taşıkuvvet taşıyıcı) veya radyasyonu meydana getiren olarak bilinirler. Bozonların alanı, kanonik değişim ilişkisine uyan alandır.
Laser, maser,süperakışkan helyum-4 ve Bose-Einstein yoğunlaşmasının özellikleri bozon istatistiğinden kaynaklanır. Başka bir sonucu da foton gazının termal dengedeki tayfı Planck tayfıdır.Örneklerden biri kara cisim ışıması, bir başka örnek ise bugün arkaplan mikrodalga ışıması olarak gözlenen Evren'in erken opak dönemimdeki termal ışımadır. Temel parçacıklar arasındaki etkileşime temel etkileşimler denir. Zahiri bozonların gerçek parçacıklarla temel etkileşimleri bilinen tüm kuvvetleri yaratır.
Bilinen tüm temel ve bileşik parçacıklar spinlerine bağlı olarak fermiyon ya da bozondur:yarım tam sayı spinli parçacıklar fermiyon,tam sayı spinli parçacıklar bozondur. Göreceli olmayana kuantum mekaniğini çerçevesinde bu tamamen deneysel bir gözlemdir. Ancak göreceli kuantum mekaniğinde spin istatistikleri teoremi, yarım tam sayı spinli parçacıkların bozon olamayacağını ve tam sayı spinli parçacıkların da fermiyon olamayacağını göstermiştir.
Büyük sistemlerde, bozonik ve fermiyonik istatiklerin arasındaki fark sadece yüksek yoğunlıklarda - dalga denklerlerinin çakışma durumunda ortaya çıkar. Düşük yoğunluklarda her iki istatistiklik de klasgib mekanik tarafından tanımlanan Mazwell-Boltzmann istatistikleri ile açıklanabilir.
Gözlenen tüm temel parçacıklar fermiyon ya da bozondur. Gözlenen temel bozonlar ayar bozonları:fotonlar,W ve Z bozonları, gluonlardır.
Fotonlar elektromanyetik alannın taşıyıcısıdır.
W ve Z bozonları zayıf çekirdek kuvvetinin ortdıbını yaratır.
Gluonlar güçlü çekirdek kuvvetinin altında yatan kuvvet taşıyıcılardır.
Bunlara ek olarak standart model Higss mekanizması sonucu diğer parçacıkların kütleye sahip olmalarını sağlayan bozonunın olduğunu iddia eder.
Son olarak, kuantum yerçekimine birçok yaklaşım yerçekimi kuvvetinin taşıyıcısı olan 2 spinli graviton olduğunu iddia eder.
Bileşik parçacıklar ((hadronlar, çekirdek ve atomlar gibi) yapı taşlarına bağlı olarak boson ya da fermiyon olabilirler. Daha net olarak spin ve istatistiksel ilişkilerden dolayı çift sayıda fermiyon içeren parçacıklar tam sayı spine sahip olacağından bozondurlar.
Örneğin;
Fermiyonik bir tane kuark ve bir tane karşı kuark içeren mezon bozondur.
Karbon-12nin çekirdeği 6 proton ve 6 nötron (hepsi fermiyondur)) içerdiğinden bozondur.
Helyum-4 atomu 2 proton, 2 elektron ve 2 nötron içeririr ve bu sebepten bozondur.
Potansiyellerle bağlanan temel parçacıklardan meydana gelen bileşik parçacıklardaki bozon sayısının parçacığın bozon ya da fermiyon olması üzerine bir etkisi yoktur.
Birleşik parçacıkların( ya da sistemin) fermiyonik ya da bozonik özelliği büyük uzaklıklarda(sistemle kıyaslandığında) gözlenir. Boyutsal yapısının önemli olduğu yakınlıkta, bileşik parçacık(ya da sietem) bileşenlerine göre davranış özelliği gösterir.Örneğin iki tane Helyum-4 atomu eğer helyum atomunun kendi iç yapısıyla(~10-10m) kıyaslanırsa, Helyum-4'ün bozonik özelliklerine rağmen uzayda aynı yerde bulunamazlar.Bu sebepten sıvı helyumun, normal sıvı maddelerle kıyasla sonlu bir yoğunluğu vardır.
Graviton satndart modelde olmasa da oldukça kabul edilebilir teorik bir Ayar Bozonudur. Ancak gravitonun doğası gereği fiziksel olarak algılanması(ölçülmesi) mümkün değildir. -
56.
0--internet--
internet, dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır.[1] TDK, internet sözcüğüne karşılık olarak genel ağı önermiştir.[2] internet yerine zaman zaman sadece net sözcüğü de kullanılır.[3]
internet, çok protokollü bir ağ olup birbirine bağlı bilgisayar ağlarının tümü olarak da tanımlanabilir. Binlerce akademik ve ticari ağla devlet ve serbest bilgisayar ağının birbirine bağlanmasıyla oluşmuştur. Bilgisayarlar arasında bilgi çeşitli protokollere göre paketler halinde transfer edilir. internet üzerinde elektronik posta ve birbirine bağlı sayfalar gibi çok çeşitli bilgiler ve hizmetler vardır. internet üzerinden oyunlar da oynanabilir.
internet'in kökeni, hataya dayanıklı, sağlam ve özel bir bilgisayar ağı kurmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından 1960 yılındaki araştırmalara dayanır. 1980'lerde Ulusal Bilim Vakfı tarafından yeni bir ABD omurgasının finansmanı için toplanan özel fonlar, dünya çapında katılım ve birçok özel ağın birleşmesine neden olmuştur. 1990'larda uluslararası bir ağın yaygınlaşması ile internet, modern insan hayatının temelinde yer almıştır. -
55.
0--dexter--
Dexter, ilk olarak 1 Ekim 2006'da Showtime kanalında gösterilmeye başlayan Amerikan dizisidir. 6. sezonu 2 Ekim 2011 de gösterilmeye başlandı. Miami Metro Polis Departmanı'nda kan sıçrama örnekleri analizcisi olarak çalışan, geceleri seri katile dönüşen Dexter Morgan merkezli bir dizidir. Miami' de geçen hikaye Jeff Lindsay'in Dexter romanlarının ilki olan Darkly Dreaming Dexter romanından uyarlanmıştır. Sonraki sezonları Lindsay' in romanlarından bağımsız olarak yapılmıştır. Dizinin ilk bölümünü yazan James Manos tarafından televizyona uyarlanmıştır. -
54.
0--Darwin--Tümünü Göster
Charles Robert Darwin (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), ingiliz biyolog ve doğa tarihçisi.[I]
insan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur.[1] Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir. Evrimin gerçekleştiği gerçeği Charles Darwin'in yaşadığı dönemde, doğal seçilim teorisinin evrimin ana açıklaması olduğu ise 1930'lu yıllarda bilim dünyası tarafından kabul görmüştür.[1] Darwin'in orijinal teorileri modern evrimsel biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın çeşitliliği üzerine birleştirici bir mantıksal açıklama sunmaktadır.[2]
Darwin'in doğa tarihine duyduğu ilgi, önce Edinburgh Üniversitesi'nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesi'nde teoloji okurken gelişti.[3][4] Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell'ın ortaya attığı, geçmişteki jeolojik süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi.[kaynak belirtilmeli] Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller üzerine yaptığı dikkatli gözlemler sonucunda, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgilenmeye başladı ve 1838'de doğal seçilim fikrini geliştirdi.[5] Daha önce benzer fikirlerin "sapkınlık" olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını görmüş olduğundan, uzun süre fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye açmadı.[6] Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek için araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı.[7] 1858'de Alfred Russell Wallace'dan aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace'ın da kendisininkine benzer bir teori geliştirdiğini anladı, ve nihayet teorisini yayımlamaya karar verdi.[6]
1859'da yayımladığı On the Origin of Species (Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği fikrinin geniş kabul görmesini sağladı. Daha sonra yayımladığı The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (insanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçilim) kitabında insan evrimini ve cinsel seçilim fikrini inceledi. The Expression of the Emotions in Man and Animals (insan ve Hayvanlarda Duyguların ifadesi) adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu.
Darwin bugün, John Herschel ve Isaac Newton gibi isimlerle beraber Westminster Kilisesi'nde gömülüdür.[8] -
53.
0--Kitap--
Kitap, bir kenarından birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş, (kâğıt, parşömen vb. malzemeden üretilmiş) üzeri baskılı sayfaların toplamıdır.
Bir "yapıta" ya da yapıtın bir bölümüne de kitap dendiği olur. Elektronik ortamda yayınlanan kitaplara ise e-kitap yani elektronik kitap denir. Kütüphanecilik 'te, dergi, bülten ya da gazete gibi süreli yayınlardan ayırdetmek için monograf olarak da adlandırılır. -
52.
0hayatımda gördüğüm en boş iş, angarya proje...
-
51.
0--kedi--
Kedi (Felis catus), kedigiller (Felidae) familyasından avcı, memeli, evcil, etçil bir hayvandır. insanlar, kedilerin arkadaşlığına ve onların haşarat, yılan ve akrep avlayabilme kabiliyetine önem vermektedir. Kediler en az 9.500 yıldır insanlarla birlikte yaşamaktadır.
2,5 ile 12 kilo arasında ağırlığa ve dişilerde 50 cm. Erkeklerde 70 cm ye varan ebatlardadır. Çok çeşitli renklere sahip olabilmekle beraber genetik olarak çok farklı ve orijinal renklere de sahip olanları mevcuttur. Kedigiller familyasının genel karakteristik özelliklerini taşımaktadırlar. Ortalama kedi ömrü 14 yıldır. Ancak kediler iyi bir beslenme ile 20 yıldan fazla yaşayabilirler.
Kediler hoş görünüşlü, yuvarlak başlı, sivri kulaklı, uzun bıyıklı hayvanlardır. Bıyıklarının dipleri sinirlere bağlıdır. Dokunma duyusu görevi yaparlar. Ön ayakları beş, arka ayakları dört parmaklı olup, kancalı tırnaklarını içeri çekebilirler. Tırnaklarını ağaçlara sürterek bilerler. Hassas işitme ve görme duyuları vardır. insan kulağının duyamadığı yüksek frekanslı ses titreşimlerini kaydederek çok hafif sesleri duyarlar. Genellikle gece avlanırlar. -
50.
0Stoya, 15 Haziran 1986 doğumlu Sırp-iskoç orijinli Amerikan ferre yıldızı ve model. Stoya ferre filmlerinde kullandığı sahne ismidir. Sahne ismi olan "Stoya" büyükannesinin soy adının kısaltılmış bir şeklidir.[3] Kendisi Digital Playground adlı film şirketi ile Alternatif-ferre dalında çekimler için sözleşme imzalamıştır.[4]
Stoya, 2009 yılında ferre film endüstrisinin en prestijli ödüllerinden olan AVN'de "2009'un En iyi Genç Yıldızı" seçilmiştir.
-
tyler dursun annesinin namuusnu koruyor
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 09 01 2025
-
rasat o anani got deliginden
-
bi uykumuz vardı onuda
-
kaç para ulan bi kadın
-
benim beddualar tutar 2016 da bahiste
-
incisozluge foto yukleyemeyen
-
gldm suku icin adlı yzrn mehdi iddiası üzerinee
-
elektrik çok büyük
-
ulam bir meme la
-
pgiboloji bozuk yeni sakinleştirici vuruldum
-
kadıköyde inci yazarı gibtim
-
7deliklitokmak tarafından sözlüğe el konulmuştur
-
beter alinin yazar çıkması
-
geypelin niye hep sozluktesin dostum
-
mentalcel için intihar önerisi
-
para mal mülk zaten yok
-
kadin dovmek
-
evlat diye kucagina aldigin
-
ekşide türk değil türkiyeli basligini trende
-
vucudumda cok fazla ben çıktı
-
duyduğunuzz en iyi küfürrler
-
beyler netflix dizi önerin
-
geçen gün hastende hemşire bir adamın
-
mobil uygulamamıza ne oldu
-
nba deki kiss cam
-
lightbringer1881 günaydın nasılsın
-
9000 den az başlığı olan üye
-
küfürlü başlıklarınız
-
44 0nline var
- / 1